Gaye Su Akyol: Tatlı tatlı deliriyoruz

Gaye Su Akyol: Tatlı tatlı deliriyoruz

Şarkıcı Gaye Su Akyol, "Bugünlerde Türkiye’de albüm çıkarmaya niyetlenen bir müzisyen neler hisseder?" sorusunu "Albümün çıktığı gün, bir sebepten yine ortalık karıştı, albüm haberini paylaşıp paylaşmamak konusunda arada kaldık. Paylaşmamayı düşündük çünkü son zamanlarda herkes her şeyi yanlış anlamaya o kadar müsait ki. Ciddi bir kaos var. Sadece dışarıda değil, insanların zihinlerinde de. Tatlı tatlı deliriyoruz" diye yanıtladı. 

Hürriyet'ten Güliz Arslan'a konuşan Gaye Su Akyol'un açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

 

 

 

Bugünlerde Türkiye’de albüm çıkarmaya niyetlenen bir müzisyen neler hisseder?

- Başkalarını bilmiyorum ama biz ekipçe karmakarışık duygular yaşadık. Albümün çıktığı gün, bir sebepten yine ortalık karıştı, albüm haberini paylaşıp paylaşmamak konusunda arada kaldık. Paylaşmamayı düşündük çünkü son zamanlarda herkes her şeyi yanlış anlamaya o kadar müsait ki... Ciddi bir kaos var. Sadece dışarıda değil, insanların zihinlerinde de... Tatlı tatlı deliriyoruz.

Sonra paylaşma kararını nasıl aldınız?

- Ertelemek bir şeyi değiştirmiyor artık. Çünkü ertelediğin tarihte yine kötü bir şey oluyor. Bir de şu var; insanlar iyi bir şeyler görmeye ihtiyaç duyuyor. Sustukça, paylaşmadıkça azalıyoruz, eziliyoruz. Sanat bu yüzden çok önemli. Konserlerde insanların bir araya gelmesi bir tür terapi çünkü.

Ama önce sanattan vazgeçiliyor böyle dönemlerde...

- Evet, millet sabah kalkıp işine gidiyor, çöpçatan programları, maçlar, reklamlar devam ediyor. Ama konserler iptal... Oysa insanların şunu hatırlamaları gerek; müzik sadece eğlence demek değildir. Müzik; isyan demek, ağıt demek, duyguları paylaşmak, acıları hafifletmek demek. Karanlık dönemlerde sanata sarılmak bir refleks Böyle zamanlar sanatsal üretimi nasıl etkiliyor peki?

- Birçok sanat akımı, altkültür böyle dönemlerin ardından doğmuş. Soğuk Savaş’tan hemen sonra, mimariden müziğe, resimden modaya pek çok kırılma yaşandı. 1960 darbesi ve Anadolu pop ekolünün doğuşu, Barış Manço, Erkin Koray, Selda Bağcan, Moğollar, Cem Karaca gibi isimlerin çıkması... 1980 darbesi ve politik sinema ve müzik dilinin oluşması... Karanlık dönemlerde insanların sanata sarılmaları bir tür refleks galiba. Hayatta olduğumuzu, düzlüğe çıkacağımızı hissettiren belki de tek şey bu çünkü. Ben de daha fazla yazıp çizmek, hiçbir şeyin göründüğü kadar karanlık olmadığını anlatmak istiyorum.

Bu albümü ‘tüm ötekiler’e armağan etmişsiniz. Kim onlar?

- Kendine toplum içinde yer bulamayan, ezilen, düşünceleri, tercihleri yüzünden hor görülen, kendini bir türlü bir yere ait hissedemeyen herkes... Zaman zaman ben, zaman zaman sen... 

Bunu anlatan bir şarkınız var albümde; “Ben Çingeneyim, Ermeniyim / Türk’üm, Kürt’üm /Mavi bir elmayım, ne fark eder ki” diyorsunuz...

- Ben bu şarkıyı yapmak zorunda hissettim kendimi. Çünkü insanların eşit şartlarda yaşayamadığını gördükçe acı çekiyorum. Eşitlik haktır, bunu başarmak zorundayız. Gerçek gücü sadece sevgiyle elde edebileceğimize inanıyorum. Diğer bütün güç dengeleri korkudan doğuyor, yapay ve yok olmaya mahkûmlar. Birileri silah satsın diye seni başka ülkelerle ya da kendi ülkende birbirine düşürüyorlar. Senin kavgandan başka ülke zengin oluyor. “Buna kanacak kadar gerizekâlılarsa ölsünler” mi diyorlardır acaba?