Gaz bombasıyla evi yanan vatandaşa: Eylem varken balkona niye çıktın!

Gaz bombasıyla evi yanan vatandaşa: Eylem varken balkona niye çıktın!

Diyarbakır'da bir gösteri sırasında isabet eden gaz bombası nedeniyle evi yanan Sönmez Atagün'ün, Diyarbakır Valiliği aleyhine açtığı davada İçişleri Bakanlığı'nın savunması, "Olaylar varken balkona çıkması ve camı kapatmaması olağan değil" şeklinde savunmada bulundu.

Veysi Polat'ın radikal.com.tr'de yer alan haberine göre, Diyarbakır’da bir gösteri sırasında isabet eden gaz bombası nedeniyle evi yanan Sönmez Atagün’ün Diyarbakır Valiliği aleyhine Diyarbakır 2. İdare Mahkemesi’nde açtığı dava ile ilgili İşçişleri Bakanlığı, olayları 3. kattaki evinin balkonunda izleyen vatandaşı kusurlu bularak, “Eylemcilere gazlı müdahale başlamışken bunu gören davacının hem balkona çıkarak sigara içmesi hem salonun camını açık bırakması hayatın olağan akışı içinde kabul edilebilir değildir. Her sıradan vatandaşın bu durumda yapacağı şey içeri girip olaylar bitinceye kadar cam ve kapıları kapamak olacaktır” şeklinde savunma yaptı.

Diyarbakır’ın Bağlar ilçesindeki olay, 30 Ekim 2012 tarihinde meydana geldi. PKK ’lı tutukluların Abdullah Öcalan’ın İmralı ’daki koşullarının düzeltilmesi talebiyle başlattığı ölüm orucu eylemini destekleyen bir grup, Bağlar’daki Diyarbakır D Tipi Cezaevi yakınlarında eylem yaptı. Polisin gaz bombaları ve TOMA’lara müdahale ettiği gerginlik sırasında balkonundan olayları izleyen Sönmez Atagün’ün evine de gaz bombası isabet etti. Evde çıkan yangına ilk müdahaleyi TOMA’lar yaparken, Atagün ve eşi yoğun duman ve fişeklerden birinin ayağına isabet etmesi nedeniyle, ambulansla hastaneye kaldırıldı.

 

Valilik topu bakanlığa attı

 

Bu olayın ardından Atagün ailesi, evde yanan eşyaları bilirkişi aracılığıyla tespit ettirip “hizmet kusuru” gerekçesiyle Diyarbakır 2. Mahkemesi’nde 50 bin TL’lik maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açtı. Diyarbakır Valiliği ödeme için “daha önce ödeme için bu yönde verilmiş karar olmadığı”ndan topu İçişleri Bakanlığı’na attı.

 

Bakanlık: Vatandaş kusurlu

 

Zararın idare faaliyeti tarafından değil terör olaylarından kaynaklanması nedeniyle 5233 sayılı yasaya göre tazmin edilmesi gerektiğini belirten Bakanlık, davacının ağır kusur ve ihmalinin bulunduğunu öne sürdü. Bakanlık savunmasındaki skandal ifadeler şöyle: “Olayda davacının birleşen kusuru vardır. Kasım ayında evinin 100 metre ilerisinde taşlı, sopalı molotof kokteylli bir terör eylemi sürerken ve bu olaya emniyet güçlerince gazlı müdahale başlamışken, bunu gören ve bilen davacının hem balkona çıkarak sigara içmesi hem de salon camını açık bırakması hayatın olağan akışı içinde kabul edilebilir değildir. Her sıradan vatandaşın bu durumda yapacağı şey içeri girip olaylar bitinceye kadar cam ve kapıları kapamak olacaktır. Manevi tazminat davalarında tazminata hükmedilmesi; hizmet kusurunun yanı sıra bir manevi zararın varlığı koşuluna bağlıdır. Dava konusu olayda belirtilen şekilde kişilik haklarına doğrudan bakanlığımız tarafından gerçekleştirilen ve direkt sebep olunan bir saldırı ve bunun sonucu gerçekleşen bir manevi zarar yoktur. İdaremizin kusuru yoktur, manevi tazminatın şartının ağır kusur olması karşısında, kusursuz sorumluluk ilkesine göre manevi tazminata hükmedilmesi ise mümkün değildir.”

Bakanlık ayrıca yangın sonrası olay mahallinde yapılan incelemede boş gaz fişeği kovanına rastlanmadığını da kaydetti.

 

Anaysa öyle demiyor

 

İçişleri Bakanlığı’nın savunmasına itiraz eden Sönmez Atagün’ün avukatı Yunus Muratakan, Anayasa’nın 125. Maddesi’nin son fıkrası olan “idare kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür” hükmünü hatırlatarak, “6098 sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. Maddesi’nin 1. Fıkrası ‘Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı vermekle yükümlüdür’ demekte, 54. Maddesi bedensel zararın doğması durumunu, 56. Maddesi ise manevi tazminatı düzenlemiştir. Buna göre haksız ve hukuka aykırı bir şekilde müvekkilimin hiçbir kusuru olmadan kolluğun atmış oldukları gaz bombası nedeniyle müvekkil ve ailesinin uğramış olduğu maddi ve manevi zarar idarece karşılanmalıdır. Zira idarenin bu fiili tamamen kusurlu bir davranış sonucu meydana gelmiştir” dedi.