İnternette "Genç Müminler" imzasıyla yayılan bir metinde, "Vicdanınızı tekrar kazandığınızda, hastalığınızdan da kurtulmuş olacaksınız" denilerek Başbakan Tayyip Erdoğan "korku ve sevgiye" davet edildi. Metinde Erdoğan'ın kibire kapılarak önemli yanlışlar yaptığı, Roboski ve ombudsman seçimi konuları da örnek gösterilerek anlatıldı. Metinde, "Sevgi ve saygıyla seçtik sizi. Bunun kıymetini biliniz. Kibiri bir kenara bırakıp, tahakküm siyasetinden vazgeçiniz... Bildiğimiz, vicdan ve tevazu sahibi, sevgi ve merhamet adamına, Allah korkusuyla yeniden tanışmış Recep Tayyip Erdoğan'a kavuşturunuz bizi. Kibir sizi hasta etti. Kibirden kurtulunuz, sevgiye ve korkuya geri dönünüz" ifadeleri kullanıldı.
"Genç Müminler"in kim olduğu bilinmemekle birlikte son dönemde yeni bazı İslamcı oluşumdan söz ediliyordu. Örneğin, kendisini "kırılgan bir feminist" olarak da niteleyen İslamcı aydın Yıldız Ramazanoğlu, 3 Aralık pazartesi günü Hürriyet'te Cansu Çamlıbel'e verdiği söyleşide bu konuda şunları söylemişti:
"Aslında bu politik atmosfer gerçekten çok zehirleyici, kendinizi kapatmanıza neden olan bir atmosfer. Mesela geçenlerde Mazlumder’in düzenlediği bir Kürt forumu oldu. Yalnızca dindar insanlar Kürt meselesine nasıl baktıklarını konuştular. Çıkan sonuç bildirgesi bence çok heyecan verici çünkü Kürt halkının içine sinecek her türlü alternatifin göz önünde bulundurulmasına dair, ya da herkesin kendini birinci sınıf yurttaş hissedeceği şekilde devletin baştan sona yeniden yapılandırılmasına ilişkin maddeler var. Mesela hükümet bunlarla hiç ilgilendi mi? Keşke birkaç milletvekili gelip izleseydi, kulaklarına inanamayacakları cümleleri duysalardı.
Dindar gençler arasında neredeyse BDP’nin Müslüman versiyonunu üretmek isteyen insanlar var. Ben bu gidişatın çok iyi gözlemlenip, algılanabildiğini düşünmüyorum. Sürekli Meclis’teler ama biraz da dışarda olanlara, marjinal gibi görünen şeylere bakmaları lazım. Çünkü aslında o marjinal gibi görünen şeyler marjinal değil. Bunlar zaman içinde beklenmedik bir trend haline gelip, güçlenip, merkeze de yerleşebilecek hareketler. Sivil siyasete kulak verilmesi lazım. Siyaset bir tek o genel kurulda yapılmıyor. Dışarıda koca bir ülke var ve bu ülke inanılmaz bir alt üst oluş içinde. Uludere’nin ağırlığını Müslüman gençler taşıyamıyor bu bilinmeli, yepyeni bir zihinsel yapılanmaya doğru gidiyoruz..."
İnternette "[email protected]" adresinden gönderilen ve "konu" bölümünde "Başbakanımızı sevgi ve korkuya davet ediyoruz" yazan metinde dini referanslara atıf yapılıyor. Genç Müminler imzasını taşıyan bildirinin tam metni şöyle:
Hemen baştan paylaşalım: Genç Müminler olarak dualarımız, Başbakanımızın öncelikle sıhhat ve sağlığı, sonrasında vicdanının sesini dinleyerek Allah sevgisini tekrar bulması ve Allah korkusuna yeniden kavuşması içindir. Sayın Başbakan’ın özellikle son bir yıldır pek çok davranışı, seçtiği kelimeler, kurduğu cümleler ve kullandığı dil, karşısına almayı seçtiği insanlar, kitleler, önemsemediği sorunlar, ağırlık verdiği konular, bir gönül insanı, bir sevgi ve merhamet insanı olarak tanıdığımız, sevdiğimiz, oy verdiğimiz, yücelttiğimiz, vicdan sahibi Recep Tayyip Erdoğan’ın değiştiği, tavazuunu yitirdiği, merhametsizleştiği, sevgisizleştiği, korkusuzlaştığı intibaını yaratmaktadır. Faydasız bir kibir, sayın Başbakanımızın gözünü kör, kulaklarını sağır etmişçesine kendisini esir almış görünmektedir. Mütekebbirlerde esaretin hakim belirtisi, Allah sevgisi ve korkusunun da körelmesidir. Resulullah Efendimizin (sav) en yakın arkadaşı ve ilk halife Hz. Ebu Bekir’in şu sözleri ibret vericidir: "Ey insanlar! En iyiniz olmadığım halde başa getirildim. Fakat Kur’an inmiştir ve Resulullah’ın sünneti ortadadır. Ben olsa olsa O’nun takipçisiyim. Yoksa yeni bir çığır açacak değilim. Eğer güzel yaparsam bana yardımcı olunuz. Eğer yoldan saparsam beni düzeltiniz.” Başbakanımızın çevresinde aklı selim ve liyakat sahibi insanlar mevcuttur, ancak kendisine ayna tutabilecek, doğruyu söyleyecek kadar dost olduğu kimsesi yoktur. Sayın Başbakanımız, Hz. Ebu Bekir’in gösterdiği tavazuu göstermediğinde, her insan gibi yoldan sapma eğilimine girebildiğinde, kendisini düzeltecek insanlardan, dostlardan mahrumdur. Oysa sayın Başbakan, sizin pek çok alanda değişmeye, düzelmeye ihtiyacınız var. Bu ihtiyaç, insanca bir ihtiyaç.
Gücünüz, kuvvetiniz ne kadar sizinse, zaaflarınız ve yanlışlarınız da size ait.
%60 oyla iktidar da olsanız, ilerde arzuladığınız gibi ve nasipse Başkan da seçilseniz, zaaflarınız da olmaya devam edecek, yanlışlar yapmayı da sürdüreceksiniz. Zaaflarınızla tanışmak ve barışmak içinse, hem vicdanınızın sesine, hem de toplumun farklı kesimlerinde ülkeleri ve milletleri için hayırlı bir gelecek isteyen, samimi, dürüst seslere kulak vermeniz gerekiyor. Kendinizle ve zaaflarınızla barışmanız, kaybettiğiniz tevazuunuzu geri kazanmanıza vesile olacak, Allah sevgisi ve Allah korkusuna sizi tekrar yakınlaştıracak. Sadece yaptığınız iyi şeyleri söyleyen, sadece size hayranlığını dile getiren, ancak size ayna tutmaktan, sizi eleştirmekten imtina eden, yanlışlarınıza dikkat çekmekten çekinen yakın çevreniz dışından gelen seslere, hatta özellikle o seslere kulak verin, o sesleri dinleyin, o seslere hemen haddini bildirmeye değil, o seslere biraz saygı duymaya öncelik verin. Mütekebbirleşmenize, sevginizin ve korkunuzun eksilmesine izin vermeyin sayın Başbakan. Mütekebbirleştiğinizde, sevginiz ve korkunuz azaldığında, ne oluyor biliyor musunuz? Meclisin seçilmiş Kürtlerine dokunulsun istiyorsunuz mesela. Oysa dokunmanız gereken Kürtlere, Roboski’de unuttuğunuz Kürtlere gidip dokunmadınız, dokunmuyorsunuz. Kibir ve merhametsizlik aklınızı öyle çeliyor ki, kürtajı yasaklayıp devletin anne karnında karar verici olmasında, ya da Elhamdülillah kurtulduğumuz idam cezasını geri getirip milletçe devlet sehpalarında yeniden katil olmamızda beis görmez olabiliyorsunuz.
Mütekebbirleştiğinizde, ‘Çamlıca camii projesi içime sindi’ diyebiliyorsunuz. Kamu Başdenetçisi seçilmeden önce, bütün bir milletin alnına yüz karası olarak yapıştırılmış bir hükümde imzası olan eski hakim, Başdenetçi seçildikten sonra ayıbını kabullenmek yerine milletine yalan söylemiş yeni Ombudsman’ımızı da, aynen vali yaptığınız polis müdürümüz ve milletvekili yaptığınız valimiz gibi, içinize sindirdiniz mi peki? Kibir ve sevgisizlik sizi esir aldığında, Ankara Pursaklar’da yaptığınız konuşmanızda ecdadımızın Istanbul’un tarihi cami avlularına diktiği asırlık ağaçları yad ettiğiniz halde, ertesi gün Taksim’de emir kulunuz IBB taşeronlarının ulu çınarları katletmesi, içinize sinebiliyor. Kibir, bazen aklınızı da gölgeleyebiliyor ve bir Osmanlı hükümdarına dair ticari bir televizyon dizisinin nasıl yazılması gerektiği, Başbakanlığınızın, size layık olmaya and içmiş bir milletvekilimizin ‘Ecdat’ yasa tasarısı ise, Meclis gündemini işgal edebiliyor. Ecdadınızın 600 yıl önce at sırtında mı, Harem odalarında mı daha çok vakit geçirdiği gibi günümüzü hiç etkilemeyen, ülkemize ve milletimize hiçbir katkısı olmayan bir masal ile günlerinizi harcayabiliyor, yine ecdadımızın kadim Anadolu halklarının topraklarımızdan silinmelerine mal olan, sermayeleri, mal ve mülklerinin gasp edilmesiyle sonuçlanan marifetleri ile yüzleşmeye bir türlü yanaşmıyorsunuz. Merhamet ve vicdan eksilmesi, Osmanlı Devletinin kuruluşundan 1000 yıl önce Tur Abdin’de taşları örülmeye başlanmış Süryani kadim Mor Gabriel Manastırı'nın topraklarının devlet desteğiyle bugün müsadere edilmesi girişimlerinin de, sizi aynı ticari televizyon masalı kadar heyecanlandırmamasına neden olabiliyor. Hz. Ebu Bekir bir çığır açmadı sayın Başbakan. Bunu kendi söylemiş.
Siz de açmayacaksınız. Hz. Ebu Bekir’in,‘Yoldan saparsam beni düzeltiniz’ diyerek gösterdiği tevazu örnek alınız. Sevgi ve saygıyla seçtik sizi. Bunun kıymetini biliniz. Kibiri bir kenara bırakıp, tahakküm siyasetinden vazgeçiniz – bu siyaseti sizden öncekiler 100 yıldır mükemmel bir şekilde yaptı, unuttunuz mu? Bildiğimiz, vicdan ve tevazu sahibi, sevgi ve merhamet adamına, Allah korkusuyla yeniden tanışmış Recep Tayyip Erdoğan’a kavuşturunuz bizi. Kibir sizi hasta etti. Kibirden kurtulunuz, sevgiye, korkuya geri dönünüz. Vicdanınızı tekrar kazandığınızda, hastalığınızdan da kurtulmuş olacaksınız.