FUKUŞİMA'DA GEREKLİ DENETİMLER YAPILMAMIŞ TOKYO (A.A)

-FUKUŞİMA'DA GEREKLİ DENETİMLER YAPILMAMIŞ TOKYO (A.A) - 21.03.2011 - Japonya nükleer güvenlik kurumu, deprem ve tsunamiden sonra arızalanan Fukuşima nükleer enerji santralini işleten şirketi gerekli denetimleri yapmamakla suçladı. Kurum, nükleer kazadan 9 gün önce yayımladığı raporda, Fukuşima'yı işleten Tokyo Elektrik Enerjisi Şirketi'nin (TEPCO) felaketten haftalar önce, santral için çok önemli olan donanım denetimini yapmaktan defalarca kaçındığını belirtti. Raporda, TEPCO'nun 33 ekipman parçasını denetimden geçirmediği kaydedildi. Denetimi yapılmayan donanımlar arasında yedek jeneratörler, pompalar ve soğutma sisteminin diğer parçaları da bulunuyor. Fukuşima nükleer elektrik santralinin reaktörleri soğutma sistemlerinin çalışması üzerine aşırı derecede ısınmaya ve radyoaktif gaz salmaya başlamıştı. Bu arada, AFP'deki haber de santral operatörü TEPCO'nun, Fukuşima'daki nükleer kazadan birkaç gün önce tesislerin kontrolüyle ilgili raporları değiştirdiğini itiraf ettiği bildirildi. Japonya'nın kuzeydoğusunu vuran ve Fukuşima 1 nükleer santraline zarar veren deprem ve tsunamiden 10 gün kadar önce TEPCO'nun yetkililere kontrol kayıtları verilerini değiştirdiklerini kabul eden bir belge verdikleri ortaya çıktı. Şirket, daha önce gerçekte kontrol edilmemiş 30 kadar parçanın elden geçtiğini bildirmişti. TEPCO'nun ayrıca reaktörün ısı kontrol vanalarından birine ait kartı 11 yıl boyunca kontrol etmediğini de itiraf ettiği belirtildi. Oysa ki sadece rutin kontrolle yetinen teknisyenler bunun tersini söylemişti.  Soğutma sistemine bağlı unsurların da bulunduğu başka parçaların da kontrol edilmediği ifade ediliyor. -DEPREM UYARI SİSTEMİ- Tokyo Üniversitesi Deprem Araştırma Enstitüsünde misafir öğretim görevlisi olarak deprem araştırmaları yapan Yrd. Doç. Dr. Serdar Küyük, Japonya'daki deprem erken uyarı sisteminin çalıştığını belirterek, bölgede yaşanan deprem ve tsunamiye ilişkin güncel verileri AA'ya anlattı. Küyük AA muhabirine telefonda yaptığı açıklamada, deprem erken uyarı sistemlerinin son 20 yıldan bu yana yayılmaya başladığını belirterek, deprem dalgalarının P (öncül) ve S (ikincil) dalgalar şeklinde ikiye ayrıldığını kaydetti. Bu iki dalga biçiminin sismolojinin en temel kavramları olduğuna vurgu yapan Küyük, öncül dalgaların ortalama hızının 6 ila 8 kilometre/saniye, ikincil dalgalarında 3 ila 4 kilometre/saniye hızla ilerlediğini vurguladı. Küyük, dalga hızlarının sesten çok daha hızlı ilerlediğine dikkati çekerek, bu dalgalardan öncül olan P dalgalarının verdiği bilgiler sayesinde arkasından gelecek yıkıcı S dalgalarının büyüklüğü hakkında bilgi edinebildiklerini anlattı. Erken uyarı sisteminde temel kavramın, deprem istasyonunun depremin oluştuğu yere yakınlığıyla bağlantılı olduğunu vurgulayan Küyük, istasyon depremin oluştuğu yere ne kadar yakın olursa, verinin o kadar hızlı olacağını ve iç kesimlere de verinin o kadar hızlı ulaşacağını kaydetti. Küyük, erken uyarı sisteminin saniyeler bazında uyarı verebildiğini belirterek, sürenin kısa olduğunun düşünebileceğini ancak 20 saniyelik bir erken uyarıda ameliyattaki doktorun hastanın ve kendisinin güvenliğini ya da hızlı trenlerin yavaşlatılması ve durma konumuna geçmesi gibi birçok önlemin alınabileceğini anlattı. -"TOKYO'YA UYARI 50 SANİYE ÖNCE ULAŞTI"- Japonya'da birçok fabrikanın kendini kapatarak, ya da şehirlerde elektrik ve gazın kesilmesi gibi birçok önlemin alınabildiğini söyleyen Küyük, bu sayede en azından milyarlarca dolarlık zararların milyon dolarlara inebileceğini ve bu sistemin Japonya'da kullanıldığını aktardı. Küyük, Japonya Meteoroloji Ajansının verilerine göre Sendai depreminde de Sendai şehrinin 17 saniye önce uyarıldığını ve bu sayede "Tokyo'ya uyarının 50 saniye önceden ulaştığını" kaydetti. Deprem kaynağında oluştuktan 8.6 saniye sonra meteoroloji ajansının bu bilgiyi toplumla paylaştığını kaydeden Küyük, "Japonya Meteoroloji Ajansının verilerine göre deprem erken uyarı sisteminin çalıştığını söyleyebiliriz" diye konuştu. Küyük, deprem erken uyarı sisteminin 2007 yılından itibaren ajans tarafından toplumla paylaşılmaya başladığını, öncesinde kısıtlı sayıda kullanıcı ile paylaşılarak test edildiğini anlattı. -DEPREMİN OLACAĞI HALKA ÖNCEDEN SMS'LE BİLDİRİLİYOR- Ajansın sağladığı verdiği bilgileri işlemek için bir alıcıya sahip olunması gerektiğini kaydeden Küyük, Japonya'da bir GSM operatörünün de bu vericiyi alarak ajanstan gelen verileri alarak halka ücretsiz aktardığını  belirtti. Küyük, bundan önce birçok depremde kısa mesaj yoluyla Japonya'da kamuoyunun uyarıldığını ancak bu depremde halka ulaşmadığını kaydetti. Japonya'da Şinkansen olarak adlandırılan hızlı trenlerin de kendine has bir erken uyarı sistemi olduğunu belirten Küyük, hızlı trenlerin raylara ve deniz kıyısına döşenen kendi sistemleriyle, meteoroloji ajansının verilerini de kullanarak trenleri uyardığını anlattı. Küyük, Japonya'daki Şinkansenlerin çok yüksek hızda hareket ettiğini ve durması için 3 dakikaya ihtiyacı olduğunu belirterek, erken uyarı sistemi sayesinde tamamen durmalarına vakit olmasa bile hızını yavaşlatmaya başlatarak birçok can ve mal kaybını önleyeceğini vurguladı. Depremin odak noktası ile ilgili çalışmaların çok önemli olduğuna işaret eden Küyük, jeofizik çalışmaların da çok önemli olduğuna dikkati çekti. "Bu depremle altyapının önemi daha da anlaşıldı" diyen Küyük, Japonya'da üst yapıların sağlam olduğunu, "iş depremden sonraki afetin azaltılmasına gelindiğinde, yardımın altyapı sayesinde ulaştırıldığını" kaydetti -"SANTRAL DAYANDI, EK DESTEK ÜNİTELERİ DAYANAMADI"- Fukuşima Nükleer santralinin neden depreme aynı ölçüde dayanamadığının sorulması üzerine Küyük, "santralin yapısal elemanlarıyla, yapısal olarak depremi başarıyla atlattığını" belirterek, santrali destekleyen ek destek ünitelerinin deprem ve tsunamiye karşı yeterince dayanıklı olmadığını kaydetti. Küyük, bu durumun da şu anda Japonya'daki en sıcak gündem olduğunu kaydederek, ülkede bu ek destek ünitelerinin binalara neden yeterince angaje edilemediğinin tartışıldığını vurguladı. Bundan sonra dünyada yapılacak nükleer santraller açısından da bu anlamda bir ders çıktığını ifade eden Küyük, nükleer tesislerin tek başına bir yapı olmadığını ve onu destekleyen ünitelerin de aynı ölçüde sağlam olması gerektiğini, bu bağlamda yeni dizaynlar çıkmasını beklediğini söyledi. -"TSUNAMİ BEKLENİYORDU"- Küyük, AA muhabirinin sorusu üzerine, "tsunami ile ilgili açık seçik yazılmış bir öngörünün olduğunu" belirterek, bu konuda yazılan akademik makaleye göre, bu çapta bir tsunaminin Sendai bölgesinde 800'lü yılların sonunda kıyıdan 2-3 kilometre girdiğinin görüldüğünü anlattı. Eldeki verilere göre böyle bir tsunaminin tekerrür aralığının 850 ila 1100 yıl arasında olduğunu belirten Küyük, 1100 yıl önce olan aynı çapta bir tsunaminin Japonya'yı vurduğunu kaydetti. Küyük, binaların da dizayn edilirken deprem tekerrür aralığı 475 yılın dikkate alındığını ve bir betonarme binanın ömrünün 50 yıl olduğunu belirtti. Bin yılda bir gelecek depreme karşı bina inşasının yapılabileceğini ve çok maliyetli olacağını kaydeden Küyük, kimsenin de 2 metrelik kolonlarında arasında oturmak istemeyeceğini söyledi. Küyük, her şeye rağmen Japonya'daki depremin inşaat mühendisliği perspektifinden başarıyla bu depremi atlattığını ve şehirlerdeki binaların yapısal olarak zarar görmediğini hatırlattı. Japonya'daki şehirleşmenin Türkiye için örnek olabilecek bir noktada olduğunu da vurguladı. Küyük, AA muhabirinin depreme hazır olan bir ülkenin tsunamiye hazır olup olmadığının sorulması üzerine, ülkede tsunami ile ilgili önlemlerin alındığını hatta sahil şeridinde bazı köylerde 10 metrelik duvarların olduğunu kaydetti. Birçok bölgede duvarların yanı sıra dalga kıranların olduğunu ifade eden Küyük, tsunaminin maksimum ölçülen verisinin 7 metre olduğunu ancak tsunaminin vurduğu bir bölgede yerden 10 metrelik bir duvar olduğunu söyleyerek, "Bu, dalga 10 metreyi geçmiş demektir" şeklinde konuştu. Küyük, bu köylerde bile betonarme yapıların ayakta kaldığının görüldüğünü ve dalgaların sürüklediği evlerin ağırlıklı olarak temelleri çok derin olmayan klasik Japon evleri olduğunu sözlerine ekledi.