Gelecek Partisi, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesini yargıya taşıdı

Gelecek Partisi, İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesini yargıya taşıdı

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzası ile İstanbul Sözleşmesi'nden çekilinmesine yönelik tartışmalar sürerken Gelecek Partisi konuyu Danıştay'a taşıdı. İstanbul Sözleşmesi'nin feshinin iptali için dava açan Gelecek Partisi, Danıştay önünde basın açıklaması yaptı.

Danıştay'a verilen dava dilekçelerinin ardından yapılan basın açıklamasında, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcıları Ayhan Sefer Üstün, Serap Yazıcı, Sema Silkin Ün, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Politikaları Başkanı Seren Yıldız Öztürk, Parti Yönetim Kurulu üyesi Hasan Seymen, Gelecek Partisi Yönetim Kurulu üyesi Berrin Sevimli, Genel Sekreter Yardımcısı Nuray Sağıroğlu, , Dış İlişkiler Başkan Yardımcısı Seda Orbay, partililer ve Ankara İl Teşkilatı hazır bulundu.

İstanbul Sözleşmesi'nin niçin imzalandığını hatırlatan heyet, "Beklentimiz odur ki yargının baskılarından arınarak Anayasal Hükümler doğrultusunda hukuka uygun bir karar vermesidir" dedi.

TIKLAYIN - Davutoğlu'ndan Erdoğan'a İstanbul Sözleşmesi tepkisi: Dün söylediğini bugün reddediyor

"Bu spekülasyonları kimler üretmiştir?"

Gelecek Partisi adına açıklamayı yapan Genel Başkan Yardımcısı Av. Seren Yıldız Öztürk, İstanbul Sözleşmesi'nin sadece kadını değil tüm aile bireylerini korumak üzere imzalandığını hatırlattı ve şunları kaydetti:

"İstanbul Sözleşmesi ne için imzalanmıştı, bunu hatırlayalım; kadını ama sadece kadını değil, kadın, erkek, yaşlı, çocuk tüm aile bireyleri korumak için imzalanmıştı.

Bu sözleşme, sanıldığı gibi Avrupa devletlerinin öncülüğünde değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin öncülüğünde imzalanmış ve yapılmış ve İstanbul'da imzaya açılmıştır.

İmzalayan ve onaylayan ilk devlet Türkiye Cumhuriyeti Devleti olması ayrıcalığı vardır.

İstanbul Sözleşmesi sadece bir metindir. Şiddetin nasıl engelleneceğine dair devlete tavsiyelerde bulunur. Şiddetten koruma yönünde standartlar belirleyen, bağlayıcılığı ve yaptırım gücü olan uluslararası bir sözleşmedir.

Sözleşmeye taraf devlet olmak, o devletin Kadını Yönelik Şiddet karşısında nerede durduğunu belirmekti aslında.

Bugün geldiğimiz durumda, toplum için bu kadar önemli ve mecliste iktidarı ile muhalefeti ile tüm partilerin tam mutabakatıyla imzalanmış bir sözleşmeden, tek imza ile ve "toplumda spekülasyon olduğu" bahanesiyle geri çekilinmiştir.

Peki bu spekülasyonları kimler üretmiştir?

"Sözleşmeden çıkmak ülkemiz için hataydı"

Bu sözleşme ile ilgili bilgi sahibi olmadan fikir üreten ve pek de iyi niyetli de olmayan kişiler üretmiş ve sözleşme temelinde toplum bir defa daha iki kutba ayrışmıştır.  Taraflardan biri İstanbul Sözleşmesini günah keçisi haline getirip her kötülüğün sebebi ilan ederken, diğer taraf tek kurtarıcı gibi davranmıştır. İktidar ise bu ayrışma halini sadece izlemeyi tercih etmiş ve yetinmiştir.

İktidar, sözleşmenin neden imzalandığını, neden ihtiyaç duyulduğunu, sözleşmenin felsefesini, amacını, şiddetle mücadeleye yönelik çözüm önerilerini rasyonel ve soğukkanlı bir üslupla topluma anlatmalıydı ama yapmadı. Çünkü bunu yaptığı takdirde toplumsal uzlaşı sağlanacaktı.

Sözleşmeden çıkmak ülkemiz için hataydı. Biz, bugün, burada, bu hataların hukuk yoluyla telafisi için buradayız. Hem Gelecek Partisi adına hem de parti yönetiminden arkadaşlarımız ve Genel Başkan Yardımcılarımız bugün burada bireysel olarak dava açtı.

Beklentimiz odur ki yargının baskılarından arınarak Anayasal Hükümler doğrultusunda hukuka uygun bir karar vermesidir."