Fransa parlamentosu ülkede geçen yılın kasım ayındaki Paris saldırılarından bu yana yürürlükte olan Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasının altı ay daha uzatılması kararı aldı. Karar, Nice kentinde 84 kişinin ölümü ve çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan kamyon saldırısının ardından alındı.
Seçim kampnyası başladı
Fransa'da Nice kentindeki terör saldırısının yası bitmeden siyasi atışmalar da başladı. Muhafazakar Partili bölge valisi Christian Estrosi Nice'in ünlü bulvarında güvenliği sağlamaktan aciz kaldığı gerekçesiyle Cumhurbaşkanı François Hollande'ı eleştirmiş ve hükümetin ‘aciz' olduğunu söylemişti. Başbakan Manuel Valls, valinin suçlamasına, ‘güvenlik yeterli bulunmuyorsa, havai fişek gösterisine neden izin verildi? Paris Belediye Başkanı'nın Ocak ve Kasım ayındaki saldırıların ardından sergilediği onurlu tutum ile Estrosi arasında büyük fark var' diyerek karşılık verdi.
Söz düellosu seçim kampanyasının şimdiden başladığını gösteriyor. Paris'teki saldırıların ardından siyasi partiler arasında hiç olmazsa birkaç günlüğüne dayanışma havası esmişken, şimdi ‘kılıçların' beklemeden çekildiği görülüyor.
Hollande'nin çabaları yeterli mi?
Cumhurbaşkanı Hollande tarafından toplantıya çağrılan güvenlik kabinesinde muhtemel terör eylemlerine karşı ne gibi ek önleyici tedbirler alınabileceği görüşüldü. İçişleri Bakanı Bernard Cazaneuve son aylarda aralıksız görev yapan polis kuvvetlerini takviye eden ihtiyat kuvvetlerine katılmaları için gençlere çağrıda bulundu. Cumhurbaşkanı Hollande kamu alanlarının ve organizasyonların daha iyi korunabilmesi için 10 bin polis ve askerin daha görevlendirileceğini açıklamıştı.
Güvenlik uzmanları bu önlemlerin halkı yatıştırmak için alınmış ‘kozmetik' kararlar olduğunu belirtiyorlar. Fransız istihbaratının Müslüman cemaatlerin yeraltındaki radikalleşmiş militanları hakkında yeterli bilgi toplayamadığı öne sürülüyor. Nice'deki ‘yalnız kurt' eylemi IŞİD propagandasından esinlenilerek düzenlenmiş olsa da önceden tahmin edilemezdi. Muhafazakarların Cumhurbaşkanı adayları arasında adı geçen Alain Juppe ise ‘saldırı önlenebilirdi' diyor. Juppe, “Kimseye karşı polemik yapmak istemem. Ama, hiçbir zaman risk sıfıra indirilemese bile daha fazlasını ve daha iyisini yapmalıyız”, dedi.
Ulusal Cephe'nin ‘zaferi'
Sağ radikal Ulusal Cephe'nin lideri Marine Le Pen ise sakınganlığı bir yana bırakarak, sınır kontrollerinin yeniden başlatılmasını ve Fransa'ya göçün yasaklanmasını talep ediyor. Le Pen, ‘köktendinci İslamcılığın Fransa'da yayılmasından sadece Hollande Hükümetinin değil selefi Nicolas Sarkozy'nin de sorumlu olduğunu ve her ikisinin uyguladığı göç politikasının da yanlış olduğunu' söylüyor. Fransa'nın halk topluluklarını değil bireyleri entegre edebileceğini savunan Marine Le Pen'in bu sözleri taraftarlarına yapılmış ‘Müslümanlara karşı çıkın' çağrısı olarak yorumlanıyor. Fransa'nın iç politikasında hiç böylesine bir kutuplaşmaya tanık olunmamıştı. İç güvenlik uzmanı Patrick Calvar, Fransa'nın radikal sağ ile Müslüman radikaller arasındaki iç savaşa sürüklenmesinden endişe ediyor.
Le Pen aynı zamanda içişleri bakanının istifasını da talep ediyor. Ulusal Cephe lideri, ‘1,5 yılda 250 kişinin öldüğü başka hiçbir ülkede içişleri bakanı görevde kalamazdı’ diyor. Anketler Hollande’ın yeniden adaylığını koyması durumunda Le Pen karşısında tutunamayacağını gösteriyor. Sonunda muhafazakar adayın seçileceği görülse de, Le Pen'in ikinci tura kalacağına kesin gözüyle bakılıyor. Nice saldırısının Ulusal Cephe'ye verilen desteği ne ölçüde arttıracağı henüz kestirilemiyor.
İstihbarat eleştiri oklarının hedefinde
2015 Kasımında Paris'te düzenlenen terör saldırılarını soruşturan meclis özel komisyonu güvenlik birimlerinin yetersiz ve başarısız kaldığı sonucuna varmıştı. Komisyon ABD'de olduğu gibi terörle mücadelenin tek bir teşkilat bünyesinde birleştirilmesini önermişti. Nice saldırısından hemen sonra muhafazakâr politikacılar hükümeti iç güvenlik reformunu ihmal etmekle suçlamış, İçişleri Bakanı Cazeneuve ise böyle bir değişikliğe ihtiyaç olmadığını savunmuştu. Ancak Cumhurbaşkanı Hollande'ın iç güvenlik konseptindeki en büyük zaafın istihbaratın yeterli olmamasında ve güvenlik teşkilatları arasındaki işbirliğinin aksamasında yattığı belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı diğer alanlarda olduğu gibi iç güvenlikte de kararsız davrandı ve kapsamlı reformları göze alamadı. Bu nedenle de sağdan gelen sözlü saldırılardan korunmakta güçlük çekiyor. ‘Le Figaro' gazetesinin anketine göre halkın yüzde 67'si hükümet tarafından güvenliğinin korunabileceğine inanmıyor. François Hollande'nin 201 yılının mayıs ayındaki cumhurbaşkanlığı seçimine kadar bu oranı tersine çevirebileceğine ihtimal verilmiyor.