Doç. Dr. Murat Batı
29 Haziran Cumartesi günü Resmi Gazete’de yayımlanan 1266 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile gecikme zammı oranı aylık yüzde 2’den yüzde 2,5’e yükseltildi. Bu uygulama, 1 Temmuz 2019 Pazartesi gününden itibaren yürürlüğe girecektir. Gecikme zammı oranları Ak Parti döneminde hep azalma yönünde seyir gösterirken son dönemde iki kez üst üste artış göstererek Hazine’nin parasal ihtiyacı ve bütçe dengesi (açığı) konusunda akıllarda çeşitli soru işaretleri yaratmaktadır.
Diğer taraftan gecikme faizi ve pişmanlık zammı oranları da gecikme zammı oranınca artırıldığından gecikme zammı oranı düzenlemesi otomatik olarak 3 ayrı artış yaratmaktadır. Yani bir taşla üç kuş.
5 Eylül 2018 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 62 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararıyla “amme alacaklarına uygulanan gecikme zammı oranı” aylık yüzde 1,4’ten yüzde 2’ye çıkarılmıştı. 5 Eylül 2018 tarihinde yapılan düzenleme ile AK Parti’nin yaklaşık 16 yıllık iktidarı boyunca yüzde 10’dan yüzde 1,4’e kadar düşürdüğü gecikme zammı oranı, 5 Eylül 2018 tarihinde ilk kez artmış oldu. Ancak bu oran, yaklaşık 11 ay sonra yani 29 Haziran Cumartesi günü 1266 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile tekrar artarak %2,5’e yükseltildi. Gecikme zammı oranının arttırılmasının temel amacı verginin fiili hasılatını artırmanın yanı sıra artan enflasyon karşısında vergi gelirinin erimesini de önlemektir. Ancak söz konusu gecikme zammı artışı bir maliyet kalemi olması nedeniyle yaratacağı daraltıcı etki de istihdam üzerinde negatif bir etki yaratacaktır. Gecikme zammı oranının bu artışıyla ödenmeyen vergi ve vergi ziyaı cezaları için hem caydırıcılık düzeyini artırma hem de hazineye gelir sağlanması hedeflenmiştir.
Peki bu artışa neden gerek duyuldu? sorusunun cevabı umarım basında sıklıkla yer alan krizin varlığı değildir. Zira, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın kaynak arayışında olduğu da bir gerçektir. Ekonomide vergi tahsilatının her geçen gün azaldığı bu günlerde ödenmeyen amme borçları için uygulanacak olan gecikme zammı oranının artması da vergi borçluları için ekstra bir külfettir. Söz konusu vergisel külfetin artışı vergi tahsilatını hızlandırır mı? Sanırım bunu zaman gösterecek.
Gecikme zammı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51’inci maddesinde düzenlenmiştir. Halk arasında sıklıkla bu kavrama “faiz” denildiği ve bu iki kavramın birbiriyle karıştırıldığı da görülmektedir. Ancak vergi hukuku açısından faiz ile zam tamamen birbirinden farklı iki kavramdır. Gecikme faizi tahakkuk etmemiş amme borçlarına uygulanırken, gecikme zammı ise vadesi gelmiş ancak ödenmemiş amme borçlarına uygulanmaktadır.
Gecikme zammı oranı, ödenmeyen vergi borçlarına her ay için ayrı ayrı %2,5 oranında uygulanmaktadır. Yani gecikme zammı, ödenmeyen bir vergi ya da SGK prim borcu gibi amme borçlarına normal ödenmesi gereken tarihten sonra ödenmeyen her ay için aylık %2,5 oranında uygulanan bir yaptırımdır.
Gecikme zammı, sadece ödenmeyen vergiler üzerinden değil, ödenmeyen bu vergiler için kesilen vergi ziyaı cezalarının da dahil edilmesi sonucunda toplam değer üzerinden hesaplanmaktadır. Vergi ziyaı cezası ise kayba uğratılan vergilerin 1 katı, naylon fatura kullanılması durumunda ise bu oran 3 kat uygulanmaktadır.
Yani vergisel bazı yükümlülüklerin yerine getirilmemesi sonucunda vergi idaresi hakkınızda bir vergi hesaplarsa bu verginin 1 katı oranında vergi ziyaı cezası kesmektedir. İşte bu durumda gecikme zammı vergi ve vergi ziyaı cezası toplamı üzerinden hesaplanmaktadır. Örneğin bir kira geliriniz var ve bunu vergi dairesine bildirmediğiniz için vergi idaresi hakkınızda 1.000 TL bir vergi hesaplamış ise bir de aynı miktarda yani 1.000 TL de vergi ziyaı cezası kesecektir. Ve tebliğ edildikten sonra bu borcun hala ödenmemesi durumunda, 2.000 TL amme borcu üzerinden her ay aylık yüzde 2,5 oranında gecikme zammı uygulanacaktır. Görüldüğü üzere bu oran aslında aylık 52,5 değil, aylık yüzde 5 olmaktadır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta daha var. Yürürlükteki mevzuata göre, “gecikme zammı oranı”ndaki değişme sadece ödenmeyen vergilere ilişkin bir etki yaratmaz, başka alanları da otomatik olarak etkiler. Vergi kanunlarımıza göre “vergi ziyaı”, “gecikme faizi” ve “pişmanlık zammı” da gecikme zammı oranı ile doğrudan alakalıdır. Kısacası yapılan artış 3 konuda daha doğrudan etki yaratmaktadır.
Beyanname vermeyen ya da eksik beyan veren mükellefler için vergi dairesi tarafından yapılacak vergi hesaplamalarında “gecikme faizi” uygulanmaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun 112’nci maddesindeki “geçen süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanır” hükmü ile gecikme faizi oranı da böylece aylık yüzde 2,5’e çıkmaktadır.
Yine aynı şekilde mükelleflerin çeşitli nedenlerle ödemek zorunda kalabilecekleri “pişmanlık zammı” da mevzuatta ayrı bir oran olarak belirtilmemiştir. Vergi Usul Kanunu’nun 371’inci maddesi, “pişmanlık zammı gecikme zammı oranında uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir. Burada da ayrı bir düzenlemeye gerek kalmadan pişmanlık zammı oranı da aylık yüzde 2’den yüzde 2,5’e yükselmiştir. Yani tek artış vergi ziyaını da dikkate alırsak 3 etki yaratmaktadır. Tek taşla üç kuş dedikleri bu olsa gerek.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ali Fuad Başgil Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı Başkanı