Fuat Keyman: 12 Haziran milat olacak

Fuat Keyman: 12 Haziran milat olacak

T24 - Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi siyaset bilimci Prof. Fuat Keyman, '12 Haziran’daki seçim Türkiye için milat olacaK' dedi. Vatab gazetesi yazarı Mine Şenocaklı'nın Prof. Keyman ile yaptı söyleşi şöyle: Seçimlerin galibi şimdiden belli... Belki uzun süredir ilk kez bu denli kesin sonucu bilerek gideceğiz sandığa... Ama bu seçimlerin ayırt edici bir özelliği var ki, bu da Türkiye’nin geleceği açısından can alıcı önem taşıyor. AKP ve başta CHP olmak üzere muhalefette kalacağı kesin olan partilerin alacağı oyların oranı! Daha da kritiği üçüncü büyük partinin, MHP’nin Meclis’e girip giremeyeceği... CHP’nin seçim bildirgesinin açıklanmasının hemen ardından Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Fuat Keyman ile bir araya geldik. Aslında CHP’nin seçim bildirgesi üzerine olacaktı sohbetimiz, ama Türkiye’nin siyasi haritasının ve geleceğinin özlü bir analizi çıktı ortaya... Keyman, döndü dolaştı hep aynı vurguyu yaptı: “CHP’nin değişimi çok önemli, ancak geç geç oluşmuş bir değişim! AK Parti iktidarı dokuz yılda çok güçlendi. Biliyoruz ki, siyasette bu denli aşırı güç çok iyi değildir.” Yani?.. Yanisi şu, gelecek seçimlerde muhalefetin alacağı her bir oyun önemi her zamankinden daha önemli. “Eğer ki CHP yüzde 22’lerden yüzde 30’lara gelirse; BDP 21 milletvekilinden 25-26, hatta 30 milletvekiline ulaşırsa; MHP de yüzde 11-12’lerde oy alırsa, aşırı gücün AK Parti’de yoğunlaşmadığı, daha dengeli, daha demokratik bir parlamentoya sahip olacaktır Türkiye” diyor Keyman. Bu temennisinin tek bir sebebi var; bunu da geçmişe bir göndermeyle açıklıyor; “2002 seçimlerinde ne kadar ciddi bir temsil adaletsizliğiyle karşı karşıya kalındığını herkes biliyor. Üstelik bu parlamento, yeni anayasayı yapacak. İşte bu yüzden de bu seçimler sonuçları açısından sürprize açık olmayan, ama ülkenin geleceği açısından çok önemli bir niteliğe sahip. Başbakan haklı, 12 Haziran’daki seçimler Türkiye için milat olacak!” CHP’deki değişim çok geç bir değişim. AKP çok güçlendi. Bugün seçim tartışması AKP’nin seçimi kazanması ya da çoğunluk hükümeti kurması temelinde yapılmıyor. 315 milletvekili mi yoksa 330 milletvekili mi kazanacağı temelinde yapılıyor. Eğer CHP yüzde 30’lara ulaşır, MHP barajı geçer ve BDP de milletvekili sayısını 25, hatta 30’a çıkarırsa, dengeli bir parlamento oluşacak, ki o parlamento yeni anayasayı yapacak. Yoksa kontrolsüz güçte bir iktidar Türkiye’nin geleceğini tek başına yazacak!  CHP’nin seçim beyannamesini nasıl değerlendiriyorsunuz?  CHP’nin seçim beyannamesi, 2002 ve 2007 ile karşılaştırdığımız zaman, çok daha ileride, çok daha toplumu kucaklayıcı, çok daha sosyal demokrat değerleri ön plana çıkartan ve daha önceki seçimlerde odak noktası olan rejimi, laikliği korumaktan toplumdaki sorunları çözmeye dönük bir stratejiye geçişi ortaya koyan bir beyanname. O yüzden de ilk başta söyleyebileceğimiz, CHP’nin yeni seçim beyannamesinin eskiye nazaran CHP’deki değişimi de simgeleyecek bir şekilde, daha çok demokrasi ile CHP’yi birleştiren bir seçim beyannamesi olması. Bunu hem yoksulluğa karşı mücadelede görüyoruz, hem özgürlükler alanında, hem devletteki kurumsal yapının yeniden oluşturulmasında, hem de yüzde 10 barajının azaltılmasında...  Olumsuz bulduğunuz tarafları da konuşalım istiyorum ama öncelikle AKP ile CHP’nin seçim beyannamelerini karşılaştırarak baktığınızda fark ne? “Türkiye’yi 2023’e kadar ben yöneteceğim” diyen iddialı bir AKP var. Buna karşılık “Ben değiştim” diyen ve değiştiğini ispatlamaya çalışan, bu bağlamda da oylarını artırmaya çalışan bir CHP. Bu seçimlerdeki esas rekabet kazanmak temelinde olmadığı için, seçimlerin sonuçlarını hemen hemen bildiğimiz için böyle bir dengesizlik var ortada.  Prof. Ersin Kalaycıoğlu, “Demokrasi belirsizlik demektir. Bu anlamda Erdoğan’nın 2023’e kadar Türkiye’yi ben yöneteceğim demesi demokrasiyle bağdaşmıyor” demişti...  Tabii ki demokrasi ile ilgili sorunlar olabilir orada.

 Ne gibi? Türkiye’deki modernleşmenin yapısıyla ilgili, sosyal muhafazakârlık temelinde “Türkiye değişiyor mu?” diye tartıştığımız sorunlar olabilir. AKP’nin 2023 hedefini de ben şu şekilde okuyorum; 2014’te eğer yeni cumhurbaşkanı da AKP’den seçilirse, ki o büyük ihtimalle Recep Tayyip Erdoğan olarak görünüyor, 5 artı 5 ile 10 yıl cumhurbaşkanı oluyor. Yani Erdoğan 2014’te cumhurbaşkanı olsa, 10 yıl kalsa, demek ki 2024 oluyor. O yüzden en azından kuramsal olarak AKP’nin Türkiye’nin yönetiminde kalması ve AKP’den çıkan cumhurbaşkanının veya başkanın 2023 yılında, “Bakın bu hedefleri ben gerçekleştirdim” deme ihtimali var. Bunu bundan önceki seçimlere bakarak söyleyebiliyoruz AKP, ARTIK BİR KOALİSYON PARTİSİ DEĞİL * Tabii bu arada Başbakan’ın başkanlık sistemi çıkışları var... Cumhurbaşkanlığı süresinde de belirsizlik hâlâ sürüyor...  Erdoğan, cumhurbaşkanı da olabilir başkan da... Öyle veya böyle AKP’nin seçim beyannamesi ve hareket tarzı sadece 2011 seçimleri ile ilgili değil, bundan sonraki 10 yıl ile de ilgili... Buna karşılık, CHP son 8 yılında çok tepkici bir muhalefet yaptığı ve yüzde 20 oy bantlarında kaldığı için, seçim beyannamesi de esasında oylarını artırmak ve parlamentoda AKP’yi dengeleyecek bir noktaya gelebilmekle ilgili... Yani CHP’nin beyannamesini, değişmesi ve oylarını artırabilmesi temelinde düşünüyoruz. O yüzden de iddialı ve “Türkiye’yi ben yöneteceğim” diyen bir AKP’ye karşı, “Değiştim” diyen ve seçmeni değiştiğine inandırmaya çalışan bir CHP arasındaki seçim olacak bu. CHP değiştiğini söyleyerek oylarını artırmaya çalışacak, AKP de “Artık ben ustalık dönemimdeyim. Bundan sonra ülkeyi bu ustalıkla yöneteceğim” diyecek. O yüzden bu seçimlerin sonucu çok önemli.  * Bu noktada sormak istediğim birkaç soru var. Biri AKP’nin ustalık dönemi. Siz daha önce seçim listelerine bakıp, “AKP artık koalisyon partisi değil” demiştiniz... Bu parti açısından başarı olarak yorumlanabilir ama seçmen açısından da aynı şeyi söyleyebilir miyiz?  AKP artık kendi kadroları olan, kendi insan sermayesi olan, sivil toplum ve düşünce kuruluşlarıyla kendi sosyal sermayesi olan, kendi ekonomik sermayesi olan ve kendisi de politik sermaye olan bir parti. O yüzden AKP artık bundan sonra bir koalisyon partisi değil. Yani ne ANAP’ı içeriyor, ne DYP’yi, ne de MHP’yi. Artık karşımızda çıraklık ve olgunluk dönemini aşıp ustalık dönemine gelmiş bir parti var... AKP, Refah Partisi’nden çıkan bir 4’lü koalisyondu. O koalisyon reformist bir şekilde giderken, son 8 yılki tartışmalara baktığınız zaman liberallerle, sosyal demokratlarla ittifak içinde olan bir parti oldu AKP... Örneğin Ertuğrul Günay’ın, bazı liberal aydınların AKP’ye gelmesiyle... Ama bugün böyle bir şey olduğunu çok fazla görmüyoruz.  AKP İÇ KİMLİĞİNİ TAMAMLADI MERKEZ SAĞA OTURDU  * Bir tek Ertuğrul Günay kaldı zaten... Edibe Sözen yok, Zafer Üskül yok, Reha Çamuroğlu yok... AKP’nin yeni yapısı endişeleri artırmayacak mı?İşte o anlamda benim iddialı dediğim, yani ustalık dönemine gelmiş, bütün kadrolarını ve iç kimliğini tamamlamış, merkez sağa tamamen oturmuş, koalisyonların olmadığı bir parti oldu AKP... Daha önce bizim de tanıdığımız insanlar vardı AKP’nin içinde. Ama bugün tanıdığımız insanların olmaması bir zayıflık değil, bilakis AKP’nin ustalık döneminde kendi kadrolarını tamamlaması, artık koalisyona ihtiyacı olmadığı anlamına geliyor.  AKP açısından bu olumlu görülebilir ama seçmen açısından koalisyonun endişeleri azaltan bir tarafı yok muydu?  Siyaset bilimi açısından baktığınız zaman AKP başarılı bir parti. Bu süreçleri hep seçim kazanarak geçiriyor ve bugün de seçimi kazanacak gibi gözüküyor. Ama öbür taraftan Türkiye’nin demokrasisi, toplumsal birliktelik ve güven açısından baktığımız zaman, bu aşırı güç yoğunlaşmasını da beraberinde getiriyor ve bir parti bu anlamda çok başarılı olurken, muhalefet partilerinin zayıf olması, toplumda endişeleri, tedirginlikleri artırabiliyor. O yüzden zaten CHP’nin değişmesi, CHP’nin AKP’nin gücüne karşı bir siyasi dengeyi ortaya çıkartabilecek bir konuma gelmesi, en azından yüzde 30 oy barajını aşması ve daha da önemlisi insanların sorunlarına çözüm bulan, insanları kucaklayan, eşitlik, özgürlük, adalet gibi sosyal demokrat değerler temelinde AKP hükümeti ile muhalefet arasında bir siyasi ve toplumsal değerler dengesini kurması çok önemli. O anlamda ben CHP’nin seçim bildirgesini önemli buluyorum. Orada Türkiye’de hem siyasi güç hem de toplumsal değerler anlamında bir dengenin sağlanabileceğinin işaretleri veriliyor. Mesela aile sigortası bunun güzel sembollerinden biridir. Çünkü ilk ortaya çıktığı zaman “Bunun kaynağı ne, kaynağı var mı?” tartışması yapılıyordu.  Hatta Başbakan “Kaynak Kemal’miş” demişti... Bugün ise aile sigortasına benzer projelerin hem AKP hem de MHP tarafından içselleştirildiğini ve seçim beyannamelerine koyulduğunu gördük. Demek ki o zaman kaynaktan ziyade, CHP esasında burada önemli bir atılım yaptı ve siyasi iktidarı etkiledi. Önemli olan bu işte! Çünkü siyasi ve toplumsal dengenin ortaya çıkması bu anlamda oluyor. Yani muhalefet ne kadar yapıcı ve güçlü olursa, Türkiye’yi yöneten yapıyı da o kadar demokrasi rayında tutuyor. Türkiye’nin yapması gereken bu zaten... O yüzden de CHP’nin aktif olması, sosyal demokrat değerlere gitmesi, AKP’yi etkilemesi, oylarını artırması, sadece CHP seçmenleri için önemli değil, aynı zamanda Türkiye’nin geneli için de önemli. Çünkü bu şekilde hem parlamentoda bir siyasi denge göreceğiz hem de toplumsal kutuplaşmadan çıkabilme olanağımız olacak.

'AKP’nin 2024’e kadar kalma ihtimali var' CHP’nin değişmesini istemek, esasında Türkiye’yi sevmek ve Türkiye’nin iyiliğini düşünmek anlamına geliyor... Çünkü oylarını artırmış bir CHP ile hem Meclis’te siyasi bir denge göreceğiz hem de toplumsal kutuplaşmadan çıkma olanağımız olacak... AKP’nin asıl hedefinin MHP’yi baraj altında bırakmak olduğu söyleniyor. Sizce MHP için böyle bir tehlike var mı? Bu seçimlerde 2007’deki parlamento yapısının çok fazla değişmeyeceğini düşünüyorum. Yine güçlü bir AKP olacaktır, biraz daha oylarını artırmış... MHP’nin baraj altında kalma ihtimalinin ise olmadığını tahmin ediyorum. Çok büyük hatalar yaparsa kalır, fakat o Türkiye için çok büyük bir istikrarsızlığı da beraberinde getirir. Çünkü aşırı güçlenmiş bir iktidar ve temsil sorunu ortaya çıkar. O zaman yeni anayasa yapmak da mümkün olmaz. Çünkü yüzde 10 barajı yüzünden büyük bir seçim ve temsil adaletsizliği yaşayan bir parlamento 2002’ye geri gider. Fakat benim tahminim, 2007 parlamentosunun üç aşağı beş yukarı, CHP’nin oylarını, BDP’nin milletvekili sayısını artırdığı, MHP’nin belki birkaç puan kaybettiği, ama yüzde 11-12 ile barajı aştığı bir seçim olacak. Çünkü burada gözardı edilen şöyle bir nokta var; 2007 seçim sonuçları unutularak konuşuluyor. 2007’de Genç Parti’nin, DYP’nin ve Saadet Partisi’nin aldığı toplam yüzde 9,5-10 civarı bir oy vardı. Şimdi o oy üzerine de bir kavga var. O yüzden de MHP baraj altında kalmadan, CHP yüzde 20’lerden, yüzde 26-27’lere, hatta 30’lara çıksa, BDP 20 milletvekili yerine 25-26 milletvekili çıkartsa bile, AKP’nin yüzde 47 oyu, yüzde 45’lerde falan kalabilir. O da işte 330’a yakın milletvekili anlamına geliyor. O yüzden de sadece MHP kavgası yok burada... Çünkü 2007 seçimlerine ve o zamanki Saadet Partisi, Genç Parti ve DYP’nin ortak özelliklerine bakarsak hepsi de milliyetçiydi. Kimi İslami milliyetçi, kimi sağ milliyetçiydi... Genç Parti biraz postmodern bir milliyetçilik içindeydi ama milliyetçiydi. İşte şu anda bu milliyetçiliğe oynanıyor.  Yani ortada fazladan yüzde 9-10’luk bir milliyetçilik oyu var? Evet. Biz sadece MHP’nin yüzde 14’lük oyundan konuşmuyoruz. Yüzde 14 artı ortadaki yüzde 10 ile toplam yüzde 24’lük bir pasta var. Buradan CHP de kapabilir biraz.  CHP’nin seçim listesinde DYP ve ANAP milletvekillerine yer vermesinin sebebi de bu olabilir mi? Böyle değerlendirmeler yapılıyor ama bence bu çok yanlış. Çünkü toplum değişiyor ve o insanlara oy verenler bugün vermiyorlar. Yani bugün ANAP yok, Genç Parti yok, büyük ihtimalle DYP de olmayacak. O yüzden de CHP’nin bugünkü merkez sağa dönük açılım yapması gerekiyordu, düne değil.

MHP BARAJI AŞAR YÜZDE 11-12 OY ALIR

* MHP’nin en az yüzde 8.5-9 kemikleşmiş bir oyu olduğunu söyleyebilir miyiz peki?Genelde MHP’nin yüzde 8 civarı güçlü oyu olduğu söyleniyor. Tabii yüzde 10 barajına yetmiyor bu.

* Ama siz baraj altında kalacağına ihtimal vermiyorsunuz?Hayır. Yüzde 11-12 oy bekliyorum.

* Geçen seçimlerdeki gibi yüzde 14-15’ler olmaz mı?Hayır. Biraz kaybedebilirler. O yüzden de bu seçimler çok önemli. 2012 seçimlerinin şöyle bir özelliği var; bir taraftan sonuçları açısından çok yavan, çok heyecan verici bir seçim değil. Çünkü kimin kazanacağı belli, ana muhalefet partisinin kim olacağı belli. Ama Başbakan doğru söyledi aslında, Türkiye için milat. Eğer hakikaten seçimlerde zayıf muhalefet ve çok güçlü hükümet olursa, o zaman da 2011 ile 2023 arasında Türkiye’yi AKP veyahut da o civarda bir yapının yöneteceğini tahmin edebiliriz... Kendi çizgisinde tabii, değil mi? Artık devlet merkezci modernleşme bitti, toplum merkezli modernleşme başladı. Ne oldu? Ben vesayet eleştirilerini çok sevmiyorum ama 1950’de sine-i millete dönüldü. O gün bunu başlatan Demokrat Parti oldu. Fakat o Demokrat Parti devletten çıkmıştı. Daha sonra ikinci kez, toplumun devlete egemen olması ANAP’la gerçekleşti. Orada da serbest pazar temelinde topluma dönüldü, daha konsolide oldu toplum. 1980’lerden itibaren bir taraftan toplumun dönüşümü başladı serbest pazar temelinde, diğer taraftan da İslam’ın yükselmesiyle topluma dönüldü. Bunun temelleri de ANAP’la atıldı. Sonra bu dönüşüm Refah Partisi ve AKP ile devam etti. 1923’leri simgeleyen devlet merkezci seküler modernleşmeden bugün artık toplum merkezci, daha muhafazakâr bir modernleşmeye geçiyor Türkiye. O yüzden de herkes endişeli. Yani Demokrat Parti ile başlayan toplum merkezli modernleşmeden bugünlere gelindi... Oysa Atatürk modernleşmesi devletten aşağıya inerek dağılıyordu.  Peki daha muhafazakâr modernleşme içinde AKP’nin bu kadar güçlenmesi ne anlama geliyor?Bu kadar güç iyi bir şey değil tabii, onu biliyoruz. O yüzden de MHP’nin baraj altında kalmaması gerekiyor Türkiye’nin iyiliği için. Çünkü büyük bir istikrarsızlık olur. O yüzden de bence CHP’nin güçlenmesi ve MHP’nin baraj altında kalmaması ve BDP’nin Türkiye’ye dönük yüzlerle birlikte biraz daha güçlü olması çok önemli... GENÇ PARTİ POSTMODERN BİR MİLLİYETÇİLİK İÇİNDEYDİ Aslında bunun için sadece CHP değil, BDP de adım attı. Şerafettin Elçi, Altan Tan, Sırrı Süreyya Önder gibi isimlerle seçime girilmesi bunun bir göstergesi... İşte o yüzden de YSK’nın yaptığı çok büyük bir hataydı. Diyeceğim, bu seçimlerin bir yönüyle sonuçları belli, o yüzden heyecanı yok, fakat öbür yönüyle Türkiye’nin geleceği, siyasi dengeler, toplumsal barış ve birlikte yaşamanın güçlenmesi açısından bir milat temelinde. Eğer hakikaten CHP bu sosyal demokratik beyannamesi ile yüzde 30’lara gelirse, BDP 20-21 milletvekilinden 25-26, hatta 30’lara yakın milletvekilini parlamentoya sokarsa, MHP yüzde 10 barajını aşıp parlamentoda olursa, o zaman aşırı gücün AKP’de yoğunlaşmadığı, daha dengeli bir parlamentoya sahip olacaktır Türkiye. O zaman yeni anayasayı da yapmak mümkün olacaktır. Ama yüzde 10 barajı yüzünden BDP’nin veya MHP’nin olmadığı bir parlamentoda anayasayı konuşmak da mümkün olmayacaktır. Çünkü parlamento 2002 seçimleri gibi çok ciddi bir temsil adaletsizliği ile karşı karşıya kalacaktır. O yüzden üç aşağı beş yukarı sonuçları belli, fakat Türkiye’nin yarını açısından çok önemli bir seçim yaşayacağız. O yüzden ben CHP ve BDP gibi partilerin Türkiye’yi kucaklayan bir söylem ve hareket tarzına sahip olmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. O yüzden bugün CHP’nin değişmesini istemek, esasında Türkiye’nin geleceği temelinde, Türkiye’yi sevmek, yani Türkiye’nin iyiliğini düşünmek anlamına geliyor. O yüzden BDP’nin parlamentoya daha güçlü girmesi, daha Türkiyeli bir dile sahip olması Türkiye için iyi bir şeydir. O yüzden de bu seçimler sonuçları belli olması anlamında çok heyecanlı geçmiyor, fakat Türkiye için hakikaten milat. Çünkü geleceğimizi belirleyecek.  AKP’nin yüzde 50’lere çıkmasından da bahsediliyor. Öyle olursa ne olur? AKP için çok büyük başarı olur ama Türkiye’de ciddi bir istikrarsızlık olur. Zaten gerilmiş, kutuplaşmış olan toplumu daha da gerer daha da kutuplaştırır bu sonuç. Ama ben 315-330 milletvekili bandının biraz yukarısı ile biraz aşağısının gerçekçi olduğunu düşünüyorum. O yüzden de Türkiye’nin geleceğini düşünüyorsak bu muhalefet partilerinin güçlenmesi temelinde bir eğilime sahip olunması gerekiyor.