Çeviri: T24
Roman yazarken uydurmamak suç mudur? Bazı durumlarda “evet.” Bu durumlardan biri, hafta başında Paris’te sonuçlanan “edebiyat davası”nın konusuydu. Davanın sonucunu The Independent gazetesinden John Walsh bugünkü makalesinde şöyle yorumladı:
Fransız romancı Christine Angot’nun hayranları, onun “cesur” üslubundan, kurguyla otobiyografiyi ustalıkla birleştirmesinden, toplumsal tabulara “meydan okumasından” övgüyle söz ederler. Yazarı eleştirenler ise, içe dönük bir narsizmle suçlarlar onu. Bu hafta, Paris’teki bir ceza mahkemesi Angot’nun, kurgusal yazının en büyük suçunu işlediğine hükmetti: Yazdığı şeyler uydurma değildi!
Yeni kitabı The Little Ones’daki (Les Petits/Küçükler) hak ihlalleri nedeniyle, Christine Angot sevgilisi Charly Clovis’in eski sevgilisi olan Elise Bidoit’ya 40 bin avro manevi tazminat ödemeye mahkûm edildi.
Zavallı Elise, Angot’nun her yeni romanına ödü koparak yaklaşıyor artık. Bu romanlarda çok ince bir kisve altında kendinin bir versiyonunu, babasını, eski erkek arkadaşını ve dört çocuğunu, bütün kusurlarıyla ortalığa saçılmış bir halde buluyor; öyle ki gerçek hayatta çocukları hakkında tutulan sosyal-hizmet raporlarından alıntılar bile var kitapta.
Elise’in hayatının ayrıntıları – sadece eskiden onun mahremine girmiş birinin bilebilceği şeyler – okur tarafından gerçek olarak algılanabilecek olayların arasında serpilmiş bir vaziyette.
Yazarın avukatı, bu tür bir anlatım serbestliğinin “kirli gerçekçilik” denilen Fransız edebiyat geleneğinin bir parçası olduğunu duruşmada büyük beceriyle anlattı ve Angot’nun yaratıcı özgürlüğüne saygı duyulması gerektiğini savundu.
Kulak asmadılar. Yargıçlar, yazarın Elise’in hayatından parçaları tutam tutam koparıp, bu parçaları bir karikatür yaratmakta kullandığına karar verdiler. Fevkalâde kendinden emin bir Galyalı ifadesiyle, Angot’nun gerçek kişiyi alıp, “sadece kendine ait bir ‘hakikati’ ifade eden bir karaktere dönüştürmediğini” iddia ettiler. Ve tabii, Angot beş yıl evvel The Lover Market (Le Marché des Amants/Âşıklar Pazarı) kitabıyla, bahtsız Elise’e yine aynı şeyi yapmış ve 10 bin sterlin civarında bir para ödemeyi kabul ederek davadan kurtulmuştu.
Yazarların gerçeği kendi kullanımları için böyle uyarlamaları tabii ki Fransızlara özgü bir şey değil. Edebiyat tarihi, betimlenen kişileri huzursuz edecek ölçüde gerçek hayata yakın karakterlere sahip romanlarla doludur. Gazeteci David Sexton eski sevgilisi Amanda Craig’in 1996’da çıkan A Vicious Circle (Kısır Döngü) adlı romanı nedeniyle yayıncılara dava açma tehdidinde bulunmuştu, çünkü romanın kendisini kötü gösterdiğine inanıyordu.
Hanif Kureishi’nin Intimacy (Yakınlık) adlı romanı, anlatıcının niye karısını ve çocuklarını terkettiğini, romancı tam da bunu yaptıktan kısa bir süre sonra ortaya döküyordu. Romancının kızkardeşi daha sonra, The Buddha of Suburbia (Varoşların Budası) romanında ailelerinin mazisini istismar ettiği ama bazı şeyleri de kafa karıştırıcı biçimde uydurduğu için ona ağır suçlamalarda bulundu.
Gerçek insanların romanını yazmak belalı bir iş; özellikle de onların anlatmak için kıvrandığınız bir hikâyeleri varsa. Belki de en iyisi, sürekli kavga eden anne babasıyla ilgili hislerine yazmayı arzulayan yüce merhume Beryl Bainbridge’in tavsiyesine uymak. İlk romanı Harriet Said’i (Harriet Dedi ki) böyle yazmaya başlamıştı, ancak sonradan itiraf etti: “Annemle babam hayattaydı ve onları üzmek istemedim. Ben de olay örgüsünü, annelerini öldüren iki kızla bir gazete haberinden ödünç aldım.”
Anladınız mı Bayan Angot? Gelecekte bir sis perdesi yaratın. Ve Tanrı aşkına, çocukları dilinize dolamayın.