T24- Ergenekon soruşturması kapsamında İstanbul ve Ankara'da çoğu gazeteci 11 kişi hakkında gözaltın alınmasının ardından bugün gazeteciler köşelerinden Ahmet Şık ve Nedim Şener'e destek verdi.
İşte köşe yazılarından öne çıkanlar:
Ahmet, derin devletle derdi olan bir habercidir/ Ertuğrul Mavioğlu- Radikal
Nokta dergisinin kapatılmasına yol açan ‘Darbe Günlükleri’ haberini yapan ekibin içinde Ahmet de vardı. O günlükler yayımlanmasaydı, belki Ergenekon soruşturması da olmayacaktı. Demek ki, darbecilerle derdi vardı.
Ergenekon’u anlaşılır kılmak için kitap yazdık. En önemli özelliği ‘derin devlet’, ‘kontrgerilla’ ve ‘JİTEM’le hesaplaşılmadığını göstermekti. Demek ki Ahmet’in Ergenekoncularla derdi vardı.
Böyle bir haberci duruşundan, haberci geçmişinden Ergenekoncu çıkar mı?
Yazının devamı için tıklayın Bu nasıl iş.../ Ahmet Altan- TarafNiye gözaltına aldınız bu insanları?
Ergenekon üyesi olduklarına dair elinizde inandırıcı belgeler ve kanıtlar var mı?
Eğer bu kanıtlar ortaya konmazsa, “hükümetin, cemaatin ve polisin” kendilerine muhalif olarak gördükleri insanları “Ergenekon üyeliğini” bahane ederek susturduğu iddiası fevkalade inandırıcı bir hale gelecektir.
Eğer inandırıcı bir açıklama yapılamazsa, AKP iktidarı siyasi hayatının en ağır ve karanlık günlerini yaşar, bunun öyle “yuvarlak laflarla” geçiştirilemeyecek kadar ciddi bir durum olduğunu anlasalar iyi olur.
Yazının devamı için tıklayın Ahmet ile Nedim de Ergenekoncuymuş meğer!/ İsmet Berkan- Hürriyet Ahmet'in de Nedim'in de gazetecilik tutkuları ve gerçeğe karşı sadakatleri, korkuları başta olmak üzere her şeyin önüne geçiyordu.
Şimdi, gerçeğin peşinde olmanın bedelini ödüyorlar. Gazeteciliğin bedelini ödüyorlar.
Yazının devamı için tıklayın Sonunda dışarıda muhalif gazeteci bırakmayacaklar/ Mehmet Y. Yılmaz- Hürriyet Ergwnwkon Soruşturması bahanesiyle gazetecilerin evlerinin aranıp, gözaltına alınmaları doğrudan doğruya basın özgürlüğüne yönelik bir saldırıdır.
Yazının devamı için tıklayın Türk basın tarihinde 3 Mart olayı/ Sedat Ergin- Hürriyet Bu hamlenin basın çevrelerinin yabana atılmayacak bir bölümü üzerinde yarattığı tedirginlik duygusunun Türkiye’de basın özgürlüğünün üzerine koyu bir sis perdesi gibi ağır ağır inmekte olduğunu da hissediyorum.
Yazının devamı için tıklayın Demokratik hukuk devletinin ölçüleri/ Fikret Bila- MilliyetTürkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC) dün açıkladığı bilgilere göre, Türkiye’de 60 gazeteci tutuklu, 2 bin gazeteci yargılanıyor, 4 bin gazeteci hakkında soruşturma yürüyor, birçok gazeteciye de ölüm tehdidi devam ediyor.
Yazının devamı için tıklayın Hukuk ve gizli örgüt/ Taha Akyol- Milliyet Böyle karmaşık ve kapsamlı soruşturmalarda her şey ak-kara netliğinde değildir; değişik tonlarıyla gri alanlar çoktur. Böyle tereddütlü durumlar söz konusu olduğunda bile hukukun genel ilkeleri geçerlidir: Kanuna göre “şüphe” yetmez, “makul şüphe” olmalıdır, gözaltı için bu da yetmez, suça dair “emare”ler bulunmalıdır, hele tutuklama için şüphenin “kuvvetli” olması şarttır.
Yazının devamı için tıklayın Nedim’i susturmak/ Derya Sazak- Milliyet Şener 18 Şubat tarihli Posta’da “Sıra Sende” diye uyarıldığını yazmıştı.Demokratik bir ülkede, hak, hukuk, adalet varsa gazeteciler böyle “tehdit” almazlar!
Bir açıklama bekliyoruz.
Yazının devamı için tıklayın İki terörist: Mirgün ile Nedim/ Cüneyt Özdemir- Radikal Durumumuza gülmek isterdim, ama ağlamaktan başka çaremiz yok.Ne yapmalıyız, söyleyin!
20 yıldır gazeteciyim. Dün ilk kez mesleği bırakmayı düşündüm. Hâlâ da düşünüyorum.
Yazının devamı için tıklayın Sustukça sıra kime gelecek?/ Murat Yetkin- Radikal İddiaya göre, Şık’ın henüz yayımlanmayan ve Ergenekon ve derin devlet ile cemaat bağlantılarını sorgulayan bir kitabının kayıtları Soner Yalçın’ın bilgisayarında bulunmuş.
Yayımlanmamış kitabı sorgulamak herhalde Hitler Almanyası’nda, ya da MacCarthy ABD’sinde düşünülebilirdi.
Dün sorulduğunda, Cumhurbaş-kanı Abdullah Gül, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ‘Yargının işi’ deyip sustular.
Ama siyaset yaşanan gerçekten çok algılanan gerçek demekse eğer, bu gidişle basını baskılayan bu durumun faturası içeride de dışarıda da hükümete kesilmeye başlar.
Yazının devamı için tıklayın Ahmet Şık ve Nedim Şener: Hangi Ergenekon?/ Ali Bayramoğlu- Yeni Şafak Ergenekon davası bir tür kişisel ya da politik hesaplaşmanın aracı haline mi getiriliyor?
Ergenekon davası, (ki o davayı önemsiyoruz, o dava ve türevlerinin bir temizlik davasını olduğunu düşünüyoruz) kendi başına, kendi içinde temiz olmak zorunda değil midir?
Ergenekon dava sürecinin inandırıcılığını yok ediyorlar.
Yazının devamı için tıklayın Bu kaçıncı dalga?/ Altan Öymen- RadikalBaşbakan, beğenmediği yargı kararlarına bu kadar ağır hücumlarda bulunurken, Ergenekon ve KCK davasındaki tutuklamalar için ‘yargının işidir’ demekle yetiniyorsa, buna ‘Yargının işidir ama, tutuklama bir tedbirdir, zorunluluk olmazsa uygulanmamalıdır’ gibi bazı genel temenni cümleleri bile ekleyemiyorsa, bunun anlamı ancak şu olabilir:
Başbakan, yargının bazı kararlarına kızmakta, bazılarından ise memnun olmaktadır. Silivri ve Diyarbakır davalarındaki tutuklamaların da, onu memnun eden kararlar arasında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yazının devamı için tıklayın Sabah oldu, hayır olmadı/ Nazlı Ilıcak- Sabah Eğer, Odatv bilgisarlarına virüs vasıtasıyla dosyalar yerleştirildiyse, Mc Chartycilik yapan ekibin kim olduğu derinlemesine araştırılmalı. Çünkü çok büyük bir tehlikeyle karşı karşıyayız. Yazının devamı için tıklayın
Oda TV'de ikinci dalga ve tsunami / Hüseyin Gülerce (Zaman)"Ergenekon soruşturması kapsamında yapılan Oda TV operasyonunun ikinci dalgasında, yeni aramalar ve gözaltılar var.
Biliyorum, bugün birileri yine basın özgürlüğünü hatırlayacak. İktidarın, gazetecilere ve muhaliflerine yönelik yeni bir yıldırma hamlesi başlattığını söyleyecek, yazacak. Ergenekon dostları ve dayanışma merkezleri, seslerini yine yükseltecekler.
... Oda TV ile ilgili ikinci dalgaya bakalım. Yargıya intikal etmiş ciddi iddialar var. 22 Şubat 2011 tarihli Akşam gazetesinin haberine göre, Soner Yalçın ve Oda TV'nin iki çalışanını tutuklatan belgelerden biri, ofisteki bilgisayarın hard diskinde bulundu. "teRTEmiz" isimli notta, medyayı kullanma çalışması yapılmış ve şunlar sıralanmış: "AK Parti'nin çıkardığı her yasanın, Atatürk devrimlerine karşı olduğu afişe edilecek... AK Parti'nin gerçek maksadının şeriat devleti kurmak olduğu, hep gündemde tutulacak... Ergenekon davasının, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni yıpratma ve etkisizleştirme amaçlı olduğu, medyada sürekli işlenecek... Türk Silahlı Kuvvetleri'ni tahrik edici haberler yapılacak... Şehit cenazeleri ön plana çıkarılacak... "Sivil dikta" ve "sivil darbe" konusu sürekli işlenecek..."
Bir kısım medyada çıkan haber ve yorumlar, tam da bu paralelde değil mi? Tamam herkesi zan altında bırakmak yanlış. Ama Ergenekon korosunun, perde gerisindeki şeften habersiz çaldığını kabul etmek de, şunca olan bitenden sonra fazla saflık olmaz mı? "
(Yazının devamı için tıklayınız)Nedim Şener niçin alındı? / Ahmet Kekeç (Star)"Nedim Şener’e gelince... Nedim’i tanırım. Arkadaşımdır. Tanıdığım ve “çalışmalarını” bildiğim Nedim Şener’in darbecilerle, antidemokratik çevrelerle, çetelerle, manipülasyon odaklarıyla hiç işi olmadı... Demokrattır, meşruiyetten yanadır... En azından ben öyle biliyorum ve şahadet ediyorum.
Gazeteciliğini beğenmeyebilirsiniz, bazı araştırmalarını önyargılı bulabilirsiniz... Üslubundan hoşlaşmayabilirsiniz... İsmi, bilgisi hilafına, birtakım ajandalara da geçmiş olabilir. Ama bu, “terör örgütü üyesi” olduğu anlamına gelmez. Yazıktır... Bühtandır...
Gözaltına alınmadan birkaç gün önce konuşmuştuk. Soner Yalçın’ı hiç tanımadığını, iddia edildiği gibi Hanefi Avcı’yla bir teşrik-i mesaisi olmadığını söyledi. Soner Yalçın’ın bilgisayarına sızdırıldığı öne sürülen belgede adı geçtiği için de öfkeliydi; “Hayatta tanımadığım, düşüncelerine katılmadığım Soner Yalçın hakkında, ismimi kullandığı için suç duyurusunda bulundum. Yakasını bırakmayacağım...” dedi.
İhtimal ki, mahut belgede adı geçtiği için gözaltına alındı. Bilmiyorum.. Bu gibi durumlarda, “bekleyelim, görelim...” denir.
Bekleyelim de, Ergenekon’un “bir numaralı sanığı” dışarıda, elini kolunu sallayarak dolaşıyor. Ama “bekleyelim, görelim” denilen gazeteciler üç yıldır tutuklu... Bu da beni çok rahatsız ediyor."
(Yazının devamı için tıklayınız)Beni böyle suskun bırakmayın / Akif BekiBütün kalbimle sesleniyorum size; özgürlük ve adaletin, insaf ve vicdanın, fikir ve kalemin namusu tehlikedeyse beni lütfen böyle suskun bırakmayın. Açık müracaatımdır; güvenimi sarsmayacağınıza inanıyor, konuşma hakkımın bir an önce iadesini rica ediyorum sizden.(Yazının devamı için tıklayınız)