Gazetecilerin tasfiyesi ve hapsedilmesi otosansürü normalleştiriyor

Gazetecilerin tasfiyesi ve hapsedilmesi otosansürü normalleştiriyor

Çeviri: Kerem Uluç

Yavuz Baydar'ın Sabah gazetesinden tasfiye edilmesinin ardından, Avrupa Birliği'nden (AB) tepki yağdı. AB'den gelen açıklamalar, Türkiye'de basın özgürlüğü konusundaki endişelerin arttığı yönünde. Avrupa Komisyonu, Today's Zaman'da yayımladıkları bir bildiride, düşünce ve ifade özgürlüğü konusundaki bazı önemli hususların altını çizdi. Komisyon, basın özgürlüğünün üç yapı taşı olarak belirledikleri, editoryal özgürlük, politik müdahaleden bağımsız çalışma ve medya sahipliğinde şeffaflık konularına vurgu yaptı.

Today's Zaman'da yayımlanan habere göre, Avrupa Komisyonu, gazetecilere karşı uygulanan tasfiye politikaları ve cezaî yaptırımlardan endişe duyulduğuna işaret etti. Komisyon'un bildirisi, Sabah gazetesi ombudsmanı Yavuz Baydar'ın işten çıkarılmasından hemen sonra açıklandı. Yavuz Baydar, Haziran ayının sonunda Brüksel'de yapılan Avrupa Komisyonu'nun düzenlediği Speak-Up konferansına konuşmacı olarak davet edilmişti. Baydar yaptığı konuşmada, Türk hükümetini, medya organlarının büyük şirketlere bağlı olmasını, bazı gazetecilerin haberciliği politik aktivizm ile karıştırmasını sert bir şekilde eleştirmişti.   Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Stefan Füle'nin sözcüsü Peter Stano da yaptığı açıklamalarla basın özgürlüğünde çok sesliliğin önemini, tolerans ve açık fikirlilik konusundaki endişesini dile getirdi. Stano şöyle konuştu: 'İfade özgürlüğü, tolerans, çoğulculuk, açık fikirlilik ve buna bağlı olarak editoryal özgürlük, medya sahipliğinde şeffaflık ve politik müdahaleden bağımsızlık, bir demokrasinin kilit noktalarıdır.' Stano, Baydar'ın ismini vermeden, 'Bu bağlamda, Komisyon son dönemlerde gazetecilere karşı yapılan bir takım eylemlere, işten çıkarılmalara ve cezai yaptırımlara karşı duyduğu kaygıyı dile getirmektedir' diye konuştu. Çok tanınan başka bir yazar, Hasan Cemal de geçtiğimiz Mart ayında hükümeti eleştiren yazılarından dolayı Milliyet gazetesinden atılmıştı. Geçtiğimiz yıllarda Avrupa Birliği'nin Türkiye konusundaki oturumlarının odak noktası, ifade ve basın özgürlüğü olmuştu. Avrupa Komisyonu'nun yıllık ilerleme raporunda, hükümet, medya ve büyük şirketler arasındaki aşırı samimi ilişkiler sert bir şekilde eleştirilmişti. Geçtiğimiz Ekim ayında yayınlanan raporda şunlar yazıyordu: 'Hükümet yöneticileri ve ordu, basına karşı alenen bir baskı uyguladı, davalar açtı. Hükümeti açıkça eleştiren köşe yazarları işten atıldı. Bütün bunlar medyanın holdinglere olan aşırı ilgisi ve bu ilginin, bilgi akışında ya da ifade özgürlüğünde yarattığı etkiyle birleştiğinde sınırlamalar getiriyor ve ifade özgürlüğü kısıtlanıyor. Bu durum da Türk medyasında otosansürü sıradan bir durum haline getiriyor. Sonuç olarak, ifade özgürlüğü hakkının ihlâli ve basın özgürlüğündeki kısıtlamalar çok ciddi kaygılar yaratıyor. Organize suçlar ve terörizme ilişkin oluşturulmuş hukuki çerçeve ve bunun mahkemelerce yapılan yorumlaları, ihlalleri tetikliyor. Hükümet yetkililerinin medya üzerindeki baskısı, önemli gazetecilerin tasviye edilmesi, çok geniş bir kitleyi otosansüre zorluyor. Bunun yanı sıra, çeşitli internet sitelerinin birdenbire kapatılması da çok ciddi yankı uyandıran konulardan biri. Bu durum, interneti kapsayan yasaların revize edilmesi gerektiğini göstermekte.'