Bugün bir çocuk gördüm çocukluğuma gittim...
Diyarbakır’ın en işlek semti Ofis'teyiz…
Önce T24’e desteğe gelen gazeteci arkadaşım Esra keşfetti O’nu…
Adı Baran…
Henüz 7 yaşında.
Minik elleri bileğe kadar 42 numaralı ayakkabıya gömülmüş…
Ekmeğine fırça sallarken izledim dakikalarca...
Dayanamadım, ayakkabının diğer tekine eşlik ettim Baran’a…
O boyadı ben fırçaladım, o cilaladı ben fırçaladım.
Ailesi 1990’lı yıllarda “güvenlik” gerekçesiyle Lice’den göç ettirilmiş.
7 kardeşten 6’ıncısı Baran…
Okula gidemiyor…
“Benden küçük de var. Muhammet Can’ın abisiyim…”
Baba hamal, bir abisi de kendisi gibi boyacı.
Başka da çalışan yok ailede.
Günlük kazancı 40 TL.
Hayatında hiç oyuncağı olmamış Baran’ın…
“Arabamın olmasını isterdim” diyor…
Okul yok arada bir işini kırıp Sümerpark’ta akranlarıyla oynamaya gidiyor.
Lice’den sürgün Baran, şimdilerde de Sur’dan sürgün…
“Doğu’nun Paris’i” şimdilerde, fukaralığın başkenti…
Zamanın hükmü yok bu kentte…
Herkes aynı feleğin çemberinden geçiyor demek ki!
1980’lerde de aynıydı, 1990’larda da, 2016’da da…
Ancak bu aralar fukaralık öyle böyle değil Diyarbakır’da…
Hani beterin beteri derler ya işte öyle Diyarbakır’ın hali.
Resmi kayıtlara göre 62 bin iş yeri var bu kentte.
Merdiven altı işletmeleri dahil edersek rakam 80 bini geçiyor.
Hendeklerin kazıldığı, çatışmaların 80 günü geride bıraktığı sadece Sur’da 10 bin kişi işsiz kaldı.
Ekonominin domino etkisi kent geneline yayılmış durumda.
Merkez ilçeler Kayapınar, Yenişehir ve Bağlar’da esnafın ciro kaybı yüzde 50’lerde.
Vergilerimizle Hazine’ye giren kaynaklar devlet kasasından dağa, taşa, cana bomba oluyor…
Sevdiklerimizi birer birer kaybediyoruz…
Sürgünden sürülüyoruz yeniden…
Zengingen fakir, fakirken namerde muhtaç ediliyoruz…
Savaş bitsin, Baran’lar okullarda, parklarda oynasın diyoruz…
Êdi bes e!*
*Yeter artık!