“Hükümetler halkın haklarını ihlal ettiklerinde isyan, hakların en kutsalı ve görevlerin en kaçınılmazıdır”
İnsan ve Yurttaş Hakları Deklarasyonu (La Déclaration des droits de l'Homme et du citoyen)
1793 tarihli deklarasyon, dönemin en güncel referans kaynaklarından biri olmayabilir ancak ruhu şu anda başta Paris olmak üzere ülkenin dört bir tarafındaki kentlerde yaşıyor.
Ocak ayında yürürlüğe girmesi planlanan benzin ve mazottan alınan vergilerdeki artış ile genel olarak hayat standartlarındaki düşüşü protesto eden yüz binlerce Fransız, 10 gündür sokaklarda. Katılımcılarının otomobillerde bulundurulması zorunlu olan, fosforlu sarı yelek giymesi nedeniyle ‘sarı yelek' (gilet jaunes) olarak adlandırılan eylemlerde ilk günden bu yana 2 kişi hayatını kaybetti; resmi rakamlara göre geçen hafta sonu 42'si Paris’te olmak üzere 130 kişi gözaltına alındı, 5’i polis 24 kişi de yaralandı.
Göstericilerin istifasını talep ettiği Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, pazar günü Twitter’dan yaptığı açıklamada polise teşekkür etti ve “Vatandaşları, gazetecileri ve politikacılara saldıran, onları tehdit edenlere yazıklar olsun” dedi. Brüksel’de gazetecilere yaptığı açıklamada ise hükümetin düşük gelirli insanların öfkesine dair ‘açık bir cevap’ vermesi gerektiğini söyledi. Fransız hükümeti ise ocak ayında yürürlüğe girmesi planlanan vergi artışları konusunda geri adım atılmayacağını beyan etmişti.
Macron, pazartesi günü kabinesine hitaben yaptığı konuşmada da, ‘gösterilerin dünyanın genelindeki Fransa imajına zarar verebileceği’ uyarısında bulundu. Hükümet Sözcüsü Benjamin Griveaux’nun aktarımına göre Macron, “Bu öfkenin arkasında açık bir şekilde cevaplamamız gereken, daha derin bir şey var” diye konuştu.
Reuters’ın konuya dair haberinde ülkedeki protestoların kendisini iklim değişikliğine yönelik mücadelenin öncülerinden kabul eden ancak destek oranları düşen ve Fransa’nın büyük şehirleri dışındaki insanlara değmediği eleştirisinin hedefi olan Macron için bir ‘ikilem’ olduğu yorumu yapıldı.
Fransa, şiddetli protestolara pek de uzak bir ülke değil. Ancak 17 Kasım’daki eylemlere 280 binden fazla kişinin katıldığı, geçen cumartesi ise sayıları daha az olsa da (resmi rakamlara göre 106 bin) protestocuların yeniden bir araya geldiği ülkedeki son hareketlilik farklı bir karakter taşıyor.
Bir lideri bulunmayan ve normalde eylemlerin çoğunlukla belirli bir siyasi parti tarafından örgütlendiği ülkede herhangi bir yapıyla bağı olmayan eylemler, aralarında bir zamanlar Cumhurbaşkanı Macron’u destekleyenlerin de bulunduğu aşırı sağdan aşırı sola uzanan geniş bir halk yelpazesini içine alıyor.
BBC News’ten Lucy Williamson’a göre, politik olarak birbirinden bu kadar farklı cephelerde bulunan kitlelerin bir araya gelmesi, “Macron’un politikacılara yönelik inancı sağlamakta başarısız olduğunu ve derin ayrılıkların baki kaldığını” gösteriyor. Williamson, Paris’ten kaleme aldığı analizde şunları söylüyor:
“Bu kişiler, Fransa’nın en marjinal vatandaşları değil. Onlar çalışırken bile geçinmekte zorluk yaşayan, zenginler cömert vergi indirimlerinden yararlanırken Fransa’nın ekonomik sıkıntılarında aslan payını yüklendiklerini düşünen insanlar.
"Hükümet, Paris’teki şiddet görüntüleri için aşırı sağcıları suçluyor. Ancak orada hareketi hem barikatlarda hem de evde destekleyen çok sayıda barışçıl vatandaş da vardı.”
Paris’teki gösterilere katılmak için Provins’ten gelen 62 yaşındaki okul öğretmeni Marie Lemoine de The Guardian’a yaptığı açıklamada Williamson’a benzer görüşler dile getiriyor:
“Buraya hem paradan tasarruf etmek hem de gezegeni kirletmemek için paylaşımlı arabayla geldim. Biz, sarı yelekliler; onların sans-dents (dişsizler) dediği Fransa’nın yoksullarını temsil ediyoruz. Bizler orta halli ya da düşük gelirli olanlarız, bizler ezilenleriz.
"Ben sağcı ya da solcu değilim; ben sarı yelekliyim. Burada bir siyasi partiyi öne çıkarmak için bulunmuyoruz. Çoğumuz barışçıl yöntemlerden yanayız ve dövüşmek istemiyoruz. Biz sadece artık bıkmış sıradan insanlarız. Geçen yıl Macron’a oy verdim ancak ihanete uğramış hissediyorum ve kızgınım. Macron bizim 16. Louis’miz ve hepimiz ona ne olduğunu biliyoruz. Hikayesi bir giyotinde bitti.”
Eylemlerin bir örgütleyicisi ya da yöneticisi olmasa da, Macron yönetimi protestoların şiddete dönüşmesinden Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen'i sorumlu tuttu. Cumartesi günkü gösterilerin Champ de Mars'ta toplanmasına izin veren ancak kentin diğer alanlarını yasaklayan İçişleri Bakanı Christophe Castaner'in kendisini göstericileri Champs-Elysees'e çağırdığı iddiasına sert yanıt veren Le Pen, "Bu aşağılıkça ve doğru değil" dedi.
Yaklaşık 8 bin sarı yeleklinin kentin en işlek ve turistik caddesi olan Champs-Elysees'de toplanması konusunda herhangi bir dahiliyeti olmadığını belirten Le Pen, Twitter'dan yaptığı açıklamada, "En başından beri hükümetin gerginliği artırmayı amaçladığını düşünüyoruz ve eğer istedikleri buysa istediklerini aldılar" ifadesini kullandı.
Macron, vergilerde artışa gidilmesini de içeren paketi geçen yıl sunmuştu. Düzenlemeyle motorinden alınan verginin keskin şekilde artırılarak petrolden alınanla başabaş hale getirilmesi planlanıyor. Ancak problem şu ki, Fransız hükümeti onlarca yıldır vatandaşları dizel araçlar almaları konusunda teşvik etti. 2016 yılında, Fransa yollarındaki hafif kamyonların yüzde 95’i, arabaların ise yüzde 62’si dizeldi. O zamandan bugüne, satışlarda keskin bir değişiklik meydana geldi ancak geçen yıl benzinle çalışan araçların satışı dizel kullanılanları geçse de dengenin bozulması daha uzun yıllar alacak. Bu sebepten de, mazot/motorin fiyatlarına yönelik düzenlemeler, ülke nüfusunun -özellikle de yoksullarının büyük bölümünü etkiliyor.
AFP’nin aktardığı verilere göre, Fransa’daki mazot fiyatları son bir yılda yaklaşık yüzde 23 oranında arttı ve 2000’lerin başından bu yanaki en yüksek seviyeye yükseldi. Petrol fiyatları, düşüşe geçmeden önce dünyanın her yerinde yükselmişti ancak Fransa’daki fiyatların artmasının asıl sebebi, Macron hükümetinin ‘daha temiz araçlar ve yakıtlar’ kampanyası kapsamında hidrokarbon vergisini dizelde litre başına 7.6 cent, benzinde 3.9 cent artırması. 1 Ocak 2019 itibariyle verdilere dizelde 6.5, benzinde ise 2.9 cent daha zam yapılacak olması ise bardağı taşıran son damla oldu.
Annabelle Timsit’in Fransa’daki eylemler üzerinden iklim değişikliğiyle mücadelenin yoksulların hayatını nasıl etkilediğine dair Quartz'da kaleme aldığı makalede de, “Küreselleşmenin çevre üzerindeki negatif etkilerine dair tepkinin arttığı bir dönemde, Fransa’da yaşananlar hükümetlerin harekete geçmeyi seçmeleri halinde bedel ödeyebileceklerini gösteriyor. Ve çevre dostu politikaların en büyük yükü toplumun en fakirleri tarafından ödenecek” yorumuna yer verildi.
Eylemlerin 10. günü olan pazartesi, Brittany, Normandy, Bordeux ve ülkenin doğusunda protestolar yer yer sürerken; eylemciler bir sonraki adımın ne olacağını tartışıyor. Sosyal medyada eylemlerin örgütlendiği gruplarda protestoların 3. haftada da devam etmesi tartışılırken; bir kısım gösterici ise hükümetin açıklayacağını duyurduğu önlem paketini beklemeyi öneriyor.
21-22 Kasım tarihlerinde, Odoxa-Dentsu tarafından franceinfo ve Le Figaro için gerçekleştirilen ankete katılanların yüzde 77’si eylemleri ‘haklı’ bulduğunu söyledi. Katılımcıların yüzde 78’i sarı yeleklilerin eylemlerinin genelin çıkarına olduğunu ifade ederken, yüzde 77’si onları ‘cesur’ bulduğunu kaydetti. Ancak ikinci bir ankete katılanların yüzde 56’sı ise gösterilerin ‘ne kadar etkili’ olacağına dair şüphe duyduklarını belirtti.