Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, iktidarın ekonomi politikası hakkında, "Sonuçlarının bu olacağını bilseydi yanından bile geçmezdi. Çünkü Sayın Erdoğan'ın istediği tek şey seçimleri kazanmak ve önündeki en büyük engel, ekonominin içinde bulunduğu bu durum... O yüzden bence bile isteye değil, sonuçlarını anlayamadıkları, bilemedikleri için; para politikasının bizimki gibi açık bir ekonomide kötü yönetildiğinde nelere sebep olabileceğine dair bir kanaatleri olmadığı için biz bunları yaşıyoruz" yorumunu yaptı.
Daktilo1984 yayınında Aybike Boyacıoğlu'nun sorularını yanıtlayan Gelecek Partisi Sözcüsü Serkan Özcan, Merkez Bankası'nın suç duyurusunu ve ekonomi gündemini değerlendirdi.
Serkan Özcan daha önce çalışmış olduğu Merkez Bankası’nın kendisi hakkında suç duyurusuna bulunmasıyla ilgili olarak şu yorumu yaptı:
"Çok üzüldüm; o kurumda çalışmış olmaktan dolayı, yapılan şikayetin gerekçelerinin anlamsızlığı, şu anda ülkede yaşanan durumun vahametini anlayamıyor oluşları, sanki korkutarak bize geri adım attırabileceklerine inanacak kadar bizi tanımıyor oluşları, bunların hepsi çok üzdü beni. Şikayete konu olan şey aslında benim bir televizyon programında Merkez Bankası başkanı ve yöneticileri ile ilgili söylediğim şeyleri kaldıramamış olmaları, bu eleştiriye tolerans gösterememiş olmaları. Ve işte 211 sayılı Merkez Bankası Kanunun 68/3A maddesine göre kuruma hakaret ettiğimi söylediler. Bu elbette doğru değil, ben hiçbir kuruma hakaret etmem. Muhatabımız kurumlar değildir, kurumları yöneten insanlardır ve ben onları cehaletle suçladım. Ki cehalet de bir hakaret değildir, ben basitçe bu işi bilmediklerini düşünüyorum, bugünkü yöneticilerin para politikası ile ilgili tek bir sayfa metin okuduklarını düşünmüyorum. Bunlar herhalde biraz kırıcı olmuş. Başka gerekçeler olabilir tabii, bir miktar son zamanlarda basında ekonomi ile ilgili yaptığım yorumlar falan hükümeti ve Merkez Bankası yöneticilerini zorlamaya başlamış olabilir."
Özcan, iktidarın ekonomi politikasına ilişkin olarak da şu yorumu yaptı:
"Sayın Erdoğan hep böyleydi, kanaati değişmedi, değişeceğini de sanmıyorum. Düşündüklerini, tahayyül ettiklerini tam harekete geçirebilecek siyasi ortamı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine kadar hatta ondan sonra bile içerideki tasfiyeyi tam olarak gerçekleştirene kadar yapamamıştı. Şimdi bunu yapabiliyor olmanın yarattığı özgüven ile karşı karşıyayız, bir anda ben böyle bir şey yaparım çok da güzel yaparım, diye düşündü. Defalarca anlattım, her yerde söyledim, ben bile isteye yaptığını düşünmüyorum. Sonuçlarının bu olacağını bilseydi yanından bile geçmezdi. Çünkü Sayın Erdoğan'ın istediği tek şey seçimleri kazanmak ve önündeki en büyük engel, ekonominin içinde bulunduğu bu durum... O yüzden bence bile isteye değil, sonuçlarını anlayamadıkları, bilemedikleri için; para politikasının bizimki gibi açık bir ekonomide kötü yönetildiğinde nelere sebep olabileceğine dair bir kanaatleri olmadığı için biz bunları yaşıyoruz. "
Erdoğan'ın 20 senesini özetlesek aklınıza ekonomide faiz düşerse enflasyon düşer fikri gelir, kriz teğet geçecek fikri gelir bir de bir daha bu ülkeyi IMF’ye muhtaç etmeyeceğiz fikri gelir. Erdoğan'ın iktisadi siyasetinin özü IMF ve Batı karşıtlığı üzerinedir, her ne kadar gerçek böyle olmasa da. Erdoğan’ın yükselişinde IMF’nin çok ciddi rolü vardır, Erdoğan’ın yükselişinde batı sermayesinin çok ciddi rolü vardır, Avrupa Birliği perspektifinin çok ciddi rolü vardır. Ama ben bu Rusya-Ukrayna savaşından sonra bir miktar daha Batıyla kurduğu entegre ilişkilerden uzaklaşan bir Erdoğan görüyorum.
Ne ulusal ne uluslarası yatırımcının Türkiye piyasa ve varlıklarıyla ilgilenme gibi bir yaklaşımı olduğunu görmüyorum Hukukun, adalet, insan hakları, demokrasi; Türkiye bu prensiplerden her geçen gün biraz daha uzaklaşıyor. O kadar kötü ve kurumuş bir piyasa var ki şu an Türkiye’de. Ben Altılı Masanın üyelerinin ortaya koyduğu siyasetin ulusal ve uluslararası yatırımcıya çok daha makul geleceğini düşünüyorum."