Hasan Cemal (Milliyet, 19 Nisan 2012)
Ahmet Çakar’ın yazısından: “Üç büyük günah! FIFA ve UEFA günümüzde futbolu tehdit eden üç belayı açıkladı: Şike, ırkçılık, şiddet... Ne mutlu bize ki, ‘Futbolu bitirecekler’ diye tanımlanan bu üç belayı birlikte yaşıyoruz.”
Sabah’ın dünkü spor sayfasında Ahmet Çakar’ın yazısı manşete çekilmişti: “Üç büyük günah! FIFA ve UEFA günümüzde futbolu tehdit eden üç belayı açıkladı: Şike, ırkçılık, şiddet... Ne mutlu bize ki, ‘Futbolu bitirecekler’ diye tanımlanan bu üç belayı birlikte yaşıyoruz.” Yazı şöyle devam ediyor: “Bir ülke düşünün ki, en az 30 futbol adamı şikeden yargılanıyor ve bazıları cezaevinde... Yine bir ülke düşünün ki, o ülkenin Futbol Federasyonu Başkanı o ülkenin en büyük takımından milyonlarca Euro alacaklı... Yine bir ülke düşünün ki, zamanında pis zenci dediği iddiasıyla İngiltere’de problem yaşamış bir futbolcu, yakın zamana kadar Milli Takım’ın kaptanı, üstelik bu problemi yaşadığı futbolcuyla yaptığı basın toplantısında aklanmaya çalışıyor. Futbolumuz da ne fair kaldı ne de play!” Bu satırlara katılıyorum.
Kendini futbol-kolik diye tarif edecek kadar futbolu seven bir insan olarak futbolumuzun yaşadığı bu perişanlığa kahroluyorum. Futbola güzel oyun denir. Ama bizde her geçen gün çirkinleşiyor futbol. Şike, ırkçılık ve şiddetten oluşan ‘şeytan üçgeni’nde sürükleniyor. ‘Şike’yi şimdi geçiyorum. Ama baştan beri kötü yönetiliyor. ‘Şiddet’e, ‘ırkçılık’a bakalım. Kadıköy’deki son Fenerbahçe-Galatasaray derbisinde Fatih Hoca’yla yardımcısı Hasan Şaş’ın başı yarıldı. Trabzon’daki derbide Fenerbahçe kalecisi Volkan Demirel’e bıçak atıldı. “Ayağa kalkmayan Ermeni olsun!” diye pankart açıldı, (Milliyet’te Mehveş Evin’in dünkü yazısından.) Pazartesi akşamı İnönü’deydim, Beşiktaş-Galatasaray derbisini seyretmek için. Tribünlerden hakemin anasına, karısına öylesine küfürler edildi ki, abartmıyorum, yerin dibine girdim. Günlük hayattan da, futbol maçlarından da küfre hayli alışkın bir insanımdır ama bu kadarını kaldıramadım. Evet, hakem maçı kötü yönetti. Ama böylesine küfürler tam bir rezillikti, utanmazlığın, terbiyesizliğin şahikasıydı. Öte yandan, tribünlerden Galatasaray’ın siyah oyuncusu Eboue’ye yapılan maymun hareketleri... Melo’ya atılan üstünde adının yazılı olduğu koca bir kemik... Bitmedi!
Tribünden sahaya fırlayıp Eboue’nin üstüne üstüne koşanlar... Hakemi dövmeye kalkışanlar... Kendilerini ve Galatasaraylı futbolcuları korumak için tabanca çeken polisler... Tribünlerdeki koltukları sökerek sahaya atanlar... Seyircilerin nefesini ensesinde hissederek korner atan ya da çekine çekine köşe atışına giden Galatasaraylı futbolcular... Tribünden, “Bu maç bitmeyecek!” diye tehdit edilen Fatih Hoca’nın polis koruması çemberinde, başı da polislerin elleriyle kapatılarak sahadan ayrılması... Böyle futbol olur mu? Böyle güzel oyun olur mu? Futbol kötü yönetiliyor. Ve dipsiz bir kuyuda yuvarlanıyor. Buna nasıl dur diyeceğiz? Nasıl durduracağız bu ‘çöküş’ü? Ben bir Galatasaraylıyım. Yıllardan beri ilk kez çok iyi bir sezon yaşıyoruz. Yeniden yükselişe geçtik Fatih Hoca’yla... Devamını heyecanla bekliyorum. Ama ya futbolun bu halleri?.. Yazık!