BBC’nin Orta Doğu muhabiri Kevin Connolly’in ‘Gazze’de kriz: Tarafları amacı ne?’ başlığıyla yaptığı analizinde, Hamas ile İsrail arasındaki gerilimin neden ve nasıl tırmandığı sorularına yanıt aranırken, kapalı kapılar ardında konuşulabilecek ‘ateşkes’ ihtimalini ve Orta Doğu’daki dengeleri değerlendirdi. Kevin Connolly’in analizinin tamamı şöyle:
İsrail halkı öldürülen üç İsrailli gencin yasını tutuyordu. Filistinliler ise, Kudüs'te intikam duygularıyla öldürülen bir genç için ağlıyordu. Doğu Kudüs'te ve Filistinlilerin yaşadığı İsrail'in kuzeyindeki bazı yerleşim yerlerinde protestolar vardı. Ancak bu protestolar dahi görece kısa soluklu oldu. Gazze'den atılan roketler de İsrail'i çok fazla rahatsız etmiyordu. Hamas'ın roketleri, İsrail'in hava savunma sistemi 'demir kubbe' (Iron Dome) tarafından kolaylıkla bertaraf ediliyordu. Aynı şekilde, İsrail'in Gazze'deki hava saldırıları da şu ankine kıyasla çok daha kontrollüydü. Belirlenen Hamas üsleri vuruluyor, roketlerin imâl edildiği tesisler hedef alınıyordu. Hatta her iki taraftan da ateşkese yeşil ışık yakan açıklamalar geliyordu. Hem Hamas hem de İsrail hükümeti, karşı tarafın şiddete son vermesi halinde ateşkese hazır olduğunu defalarca söyledi. Ancak saatler içerisinde şiddet tırmandı. İsrail kaynakları Gazze'de binin üzerinde hedefi vurduğunu söylüyor. Hamas da şu ana kadar 500'e yakın roket fırlatmış durumda. Gazze'deki ölü sayısı da 100'e yükseldi ve 600'ün üzerinde kişi de hava saldırılarında yaralandı. Ölü ve yaralılar arasında çok sayıda masum sivil de var.
Büyük resme bakıldığında, Orta Doğu'da yaşananlar Hamas üzerinde büyük bir baskı kurdu ve ateşkes ümitlerini de tüketti.
Üç İsraillinin öldürülmesi ve hava saldırıları düz mantıkla kurulan bir neden-sonuç ilişkisi. İsrail Hamas'ı ölümlerden sorumlu tuttu, Batı Şeria'da Hamas üyeleri bir bir gözaltına alındı, Filistinliler bu eylemleri ayrım gözetmeksizin yürütülen bir cezalandırma olarak yorumladı ve olaylar gelişti. Hamas'ın İsrail'e yanıt vermek için kullanabileceği elindeki tek kayda değer araç ise roketleriydi. Batı Şeria'daki tutuklamaların ardından roket saldırıları da arttı. Orta Doğu'da gücün ağırlık merkezindeki kaymalar, Hamas'ın neden şiddeti tırmandırmak istediğini açıklayabilir. Hamas, Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmelerden çok olumsuz etkilendi ve finansal anlamda çok zora düştü. Eskiden İran ve Suriye'den destek alan Hamas, özünde Sünni bir örgütlenme ve Arap Baharı'nın ardından da Müslüman Kardeşler'e daha yakın durdu. Suriye'de Beşar Esad güçlerine karşı savaşan Sünni örgütler, Hamas'ın desteğini de alınca Tahran'dan gelen kaynaklar da durdu. İran Hamas'a ayda yaklaşık 20 milyon dolar destek sağlıyor, bu yardım da Gazze'deki yönetimi ayakta tutmaya yetiyordu. Ancak Hamas bu desteği kaybetmeyi göze aldı. Çünkü beklenti, şu an hapiste olan Mısır'ın eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin uzun süre iktidarda kalacağı yönündeydi. Mursi iktidarda kaldığı dönemde göstermelik olarak Gazze'ye giden bazı tünelleri kapattıysa da diğerlerini açık tutarak Hamas ile bağlantıları korudu.
Bu tüneller Hamas'a silah desteği sağlıyordu. Ancak esas amaç her tür ürünün kaçakçılığının yapılabilmesinin önünü açmaktı. Şimdiyse Mısır'ın Abdülfettah el-Sisi yönetimindeki yeni iktidarı Müslüman Kardeşleri 'yasadışı örgüt' olarak kabul etmiş durumda ve Gazze ekonomisinin atar damarı olan tünellerdeki faaliyet de durduruldu. Bu gelişmeler Gazze'yi bir gelir kaynağından daha mahrum hale getirdi. Çaresiz kalan Hamas, Filistin'deki siyasi rakibi el Fetih ile birlikte çalışmak zorunda kaldı. Ancak yeniden inşa edilen bu bağ, şu ana kadar Hamas'a elle tutulur bir kazanç sağlamış değil. İki siyasi görüş arasındaki farklılıklar da her zamanki gibi çok fazla.
Elbette Hamas'ın roket saldırıları finansal sorunları çözemeyecek. Ancak Hamas'ın üst düzey isimleri, İsrail bombardımanı altında acı çeken sivillerin Filistin'deki birlik ruhunu ortaya çıkarabileceğine inanıyor olabilir. Aynı şekilde bu görüntülerin ardından Arap dünyasından daha fazla yardım gelmesini de bekliyor olabilirler. Barışı devam ettirmenin örgütün çıkarına olmadığını düşünen Hamas, çatışmaları başlatıp ateşkes isteyenlerden taviz talep edecek pozisyona gelmek istemiş olabilir. İsrail hükümeti ise, Hamas'ın roket saldırılarını olabilecek en kısa süre içerisinde durdurmak zorunda olduğunu hissediyor. Krizi dışarıdan izleyenler için Hamas'ın roket saldırıları önemli gözükmeyebilir. Roketlerin büyük kısmı ev yapımı ve İsrail'in gelişmiş savunma sistemi karşısında etkisiz denebilir.
Ancak İsrailliler roket saldırılarını askeri etkinliğine değil, ardındaki niyete bakıp değerlendiriyor. Birçok İsrailli siren seslerini duyduktan sonra çocuklarını alıp sığınaklara koştuğu günleri hâlâ çok net hatırlıyor ve hükümetlerinden bu saldırıları bitirecek adımı atmasını istiyor. Ancak sorun şu ki çözümün kolay bir yolu da yok. Her ne kadar modern silahların isabet gücüne inansanız da, hava saldırılarının sivilleri öldüreceğini kabullenmeniz gerek. İsrail 'Hamas sivilleri hedef alıyor, biz ise sivillere olabilecek en az hasarı vermek için uğraşıyoruz' diyebilir. Ancak dünyanın her yerinde haberleri izleyenlerin gördüğü acı çeken Gazzeli masum sivillerin görüntüleri, herkesin kafasındaki İsrail imajını etkiliyor. İsrail kaynakları Gazze'de 10 bin civarında roket olduğunu tahmin ediyor ve özellikle uzun menzilli roketlerin nerede saklandığını bilmediklerini de itiraf ediyorlar. Bu hedefleri tespit edip yok etmek çok uzun zaman alabilir ve hava saldırıları sürdükçe sivil kayıplar da artacaktır.
Gazze'de kara operasyonu başlatmak da İsrail için etkin bir çözüm gibi gözükmüyor. Önce böyle bir operasyonun ne boyutta olacağına karar verilmeli. Önceden belirlenmiş nokta atışı hedeflere komando timleriyle düzenlenen sınırlı operasyonlar mı, yoksa birçok sorumluluğu da beraberinde getirecek olan ve tüm bölgeyi kıskaca alacak geniş kapsamlı bir harekât mı? Herhangi bir kara harekatını, Gazze'deki sivil ölümlerini artıracağı için uluslararası camiaya kabul ettirmek de oldukça güç. Ayrıca olası bir operasyonda İsrail tarafının da zaiat vermesi neredeyse kesin. Bu, operasyonu İsrail halkına izah etmeyi de zorlaştırır. İsrail hükümeti 'Hamas'ın terör kapasitesi çökertilene kadar gereken her şey yapılacak' gibi ifadeler kullandı ve bu krizde kendisi için çıtayı çok yükseğe koydu. Ancak bu hedefe ulaşmak çok zor olabilir. Roketlerin büyük kısmı ev yapımı. İsrail bir operasyon düzenleyip ardından da 'Hamas'ı çökerttik' derse ve birkaç hafta sonra tekrar roket saldırıları başlarsa ne olacak? O yüzden İsrail şu anda net bir çıkış stratejisi olmasa da kendisini hava saldırılarına devam etmek zorunda hissediyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netenyahu dünyada taviz vermeyen bir sağcı gibi algılanıyor olabilir. Ancak solcular ve sağcılar arasında bir denge noktası bulmak için çabalıyor da olabilir. Şu an için kapalı kapılar ardında ateşkes görüşmeleri yapılabileceğine dair hiçbir sinyal görmüyoruz.
Mısır ve Katar en olası arabulucular gibi gözüküyor. Mısır'ın her iki tarafla da teması var ve eğer bir ateşkese aracılık edebilirse Orta Doğu'daki diplomatik itibarı artar. Ancak Mısır Hamas'ın askeri kabiliyetinin giderek zayıflasını arkasına yaslanıp izlemeyi de tercih edebilir.
İsrail ve Hamas arasında bir anda alevlenen şiddetin gerekçelerini anlamak çok zor değil. Ancak bu çatışma sarmalından nasıl çıkılacağını görmek de bir o kadar zor hale geldi.