T24-Ankara
CHP’nin, "Gazetecilere yönelik artan saldırıların araştırılması" önergesi Genel Kurul’un bugünkü oturumunda HDP, İYİ Parti’nin desteğine rağmen AKP oylarıyla reddedildi. Türkiye'de gazetecilerin tarihin en kötü günlerini yaşadığına dikkat çeken CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve bizzat İletişim Başkanı’nın, basın kartlarının kime verileceğini, gazetelerin hangi manşetlerle çıkacağını, hangi siyasi parti temsilcisinin hangi gazetede, hangi televizyonda kaç dakika kalacağına bizzat karar verdiğini” söyledi. “Okudukları gazetenin yazarının elinde beyzbol sopaları olan vandallar tarafından dövüldüğünü, kan içinde kaldığını, kaburgalarının, kemiklerinin kırıldığını görünce bu ülkede insanlar korkmaz mı” diye soran Özel, konuşmasında “Milli Görüş hareketinden ayrılan isimlerin öncülüğünde 'Erdemliler Hareketi' adıyla yola çıkan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)” hatırlatması yaparak, “Gazeteciler o kalemi tekrar tutuyorsa sizin yarattığınız özgürlük ortamından değil, yüksek ahlakları ve baskıya karşı üstün dirençleri ve mesleklerine bağlılıklarından dolayı tutuyorlar. Ya tutamayanlar ya yazarken kendiliğinden kendini sansürleyenler? Bunu yapmaya mı geldiniz erdemliler hareketi olarak” dedi,
Genel Kurul konuşmalarında İYİ Parti Grubu adına söz alan İzmir Milletvekili Aytun Çıray, “Ne yazık ki Türkiye'de prangalı bir medyaya sahibiz şu anda ve bu çoğunluğu prangaya vurulmuş medya yüzünden âdeta Türk medyasının önemli bir kısmı bir basın-yayın organı olmaktan çıkıp bir propaganda aracına dönüşmüştür” dedi. AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’da, sataşmalara söz verirken yaptığı konuşmada, gazetelerin yayın politikası ayrımında ‘yandaşı da var’ deyince sürpriz oldu. Özkan, “Bugün Türkiye'de farklı yelpazelerde bir dünya yayın organı var. Bu yayın organlarının net bir şekilde muhalifi de var, destekçisi de var, yandaşı da var, bizi ilgilendirmez” dedi.
CHP’nin gazetecilere yönelik saldırıların araştırılması önergesinde dikkat çekici bilgiler gündeme taşındı. Buna göre, Dünyada Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, AKP iktidara geldiğinde 99.sıradayken bugün 157. sıraya geriledi. 68 gazeteci şu an tutuklu. 10 Mayıs günü Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, 25 Mayıs günü de Odatv yazarı Sabahattin Önkibar evlerinin önünde -birisi televizyondaki yayından çıktıktan sonra- sopalı birden çok kişi tarafından darp edildi, öldüresiye dövüldü, uzun iş göremezlik raporları var. Antalya'da İdris Özyol ve Engin Çevik, Adana'da da Hakan Denizli isimli yerel gazeteciler aynı şiddetin kurbanı oldu.
Genel Kurul’da görüşmeler şöyle:
CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bugün Türkiye'de gazeteciler tarihimizin en kötü günlerini yaşıyor. Anadolu Ajansının dahi üzerinde bir vesayet odağı var. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve bizzat İletişim Başkanı, şu anda basın kartlarının kime verileceğini, gazetelerin hangi manşetlerle çıkacağını, hangi siyasi parti temsilcisinin hangi gazetede, hangi televizyonda kaç dakika kalacağına bizzat karar veriyor. Ben şunu duymak isterim: "Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına gazeteler baskıya girmeden önce -3, 5 tane buna direnen muhalif gazete hariç- manşetlerini İletişim Başkanı görüp onay vermiyor, bu doğru değildir." denmesini isterim burada. Ama bu yalanlamayı yapabilecek durumda değilsiniz. Hepimiz biliyoruz ki bir merkezden üretilen manşetler, bir merkezden yaratılan algı operasyonları ve mutlaka ve mutlaka "1'inci sayfayı bir görsün bakalım bizim başkan, ondan sonra baskıya girersiniz." diye gece yarılarına kadar baskı makinelerinin başında bekletilen basın emekçileri ve Türkiye'nin savrulduğu durum yani ön sansür pozisyonuna gelmiş durumdayız.
4'üncü güç, demokrasinin 4'üncü gücü ne durumda? Dünyada Basın Özgürlüğü Endeksi var. Bununla AK PARTİ dönem dönem övündü, geldiğinde 180 ülkede 99'daydık, 90'lara doğru yaklaştıkça övünüyordu, aynı endekste 157'nci sıradayız, 157, bunun içinde her şey var ama Türkiye, 180 ülke içinde siz geldiğinizde 99'uncu sıradayken bugün 157'nci sırada. Bunun savunulacak, kenarından dolaşılacak, bir bahane bulunacak tarafı da yok. 68 gazeteci şu an tutuklu durumda Türkiye'de ve 10 Mayıs günü Yeniçağ gazetesi yazarı Yavuz Selim Demirağ, 25 Mayıs günü de Odatv yazarı Sabahattin Önkibar evlerinin önünde -birisi televizyondaki yayından çıktıktan sonra- sopalı birden çok kişi tarafından darbedildiler, öldüresiye dövüldüler, çok uzun iş göremezlik raporları var ve bunlar 2019 Türkiyesi'nde bu gazeteciler muhalif söylemlere sahip diye oluyor. Sadece onlar değil, Antalya'da İdris Özyol ve Engin Çevik, Adana'da da Hakan Denizli isimli yerel gazeteciler aynı şiddetin kurbanı olmuş durumdalar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu çıkıp şunu söyleyebiliyor "prompter"cuğundan konuşarak ve dönüyor diyor ki: "Tayyip Erdoğan Türkiyesi bugün herkesin kendini ifade ettiği, kimsenin korkmadığı, kimsenin çekinmediği bir ülkedir."
Arkadaşlar, okudukları gazetenin yazarının elinde beyzbol sopaları olan Vandallar tarafından dövüldüğünü, kan içinde kaldığını, kaburgalarının, kemiklerinin kırıldığını görünce bu ülkede insanlar korkmaz mı? Gazeteciler o kalemi tekrar tutuyorsa sizin yarattığınız özgürlük ortamından değil, yüksek ahlakları ve baskıya karşı üstün dirençleri ve mesleklerine bağlılıklarından dolayı tutuyorlar. Ya tutamayanlar ya yazarken kendiliğinden kendini sansürleyenler? Bunu yapmaya mı geldiniz erdemliler hareketi olarak?
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özkan.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Biraz önce Türkiye'de özgür, hür, demokratik bir ortamın oluşunu, nasıl gerçekleştiğini gördük. Sayın Özgür Özel, adı gibi özgür ve gür sesiyle, Meclis kürsüsünden hitabetini gerçekleştirdi. İşte, bu, Türkiye'nin demokrasisinin gelmiş olduğu özgürlük ortamıdır. Yapılan siyasi propagandaların tamamı Türkiye'deki demokratik seçimlere güvencenin varlığının ispatıdır. Evet, Cumhurbaşkanlığı İletişim Dairesi Başkanlığıyla ilgili de…
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Toparlayalım.
CAHİT ÖZKAN (Denizli) - Bugün Türkiye'de farklı yelpazelerde bir dünya yayın organı var. Bu yayın organlarının net bir şekilde muhalifi de var, destekçisi de var, yandaşı da var, bizi ilgilendirmez. Gazeteler neye göre bakar? Ben bir gazeteci değilim. Gazeteler bugün gündemde ne var, milletin merak ettiği en önemli mesele ne, onu manşete çıkarır, ona göre sürmanşet ve aşağıya doğru, 3'üncü sayfaya doğru akar gider. Şimdi, sizler diyorsanız ki eğer "Bu ülkede gazetelerin 1'inci sayfasında benim istediğim konu yer alacak." Veya -ismini ifade etmek istemiyorum sataşma söz konusu olmasın diye- "Biz iktidara geldiğimiz zaman o gazeteler hesabını verecek." ifadesini de yine kullanan başka bir siyasiydi. Bunu da milletimizin takdirine sunuyorum. Bizim yaptığımız bütün reformların tek bir hedefi var; Türkiye, hür, demokratik hukuk devleti kurallarını bütün kurum ve kurallarıyla, Menderes'in ifadesiyle, bütün cihazlarıyla hayata geçirsin, biz bunun mücadelesini veriyoruz.
Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Buyurun Sayın Özel.
İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYTUN ÇIRAY (İzmir) - Değerli arkadaşlar, Türkiye'de -biraz önce sayın konuşmacı da söyledi- basın özgürlüğü konusundaki temel göstergeler çağ dışı bir noktaya gelmiştir. Ne yazık ki Türkiye'de prangalı bir medyaya sahibiz şu anda ve bu çoğunluğu prangaya vurulmuş medya yüzünden âdeta Türk medyasının önemli bir kısmı bir basın-yayın organı olmaktan çıkıp bir propaganda aracına dönüşmüştür.
Şimdi değerli arkadaşlar, basın özgürlüğü sadece muhalefete lazım olan bir şey değildir; muhalefetle iktidar yer de değiştirir günü geldiği zaman. Bu basın özgürlüğü esasen basına da lazım değildir. Basın özgürlüğü, halkın haber alma özgürlüğünün diğer adıdır. Milletin doğru karar verebilmesi için milletin haber alma özgürlüğünün olması gerekir.
Bakın, Vietnam Savaşı sırasında The Post gazetesi Amerika'daki siyasilerin savaş hakkındaki yanlış bilgilerini tekzip etmek için ele geçirdiği Pentagon bilgilerini yayınlamaya başlamıştır. Bunun üzerine, dönemin başkanı, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından bu yayın durdurulmak istenmiştir ve sonuçta, bütün mahkemeler aşama aşama geçildikten sonra Nixon'ın bu engellemesi Amerikan Yüksek Mahkemesine gelmiştir ve Nixon, savunmasında "Millî bir mesele olduğunu, bu yüzden gizlenmesi gerektiğini" söylemiştir ama Amerikan Yüksek Mahkemesinin verdiği karar şudur: Demokrasiyi korumak basın özgürlüğünü korumaktan geçer. Basın özgürlüğü yönetenlere değil, yönetilenlere lazımdır.
Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin bugünkü şartlarında "Fırat'ın doğusuna ne zaman çıkacaktık?" diye bir manşet atacak, cesaretli bir gazete biliyor musunuz? Ya da "Trump'tan 11 milyar dolara uçak aldık; bunu niçin iptal etmiyoruz?" diye sorabilecek bir gazete biliyor musunuz? O yüzden, Türkiye'de bu 157'nci sıraya geldiğimiz ve bizi küçük düşüren durumdan çıkmalıyız ve basın emekçilerine yapılan saldırıyı iktidar muhalefet ayrımı yapmadan kınamalıyız.
Onun için değerli arkadaşlar, bir hekim olarak da üzüntüyle söyleyeyim, daha hayati tehlikesi geçmeden, bazı basın emekçilerine yapılan saldırılardaki suçlular serbest bırakılmıştır.
HDP GRUBU ADINA TÜLAY HATİMOĞULLARI ORUÇ (Adana) - Değerli Aziz Nesin'in hepimizin bildiği bir sözü vardı, yeniden hatırlatmak isterim: "Basın hürriyeti olmayan ülkede demokrasi olmaz."
Bir ülkede demokrasinin ayaklar altına alınıp alınmadığını, o ülkenin basın özgürlüğüne bakılarak karar verilebilir. İşte, biz Türkiye'de, bu ülke kurulduğundan beri yeterince basın özgürlüğü olmadığını bilen bir yerden konuşuyoruz ama bazı dönemler vardır ki basın, basın özgürlüğü âdeta toplu katliama maruz bırakılmıştır. Bu dönemlerden birisi 15 Temmuz askerî darbe girişimini Allah'ın lütfu gibi görerek, basının özgürlüğünü ortadan kaldıran, bununla da yetinmeyip onlarca basın kuruluşuna, yayın organına, hatta ve hatta matbaasına kilit vuran, tıpkı Kenan Evren dönemindeki gibi "Ya televizyonlar, gazeteler paşam." dediklerinde "Kilit vurun, gazeteler makas makas olsun." dediği dönemin aynısını şu an yaşamaktayız.
Evet, son beş ayda 8 gazeteci saldırıya maruz kalmıştır. Bununla da yetinilmemiş bugün özgür basın, özgürce basın görevini yerine getirmek isteyen, başta Birgün gazetesi, Yeni Yaşam, Evrensel, Jin haber ve burada sayamadığım birçok yayın organının muhabirinin habere ulaşması ve haberi ulaştırmasına resmen operasyonlar yapılmış, gözaltılar düzenlenmiş ve tutuklamalar gerçekleşmiştir. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde, 180 ülke içinde Türkiye şu an 157'nci sıradadır. Bu, bizim övünç kaynağımız olsun.Bir diğeri, çok sayıda tutuklu gazeteci var bu ülkede. Yine ülkeler sıralamasında Türkiye sondan 3'üncü olarak yerini bulmaktadır.
Yine buradan, Özgür Gündem'le dayanışma gösterdiği için şu anda cezaevinde bulunan Sevgili Ayşe Düzkan'a ve cezaevindeki bütün gazetecilere selam ve sevgilerimi iletmek istiyorum.
Aynı zamanda Azadiya Welat gazetesinin Adana dağıtımcısı Kadri Badu'nun katilleri hâlâ bulunabilmiş değildir ve bu konuyla ilgili gerekli adımların atılması için buradan bir kez daha çağrımızı yinelemekteyiz.
Ana akım medyayı elinde bulunduran iktidar, ana akım medyayı da dizayn etmeye çalışıyor, beğenmediği basın emekçisinin görevinin değiştirilmesini ya da işten atılmasını sağlıyor. Arka bahçeniz yaptığınız TRT'ye aynı biçimde operasyonel yaklaşımınız devam etmektedir.
TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) - Anlayacağınız, bu alanda 2023 vizyonunuz tam da şöyledir: İşsiz gazeteciler, habersiz gazeteler. Böylece Türkiye'yi karanlık bir çağa mahkûm eden bir iktidar olarak tarihe geçeceğiniz için kendinizle büyük gurur duyabilirsiniz.
Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)