Taraf-12 Kasım 2012
Generallerin "bin yıl süreceğini" sandığı 28 Şubat, gerçekleri halktan saklayıp ortalığı, özellikle de bankaları talan etmişti.
En büyük soygunlar o dönemde oldu.
Şeffaflık ortadan kaldırıldığı için bir denetim imkânı yoktu.
AKP, bu yaşananlara tepki olarak geldi iktidara.
"Yolsuzluklara karşı savaşacağını" söyledi.
Şeffaflık sözü verdi.
Şimdi "AKP’nin 28 Şubat’ında" yeniden generallerin dönemine dönüyoruz.
AKP, devletin harcamalarını parlamentodan saklıyor.
Hâlbuki parlamentonun “icat edilmesinin” nedeni halkın paralarının harcanmasını denetlemektir.
Devletin harcamalarını denetleyemeyen bir parlamento bir "darbeyle" karşılaşmış, işlevini yitirmiş demektir.
AKP, bizim o zamanlar üstünde çok durduğumuz, medyanın "dalkavuk" kanadının ise hiç aldırmadığı bir yasayla, parlamento adına devleti denetleyen Sayıştay’ın yetkilerini budamıştı.
Bu yasayla, devletin harcamalarını halktan kaçırmıştı.
O Sayıştay yasasının çıkmasından sonra halk devletin içindeki harcamaları, o harcamaların gerekli olup olmadığını hiç bilemeyecekti.
Tam bir talan yasasıydı o.
AKP “çoğunluğuna” dayanarak, Sayıştay’ı, dolayısıyla da parlamentoyu devreden çıkarmış, AKP iktidarının harcamalarını halkın denetlemesini imkânsızlaştırmıştı.
Parlamentonun “varlık nedenine” aykırı bir yasa geçirmişti.
AKP o karanlık perdenin arkasında neler karıştırıyorsa, "denetim yetkisi" kuşa çevrilmiş bu Sayıştay’ın raporlarını bile parlamentoya vermedi bu yıl.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez Sayıştay bütçesi, Sayıştay raporları parlamentoya sunulmadan görüşüldü.
Ümit Aslanbay’ın çarpıcı haberinde detaylarıyla anlatıldığı gibi “kuşku uyandıran” ve yasaya aykırı bir iş yapıldı.
AKP iktidarı, Sayıştay raporlarını neden saklıyor?
Neden harcamaları halktan gizlemek için o yasayı çıkardı?
Neden devletin içinde şeffaflığı yok etti?
Şimdi neden o kuşa çevrilmiş yetkilere rağmen hazırlanan raporları parlamentoya sunmuyor?
AKP, hangi güçle parlamentoyu yok sayıyor?
Sayıştay raporlarını parlamentoya vermemek, parlamentoyu yok saymaktır çünkü.
Ağır bir suçtur.
AKP yönetiminde, aynen 28 Şubatçı generallerde gördüğümüz korkunç bir güç sarhoşluğu, "iktidar hiç bitmeyecek” inancı ve “istediğim kadar suç işleyebilirim bana kimse dokunamaz" körlüğü var.
"Yeni yasa çıkardık, harcamaların halka ve parlamentoya sunulmasına kısıtlamalar getirdik, Sayıştay o kısıtlamalara uyamadığı için raporlar gecikti" diyorlar.
Bu doğru ve haklı bir açıklama değil.
Bir kere, o yasa çıkmadan önceye ait raporlar hangi hukuk mantığıyla değiştiriliyor?
O “hukuksuz yasa” haziranda çıktı, hazirandan öncesine ait raporlar niye yok?
Hazirandan bu yana altı ay geçti, altı ayda Sayıştay hiç mi rapor hazırlayamadı ki hiçbir raporu parlamentoya sunmuyorlar?
AKP, halktan bir şeyler saklıyor.
Parayla ilgili bir şeyler.
Kuşkulu bir şeyler.
Şeffaflığın olmadığı yerde dürüstlük tehlikeye girer.
Birisi şeffaflığın üstüne "şal örtüyorsa", bunu "dürüst" amaçlarla yapmama ihtimali çok yüksektir.
Harcanan para bizim para.
AKP’nin “kendi parasından” söz etmiyoruz, burada bahsettiğimiz halkın parası, insanların emekleriyle kazandığı paralar.
"Paralarımızı ne yapıyorsunuz" diye sorma hakkına sahibiz, bu bizim en kutsal ve en vazgeçilmez haklarımızdan biri.
28 Şubatçı generaller bu hakkımızı “silahlarıyla” gasp etti.
AKP, bu hakkımızı “çoğunluğuyla” gasp ediyor.
Kendisine oy veren insanları, “şeffaflık” vaat ettiği o seçmen kitlesini de alabildiğine kandırıyor.
Sayıştay’ın raporlarının “elden geçirilmediğini”, bazı gerçeklerin hasıraltı edilmediğini nereden bileceğiz?
Yolsuzluk olmadığını nereden bileceğiz?
Gerçeklerin saklanmadığını nereden bileceğiz?
AKP yasaları değiştirip şeffaflığı yok ediyor, halkın parasını bir karanlık içinde harcama yetkisini ele geçiriyor, bu da yetmiyor, o karanlığın içinden gözükebilecek gerçekleri bile parlamentodan kaçırıyor.
AKP yönetimi son zamanlarda fazlasıyla 28 Şubatçı generallere benzedi.
"Andıçlamaya" varana kadar taklit ediyor onları.
Büyük teyzem “iyi şeylere heves edin” derdi.
Ben de AKP’lilere dostça aynı tavsiyede bulunuyorum, “iyi şeylere heves edin”.
28 Şubatçıların şu anda nerede olduklarını hiç unutmayın.
Onlar da iktidardayken akıbetlerinin öyle olabileceğine hiç inanmamışlardı.
Hiç unutmayın, aynı yoldan geçen, aynı yere varır.