Gazete Duvar'ın yayın sahibi Vedat Zencir, kurucu Genel Yayın Yönetmeni Ali Duran Topuz’a müdahale eğilimiyle yaşanan gerilim sonrası gelen peş peşe istifalara ilişkin olarak yaptığı açıklamada, "Genel Yayın Yönetmeni’ne baskı yapmadım. Zaten Ali Topuz da baskı yaptığımı söylemiyor, anlaşamadığımızı söylüyor. “Editoryal bağımsızlığın” anlamı konusunda uyuşamadık, diyor. Doğrudur. Uyuşamadık. Ben demokratik kamuoyuna hitap eden, iyi habercilik yapmaya ve özgür tartışma ortamı yaratmaya çalışan bir gazetenin ortak akılla yönetilmesinden, işlerin katılımcı ve müzakereci mekanizmalarla yürütülmesinden, kısaca kurum içi demokrasiden yanayım" dedi.
Zencir, Gazete Duvar'dan Genel Yayın Yönetmeni dahil pek çok yazarın ayrılmasıyla ilgili tartışmalar sürerken, yazılı açıklama yaptı.
Topuz'un ayrılığını duyurmasını Twitter'dan öğrenciğini ve tarzını "tahripkar bulduğunu" dile getiren Zencir, "Ayrılma kararı almadan önce yazarlarımızın ne olup bittiğini farklı açılardan işitmelerini ve sorgulayıcı olmalarını dilerdim. Eleştirel aklın ve gazeteciliğin ilk erdemi olan şüphecilik bunu gerektirirdi, diye düşünüyorum. Umarım burada söylenenler, soruna daha geniş bir açıdan bakılmasına, Gazete Duvar’da yaşatılmaya değer olanın ne olduğu üstüne sakince düşünmeye ve ayrılan yazarlarımızın kararlarını gözden geçirmelerine vesile olur. Her halükarda Gazete Duvar’ın onlara her zaman açık olacağını bilmelerini isterim" ifadelerini kullandı.
Topuz'un sözlerini hatırlatan Zencir, gazetenin İcra Kurulu Başkanı Ömer Araz ile yaşadığı tartışmanın "editoryal bağımsızlık" hakkında olmadığını bütçe ve idari konuda tartışma yaşadığını söyledi.
Zencir, bilgilendirme yapma konusunda geç kaldığını belirterek Gazete Duvar çalışanlarından özür diledi ve gazetenin yola devam edeceğini aktardı.
Zencir'in açıklamasının tamamı şöyle:
Ben Vedat Zencir. Gazete “patron”u değilim. Bağımsız gazeteciliğe diş bileyen komprador sermaye sahibi hiç değilim. Genel Yayın Yönetmeni Ali Topuz’un Gazete Duvar’la bir bağının kalmadığını sosyal medyada duyurması (ve elbette “duyurma biçimi”) ile başlayan tartışma kısa sürede bir linç havasına büründü -elbette “hakikat sonrası dünya”nın tüm tipik özelliklerini de taşıyarak… Linç edilen benim. Fakat aklı selimi koruyarak konuşmak, makul söze duyduğum inançta ısrar etmek dışında bir seçeneğim de yok.
Gazete Duvar ekibi beş yılda olağanüstü bir iş başardı. Süreçte Genel Yayın Yönetmeni Ali Topuz’la anlaşıp uzlaştığımız çok şey oldu (zaten başka türlü böyle bir başarı ortaya çıkamazdı), ama anlaşıp uzlaşamadığımız şeyler de oldu. Perspektif farklarımız olduğu doğrudur ve söz/kanaat dünyasında perspektiflerin farklılaşması da normaldir. Fakat And Yayıncılık’ın İmtiyaz Sahibi olarak Genel Yayın Yönetmeni’ne baskı yapmadım. Zaten Ali Topuz da baskı yaptığımı söylemiyor, anlaşamadığımızı söylüyor. “Editoryal bağımsızlığın” anlamı konusunda uyuşamadık, diyor. Doğrudur. Uyuşamadık.
Ben demokratik kamuoyuna hitap eden, iyi habercilik yapmaya ve özgür tartışma ortamı yaratmaya çalışan bir gazetenin ortak akılla yönetilmesinden, işlerin katılımcı ve müzakereci mekanizmalarla yürütülmesinden, kısaca kurum içi demokrasiden yanayım. Aklına fikrine önem verdiğim gazeteci dostlarım beni daha önce uyardılar, “gazete mutfağı demokrasiyle yönetilmez, mesleğin kendine özgü bir disiplini ve hiyerarşisi vardır”, dediler. Bu argümanları anlıyorum, ama şurasından burasından denemek gerektiğini de düşünüyorum. Nihayetinde 2016 yılında, ağır siyasal baskı ortamında Gazete Duvar projesine başlarken aklı başında birçok insan “boşuna denemeyin, bu koşullarda olmaz” da demişti. Ama denedik ve iyi ki denedik.
Ben hayatım boyunca sınırları zorlayarak yaşadım. Kişisel ahlakımın, muhalif siyasal duruşumun, vicdani retçiliğimin mayasında da bu var. Başka bir dünya mümkün diyorsak denemek gerekir. Ali Topuz yaptığı açıklamada “bıktırıcı tartışmalar”dan söz etmiş. İnsanlar kendilerini ve birbirlerini yormadan farklı olanı nasıl denerler, ben bilmiyorum. Dolayısıyla bana hâlâ gayet kıymetli görünüyor “bıktırıcı tartışmalar”ımız.
Ali Topuz açıklamasında “olgusal ayrıntılara girmeyi gerekli görmediği”ni de söylemiş. Bu tercihine saygı göstererek olgusal ayrıntılara ben de girmeyeceğim. Fakat yaptığı açıklamada düzeltme ihtiyacı duyduğum önemli bir “olgusal ayrıntı” var. Gazetenin İcra Kurulu Başkanı Ömer Araz’ın “editoryal bağımsızlık eksenli tartışma neticesinde istifa ettiğini öğrendikten sonra kalamazdım”, diyor Ali Topuz. Neyi, kimden, nasıl öğrendiğini bilmiyorum çünkü Ömer Araz’la yaşadığım tartışmaya tanık olmadı. Fakat Ömer Araz’ın istifasıyla sonuçlanan tartışmanın ne içeriği ne de ekseni editoryal bağımsızlıkla ilgilidir. Tartışmanın içeriği de ekseni de bütçe ve idari meselelerdir. Bütçe ve idari işlerle ilgili tasarrufların hangi ilke ve standartlar çerçevesinde yapıldığı konusunda İcra Kurulu Başkanı dahil hiç kimse hesap sorulamaz değildir. Ömer Araz’la yaşadığım tartışmanın özü budur.
Gazete Duvar’ın çalışanlarına, emeğiyle bu gazeteyi her gün yeniden var eden arkadaşlarımıza bir özür borçluyum. Yaşanan krizin mahiyetiyle ilgili olarak onları bilgilendirmekte geç kaldım. Gazetenin yoluna devam edip etmeyeceği, maaşların ödenip ödenmeyeceği gibi birçok hayati konuda karanlıkta kaldılar. Kendilerinden özür diliyorum. Zaten tam da bu nedenle, müşterek sorunların üç kişinin arasında dönmediği, katılımcı ve müzakereci mekanizmalara ihtiyacımız var. Bu mekanizmaları oluşturmayı tüm çalışanlarımızla birlikte yeniden deneyeceğiz. Gazete Duvar yola devam edecek ve herkes emeğinin karşılığını alacak.
Ali Topuz’un Gazete Duvar’dan ayrılma tarzını tahripkar bulduğumu ifade etmeliyim. Hem okurlara, hem çalışanlara hem de beş yılda kolektif emekle inşa edilen Duvar’a karşı ortak sorumluluğumuz başka türlüsünü gerektirirdi. Geçiş sürecini konuşabilirdik ve konuşmalıydık. Fakat ben de herkes gibi Twitter’dan öğrendim Ali Topuz’un “Gazete Duvar’la bağım kalmadı” beyanını -ve bir de bana “hakkını helal etmediği”ni. Olsun. Ben hakkımı helal ediyorum. Ayrılma biçiminin sorumsuzluğu, Gazete Duvar’da beş yılda başardıklarını gölgelememeli.
Ali Topuz’un ardından bir dizi yazarımızın aceleyle ayrılması beni ayrıca üzdü. Bazıları Gazete Duvar’da yazdıkları süreçte en ufak bir müdahaleyle karşılaşmadıklarını söyleme nezaketi gösterdiler sosyal medya hesaplarından; bu kadarına teşekkür ediyorum. Sadece onlar değil, hiç kimse Gazete Duvar’da yazarken en ufak bir müdahale ile karşılaşmadı. Bundan sonra da karşılaşmayacak. Ayrılma kararı almadan önce yazarlarımızın ne olup bittiğini farklı açılardan işitmelerini ve sorgulayıcı olmalarını dilerdim. Eleştirel aklın ve gazeteciliğin ilk erdemi olan şüphecilik bunu gerektirirdi, diye düşünüyorum. Umarım burada söylenenler, soruna daha geniş bir açıdan bakılmasına, Gazete Duvar’da yaşatılmaya değer olanın ne olduğu üstüne sakince düşünmeye ve ayrılan yazarlarımızın kararlarını gözden geçirmelerine vesile olur. Her halükarda Gazete Duvar’ın onlara her zaman açık olacağını bilmelerini isterim.
Gazete Duvar yoluna devam edecek. İşe başlarken hiçbir şey kolay değildi, ama yol aldık. Şimdi de hiçbir şey kolay değil, ama yol almayı sürdürebiliriz ve bunu daha katılımcı, daha müzakereci biçimlerde ortak akılla yapabiliriz. Son birkaç gündür kamuoyunda yaşanan tartışma, bütün üzücü ve kırıcı yanlarına rağmen, Gazete Duvar’ın Türkiye demokratik kamusu açısından taşıdığı önemi de gösterdi. Bu krizi bir öğrenme sürecine tahvil etmek Gazete Duvar’ın başta okurlarımız olmak üzere demokratik kamuya karşı sorumluluğudur. Elimizden gelenin en iyisini hep birlikte yapmak için çalışacağız.