Ayşe Arman, 14-15 yaşlarında öz annesi tarafından başka erkeklere pazarlanan genç kıza yardım eli uzatan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ile konuştu. Kendilerine sığınan genç kızın, kendisini fuhuşa sürükleyenlere, satanlara, aracılara, dava açtığını ve isimlerini verdiği söyleyen Güllü, "Yaşadığı her şeyi ayrıntılarıyla anlattı. Fuhuş çetesini şema haline getirdik. Dosyayı sayın müsteşarın masasına, oradan da Adalet Bakanlığı’na ilettik. Şubat ayının sonuydu, şimdi oldu ağustos, o günden bugüne bir gelişme yok. Suçlular hâlâ dışarıda, hâlâ serbest" diyerek tepki gösterdi.
Ayşe Arman'ın Hürriyet'te "Fuhuş çetesinin şemasını 8 ay önce Adalet Bakanlığı’na ilettik" başlığıyla (16 Ağustos 2017) yayımlanan yazısı aynen şöyle:
Annesi tarafından satılan kıza siz nasıl ulaştınız?
- Size de anlattığı gibi, defalarca karakola başvuruyor. Bir sonuç alamayınca, tavsiye üzerine, baronun kadın hakları merkezine ulaşıyor. Yardım istiyor. Oradaki arkadaşlar da benim ensest ve çocuk tacizinde birlikte çalıştığım arkadaş. Hemen haberdar ettiler...
Atladınız, o ilçeye mi gittiniz?
- Evet. Kızla ve teyzesiyle tanıştım. Bütün hikâyeyi dinledim. Belgeleri inceledim. Sonra ikinci kez buluştuk. Geçmişe dair araştırmaları da yaptık...
Hikâyeyi dinlediğinizde nasıl bir şok yaşadınız?
- İnsanın kendi annesi tarafından satılması korkunç bir şey tabii. Ama 27 yıl kadın hareketinde çalışınca, o kadar çok şeye tanık oluyorsunuz ki, bu da o sapıklıklardan biri. Bir aylık bebekle ensest ilişki kuran ebeveynlere bile denk geldik. Kendi kızını pazarlayan anne, tabii ki öfkemizi ve üzüntümüzü bir kat daha yukarı çıkardı. O anneye duyduğumuz öfke kadar, devletin önlem alamamasına da öfke duyuyoruz. Bir çocuk düşünün ki, sığınmak için gittiği yerden darbe alıyor. Karakola gidiyor, onu yurda yerleştiriyorlar. Baba, “Vasisi benim!” diye çıkarıyor ve tekrar o fuhuş batağına götürüyor. Kendisini fuhuşa sürükleyenlere, satanlara, aracılara, dava açıyor, isim veriyor, her şeyi ayrıntılarıyla anlatıyor... Ama 8 aydır tık yok! Devletten umudu kestiği anda da, sivil topluma yöneliyor. Fakat bu süreçte, Aile Bakanlığı müsteşarının da çok desteği oldu. Şu an görevde değil ama sağ olsun Ebubekir Bey’le yol haritamızı birlikte çizdik.
Siz bu durumu nasıl izah ediyorsunuz?
- Kadın, ikinci sınıf vatandaş, bu ülkede değeri yok. Kaymakamlıktaki gelir testini yapan o memur için, o kızın da bir önemi yok. O kız onun hatasının bedelini hayatıyla ödeyebilir, bir üçüncü sayfa haberi daha, ne olur ki, nasıl olsa her gün okuyoruz! Böyle bakıyorlar. Biz, kadınlarımızı, kız çocuklarımızı korumuyoruz. Bu ülkede sürekli tehlikedeler. 14-15 yaşında bir kız annesi tarafından pazarlanıyorsa, hükümetin o sürekli sözünü ettiği “kutsal aile” yapısını tekrar düşünmesi gerekiyor!
Nasıl bir yol izlediniz?
- Olayı öğrendikten sonra fuhuş çetesini şema haline getirdik. Gerçekten de bulunduğu yerde her yere uzanıyordu. Kızın gittiği karakollarda hemen adresi tespit ediliyordu mesela. Bir keresinde biz başka bir eve taşıdık, ama 6-7 gün sonra yine adresi tespit edildi. O şahıslar, tekrar mahallenin çevresinde görülmeye başlanınca, kızı ve teyzesini o ilçeden alıp, bambaşka bir şehre getirmeye karar verdik...
Bunu nasıl yaptınız?
- Sayın müsteşarla irtibat kurduk. O aşamadan itibaren, James Bond filmleri gibi bir durum yaşadık. Gittiğimiz ilçeden başka bir ile geçildi, arabayla giderken iki araç değiştirildi. Oradan havalimanına gidildi. Biz kendimizi, kadın hareketinin içinde bakanlıkla bir operasyon yürütür halde bulduk. Kız ve teyze, önce bir sığınma evine yerleştirildi. Sonra geçici bir barınma yeri kiralandı. Aynı zamanda bu fuhuş çetesinin şemasını, sayın müsteşarın masasına, oradan da Adalet Bakanlığı’na ilettik. Şubat ayının sonuydu, şimdi oldu ağustos, o günden bugüne bir gelişme yok. Suçlular hâlâ dışarıda, hâlâ serbest...
Ve şimdi nasıl bir felaketle karşı karşıyasınız...
- Sormayın! Son olarak, bir çuval inciri mahveden bir de sosyal dayanışma memuru var. Bu olayların gizli süreçlerden geçtiğini, kimlik karartmalı olduğunu bildiği halde, annesini arayıp “Senin kızın bizden 1000 lira maaş alacak, gelir testine tabi tuttuk!” diyen, affedersiniz, geri zekâlı bir memur...
Bunu yanlışlıkla mı yapıyor...
- Yok canım, yanlışlıkla olur mu? Vurdumduymazlık! Üzerindeki belgede, “Karartma” yazıyor. Gelir tespit testine tabii tutuğunda da kız, “Benim kimliğim karartıldı, aman dikkatli olun! N’olur, bu testin sonucunu bana bildirin!” diyor, bir de uyarıyor. Buna rağmen, gidip, kızın kendisini satan annesini arıyorlar. Ve adresini, bulunduğu şehri, oturduğu evi ihbar ediyorlar. Gelip öldürsünler diye galiba!
Bu yaşanan rezalet sizin açınızdan neden önemli?
- Türkiye’de uzun bir süredir, kadına ve çocuğa karşı işlenen suçlarda, önlem almada, suçluları cezalandırmada müthiş bir vurdumduymazlık var. Bu toplumun her kesimine sirayet etmiş durumda. Yasalar var ama uygulanmıyor...
- Kamudaki atamalarda, alakasız noktalarda, alakasız insanlar yer alıyor. Alakasız insanlar, sosyal hizmetlerde çalışıyor. Her şey, gelişigüzel ve yalapşap yapılıyor.
- Polis, kendisinden yardım isteyen kadınları dövüyor. Kocasından dayak yiyen kadın karakola başvuruyor, “Mesai saatleri dışında geldiniz, sonra gelin!” deniyor. Böyle bir topluma döndük. Acil Yardım Hattımız’ı bir polis arıyor, “Sığınma evine gitmiş bir komşumun kızı var, adresini öğrenebilir miyim?” diyor. Delirmemek mümkün değil! Niye vereceğim ben o adresi sana! Kızı, onu eşek sudan gelinceye kadar döven ailesine getir götür diye mi! Böyle şey olmaz! Ama işte siz, kadrolara şişirme insanları atarsanız, onları gerekli eğitimlerden geçirmezseniz, bizim geldiğimiz nokta bu olur...