İnsan sağlığını tehdit ettiği iddia edilen genetiği değiştirilmiş organizmaların (GDO) yayımlanan yönetmelik sayesinde yakında sebze ve meyvelerle de soframıza gireceğini söyleyen Prof. Dr. Kenan Demirkol’a göre bugüne kadar ülkemize yasal olmayan şekilde giren GDO’lu mısırın genetiğine böcek ilacı bile işleniyor.
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO) ile ilgili yönetmeliğe tepkiler çığ gibi büyüyor. Yönetmeliğe göre, GDO’lar hammadde ve ürün olarak ülkeye giriş yapacak.
Özellikle mısır, soya ve pamuk ile bine yakın hazır gıdanın içinde ülkeye giriş yapması yasal hale gelecek. GDO’suz ürünlere, GDO’suzdur yazılmayacak. Vatandaşın paniğe kapılmasına neden olan GDO Yönetmeliği’ni, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Demirkol ile İstinye Park manavında konuştuk. Demirkol, 1998 yılında Tarım Bakanlığı’nın yayınladığı bir genelgeyle, GDO’lu tohum üretimini yasakladığına dikkat çekerek şunları kaydetti: “GDO’lu tohumlardan ürün yetiştirilmesi 10 yıl önce yasalanmıştı. Ancak bu ürünler bu süre zarfında kontrol edilmeden ithal edildi. Bu 10 yıl boyunca biz bilmeden bu GDO’lu tohumlarla üretilen gıdaları tükettik. Bu yönetmelikle yasal hale gelmesiyle halkın sağlığı hiçe sayıldı. GDO’lu ürünler çevremizi saracak.”
‘Arkasında Amerika var’
Prof. Dr. Demirkol, yönetmeliğin ABD’nin ve bazı şirketlerin baskısıyla yapıldını iddia ederek, şunları söyledi:
“Sağlığımızı tehdit eden bu yönetmeliğin nereden çıktığı pek dile getirilmiyor. Herkes hatırlar, Başbakan Erdoğan Başkan Bush döneminde ABD’ye gitmişti. Bush kendisine GDO’lu ürün üreticisi Cargill’in işlerini neden yokuşa sürdüğünü sorup sitem etmişti. Ondan sonra gördük ki, bu şirket Bursa’da nişasta bazlı şeker üretmeye başladı. Bunun dışında Monsanto’nun GDO’lu tohum üretiminde yüzde 90’lık bir etkisi olduğunu da biliyoruz. Bu şirketin eski başkan yardımcısı Henry Miller şimdi FDA’da (Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) danışman. Yani GDO, son derece büyük bir organizasyon. Lideri de ABD, yani Monsanto şirketi. Bu yönetmeliğin çıkma nedenlerinden biri de, inanıyorum ki ABD Başkanı Barack Obama’nın Türkiye ziyareti. Çünkü 7 yıllık bekleyiş, o ziyaretten sonra hızlandı ve karşımıza bu yönetmelik çıktı.”
Demirkol, her yıl 2 milyon ton mısır soyanın ithal edildiğini ifade ederek şunları söyledi: “Türkiye ABD’den yılda 1 milyar dolarlık GDO’lu ürün ithal ediyor. Bugüne kadar bu GDO’lu olarak belirtilmiyordu. Ancak şimdi yasal hale geldi ve rahatça istedikleri kadar gönderebilecekler.”
‘Mısırözü yağı almayın’
GDO’lu ürünlerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirdiğini de belirten Demirkol, şunları söyledi: “GDO’lu ürün tüketenlerin antibiyotiğe direnci arttığı için iyileşmek zorlaşacak. Ayrıca GDO çok sayıda hastalığa neden oluyor. Bunlar fareler üzerinde denenmiş deneylerle ispatlandı. Deneyler daha çok Rusya’da ve Avusturya’da yapıldı. Farelerde organ yani böbrek, karaciğer yetmezlikleri, kısırlık, düşük ve erken ve ölü doğum ve alllerjik hastalıklara neden oluyor.
Mısır özü yağlarına ve margarinlere çok dikkat etmek gerek. Çünkü mısır özü yağlarının yüzde 100’e yakını GDO’lu. Ülkemiz zeytin yağı üretimininde son derece ilerde. Ama iktidarlar teşvik etmediği için daha az tüketiyoruz. Böcek ilacı için kullanılan bakterilerin genetiği, mısırın genetiğine işleniyor. Biz yediğimiz o mısır ürünleriyle o bakterinin genetiğini alıyoruz. Bu organ yetmezliği gibi birçok sağlık sorununa yol açabilir.”
‘Kendimiz başvurup tespit ediyoruz’
Murat Akkaya / İstinye Park Uzmanlar Manavı
“Biz satın aldığımız tarım ürünlerini kontrollü bir şekilde alıyoruz. İçerisinde GDO olup olmadığını kendimiz gidip, laboratuvarlarda tespit ediyoruz. Şayet ürünlerin içerisinde GDO varsa, o ürünü kullanmıyoruz. Ancak her işletme bizim gibi yapamaz. Ben ilkokuldayken Türkiye kendi kendine yeten 7 ülke arasın daydı. Şimdi GDO’lu ürün ithal ediyoruz.”
GDO hakkında 5 iddia
İDDİA 1
GDO insan sağlığına zararlıdır
Avrupa Birliği’nin desteği ile 11.5 milyon euro harcanarak, AB üyesi 13 ülkeden 65 bilim insanının katılımıyla, bağımsız olarak yürütülen ve 3.5 yıl süren ENTRANSFOOD projesi, halen üretilip tüketilmekte olan genetiği değiştirilmiş ürünlerin insan sağlığı açısından en az klasik yöntemlerle elde edilen ürünler kadar güvenli olduğunu ortaya koymuştur. Hatta aynı çalışmada, genetiği değiştirilmiş ürünlerin yapılarının, diğer hiçbir ürün için gerekli olmayan testlerden ve analizlerden geçmek zorunda olduğu için klasik ürünlerden çok daha iyi bir şekilde anlaşıldığını belirtmektedir.
İDDİA 2
GDO alerji yapar
Piyasada bulunan hiç bir ürün transgenik içeriği nedeniyle alerjik değildir. Tüm transgenik ürünler piyasaya sürülmeden önce olası alerjik etkilerinin önlenmesi için kapsamlı analizlerden geçmektedir. Olası alerjik etkisinden şüphenilen ürünler piyasaya sürülememektedir.
İDDİA 3
GDO antibiyotiğe dayanıklı hastalıklara neden olur
Doğada organizmalar arasında yatay gen geçişi olasılığı bulunmakla birlikte, yapılan bilimsel çalışmalarda bazı transgenik ürünlerde bulunan antibiyotiğe dayanıklılık genlerinin hastalık yapan mikroorganizmalara geçmediği gösterilmiştir. Ancak, ülkemizde de çok sık görülen reçetesiz ve gereksiz antibiyotik kullanımının antibiyotiğe dirençli süper-mikroplara neden olduğu su götürmez bir gerçektir.
İDDİA 4
Amerika, Çin, Kanada, Arjantin ve Brezilya’da üretilmektedir.
2007 verilerine göre dünya genelinde 12’si gelişmekte olan ve 11’i endüstrileşmiş toplam 23 ülkede yapılan transgenik tarım alanı 114.3 milyon hektara ulaşmıştır. Böylelikle 2006 yılında 102 milyon hektara göre artış yüzde 12 olarak gerçekleşmiştir. Transgenik tarım alanı 50 bin hektardan fazla olan toplam 13 ülke bulunmaktadır.
İDDİA 5
AB’de yasaktır
AB’de Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi oluşturulmuştur. Tamamen bilim insanlarından oluşan bu kuruluş, GDO’lu ürünlerin bilimsel esaslara dayalı risk değerlendirmesini yapmakla da görevlendirilmiştir. AB’de 1990 yılından bu yana 20 kadar GDO’lu ürüne, üretim ve yem veya gıda olarak tüketim izni verilmiştir. AB ülkeleri her yıl ABD ve Arjantin gibi ülkelerden 30 milyon ton transgenik soya ve ürünleri ithal etmektedir.