Gazetecilerin 'Balyoz' haberleri için yargılandığı davada kamuoyunun bilmesi gerekenler

Gazetecilerin 'Balyoz' haberleri için yargılandığı davada kamuoyunun bilmesi gerekenler

Veysel Ok*

’Kopyala-yapıştır’ suçlamalar ve gerçekler

Eski Taraf gazetesi yöneticilerinin ellişer yıl hapsinin istendiği dava öncesinde kamuoyunun bunları bilmesinde yarar var

 

1- 20.01.2010-29.01.2010 tarihleri arasında Taraf gazetesinde, 2003 yılında “Balyoz” adı altında, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan liderliğinde bir grup askerin, AK Parti iktidarını devirmek için darbe planı yaptığına dair bilgiler, yazılı belgelere ve ses kayıtlarına dayanılarak yayınlanmıştır. Haberlerin yayınlanması sonrasında ülkede büyük tartışmalar olmuş ve bir grup aydın darbe planlarını yaptığı iddia edilen askerler hakkında İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusu yapmıştır. Suç duyurusu sonrası savcılık darbe planları ile ilgili belgeleri gazeteci Mehmet Baransu’dan talep etmiş, Baransu da yayınlardan sonra kendisine ulaştırılan bir bavul dolusu orijinal belgeyi savcılığa tutanak tutularak teslim etmiştir. Savcılık darbe planları ile ilgili soruşturmayı genişletmiş ve darbe planı yaptığı iddia edilen askerler hakkında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açmıştır.  

2- 22.09.2012 tarihinde, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, “Balyoz Darbe Planları”nı yaptığı iddia edilen bir grup askerin “seçilmiş iktidarı darbe yaparak devirmeye teşebbüs” ettiği gerekçesiyle ağır cezalara çarptırmıştır. Mahkeme tarafından verilen bu karar üst mahkeme olan Yargıtay tarafından onanarak kesinleşmiştir. Mahkûmiyet kararı kesinleşen askerler savunma ve âdil yargılama haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaparak yeniden yargılanmayı talep etmiştir. Anayasa Mahkemesi yargılamada usulî eksikliklerin olduğu ve askerlerin savunma haklarının kısıtlandığı gerekçesiyle darbeye teşebbüs ettiği tespit edilen askerlerin yeniden yargılanmasına karar vermiştir. Yeniden yapılan yargılamada ise mahkeme, Türkiye’de değişen siyasî dengelerin etkisiyle, 31.03.2015’te darbeye teşebbüs ettiği iddia edilen askerlerin beraatlerine karar vermiştir.

Ancak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcı Vekili, davanın bir numaralı sanığı Çetin Doğan dahil yedi emekli askerin darbeye teşebbüs ettiğinin ve darbe planları yaptığının somut delillerle sabit olduğu ve bu nedenle de cezalandırılmaları gerektiği gerekçesiyle beraat kararını 08.06.2015 tarihinde temyiz etmiştir. Balyoz davası diye tabir edilen dosya hâlâ Yargıtay incelemesindedir ve hakkındaki hüküm henüz kesinleşmemiştir.  

3- Taraf gazetesinin “Balyoz Darbe Planları”  başlıklı yayınlarından tam 5 yıl sonra 01.03.2015 tarihinde gazeteci Mehmet Baransu gözaltına alınmıştır. Savcılık tarafından ifadesine başvurulmadan “Suç İşlemek Amacı ile Örgüt Kurmak (TCK 220/1), Devletin Güvenliğine İlişkin Belgeleri Tahrip Etme Amacı Dışında Kullanmak, Hile ile Almak, Çalmak (TCK 326/1), Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Bilgileri Temin Etmek (TCK 327/1), Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklamak (329/1) suçlarından tutuklanması amacı ile mahkemeye sevk edilmiştir.  

4- İstanbul 5 Sulh Ceza Hâkimliği Mehmet Baransu hakkında TCK 220/1 (Örgüt Üyesi Olmak) ve TCK 329/1 (Devletin Güvenliğine ve İç veya Dış Siyasal Yararlarına İlişkin Bilgileri Açıklamak) sayılı sevk maddelerinden tutuklama talebini reddetmiş, TCK 326/1 ve 327/1 maddelerinden yani “Devletin Güvenliğine İlişkin Belgeleri Tahrip Etme, Amacı Dışında Kullanma, Hile İle Alma Çalma, Devletin Güvenliğine İlişkin Gizli Belgeleri Temin Etme” gerekçesi ile 02.03.2015 tarihinde tutuklanmasına karar vermiştir.  

5- Dönemin Taraf gazetesi yöneticileri olan gazeteciler Yasemin Çongar, Ahmet Altan ve Yıldıray Oğur ile, gazeteci Tuncay Opçin’in bu soruşturmada Mehmet Baransu ile birlikte şüpheli olarak yer aldığını aylar sonra basında çıkan haberler üzerine öğrenmiş olduk. Soruşturma dosyasında gizlilik kararı olduğu için, gazetecilere hangi suçlamalar yöneltildiğini ve delilleri iddianame mahkeme tarafından kabul edilinceye kadar öğrenemedik.   

6- Müvekkilim gazeteci Yasemin Çongar 25.03.2015 tarihinde ve müvekkilim gazeteci Ahmet Altan ise 11.05.2016  tarihinde savcılığa ifade verdi. Savcılık sorgusunda Çongar ve Altan’a esas olarak Egemen Harekât Planı isimli “çok gizli” gizlilik derecesine sahip savaş planları hakkında sorular sorulmuştur. Gazeteciler Yasemin Çongar ve Ahmet Altan savcılığa verdikleri ifadelerinde özetle, 20.01.2010 -29.01.2010 tarihleri arasındaki Taraf gazetesinde “Balyoz” adı altında, dönemin 1.  Ordu Komutanı Çetin Doğan liderliğinde bir grup askerin, AK Parti iktidarını devirmek için darbe planı yaptığına dair bilgiler, belgeler ve ses kayıtlarını incelediklerini ve yayınladıklarını, bu bilgi ve belgelerin devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken bilgiler olmadığını, bu belgeler dışında devletin savaş planları ile ilgili belgeler üzerinde herhangi bir inceleme yapmadıklarını ve bu planları yayınlamadıklarını söylemişlerdir.

7- Soruşturmanın başlaması ve gazeteci Mehmet Baransu’nun tutuklanmasından neredeyse 16 ay geçtikten sonra gazeteciler Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Mehmet Baransu, Yıldıray Oğur ile Tuncay Opçin hakkındaki  Savcı Faruk Söker tarafından hazırlanan iddianame 21.06.2016 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmiştir.  

8- İddianamenin ikinci ve üçüncü sayfalarında gazeteciler Yasemin Çongar, Ahmet Altan ve Yıldıray Oğur ile ilgili iddia edilen suçlamalar sırasıyla şöyle yazılmış:  

A-) Devletin Güvenliğine İlişkin Belgeleri Tahrip Etme, Amacı Dışında Kullanma, Hile İle Çalma  (Türk Ceza Kanunu 326-1, 8 yıldan 12 yıla kadar hapis )

B-) Devletin Güvenliğine İlişkin Belgeleri Temin Etme  (Türk Ceza Kanunu 327-1, 3 yıldan 8 yıla kadar hapis)

C-) Devletin Güvenliğine ve Siyasal Yararlarına İlişkin Gizli Kalması Gereken Bilgileri Açıklama (Türk Ceza Kanunu 329-1, 5 yıldan 10 yıla kadar hapis ) 

Gazeteciler Ahmet Altan Yasemin Çongar ve Yıldıray Oğur’un TCK'nın 326/1, 327/1, 329/1 maddeleri uyarınca toplamda elli yıl hapis istemiyle cezalandırılması, Mehmet Baransu  ve Tuncay Opçin hakkında ise bu suçlamalara ek olarak örgüt üyeliği ve yöneticiliği suçlaması da yapılarak, yetmiş iki yıl hapis cezası talebinde bulunulmuştur.

9- İstanbul Cumhuriyet Savcısı Faruk Söker tarafından hazırlanan iddianame, toplam 276 sayfadan oluşmaktadır. İddianamenin ilk 46 sayfasında Fethullah Gülen hareketinin tarihçesi , 6 sayfasındaysa  devlet sırrı kavramı anlatılmıştır. Devamında  ise  Genelkurmay Askerî Savcılığı’nca hazırlanmış, ancak “çok gizli“ dereceli savaş planlarıyla ilgisi olmayan 150 sayfalık bir bilirkişi raporu ve sanık gazetecilerin ifadeleri yer almaktadır. Bunlar dışında iddianamede müvekillerim Yasemin Çongar ve Ahmet Altan’la ilgili başkaca bir delile atıf yapılmamıştır.  

10- İddianamenin Fethullah Gülen hareketini anlatan ilk 46 sayfası Can Dündar ve Erdem Gül hakkındaki iddianameden, devlet sırları kavramını değerlendiren sayfaları ise Dündar-Gül hakkındaki  savcılık mütalaasından alıntıdır. Hatta Savcı Faruk Söker yaptığı bu alıntıların bir yerinde  sanık ismini değiştirmemiş, iddianamenin devlet sırlarını değerlendirdiği bölümünde “Sanık Can Dündar” cümlesi ile başlayan bir paragraf kullanmıştır. Başka bir Savcı tarafından hazırlanmış iddianame ve mütalaadan kaynak belirtilmeden yapılan bu alıntılarla  oluşturulan kopya bir iddianamenin hukuki gerekçesi tarafımızca sorgulanacaktır.  

11- İddianamede yer alan suçlamalar ana akım medyada ifade edildiğinin aksine, sahte belge üretmek, yayınlamak veya bazı basın kuruluşlarının ifadesiyle “askerî personele kumpas kurmak“ değildir. İddianamede Yasemin Çongar, Ahmet Altan ve Yıldıray Oğur hakkındaki suçlamaları, devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararı bakımından gizli kalması gereken bilgileri temin etmek, açıklamak, amacı dışında kullanmak ve tahrip etmek başlıkları altında toplayabiliriz.   

12- Taraf gazetesinin 20.01.2010 -29.01.2010 tarihleri arasındaki nüshalarında devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgeler yayınlanmamıştır. Yayınlanan belge ve bilgiler ordu içindeki bir grup askerin seçilmiş iktidarı devirmeye yönelik darbe planları ile ilgili belgeler  ve muhatapları tarafından  inkar edilmeyen gerçek ses kayıtlarıdır. Bu gerçek Anayasa Mahkemesi’nin 17.05.2016 tarihli Mehmet Baransu kararında    birçok kez ifade edilmiştir. Anayasa Mahkemesi’nin 2015/7231 sayılı kararında   gazetecilerin savunmalarını destekler mahiyetteki tespitlerden bazıları şöyledir; “…Egemen Harekât Planı kapsamındaki gizli bilgilerin Taraf Gazetesinde yayınlanmadığı görülmektedir.”

“Başvurucunun tutuklanmasına karar verilen suçlamaların temel dayanağını oluşturan Egemen Harekât Planı’nın Taraf gazetesinde yapılan haberlerde yayınlanmadığı hem başvurucu tarafından hem de bakanlık görüşünde belirtilmektedir.”

O dönemki Taraf gazetesi yönetimi, Mehmet Baransu tarafından Taraf gazetesine getirilen üç CD ve bir DVD’den basılmış bilgisayar çıktıları üzerinden yaptığı incelemelerde darbe planları hakkındaki bilgi ve belgelerin görünür gerçeğe uygun olduğuna, güncel olduklarına ve belgelerin yayınlanmasında kamu yararı olduğuna kanaat getirerek söz konusu belgeleri yayınlamıştır.

13-  İddianamede sahte belge üretmek/yayınlamak gibi suçlamalar olmadığına göre, yargılamada gazetecilere bu iddialar ve suçlamalar yöneltilmeyecektir. Eylül ayında başlayacak olan yargılamada tartışılacak temel mesele, Taraf gazetesinin, 20/01/2010-29.01.2010 tarihleri arasında “Balyoz Darbe Planları” başlığıyla yayınladığı bilgi ve belgelerin devletin güvenliğine ilişkin gizli belge olup olmadığıdır. Yayınlanan darbe planlarının devletin güvenliği ile ilgili “çok gizli” belge olarak tanımlandığı takdirde ortaya çok vahim bir tablo çıkacaktır. Bir darbe planıyla ilgili bilgi ve belgeleri kanunla korunduğu, bunu yayınlayan gazetecilerin ise ağır hapis cezası istemi ile yargılandığı gerçeğiyle karşı karşıya kalınacaktır. Ancak iddianameyi, iddianamenin mahkemeye iletilmesinden üç gün önce açıklanan Anayasa Mahkemesi’nin Mehmet Baransu  kararı ile birlikte değerlendirdiğimizde ortaya bambaşka bir durum çıkmaktadır. Anayasa Mahkemesi Taraf gazetesinde devletin güvenliği veya iç ve dış siyasal yararlarına ilişkin belgelerin yayınlamadığı gerçeğini kararında birçok kez ifade etmiştir. Gazeteciler de savunmalarında bunu ifade etmiştir. Doğrusu Savcı da iddianamesinde bunu söylemiştir. Bu durumda da gazeteciler yayınlamadıkları, görmedikleri, bir gazetecinin ilgisini çekmeyen, eski, artık uygulanmayan bir savaş planını temin ettikleri, açıkladıkları ve üstüne üstlük tahrip ettikleri gerekçesiyle yargılanacaklar.

*Bu yazı ilk olarak P24 Bağımsız Gazetecilik Platformu'nda yayımlanmıştır.