13 Kasım cuma gecesi birbirleriyle koordineli üç terörist ekip altı ayrı noktada eşzamanlı saldırı düzenleyerek Paris’i kana buladı. Hedefler arasında kafeler, restoranlar, Bataclan konser salonu ve Almanya-Fransa futbol maçı bulunuyordu. Saldırı sonrası soruşturma devam ediyor ve karanlıkta kalan pek çok nokta var. Saldırıyı terör örgütü IŞİD üstlense de Mainz Üniversitesi Arap Dünyası Araştırmaları Merkezi Direktörü Günter Meyer, saldırının IŞİD merkezinden planlandığına inanmıyor. Meyer, Deutsche Welle'nin sorularını yanıtladı.
DW: Sayın Meyer, Paris'teki saldırıların nedeni Fransa'nın Suriye'deki faaliyetleriymiş gibi görünüyor. Sizin tahminleriniz neler?
Günter Meyer: Suriye ile ilgisi açık. Daha geçen hafta Cumhurbaşkanı Hollande, Suriye'de içinde Fransızların da bulunduğu bir eğitim kampına saldırı emri verdiğini açıkladı. Hollande böylece saldırıların Fransa'ya ulaşmasını engellemek istediğini söyledi. Burada doğrudan bir ilişki söz konusu. Soru ise bu eylemin gerçekten IŞİD merkezinden mi planlandığı. Ancak bana göre, bu daha çok “ülke içinde büyüyen terörizm“le yani İslamcı yapılanmalara katılan genç Fransızlarla alakalı bir durum. Charlie Hebdo olayıyla benzer.
DW: Bu çok daha rahatsız edici bir durum. Çünkü içerden gelen terör tüm ülkeyi bölebilir?
Meyer: Bu gerçekten de çok tehlikeli. Daha bir yıl önce bu tarz terör hücrelerinin eğitim yerlerinin hapishaneler olduğu konusuna uyarı yapıldı. Fransa'da böyle gruplar hâlihazırda hapishanelerde eğitildi. Burada büyük bir tehlike söz konusu. Suçlular daha da radikalleşip daha kötü suçlar işleyebilir. Serbest bırakıldıklarında, tüm toplum için büyük tehlike arz ediyorlar.
DW: İki hafta kadar önce, Fransa'da 2005 sonbahar aylarında banliyölerdeki gençlerin ayaklanmasının 10'uncu yıldönümü nedeniyle tartışmalar yaşandı. Fransa basını düşünceli bir tutum sergiledi ve kendini de eleştirdi. Entegrasyon için yapılan bazı şeyler olsa da yeterli değildi. Sizin görüşünüz nedir?
Meyer: Müslüman göçmenlerin ya da göçmen kökenli Müslümanların yaşadığı banliyölerdeki sosyal durumun çok da parlak olmadığını kabul etmek gerek. Orada yaşayan insanlar önceden de olduğu gibi ekonomik açıdan sıkıntılı. Yüksek oranda işsizlik var, çoğu kesimde gelecek perspektifi yok. Buralar tabii ki terörist ve İslamcı toplamak için ideal noktalar.
DW: Bu ülkenin kültürel kimliği ve bundan yola çıkarak entegrasyon politikası açısından ne anlama geliyor?
Meyer: Burada başka bir kültürel grupla yani İslam ile bağlantılı insanlarla karşı karşıyayız. Fransa'da kültürel, ekonomik ve sosyal açıdan dezavantajlı durumdaki gruplar için İslam önemli bir kimlik belirleyici olarak ilginç geliyor. Burada söz konusu olan Paris civarındaki belirli odak noktalarındaki insanlar. Onlar, Fransız toplumunun büyük bir çoğunluğunun dışında kalıyor. Aşırı İslamcılar tarafından radikalleştiriliyorlar.
DW: Bu ayrışmanın sebebi nedir peki?
Meyer: Politika şüphesiz bir rol oynuyor. Özellikle sağ kesimin tutumu tabii ki İslam dünyasından gelen göçmen kökenli halkın prangaya vurulmasına sebep olan en önemli etken. Sağcıların propagandavari, nefret dolu söylemleri radikalleşmeye yol açıyor. Resmi Fransız politikası da İslam'ı eleştiren hatta kısmen İslam düşmanı ifadelerle Fransa'daki Müslümanların kendilerini dışlanmış hissetmesine, geri çekilmesine ve bu tarz nefret vaazcılarının ağına düşmesine yol açtı.
DW: Neden çoğu Fransız özellikle Müslümanlara karşı bir sınır çiziyor?
Meyer: Hristiyan kültürü bakış açısına göre burada çok ayrı bir grup söz konusu. Onlar “yabancı”, “diğerleri”. Ve bu “diğerleri” sürekli olarak halkın çoğunluğu tarafından haksızlık ve ayrımcılığın hedefi oluyor.