İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, Emniyet Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından perşembe sabahı evinde gözaltına alınan Cumhuriyet muhabiri Ahmet Şık, bugün Çağlayan Adliyesi'nde çıkarıldığı İstanbul Sulh Ceza Hâkimliğince "FETÖ, DHKP-C ve PKK propagandası yaptığı" iddiaları öne sürülerek tutuklandı.
Mahkeme heyeti karar için ara verdiği sırada, Çağlayan Adliyesi'nde elektrikler kesildi. Avukat Efkan Bolaç, kişisel Twitter hesabından Şık'ın tutuklama kararı öncesi salona girerken, "Görüşemezsek hoşça kalın, enseyi karartmayın. Bu güç, bu iktidar, bu kararı verenlere de kalmayacak ve mutlaka Türkiye aydınlığa kavuşacak" dediğini aktardı.
Şık'ın ifadesi soruşturmayı yürüten savcı tarafından İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün Vatan yerleşkesinde alındı. Ahmet Şık, savcının sorularına, “Gazeteciliği böyle soruşturamazsınız. Beş yıl öncesinin aynısı tekrar ediyor” diyerek yanıt vermedi.
Cumhuriyet‘te yer alan habere göre, savcı sorgusunda, Ahmet Şık’a, "Tahir Elçi’yi tutuklamak yerine katletmeyi tercih ettiler. Katil sürüsü bir mafyasınız", "Devleti mafyalaştıran suçlarının soruşturulmasını engellemek için savaş çıkardığına inananlar bomba patlatacağına neden inanmaz", "Geçmişte Kürt meselesindeki en şahin şiddet uygulamalarının bir aktörü olan Ağar o dönemde soruna siyasi çözüm söylemiyle sahne almıştı", "Katil devlettir deyince bozuluyorsunuz", "Suikastçinin Nusra’cı değil FETÖ’cü olduğunu kanıtlama gayretindeki iktidar ve yancıları katilin polis olduğu gerçeğini ne yapacaksınız" şeklindeki tweetlerini sordu.
Savcı ayrıca, Ahmet Şık’a tweetlerinin, “Terör Örgütü Propagandası Yapmak” ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 301 maddesindeki düzenlemeye göre “Türkiye Cumhuriyetini, Yargı Organlarını, Askeri ve Emniyet Teşkilatını Alenen Aşağılama” suçu kapsamında değerlendirildiğini söyledi.
Ahmet Şık’a sorulan sorular arasında Twitter profiline sabitlediği tweetin de sorulması dikkat çekti. Savcı, Ahmet Şık’a, “Twitter hesabınızda “Tanrısı değişir, kendisi değişmez, tek din faşizmdir” şeklinde paylaşım ile neyi ve kimleri kastediyorsunuz, bu konuyu açıklayınız” sorusunu yöneltti.
Ahmet Şık ise bu suçlamalara şu yanıtı verdi:
“Ben yukarıdaki soruların hepsine genel olarak cevap vermek istiyorum, 15 Temmuz kalkışması başarılı olsaydı, su an yaşadığımızı yaşamış olacaktık, yani darbenin engellenmiş olması bir cuntanın iktidarda olduğunu değiştirmiyor ve böyle bir dönemde zaten geçmişten beri sorunlu olan yargının kendisinin hukukla bağının bu kadar zayıf olduğu bir süreçte mesleki faaliyetlerimin soruşturma konusu edilmesini, meslek ahlakıma hakaret sayarım, kimsenin de haddine değildir.
Dolayısıyla bu sorulara yanıt vermek istemiyorum, yargı bağımsız tarafsız ve adil olabilseydi o zaman ifade vermek isterdim, zaten böyle bir soruşturma olmazdı. Savcılık makamının yönelttiği sorulardan birisi Sabah Gazetesi’nde Nazif Karaman’ın imzasıyla yayınlanan bir haberden yola çıkılarak yöneltilmiştir, haber metninde savcılık makamı kastedilerek şahsımın suçlandığına ilişkin bazı konular dile getirilmektedir, ancak soru bizzat haber metninde yazan konu ile ilgilidir. Haberi yazan kişinin iddiasına ne diyorsunuz şeklindedir.
Soruşturmayı Adalet Bakanlığı’na bağlı savcılık makamı mı yürütmektedir, yoksa bir medya çalışanı mı yürütmektedir. Şu anda sahnelenen senaryoyu daha önce ben yaşadım, 2011 yılında AKP ve Gülen cemaati taht kavgasına tutuşunca şu anda yaşanan savaş günlerine gelindi, günümüzün kullanışlı sözcüğü de daha önce adlandırılan bahsetmekten bile korkulan Gülen Cemaatini kasteden FETÖ olarak karşımıza çıktı. Ergenekon sürecinde poliste yargıda örgütlenmiş bir suç örgüt olarak çalışan Gülen cemati kadroları ve bu çetenin siyasi onay makamı AKP hükümeti hedef aldıkları her kim ise öncelikle kendilerine yakın medya organlarında asılsız suçlamalarla itibar suikastine uğratıldı, daha sonra bu suç örgütüne mensup polisler hedef alınan kişiyi gözaltına alır, gözaltının süresinin sonunda suç örgütünün başka bir uzantısı olan savcılık makamının karşısına çıkartılırdı.
Ahmet Şık’ın avukatlarından Tora Pekin ise TCK’nin 301. maddesinden soruşturmanın izne tabi olduğunu ve bu iznin alınıp alınmadığının belli olmadığına dikkat çekti. Ahmet Şık’a yöneltilen suçlamalar için, “Sorulan sorulardan suçlamanın ne olduğu kesinlikle belli değildir” diyen avukat Pekin, “TCK’nın hangi maddesinin hangi gerekçe ile ihlal edildiği anlaşılamamaktadır. Bu durum anayasa ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin açık hükümlerine aykırıdır. ‘Ne düşünüyorsunuz, ne kastettiniz’ gibi sorularla sadece niyet okunabilir, herhangi bir suç soruşturması yapılamaz” dedi.
Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, sosyal medya paylaşımları ve Cumhuriyet gazetesindeki bazı yazılarda "Türkiye Cumhuriyeti'ni, yargı organlarını, askeri ve emniyet teşkilâtını alenen aşağılama" ve "Terör örgütü propagandası yapma" suçlarını işlediği iddiasıyla gazeteci Şık'ı gözaltına almıştı.
Ahmet Şık, Mart 2011'de, 'FETÖ' soruşturmasında hakkında yakalama kararı bulunan ve yurt dışına kaçan eski savcı Zekeriya Öz'ün yürüttüğü Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanmış ve gazeteci Nedim Şener'le birlikte 375 gün cezaevinde kalmıştı.
Ahmet Şık, Fethullah Gülen cemaatinin devletteki yapılanmasına ilişkin olarak kaleme aldığı, ancak henüz yayımlanmamış olan "İmamın Ordusu" kitabı gerekçe gösterilerek tutuklandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın da, başbakanlığı döneminde "Bombadan tesirli kitaplar olabilir" sözlerine konu olan kitap daha sonra "Dokunan Yanar" adıyla yayımlandı.
Şık'ın ayrıca Ertuğrul Mavioğlu'yla birlikte yazdığı "Ergenekon'da Kim Kimdir?" ve "Kontrgerilla ve Ergenekon'u Anlama Kılavuzu" ile, "Pusu: Devletin Yeni Sahipleri", "Paralel Yürüdük Biz Bu Yollarda" adlı kitapları bulunuyor.
Ahmet Şık'ın tutuklandığı hâkimlik tutanakları şöyle: