Ayhan Sefer Üstün: Türk çocukları, yabancılara para karşılığı veriliyor

Ayhan Sefer Üstün: Türk çocukları, yabancılara para karşılığı veriliyor

Hülya Karabağlı/ Ankara

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, “Bazı ülkelerde çocuk başına 850 Euro veriliyor. Şirketler ne kadar çok çocuk bulursa o kadar çok para kazanıyor” dedi. Komisyon başkanının titiz çalışmasına göre, Almanya ve Avrupa’da 5 bine yakın Türk çocuğunun önemli bölümünün basit ve ‘su’dan gerekçelerle yabancılara verildiği tahmin ediliyor.

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Almanya ve Avrupa’da Türk çocuklarının yabancılara verilmesinin perde arkasını T24’e anlattı. “Bu meseleyi, siyaset üzerinden veya gey aileler üzerinden götürmek son derece yanlış. Bunu bir defa ortaya koyalım” dedi. Üstün, işin ticaret boyutunu gündeme taşıdı.  Üstün’ün titiz çalışmasına göre,  bazı ülkelerde, çocukların  ‘koruyucu ailelere’ verilmesi işi özelleştirilmiş. Çocuk başına 850 Euro veriliyor şirketlere. Şirketler ne kadar çocuk bulurlarsa o kadar çok para kazanıyorlar.  Aracı şirketler var.  Çocuk ailesinden alınıyor.  Bir başka aileye veriliyor.  Hükümetler, aracı şirkete ve ‘Gençlik Dairesi’ne bir para veriyor. Üstün, T24’ün, “ Bu iş ticarete döküldüyse” sorusuna, “ Ama, devlet ve hükümetler sosyal devlet ilkesiyle bunu yapıyorlar.  Eğer böyle yapılıyorsa özel sektörün insafına terkedilir mi” diye yanıt veriyor. Üstün’ün,  değerlendirmeleri şöyle:

 

‘Meseleyi gay aileler üzerinden götürmek yanlış’?

 

Bu meseleyi siyaset üzerinden veya gay aileler üzerinden götürmek son derece yanlış bunu bir defa ortaya koyalım. Bu mesele gey meselesi değil.  Siyasi bir meselede değil . İnsan hakları bağlamında konuşulabilecek bir mesele, velayet hakkı, çocuk hakkı, aile birliği, aile bütünlüğüne saygı,  çerçevesinde görülecek bir konu. Bu ısrarla siyasi meseleye çekilirse burada Türkiye de sıkıntıya girer ve çözümü ulaşamayız.  Çok absürd bir konu olan bir ‘gey koruyucu aile’ üzerinden götürürsek bu da yanlış olur.  O bakımdan önce bu meseleyi düzeltmemiz lazım. İnsan hakları düzleminde tartışılmalı.  

 

Basit bir ihbar ya da çok ‘su’dan sebeplerle çocuklar alınıyor

 

Uygulama bir zaruretten doğmuş olabilir.  Sosyal devlet ilkesi çerçevesinde çocuklara yardım amacıyla  böyle bir müesseye ihtiyaç olabilir. Bu müessese iyi insani bir düzleme çekmek lazım. Sanırım, burada birazcık gözardı edilmiş gözüküyor. Çok basit bir takım gerekçelerle ailelerden koparılıyor.  Aile bağları çok sıkı bağlardır.  Kutsaldır.  Burada bu birliğin devam etmesi esasen sudan, çok basit sebeplerle basit ihbarlarla bu ilişkinin koparılıyor olması yanlış.

 

Mahkeme kararı olmadan yapılıyor

 

Böylesine önemli bir konuda karar verici bir makam olacaksa bunun mahkeme olması lazım.    Tartışılması,  şahitlerin dinlenilmesi ve delillerin incelenmesi gerekir. Bizim örnek olaylara  baktığımızda, Avrupa ülkelerinde bulunan bu kanunlarının bir istisnasından faydalanarak bir idari kararla bu işlemin yapıldığını görüyoruz. Aileye de  ‘sen git mahkemeye başvur’ deniliyor.  Avrupa’da yargılama süreçleri çok uzun ve masraflı. İnsanların maddi imkanları yok. Çoğu zaman bu insanlar mahkemelerde de mağdur oluyorlar. Bunlar yanlıştır.  

 

Kanunları ‘öncelikle en yakın akrabası’ demesini rağmen verilmiyor

 

‘Diyelim ki gerçekten mağdur bir çocuk var ve alınması gerekir. O zaman kanun; Öncelikle akrabasından birisine verin’ diyor. Bugüne kadar hiç akrabalarına verilmemiş. Elimizde pek çok örnek vaka var.  Bir babaanne yalvarıyor, ‘Bana verin’ diye. ‘Benim kızlarım var’ diyor. ‘Bunlar bakabilir’ diyor.  Ona vereceklerine o farklı bir aileye veriyorlar, hatta babaannenin çocukla görüşmesini engelleyecek karar çıkarıyorlar.

 

Çocuğun  ‘velayet hakkını’ almış gibi davranıyor?

 

İnsani hassasiyetleri yok. Yasanın  ‘yakın akraba’ hükmünü görmezden geliyorlar.  Biz hepsini çıkardık.  İyi çalıştık dersimize.  Diyelim ki çocuk geçekten alınması gerekiyor. Burada, çocukla aile arasında çok sık şahsi ilişki kurması lazım. Çocuğu gerçek ailesinden ayıramazsınız. Haftalık, aylık görüşmeler yapılmalı.  Ama onlar, velayet haklarını tamamen almış gibi davranıyorlar. Oysa, onlar koruyucu aile.  Çocukla gerçek ailesi arasında şahsi ilişki kurulmuyor. Yılda iki ya da üç sefer görüştürülüyor.  Birer saat görüşme hakkı tanınıyor.

 

‘Ana dilinde konuşmayacaksın’ diyor

 

Ana dilinde, kendi öz dilinde konuşmayacaksın diyor. Bunlara itirazımız var. Bu işlemin geçici olduğu söyleniyor. Ancak, geçiciliği de gözardı ediliyor. Alındıktan sonra bir daha iade edilmeyecekmiş gibi davranıyorlar.   Neredeyse 18 yaşına kadar kalıyor. 

 

Çocuk başına 850 Euro

 

Bazı ülkelerde bu konu ‘özelleştirilmiş’. Çocuk başına 850 Euro veriliyor şirketlere. Şirketler ne kadar  çocuk  bulurlarsa o kadar  çok para kazanıyorlar. Ama sosyal devlet ilkesiyle hareket ediyor bu devlet ve hükümetler.  O zaman özel sektörün insafına terkedilir mi bu. Bu işleri yapan aracı şirketler var. Çocuğu alıyor ailesinden başka bir aileye veriyor. O şirkete,  Gençlik Dairesi ve hükümet bildiğim kadarıyla para veriyor. Paranın bir kısmı şirkette bir kısmı koruyucu aileye veriliyor.  İnsani hassasiyetler ortadan kalkıyor. 

 

Ticari kaygılar öne çıkınca arızalarda ortaya çıkıyor

 

Bu sistem rehabilite edilmeli.  İnsani kaygılar olmalı; insan odaklı olmalı. Yoksa,  gerçekten bir çocuk anne ve babadan alınmak zorunda kalınabilir.  Ama ben çocuğu aldım diye ben her şeyi kesemem ki?  Gene bunun anne ve babası vardır,  yasal hakları çerçevesinde görüştürmen ve o bağlantı kurdurman gerekir.  Ticari kaygılar öne çıkınca arızalar da ortaya çıkıyor.

 

Hollanda’nın içişleri karışmıyoruz?

 

Hollanda da  ‘Acaba Türkiye kurumları bizim içişlerimize mi karışıyor’ diye  bir tartışma var.   Kesinlikle  böyle bir niyetimiz yok. Sorunların muhataplarımızla çözüleceğine inanıyoruz.  Kaldı ki bu mesele, insan hakları meselesi ise evrenseldir. Evrensel bir konuda herkesin söz söyleme hakkı var.   Ayrıca,  bu insanların birçoğu bizim vatandaşlarımız ya da soydaşımız.  Ben kendi vatandaşım  hakkında söz söylemeyeceksem nerede  konuşacağım.

 

5 bine yakın Türk çocuğu ailelerinden alınmış olabilir

 

Çocuk sayısında çeşitli rivayetler var.  Almanya’da, 2. Dünya savaşından sonra, Neo Nazi gerekçesiyle  istatistik  tutmak  ‘fişlemek’ olarak  algılanıyor.  Bunu gerekçe göstererek istatistik vermiyorlar. Bana çok makul bir gerekçe gelmiyor.  Bir insanın kaydını tutmak burada fişleme anlamına gelmez.  Almanya'da 19 bin alınmış çocuk var.  Bunların yüzde 45’e yakını yabancı.  Bunun yarısı Türk olsa 4 bin 500 - 5 bin civarında olur.

 

Almanya’da yerinde inceleme yapacağız

 

Bütün bilgi ve belgeleri topladık. İç mevzuatlarını inceledik.  Tutanaklara girdik. Burada komisyonumuzda hukukçular ile bir çalışmalarımız var. Çalışma kararı çerçevesinde 15 ve 19 Nisan tarihlerinde Almanya'da ilk inceleme gezimizi gerçekleştireceğiz. Daha sonra diğer ülkelerde gezilerimizi sürdüreceğiz ve bulduğumuz, gördüğümüz olayları, belgeleri rapor haline getireceğiz.  Adil olacağız. Başta aileler, gençlik daireleri, belediyelere bağlı bu daireler. Orada ki federe bakanlar ve siyasi muhataplarımızla görüşeceğiz ve rapor hazırlayacağız.