Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Kerim Rota, AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın “Avrupa'da 1500 Euro ile bir ay kirada oturabilirken Türkiye'de 125 Euro ile oturabilirsiniz” açıklamasıyla ilgili “Bu başarısız siyasetçilerin züğürt tesellisi olarak ortaya attığı bir savdır. Mühim olan kiranızın gelirinizin kaçta kaçı olduğudur. Türkiye’de de ortalama kira asgari ücretin neredeyse yarısıdır” dedi.
Gelecek Partisi Ekonomi Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kerim Rota, iktidarın ekonomi politikalarını Anka Haber Ajansı’na değerlendirdi. Rota, şu açıklamalarda bulundu:
“Merkez Bankası’nın faiz kararlarının piyasa açısından pek de bir öneminin kalmadığını söylemek lazım. Özellikle Nureddin Nebati’nin bakan olarak atandığı Aralık 2021’den sonrasında zaten kendi ifadesi ile de ‘Para Politikasını önemsizleştirdik’ demişti biliyorsunuz. Aslında önemsizleşen para politikası olmadı. Önemsizleşen Türk lirası oldu.
Türk lirasının aslında bir tasarruf özelliği veya değer saklama özelliği tamamen ortadan kalkmış durumda. Hiç kimse artık tasarrufunu Türk lirası olarak yapmak istemiyor. Ya kur korumalı mevduata geçmek ya gayrimenkul almak istiyor. Gücü yetenler gayrimenkul veya otomotiv alıyor. Gücü yetenler de cebinde Türk lirası olduğu noktada erzak alımlarını bile birkaç hafta erkene alarak bu enflasyon üstü ortamdan kendilerini korumaya çalışıyorlar. Para politikasının bu kadar gerçeklerden koptuğu, enflasyonun yüzde 70’e geldiği, Merkez Bankası (MB) faizlerinin yüzde 14’te kaldığı bir ortam sadece ve sadece borçluya ve kredi kullanana bir servet transferinden başka bir anlam taşımıyor. O yüzden MB Para Politikası kararının çok önemi olmadığını, faizlerin sabit bırakılacağını düşünüyorum. Ama daha önemlisi MB üç, beş puanlık bir faiz artırımına gitse bile yarattıkları itibar açığı o kadar büyük ki herhangi bir şekilde bunun toparlayacağı bir etkisi olmayacaktır.”
Rota, iktidarın doğru politikalar izleyemediğine işaret ederek, Türk lirasında önümüzdeki haftalarda yüzde 5 ila 10 arasında bir değer kaybı yaşayabileceğine işaret etti. Rota, şöyle devam etti:
“Aslında geçtiğimiz aralık ayında kur korumalı mevduat ortaya atıldığında, 18 seviyesinden işte 13 seviyelerine kadar gevşeyen dolar bir anlamda üç-dört aylık bir kredi açmıştı hükümete. Yani biraz doğru bir para politikası uygulamasına geçebilseler, enflasyonla ciddi bir mücadeleye girebilseler bu üç-dört aylık süreyi iyi değerlendirebilirlerdi. Ama tam tersini yaptılar. Bu süre içerisinde faizleri düşük tutmaya, enflasyonu körüklemeye devam ettiler. Gayrimenkul fiyatları, enerji fiyatları, gıda fiyatları yoluyla enflasyonun geldiği seviyeye baktığımızda artık Türk lirasının üç-dört ay boyunca 13-15 bandında kalmış olması bile Türk lirasında önemli bir reel değerlenmeye yol açtı. Son bir sene içerisinde üretici enflasyonu (ÜFE) neredeyse yüzde 125’e ulaştı. Ancak doların Türk lirasına karşı değer kazancı yüzde 90 seviyesinde. Böyle bakınca dolar Türk lirasına karşı yüzde 90 artmış olmasına rağmen reel anlamda ihracat yapan işini yapan sanayiciler, tüccarlar artık rekabet edemez hale geldiler. O yüzden bu kadar yüksek enflasyon ortadayken kurun artması da kurun bunu takip etmesi de sürpriz değil.
Bizim hesaplarımıza göre, dört buçuk aylık süre içerisinde ocak başından bu yana MB yaklaşık 33 milyar dolar piyasalara kapı arkasından müdahale ederek dövizi tutmaya çalışıyor. Ama artık her beş kuruştaki satış seviyeleri gittikçe artıyor ve kontrol edilemez bir noktaya geldi. O yüzden benim tahminim önümüzdeki birkaç hafta içerisinde yine yüzde 5 ila 10 arasında Türk lirasında bir değer kaybı görmemiz gayet olası.”
Kur korumalı mevduata haziran sonunda ödenecek tutarın 55-60 milyar lirayı bulacağını öngören Rota, yıl sonunda bu rakamın 125 ile 150 milyar arasında olacağını ifade etti. Rota, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kur korumalı mevduat finans terimi ile bir açık opsiyon. Yani ne kadar para ödeneceği baştan belli olmayan sınırsız bir ödemeye yol açabilecek kadar tehlikeli bir ürün. Kur korumalı mevduatın ödemeleri aslen mart sonunda başladı. O yüzden nisan ve mayıs ayındaki bir buçuk aylık süre içerisinde ne kadar ödendi diye baktığınızda mart nisan ayı için 16 milyar liraya yakın hazinenin ödeme yaptığını görüyoruz. MB’nin buna yakın bir ödeme yaptığını da tahmin ediyoruz. Açıklanmıyor çünkü. Böyle baktığınızda ben kur korumalı mevduata haziran sonuna kadar ödenecek rakamın 55-60 milyar lirayı bulacağını düşünüyorum. Ondan sonra hazirandan sonrasında ne kadar ödeneceği konusu ise tamamen kurların seyrine bağlı. Ama görüntü o ki sadece kur korumalı mevduata ödenen paralar değil, şirketlere verilen vergi teşvikleri, Türk lirası mevduattan alınan stopajdan vazgeçilen tutarları da eklediğinizde bunun bütçeye negatif etkisinin ödemelerin ve teşviklerin 125 ile 150 milyar arasında olacağı şimdiden görünüyor. Bu iyimser bir yaklaşım.
Rota, AKP’li Özkan’ın “Avrupa'da 1500 euro ile bir ay kirada oturabilirken Türkiye'de 125 euro ile oturabilirsiniz” açıklamalarına ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:
“Cahit Özkan ile bir ekonomi tartışmasına girmeyi kendimize çok yakıştırmayız. Cahit Özkan’ın yaptığı benzetme satın alma paritesi üstünden yapılan hesaplamalara çok benziyor. Milli gelirinde, satın alma paritesine göre karşılaştırılır. Bu başarısız siyasetçilerin züğürt tesellisi olarak ortaya attığı bir savdır. Bugün 125 eronun yaklaşık 2 bin lira civarında olduğunu düşünürseniz ortalama kiranın Türkiye’de 2 bin lira olmasından yola çıkarak ‘125 euroya insanlar oturabiliyorlar’ deyip Avrupa’da bunun 10 katına 8 katına oturuyorlar gibi bir karşılaştırma yapılıyor ama burada bakılması gereken şudur, gelirinizin ne kadarını kiraya ödüyorsunuz? Asgari ücrete göre, ortalama kira nerededir? Böyle baktığınızda zaten ortalama kira diye ortaya attığı rakamın bile asgari ücretin neredeyse yarısı tutarında olduğunu görüyoruz.
Türkiye’de asgari ücretle çalışanlar neredeyse çalışanların yarısı iken Avrupa ortalamasında bu yüzde 10 seviyesinde. Böyle baktığınızda ortalama gelirlerle karşılaştırdığında Türk insanının, Türk vatandaşlarının kiraya, gıdaya, elektriğe, doğalgaza ödediği Avrupalılara veya dünyanın birçok milletine göre çok çok daha yukarılardadır. Dolayısıyla yapılan politikalarla aslında Türk vatandaşları aleni ve net bir şekilde fakirleştirilmiştir. Satın alma gücü paritesinin arkasına sığınıp züğürt tesellisi ile açıkçası vakit kazanılmaya çalışılıyor. Mühim olan kiranızın gelirinizin kaçta kaçı olduğudur. Türkiye’de de ortalama kira asgari ücretin neredeyse yarısıdır.”
Rota, yurttaşın Euro ve Türk lirası karşılaştırmasında yapması gereken hesaplamayı şöyle açıkladı:
“Gelirinin ne kadarını kiraya ne kadarını gıdaya ne kadarını elektrik ve doğalgaza ayırdığına baktığında zaten ortada bir para kalmadığını görecek. Türkiye’de dar ve sabit gelirli vatandaşlar kira, elektrik, mutfak masrafına ve doğalgaza çalışıyorlar. Oysa Avrupa Birliği ortalamasında bunlar ortalama bir gelirin neredeyse yüzde 50’sini tutar en fazla. Kalan yüzde 50 ise kültür sanat, turizm, eğlence, dışarıda yemek gibi daha sosyal, insanca yaşayabilecek faaliyetlere ayrılır. Ama Türkiye’deki ortalama gelirle ancak bu da karnınızı doyurabiliyorsunuz.
Bugün Türkiye’de yoksulluk sınırı 17 bin lira. Yani Türkiye’de karı koca çalışan iki doktorun yoksulluk sınırına çok yakın veya etrafında olduğunu da göz ardı etmeyelim. Cahit Özkan bence şu karşılaştırmayı yapsın. Avrupa’da karı koca çalışan bir hekim çiftin yoksulluk sınırının ne kadar yakınında ne kadar uzağında olduğuna bakarsa gerçeklerle yüz yüze gelir.”(ANKA)