Burcu Karakaş
Furkan Eğitim ve Hizmet Vakfı, bir süredir farklı nedenlerle gündemi meşgul ediyor. Son olarak Antep’te bir camide itikafa giren Furkan Vakfı gönüllülerine, salgın tedbirlerini ihlal ettikleri gerekçesiyle biber gazıyla müdahale edildi. Bu olayın ardından aynı gruba yönelik Adana’da da gözaltılar yaşandı. Gözaltına alınanlar arasında vakfın kurucusu Alparslan Kuytul ve 14 yaşındaki oğlu da var. Peki Furkan Vakfı ile yaşanan gerilimin kaynağı ne?
1994 yılında kurulan vakıf, "hakiki imana ulaşmış, ibadete âşık, ahlak sahibi ve Allah’ın yeryüzünde hâkimiyeti için meşru yollarla mücadele eden öncü bir nesil hazırlamayı" amaçlıyor. İnternet sitesinde, "Müslümanlar, particilik ve başka yollar yüzünden gerçek bir İslami hareket olamadılar. Sorunun kaynağı sistemin kendisidir" deniliyor. Vakfın kurucularından Alparslan Kuytul, Mısır’da Sünni İslam eğitimi veren El-Ezher Üniversitesi İslam Hukuku’nda okumuş bir mühendis. Vakfın çalışmaları, "Rabbanilik", "İlmilik" ve "Şumüllülük" (kapsamlı) olmak üzere üç esasa dayanıyor.
Hükümet yanlısı medya, son yaşanan gelişmelerden bahsederken vakıftan, "FETÖ'yü savunan grup" olarak bahsetti ve vakfın provokasyonlarına Ramazan ayını alet ettiğini dile getirdi. Emniyet Genel Müdürlüğü ise 4 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, "silahlı terör örgütlerini övme" gerekçesi ile kayyum atanan ve hakkındaki kapatma davası devam eden Furkan Vakfı’nın itikaf ibadetinin suistimaline yönelik girişimlerde bulunduğunu belirterek, vakıf yanlılarının Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurallarına uymadıklarını, mülki idare amirliklerinden izin başvurusunda bulunmadan üç camide toplandıklarını ve cami görevlilerinin uyarılarına rağmen camiyi terk etmeyeceklerini beyan ettiklerini dile getirdi.
Emniyet'in açıklamasında, "Bu ve benzeri provokasyon girişimlerine asla müsaade edilmeyecek olup Gaziantep, Adana ve bazı illerde bu örgütlü provokasyonu engelleyecek gerekli çalışmalar gerçekleştirilmiştir" denildi. DW Türkçe’ye bilgi veren Furkan Vakfı avukatları, kendilerine gözaltı kararının sunulmadığını, 300 civarında kişinin gözaltında olduğu söyledi. Gözaltılarla ilgili "İnanç hürriyetinin kullanılmasını engelleme", "kanunlara uymamaya tahrik", "suç işlemeye tahrik" ve "görevi yaptırmamak için direnme" olmak üzere dört suçlama var. İfadeler sırasında, "Katılımınızı kim istedi", "Sivil itaatsizlik mi yapıyorsunuz" gibi sorular yöneltildiği öğrenildi.
İslamcı örgütlenmeler üzerine çalışmalarıyla bilinen akademisyen Ayşe Çavdar’a göre, hükümet ile Furkan Vakfı arasındaki gerginlik Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonlarıyla patlak verdi. "Alparslan Kuytul, Afrin harekatı esnasında muhalif bir tavır izledi. Suriye meselesinde biri çıkıp da, 'Siz gençleri oraya gönderiyorsunuz ama bu iş yanlış'dediğinde ilk kıyamet koptu.
Ondan sonrası da bence bununla bağlantılı olarak devam edip gitti" diyor. Kuytul, Türkiye’nin 2018 yılında gerçekleştirdiği Afrin operasyonu öncesinde, "Amerika şimdi onlara 4 bin 900 tır silah verdiyse, Allah göstermesin orada artık kaç bin tane askerimizi kaybederiz, bilmiyorum. Yani bu iş bir tuzak olabilir. Amerika sanki göz göre göre Türkiye’yi bataklığa çekiyor gibi, göz göre göre silah gönderiyor" demişti.
Bu açıklamadan sonra Furkan Vakfı’na yönelik düzenlenen operasyonda, Kuytul’un da aralarında bulunduğu 28 kişi gözaltına alındı. Hakkında "suç işlemek amacıyla örgüt kurmak", "dini inanç ve duyguların istismarı suretiyle dolandırıcılık" gibi suçlamalarla dava açılan Alparslan Kuytul, bu gözaltı sürecinden sonra tutuklandı ve Aralık 2019’da tahliye edildi.
Akademisyen Ayşe Çavdar'a göre, yaşanan gerginliğin nedenlerinden bir diğeri de, Furkan Vakfı’nın mevcut iktidarın din alanındaki tekelini kırmaya çalışması… "Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı, devletle tarikat ve cemaatler arasında kurulmuş ilişkiyi sorgulayan, bu ikisine de 'Siz doğru iş yapmıyorsunuz' diyen birisi. İktidar ise hiçbir şekilde İslam’ın içerisinden kendine bir muhalefette bulunulmasını istemiyor" diyen Çavdar’a göre, yalnızca Furkan Vakfı değil, iktidarın kendi İslam yorumunun dışına çıkan diğer örgütlenmelere karşı geliştirdiği refleksin nedeni de bu. Çavdar bu bağlamda, geçtiğimiz hafta "Emek ve Adalet Platformu"nun pandemide hayatını kaybeden işçiler için Üsküdar Mihrimah Sultan Camii’nde gıyabi cenaze namazı kılma girişimine polis tarafından müdahale edildiğini hatırlatıyor.
Ayşe Çavdar’ın dikkat çektiği bir diğer nokta ise, tarikatlar arasındaki "rekabet". İslamcı örgütlenmelerde yaşanan ve basına yansıyan çocuk istimarı ve tecavüz vakaları ile rüşvet, yolsuzluk gibi konuların ya da siyasi iktidarla yapılan pazarlıkların sadece muhalefet kanadında değil, İslami cenahta da tartışma konusu olduğunu ifade eden Çavdar, bu rekabetin özellikle gençleri etkilediğini ekliyor:
"Furkan Vakfı, 'Şimdiki tarikatlar ve tasavvuf ekolleri doğruya hizmet etmiyor, iyi işler yapmıyorlar' diyor. Böylece bütün bunlardan rahatsız olan dindarlara şunu söylemiş oluyor: 'Siz bu yapıların içerisindesiniz ama bakın bu yapılar şunları yapıyor, burada ise şöyle bir doğru yol var'. Doğru yolu tırnak içerisinde diyorum elbette."