Neredeyse Dünya Kupası ile yatıp kalktığımız şu günlerde, sohbetlerin genellikle ortak konusu futbol. Hangi ülkenin takımı, ne kadar iyi performans gösterdi? Hangi futbolcunun rakibe çalımı gole dönüştü? Kim iyi oynadı, kim vasat kaldı? Hangi ülkenin taraftarı daha coşkuluydu? Soruların, yorumların, görüşlerin arkası kesilmiyor.
Ama sadece oynanan maçlar, futbolcuların performansları değil ilgi çeken unsurlar. Mesela futbolcuların nasıl beslendikleri, ne yiyip, ne içtikleri de merak konusu oluyor.
Siz de Dünya Kupası’na renk katan yıldızların sofralarında neler olduğunu merak ediyorsanız, sonraki satırlarda bu soruya yanıt bulabilirsiniz.
Alman milli takımının Brezilya'da devam eden Dünya Kupası'nda Portekiz karşısında elde ettiği 4-0'lık galibiyette ünlü aşçı Holger Stromberg'in de payı var dersek, abartmış olmayız. Aynı zamanda milli takım aşçısı olan Stromberg, panzerlerin Brezilya'daki beslenmeleriyle de birebir ilgileniyor. Kendi elleriyle hazırladığı yemeklerde karbonhidrat oranının yüksek olmasına dikkat ediyor. Mönüsünde enerji deposu olarak tanımlanan kepekli hamurdan Bolonya usulü domates soslu kıymalı makarna ya da sebzeli patates püresi ile sütlaç ve irmik pudingi hiç eksik olmuyor.
Beslenme konusundaki bu hassasiyet sadece Alman milli takımına özgü bir durum değil. Dünya Kupası'nda temsil edilen 32 ülkenin futbolcuları da bu kez beslenmelerine özellikle dikkat ediyorlar. Bu kez diyoruz çünkü önceki yıllarda futbolcuların maçlardan önce beslenmelerine bu denli dikkat edilmezdi. Ama beslenme konusundaki umursamazlık, bazı durumlarda hiç de kötü sonuçlar doğurmadı. Örneğin Danimarka milli takımı 1992'de sadece fast food yiyerek, şampiyon olmuştu.
Ancak Alman milli takımı bu önemsemezlik nedeniyle şampiyonluktan olmuştu. 1982'de ünlü baraj gölü Schlucksee kenarında kampa giren Alman milliler, bir süre Galatasaray'ı da çalıştıran efsanevi teknik adam Jupp Derwall'in yumuşak yöneticiliğini fırsat bilerek, kaçamaklar yapmışlardı. Alman futbol tarihine, "Schlucksee" (Yudumluk göl) vakası olarak geçen olayda, futbolcular antrenmanlardan sonra akşamları çevredeki lokalleri bol bol ziyaret etmiş, sadece alkolle yetinmeyip, sabahlara kadar süren iskambil partilerine katılmışlardı. Durum böyle olunca şampiyonluğu İtalya'ya kaptırmış, ikincilikle yetinmek zorunda kalmışlardı.
Peki, bugün durum nasıl? Artık beslenme bir bilim olarak görüldüğünden, elbette geçmişin izleri çoktan silindi. Günümüzde sportif başarıların reçetesi yazılırken, düzenli, sağlıklı ve sistemli bir beslenmenin önemine vurgu yapılıyor. Ünlü aşçı Stromberg, beslenmenin "Başarıyı perçinleyen önemli bir unsur" olduğunu belirterek, "Elbette salt beslenme sayesinde maç veya şampiyonluk müsabakaları kazanılmaz. Ama sporcuların performanslarını artırır" diyor.
Sporcular açısından beslenmede asıl olan enerji veren gıdaların karışımı. Profesyonel futbolcular için önerilen karışım yüzde 50 karbonhidrat, yüzde 30 yağ ve yüzde 20 proteinden oluşuyor. Bu karışımı nasıl oluşturacakları, ne gibi gıdalarla birlikte alacakları ise tamamen futbolcuların damak zevklerine kalıyor. İsteyen makarnayla bu gıdaları alıyor, dileyen sütlü, patatesli yiyecekleri tercih ediyor. Ama sonuçta herkes öngörülen oranlarda gıdaları vücutlarında depolamış oluyor.
Holger Stromberg 2012 Avrupa Kupası'na katılan bazı Alman futbolcuların hangi yemekleri tercih ettiğini şöyle açıkladı: "Per Mertesacker domates çorbası, Manuel Neuer deniz ürünlerini, kaptan Philipp Lahm Bavyera yemeklerini tercih etti. Önemli olan ne yendiği değil, içeriği."
Ya maç günleri! Bugünlerde futbolcular nasıl besleniyor? İstedikleri gibi yemek yiyebiliyorlar mı? Maç öncesi bazı "Yasaklar" elbette var. Stormberg, "Bugünlerde hazmı kolay olmayan yiyecekler verilmiyor. Susatan, mide yanmasına yol açan, mideyi rahatsız edecek yiyeceklerden uzak duruyoruz. Mesela sarımsak, soğan, sardalya veya dolmalık biber, kavun ve salatalık maçtan önce tabudur" diye konuşuyor.
Peki, fast food beslenme tarzlarıyla tanınan Amerikalılar neler yiyor? "Dünya Kupası ABD'li futbolcuların bu alışkanlıklarını değiştirdi mi acaba?" diye bir soru akıllara gelebilir. Özel aşçılarıyla profesyonel beslenen Almanların aynı gruptaki rakipleri Amerikalılar, bol bol sebze yiyor. ABD milli takımının teknik direktörü, eski Alman milli patron Jürgen Klinsmann, mönüde en az iki sebze yemeğini mutlaka bulunduruyor. Favori gıda avokado günde bir kasa mutlaka tüketiliyor. Ama arada bir kaçamağa da göz yumuluyor olsa gerek ki futbolcuların valizlerinde fıstık ezmesi ve et soslarına rastlandı.