Galatasaray'a maçı Fatih Terim’in tercih ettiği kadro mu kaybettirdi?

Galatasaray'a maçı Fatih Terim’in tercih ettiği kadro mu kaybettirdi?

 

 

Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’nde Real Madrid’e 6-1 kaybetmesi spor basınında geniş yankı buldu. Sarı kırmızılıların İspanyol devine ikinci yarıda adeta teslim olması eleştirilere neden olurken, spor yazarlarının hedefinde de Real Madrid karşısındaki kadro tercihi nedeniyle Teknik Direktör Fatih Terim vardı.

Milliyet’ten Şansal Büyüka ve Uğur Meleke, Vatan’dan Güntekin Onay ve Serhat Ulueren, Zaman’dan Nedim Hazar, Hayri Beşer ve Zeki Çol, Fotomaç’tan Mert Aydın ve Levent Tüzemen, Hürriyet’ten Kanat Atkaya ve İlhan Söyler, Galatasaray’ın 6-1’lik Real Madrid hezimetini değerlendirdi.

 

 

Şansal Büyüka – Milliyet

Böyle kadroya böyle sonuç...

Real Madrid gibi bir takım karşısında geri dörtlünün yarısını değiştirmek “yürek” ister... Fatih Hoca bunu yaptı ama görüldü ki, beklendiği gibi tutmadı...

Her şeye rağmen müthiş bir başlangıç oldu... Real Madrid ilk yarım saati adeta “Yoğun bakımda“ geçirdi...

Ama biz kaçırdıkça Real Madrid‘e “hayat“ verdik...

Dirilen, kendine gelen, ayağa kalkan Real Madrid ondan sonraki dakikalarda bizi darmadağın etti...

İlk yarım saatte özellikle Melo ile biz atamadık ama, Real  Madrid bizim ikramlarımızı boş çevirmedi...

İlk golde Eboue, ikinci golde, Melo ile Dany ortaklığı Real Madrid gollerinin başlangıcı oldu...

Zaten ilk otuz dakikadan sonra adeta teslim olduk... Tek kelimeyle “teslim“ olduk...

Düşünüyorum da üç gol atmasına rağmen Ronaldo, Avrupa’nın en hızlılarından De Maria bildiğimiz, tanıdığımız gibi olsalardı, halimiz daha da kötü olurdu...

Biz Galatasaray’da da, Milli Takım’da da Fatih Hoca ile çok maçlar, çok zaferler kazandık...

Ama kabul edelim ki, bu ağır yenilginin başlangıcı, Fatih Hoca‘nın kadro tercihi oldu...

Neyse enseyi karartmayalım... Tek maç değil, turnuva oynuyoruz...

Bugün çöktük, umarım yarın ayağa kalkarız...

 

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Uğur Meleke - Milliyet

Terim, Young, Moyes, Eboue

Olmadı, çünkü siz Avrupa’nın ikinci halka takımlarından biriyseniz ve Real Madrid gibi bir devle oynuyorsanız küçük detaylar size çok pahalıya patlayabilir. Eboue daha önce benzer rolleri Fenerbahçeli Webo’ya ve Gençlerbirliğili Vleminckx’e karşı da kesmişti ve belli ki gerekli uyarıyı Terim tarafından almamıştı. Zira bir oyuncunuzun defaatle haksız faul almaya çalışmasından rakipten önce siz zarar görüyorsunuz. Hafta sonu Manchesterlı Young’ın, Crystal Palacelı rakibinin ayağına takılıp düşme girişimini izlemişsinizdir. Ve maç sonu onu direkt eleştirip cezalandırılmasını isteyen kişinin de kendi hocası Moyes olduğunu...

Dünden Eboue gibi ciddi dersler çıkarması gereken bir başka isim de Sneijder’dı bence. Real Madrid’de veya Inter’de 90 dakika saklanıp iki iyi iş yapmanız, araya bir etkili top bırakmanız sizi kurtarabilir. Ama Real Madrid’in karşısına Galatasaray formasıyla çıkıyorsanız 15 dakika değil 90 dakika oyunda olmanız gerek. Saklanmamanız, aramanız gerek. Beklememeniz, ısırmanız gerek. Eğer Sneijder böyle taksitle oynamaya devam ederse kusura bakmasın sadece onun katkısızlığı değil, Selçuk’un geriye itilmesinden doğan fırsat maliyeti de bolca konuşulur önümüzdeki günlerde...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Güntekin Onay - Vatan

Bu stoperlerle devler ligi olmaz

Arka arkaya gelen gollerle demoralize olan G.Saray maça havlu attı. Maçı konuşmak gerekirse bu stoperlerle Şampiyonlar Ligi ve gruptan çıkma planı iyimserlik olur.

Bu grup geçen seneki grup değil. Cluj ve Braga yok. G.Saray yönetimi bu seviyeyi kaldırabilecek bir stoper ve sol bek almayarak hata yapmıştır.

Daha 5 maç var, tabii ki G.Saray ilk maçtan sonra havlu atacak değil. Ancak önemli olan bu maçlardan dersler çıkartabilmek.

Real Madrid, özellikle orta alanda sakat olan Xabi Alonso ve takımdan ayrılan Mesut Özil’in kalitesini arayan bir görüntüdeydi. 5-0’ı bulmaları G.Saray’ın savunmadaki Hatalarından oyuncu kalitesinin düşüklüğünden ve rakibe alan bırakmaktan kaynaklandı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Serhat Ulueren – Vatan

‘Ders almam, veririm’ dersen!

Terim bu kafayla G.Saray’da başarılı olamaz. Çünkü aklı sahada değil. “Aysal’a ne yapmalıyım?” diye düşünmekten maça odaklanamıyor. Aklı maçta olsa Dany-Chedjou’yu birlikte oynatır mıydı? Semih, Gökhan, Sabri ve Ceyhun bu iki siyahi adamdan kat kat iyi oynarlar. Selçuk sezon başından beri yok. Dün gece oynadı mı oynamadı inanın emin değilim.

Son söz yine Terim’e. Transferden hiç mi hiç anlamıyorsun. Anlasan ayağına kadar gelen Kerim Frei’yi, Gökhan Töre’yi, Mevlüt Erdinç’i alırdın. Ama sen Türk oyunculara sırtını dönüp, Riera’ya, Dany’e, Chedjou’ya sarılırsan bu sonuçla karşı karşıya kalırsın.

“Ders almam ders veririm” diyen Terim aynaya bakacak, dersini çalışacak, “Ben nerede yanlış yaptım” diyecek, başkanını ciddiye almayacak, işine odaklanacak ve bu takımı ayağa kaldıracak.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

M.Nedim Hazar – Zaman

Bu nasıl kırmızı?

Aslında her şeyin çok iyi gitmeyeceğini maçtan önce Fatih Terim’in yaptığı basın toplantısında hissetmiştim.

Fatih Hoca, sanki sırtına bir bornoz geçirmiş öyle çıkmıştı medyanın karşısına. O nasıl bir kumaştı, nasıl bir tasarımdı, nasıl renklerdi? Kimin seçip, kimin yaptırdığı bir tarafa, Allah’ın bir kulu da çıkıp, “Yahu bu nasıl bir kurumsal giysidir, 40 yıl öncenin Doğu Alman Milli Takım’ı tarzında? Bu nasıl sarı, bu nasıl kırmızı?”  dememesi tuhaf gelmişti bana.

Skora bakıp aldanalım isterseniz ama acil olarak sarı kırmızılı sportif aklın devreye girmesi ve yokuş aşağı kontrolsüz kamyon gibi hızla inen takımı toparlaması gerekiyor. Mesela Engin Baytar’dan daha farklı çıkış noktaları arayabilirler, mesela her gol kaçırışında –Allah selamet versin- Hakan Şükür’ü tebessümle yad ettiğim Burak’ın formsuz olabileceği düşünebilirler…

Ve belki de, bornoz modeli eşofman da birilerinin dikkatini çekip, ‘bu ne biçim kırmızı?’ diyerek değişikliğe renklerin tonlarından başlayabilirler.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Zeki Çol – Zaman

Hüsran

Futbolun gerçeği bu... Sen kapasiteni zorlayarak oynamaya çalışıyorsun. Rakip kendi vasatını ortaya koyuyor. Ama o vasat bile açık farklı bir hezimeti yaşatıyor.Neden? Oyun stratejindeki tutarsızlık yüzünden.

Bu düzeydeki maçlarda, hele de Real Madrid deneyimi, kalitesi, gücündeki bir takım karşısında hücum-savunma dengesini beceremezsen, maalesef işte böyle ağır bir bedel ödüyorsun.

Real Madrid, skora yansıyan tempoda, baskılı, atak ve Galatasaray’a nefes aldırmayan bir futbol mu oynadı dün?

Hayır. Ama o stratejide, oyun aklını taktik disiplinine de katarak ve tabii ki yeterliliklerini sahaya yansıtarak oynadı. Galatasaray’a adeta bir strateji dersi verdi.

Evet futbolda kazanmak için hücum etmek şart. Ama kaybetmemek için de savunma yapmak ve üstelik Real Madrid karşısında yüksek konsantrasyonla takım savunması yapmak gerekliydi. Galatasaray ne yazık ki bunu hiç yapmadı. Rakibin her atağında kalesinde deprem yaşadı. Bir kumar oynadı, kaybetti. Ve ilk maçı ağır bir yenilginin getirdiği hüsranla kapadı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Hayri Beşer - Zaman

Kimse itiraz etmeyince Real attı da attı

İlk yarının son dakikalarına doğru şu kanaate vardım: Galatasaray akıldan ziyade duyguyla kazanabilir. Çünkü akıl gerçekleri söyler, rasyoneldir, hayalin peşinden koşmaz.

Top Real Madrid’li oyuncuların ayağına geçtiği zaman belki her pozisyonda önemli işler yapmıyorlardı ama ne kadar önemli yıldızlar olduklarını dantel işler gibi Arena’nın çimlerine nakşediyorlardı. Topla ilişkilerindeki klas, kalite ve kitabilik doğrusu tribünler açısından da cesaret kırıcıydı. Bu yüzden hem Modric, Di Mario, Ronaldo, Benzema ve İsco gibi üstün meziyetlerin topla arasını açmak hem de başka rezervleri devreye sokmak gerekiyordu. Sözün özü bir duygu, coşku ve tutku atmosferi oluşturup tıpkı geçen sezon Arena’da oynanan maçta olduğu gibi Real’in üzerine ürküten bir tempo ile yürümekten başka çare yoktu.

İkinci yarıda film hepten koptu. Sarı-Kırmızılı oyuncuların içinden bütün hırs, heves alınmış gibiydi. Tam bir teslimiyet usluluğuna bürünmüşlerdi. Fatih Terim’in kulübedeki duruşu da bu görüntüyü fazlasıyla besliyordu. Artık bizim için yapacak tek şey “Real Madrid’in daha az atması için dua etmekti.”

Dörtten sonra biraz duruldular. Galatasaray da ‘nasılsa olan oldu?’ havasına girdi. Bu her şeyi kabullenmişlik halini tribünler de satın aldı. Bu arada son 10’a girildiğinde beşinciyi de attılar. Ama Umut Bulut, tribünlere bir teselli ikramiyesi göndermeyi unutmadı. Son sözü söyleyen ise Ronaldo oldu.

Doğrusu garip bir geceydi. Dahası Sarı-Kırmızılıların asla hatırlamak istemeyeceği bir geceydi.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Mert Aydın  - Fotomaç

Felaket oldu

Geçtiğimiz hafta sonu iki takımın maçlarını izledikten sonra şu kanıya varmıştım: Bu iki takım birbirine gol atar. Açıkçası dün geceki karşılaşmada yaşananlar haklı olduğumu gösterdi.

Tabii ki işin Galatasaray tarafında kaçırılan inanılmaz goller vardı. Real'in savunmasındaki sıkıntılardan yararlanmadı sarı-kırmızılı ekip.

Düşünün, ilk yarım saat her şey iyi gidiyordu. Melo duran toplarda Carvajal'e üstünlük sağlamış her ortaya kafa sokuyordu.

Ama işte bir anlık durgunluk, bir anlık basiret bağlanması...

Farklı yenilgiye hemen enseyi kararmamalı gerek. Ne var ki iç sahada yenilgiyle başlamak hoş değil. Deplasman galibiyetiyle bunu telafi etmek lazım.

Bu maçın getireceği moral bozukluğunun Beşiktaş derbisine etkileri de cabası.

Futbolcuların olduğu kadar taraftarların da morali çok bozuldu. Stattan erken çıkarak bunu gösterdiler...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Levent Tüzemen  - Fotomaç

Pamuk ipliği

İkinci yarının başında Burak'ın Amrabat'ın ortasında topu gol yapamaması sonun başlangıcı oldu. Melo'nun hatasıyla Benzema'nın attığı gol Galatasaray'ın maçı döndürme adına pamuk ipliğine bağlı moralini ve direncini dibe vurdurdu.

Real Madrid grubun favorisi de olsa, skorun ağır hezimet boyutuna ulaşması dilerim Galatasaraylı oyuncuların hem lig hem de kalan Avrupa maçları için oyuncuların psikolojilerini olumsuz etkilemez.

Bu hezimet hem Galatasaray'ın tarihine hem de Terim'in kariyerine yazıldı. Gecenin en güzel ve en doğru hareketi taraftarın "Selçuk takımı buraya getir" diye tribünlere çağırmasıydı.

Sonuçta hayat devam ediyor, geçen yıl Avrupa'da çeyrek final oynayan bu oyuncular değil miydi?

Büyük takımların her dibe vuruşlarının parlak yükselişleri olmuştur. Şimdi Real hezimetini unutup, yönetim-teknik heyet-futbolcular ve taraftarlar kenetlenip yaraları sarmalıdır.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

Kanat Atkaya - Hürriyet

Hezimetten ders çıkar mı?

İkinci 45 dakikaya motivasyon tazeleyerek başlanmak isteyen Galatasaraylılar bir kritik top kaybıyla (elbette Melo!) ikinci golü de yedi. Halı saha maçı rahatlığıyla atılan 3. gol ve sonrası ise tam bir felaketti. Dünya futbolunun kulüpler bazında en havalı ve en zorlu yarışının olağan favorilerinden Real Madrid’e yenilmek elbette büyük bir şok dalgası yaratmaz. Ama yenilmek var yenilmek var. Daha bahar aylarında bu sahada Real Madrid’i yenerken oynanan futbolun nereye kaybolduğunu da bir düşünmek gerek. Yol uzun ve hezimetlerden de ders çıkarılabilir Galatasaray’ın çabası artık bu yönde olmalı.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...

 

İlhan Söyler - Hürriyet

Böyle savunma olmaz olsun!

Real Madrid gibi bir takımı, abluka altına al... Gol yollarını bul...

Atman gereken golleri sen ye... Orta saha oyuncuları Selçuk, Melo, Sneijder’a o bölgeyi huni gibi kullan... Rakip oyuncuları pas hatasına zorla... Ve oyunu kopart. Real Madrid gibi bir takımın, hücum adamlarını kilitle... Merkez savunma ortasında Dany ve Chedjou uzun süre rahatsız edilmeden oynadılar. Ama olan bir oldu, tam oldu...

İlk golün geldiği ana kadar işler öyle güzel gidiyordu ki... Sağ ve sol kanatlar iyi çalışırken, Galatasaray adına golün geleceğinin sinyalleri vardı. Ama gol tam tersine Real’den geldi. Tüm güzellikler, 35 dakika sürdü... Yazık.

Bir de Allah’tan Ronaldo tam gününde değildi! Galatasaray defansının hataları yüzünden attı golleri... Bu durum çok düşündürücü. Peki şimdi ne olacak? Bu kadar gol yiyen bir savunma, olmaz olsun. Defans oyuncuları arasında diyalog yoktu. Mesafe ayarı yoktu. Kenar oyuncuları ile bağlantı sıfırdı. ‘Adam kaçırma’ şampiyonu oldular! Bundan sonra yapılması gereken ancak yarına bakmak...

Yazının tamamını okumak için tıklayınız...