'Gazi'de vatandaşlar IŞİD saldırır korkusuyla cem evine gidemiyor'

'Gazi'de vatandaşlar IŞİD saldırır korkusuyla cem evine gidemiyor'

Cumhuriyet yazarı Pınar Öğünç, Bağcılar’da polisin başlattığı operasyon sonucu hayatını kaybeden Günay Özarslan’ın cenazesinin kaldırıldığı Gazi Mahallesi’ndeki Gazi Cemevi’nin hâlâ biber gazı koktuğunu söyledi. Öğünç, cenazenin kaldırılmasından önceki üç gün yaşanan olaylara dikkat çekerek, esnafın “35 yıldır böylesini görmedik” dediğini aktardı. Öğünç'e konuşan Demokratik Alevi Dernekleri üyesi Muş Vartolu avukat Ali Baba, “Kendi sokağımdan üç ailenin bu son olaylardan sonra kaçtığını biliyorum. İnsanlar korkuyor, IŞİD gelip bizi öldürecek” dedi.

Dün sabah itibarıyla Gazi Mahallesi’ndeki esnafın kepenklerini açtığını, barikatların olduğu sokakların temizlendiğini, kırık camların ve kapıların onarıldığını söyleyen Öğünç, “Ama bu üç gün insanlarda nasıl bir iz bırakmıştı?” diye sordu.

Pınar Öğünç’ün Cumhuriyet gazetesinde “Gazi’de IŞİD korkusu” başlığıyla yayımlanan (29 Temmuz 2015) yazısı şöyle:

‘Hayvanlar oksijen alıyor en azından’

Cemevinin etrafındaki apartmanlardan camları inmiş bir daireye girdiğimizde, hapsolmuş yoğun gaz karşılıyor. Gece vardiyasında çalışan bir tekstil işçisi uyumak zorunda olmasa evde duramayacağını söylüyor. Çevrede çocuklu kadınlar dört gün boyunca ekmek, su dahi alamadıklarını anlatıyor. Üç çocuklu bir kadın “Dağdaki hayvanlar daha rahat yaşıyordur bizden, en azından oksijen alıyorlar” diyor öfkeyle, “suçlu bunların olmasına izin verendir.” Hayır, bu mahallede kimse adını vererek konuşmuyor.

Taş, toprak gazı öyle emmiş ki, dün sabah Gazi Cemevi hâlâ biber gazı kokuyordu. Kimi camlar kırılmış, suyun tazyiğiyle demir dökme kapılar esnemiş, elektrik gidip geliyor.

Geçen cuma Bağcılar’da yapılan operasyonda bir evde polisin 16 kurşunuyla ölen, avukatlarının sağ gözaltına alınabileceği halde kasten infaz edildiğini söylediği Günay Özarslan’ın cenazesi Gazi Mahallesi’nde yapılacaktı. Adli Tıp’tan cenazenin alınması uzun sürdü, cemevinde hazırlıklar yapılırken polisin saldırısı sonrası Gazi Cemevi üç günü ablukada geçirdi. Pazartesi akşamüstü cenaze ancak gömülebildi.

Dün sabah itibarıyla 35 yıldır böylesini görmediklerini söyleyen esnaf kepenklerini açıyor, barikatların olduğu sokaklar temizleniyor, kırık camlar, kapılar onarılıyordu. Ama bu üç gün insanlarda nasıl bir iz bırakmıştı? Gazi Cemevi Başkanı, Alevi dedesi Veli Gülsoy, cemevini gezdirirken 300-400 kişinin nasıl mahsur kaldığını anlatıyor: “Osmanlı’dan beri bildiğimiz cebri, bir Kerbela yaşadık biz. Sabırlı davranmasaydık, iki tarafın da sakin olması için uğraşmasaydık, burası 1995’teki Gazi’ye veya Sivas’a dönerdi.”

 

‘Dünya yıkılmaz’

 

Gülsoy, teferruatlı anlattığında yaşananların ardında bir tür kararlılık seziyorsunuz. “Cenazede neden yüzümüzü kapatalım ki?” diyenler için, bu gerekçeyle cumartesi yapılan ilk polis müdahalesi bir muamma. Kitlenin bilhassa cemevi tarafına yönlendirilişi, cemevinin etrafında bir polis ablukası kurulduğu ve saatlerce kesintisiz süren gaz anlatılıyor. Bunun yanında Gülsoy elinden geleni yapmaya çalışan kaymakam Ali Uslanmaz’dan, valiyle yaptığı görüşmelerden söz ediyor. Pazar günü çalıştaylardan tanıştığı Çalışma Bakanı Faruk Çelik bizzat aramış ama üç gün değişen bir şey olmuyor. “Zannediyoruz ki tepede bir emir vardı. Cenazenin Alevi olması şart değil, başka inançtandır, mezheptendir demez, hizmetini yaparız. Dört sloganla dünya yıkılmaz, dört bayrakla Türkiye’yi teslim almazlar. Burası cemevi, bir siyasi kurumun emrinde değil. Ama gelen cenazenin siyasi düşüncesini sorgulayacak hakkım da yok benim. Devlet unsurları da buna saygı duymalı. Cumartesi 3’te cenaze hazırlandığında müsaade verselerdi, ne kimse zahmet çekerdi, ne de o genç polis hayatını kaybederdi” diyor inanç önderi. Olaylarda öldürülen polis memuru Muhammet Fatih Sivri hakkında bu görüş konuştuğumuz esnaftan, ev kadınlarına çok kişide hâkim.

Öldürülen Özarslan’ın da üyesi olduğu örgütten görüştüklerimizse dört gün süren “irade çatışmasının” ardından cenazenin devrimci geleneklere göre yapılabilmesini zafer olarak nitelendiriyor. Seçim sonrası girilen çatışma ortamını soruyoruz: “Gazi Mahallesi’ne çözüm süreci zaten hiç gelmedi. Türkiye’de faşizm hâkim ve faşizmin geriletilmesi seçimlerle olmaz. Yaşadıklarımız bunu kanıtlıyor.”

 

Suruç’tan sonra

 

Demokratik Alevi Dernekleri üyesi Muş Vartolu avukat Ali Baba, 25 yıldır mahallede yaşıyor, “Öğrenciliğime döndüm birkaç günde” diyor. Özarslan’ın ailesiyle görüşmüş, olayı takip eden bir avukat olarak yargısız infaz olmasına dair bilgiler paylaşıyor: “Kız bir akrabasının Bağcılar’daki evinde. Polis baskın düzenliyor, ‘izin verin üstümü giyeyim’ diyor. Aileyi bir odaya kilitleyip salonda kıza 16 kurşun sıkıyorlar”.

Baba, iki kızıyla cemevinde iki gün mahsur kalanlardan, HDP’li, CHP’li vekillerin mahalleye gelmesi için emek sarf edenlerden. Vekillerin varlığı süreçte etkili olmuş.

Taştan molotofa geçildiğinde duydukları endişeyi anlatan Baba, polisin tavrının şimdiye kadarkinden farklı olduğunu da düşünüyor. Doğrudan bir ibadethanenin hedef alınmasının dışında, geniş bir alanda camdan bakana dahi gaz atıldığını söylüyor. Biri şikâyet için karakolu aramış ve “Camdan bakarak örgütlere şakşakçılık yaptıkları” gerekçesini duymuş örneğin.

Avukat Baba, tıpkı gaz kokusu gibi mahalleliye yapışan bir korkudan da söz ediyor. Bu olayın iki gün öncesinde Suruç’taki canlı bomba saldırısında hayatını kaybeden üç kişinin cenazesi yapılmıştı. Parçalanmış hallerini görenler olmuş bir de. “Herkes rahatsız. Kendi sokağımdan üç ailenin bu son olaylardan sonra kaçtığını biliyorum. İnsanlar korkuyor, IŞİD gelip bizi öldürecek, diyor. Erken seçime kurban edilme endişesi var. Alevilere saldırı prim kazandırıyor çünkü. İnanır mısınız insanlar IŞİD saldırır diye cemevlerine gidemiyor. Gidin bakın, işte değilse herkes evindedir. Suruç saldırısından sonra arttı korku. Cenazelerimizi gömdürmemeleri gerçekten zorumuza gitti. Dün kızlarımı Almanya’ya gönderdim. Ben de yolunu bulup kaçacağım bu ülkeden” diyor gözleri dolarak. Kırılan cam çerçeve onarılabiliyor ama her şey değil.