Birgün yazarı Erk Acerer, MHP Genel Bşakanı Devlet Bahçeli'nin 'genel af' çıkışını değerlendirdi. Başkanlık ve Meclis çoğunluğununun kazanılması durumunda genel af çıkarılacağının vaat edilmesinin şaşırtıcı olmayacağını söyleyen Acerer, "Genel af bir taşla birden fazla kuşu indirme çabasıdır. Yeni hapishanelerin inşaası müjdesi verilirken; geçici bir süreliğine; iktidarın ‘terörist olarak’ tanımladıklarına yer açma operasyonudur" dedi.
Erk Acerer'in, "Ben mi körüm, adalet mi?" başlığıyla (4 Haziran 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Genel af tartışılırken, polise gece taş attığı gerekçesi ile 20 aydır tutuklu olan ‘gece körü’ Ali Gökmen soruyor.
‘Genel af’, Cumhur ittifakındaki MHP’nin Lideri Devlet Bahçeli tarafından dile getirildi. Buna stratejik bir hamle olarak karşı çıkan AKP ve Erdoğan’ın konuyu bayram değil ‘seçim pazarlığı’ olarak kullanmak istediği anlaşılıyor. Yakında ‘Başkanlık ve Meclis çoğunluğununun kazanılması durumunda genel af çıkarılacağının vaat edilmesi şaşırtıcı olmaz.
Konu, cezaevindeki ‘kader kurbanlarına’ yapılan ziyaretler ve medyaya bu görüşmelerin servis edilmesiyle sıcak tutuluyor. Pilot uygulamanın ‘kader mahkumu’, eşini çocuğunun gözü önünde öldürtmekten çekinmeyen organize suç örgütü lideri Alaatin Çakıcı.
Çakıcı’nın, hastalandığı için değil MHP lideri ile görüşmesine imkân sağlanması amacıyla hastaneye götürülmüş olması kuvvetle muhtemel. ‘Tedavisi için’ Kırıkkale Keskin T Tipi Cezaevi’nden Yüksek İhtisas Hastanesi’ne götürülen suç örgütü liderini ziyaret eden isimlerden biri de MİT Dış Operasyonlar eski Daire Başkanı Yavuz Ataç.
Adı karanlıkişlere karışan Ataç, 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili dava kapsamında MİT Müsteşarlığı Teftiş Kurulu’na verdiği ifadede önemli bilgiler aktarmıştı: “Çakıcı’yı yurt dışında birçok MİT operasyonunda kullandım.”
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu üyesi CHP’li Gamze Akkuş İlgezdi’nin Adalet Bakanlığı’ndan aldığı verilerle hazırladığı rapora göre, 1 Kasım 2017 tarihi itibarıyla cezaevlerinde 230 bin 735 mahkûm var. TÜİK’in 2016 yılı il nüfusu verilerine göre cezaevlerindeki mahkûm sayısı 13 ilden fazla. Olası bir af; 165 bin 441 adli suçlu ile ‘çıkar amaçlı suç örgütüne üye olmak nedeniyle’ cezaevinde bulunan 2 bin 625 kişiyi kapsayacak. ‘Terör suçu’ kapsamındaki 62 bin 669 kişi bu kapsamda olmayacak.
Genel af bir taşla birden fazla kuşu indirme çabasıdır. Yeni hapishanelerin inşaası müjdesi verilirken; geçici bir süreliğine; iktidarın ‘terörist olarak’ tanımladıklarına yer açma operasyonudur. Daha önce devletin kullandığı çetelere yeniden, ‘türlü amaçlarla’ göz kırpmak, yol vermektir. Seçmeni suistimaldir. Riyadır, çifte standarttır. Devletin vatandaşını düşünmesi değil kötü niyetini göstermesidir. Akıl almaz bir emsal üzerinden riya ve çifte standartı özetleyelim.
Çete örgütlerine ‘vatansever’ muamelesi yapılırken, uydurma suçlarla cezaevinde tutulanlar vicdanları yaralıyor. Akla hayale sığmayan örneklerden biri Ali Gökmen adlı 38 yaşındaki mahkûm. 20 aydır cezaevinde. Son mahkemesi 31 Mayıs 2018’de yani geçen haftaydı. Tutukluluğuna devam kararı verildi. Ali Gökmen; gece saat 23: 45’te Gazi Mahallesi’nde polise saldırdığı ve taş attığı gerekçesiyle tutuklandı. Saat önemli; çünkü Gökmen, halk arasında ‘tavuk karası’ olarak adlandırılıp bilimsel ismiyle ‘retinitis pimentosa’ olarak bilinen gece körlüğünden muzdarip. Adli Tıp raporuna ve devlet tarafından engelli olarak kabul edilmesine rağmen hapishanede tutulmaya devam ediliyor. Bu arada Adli Tıptan son gelen raporda ise büyük bir çelişki var. Ali Gökmen için; ‘doğuştan görme engellidir’ yazan raporda, ‘eylem tarihi itibarı ile görme bozukluğu yoktur’ deniyor.
Arkadaşlarına yazdırdığı mektupta “Neden buradayım?” diye soruyor:
“Saat 23: 45’te kapkaranlık bir saatte polislere saldırmışım. Savcı böyle diyor, düşünün polisler bile bunu kabul ediyor. Polis 16-18 yaşındaki gençler koşuyordu diyor. Ben geceleri koşamam ki. İsterdim koşmayı. Refakatçisiz yürümeyi, yıldızlara bakmayı ama yapamam. Askerden muaf kaldım. Raporumu verdim olmadı. Engelli maaşı alıyordum.
‘Hastayım’ dedim yine kabul etmediler. Adli Tıp ‘Görmüyor’ diye rapor verdiği halde yine olmadı. İspat edemedim bunu yapmadığımı, yapamayacağımı. 38 yaşındayım, gün sayıyordum kör olmak için. 40 yaşıma bastığımda, artık annemin, abimin, babamın yüzünü göremeyeceğim. Soruyorum size; ‘Asıl gözleri kör olan ben miyim?’ diye. Kör olan ben miyim; yoksa hakim, savcılar ve adalet mi?’