Genel Kurmay Başkanı'na 'memur' deme davası!

Genel Kurmay Başkanı'na 'memur' deme davası!

T24- Adalet Bakanlığı verdiği izinle Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ, Taraf gazetesi yazarı Rasim Ozan Kitahyalı'nın Haziran- Ekim 2009 tarihlerinde yayımlanan “Devlet adamı değilsin devlet memurusun İlker Başbuğ" başlıklı 3 köşe yazısına  TCK'nın 301. maddesinden dava açtı.

Adalet Bakanlığı, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a “Devlet adamı değilsin devlet memurusun İlker Başbuğ” diyen Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahyalı’ya TCK’nın 301. maddesinden dava açılmasına izin verdi.

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk, öldürülen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink ve birçok gazeteci, yazar ve akademisyen hakkında 301. maddeden açılan davalara bir yenisi daha eklendi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Dink’in 301. maddeden ceza almasına ilişkin Türkiye’yi mahkum etmesine, tartışmalar sonucu soruşturma izninin Adalet Bakanlığı’na bağlanmasına rağmen davaların önüne geçilemedi. 301. maddenin yeni mağduru Taraf yazarı Rasim Ozan Kütahlı. Davanın açılma iznini Adalet Bakanlığı verdi.

Bakanlık izin verdi, dava açıldı

Davanın konusu ise Kütahya’lının Taraf’taki köşesinde dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ hakkında “Devlet adamı değilsin devlet memurusun İlker Başbuğ” başlığıyla yazdığı üç yazı. Kütahyalı, Haziran-Ekim 2009’da yayımlanan yazılarında Başbuğ’u eleştirerek, “Ey İlker Başbuğ!! İstesen de istemesen de, hazmetsen de hazmedemesen de sen bir devlet memurusun... Devlet memuru gibi hareket edeceksin...” ifadelerini kullanmıştı. Yazı üzerine Başbuğ Kütahyalı hakkında tazminat davası açtı. Genelkurmay Başkanlığı ise Kütahyalı’nın “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılama”yı düzenleyen TCK’nın 301. maddesi gereğince cezalandırılması talebiyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu üzerine Savcılık, 301. maddenin 4. fıkrasındaki “TCK 301. madde kapsamında kalan bir suçu işleyen kişi hakkında Adalet Bakanı’nın izin vermemesi halinde hiçbir şekilde soruşturma yapılmayacaktır” düzenlemesini göz önünde bulundurarak Bakanlık’tan soruşturma izni istedi. Gerekli izin Bakanlık’tan çıkınca Kütahyalı hakkında suçu basın yoluyla işlediğinden dolayı iki yıl ile beş yıl hapis istemiyle dava açıldı.

Skandal bir dava

Önümüzdeki günlerde yargılanmasına başlanacak olan Kütahyalı, davayı skandal olarak niteleyerek şunları söyledi: “Bir devlet memuruna devlet memuru dediğim için onun nezdinde bütün orduyu aşağılamış olarak kabul ediliyorum. Böyle bir şey yok. Bu tarihe skandal olarak geçer. Bu davada hüküm giyersem hem Genelkurmay hem Türkiye Cumhuriyeti hem de Türk yargısı rezil olacaktır. Bakanlık, devlet memuru dediğim için benim hakkımda davanın açılmasına izin veriyor. Bizim arkamızda hükümetin olduğunu söyleyenler utansın. Gördüğünüz gibi hükümet bizlerin yargılanmasının önünü açıyor.”

Başbuğ bir devlet memurudur

Davanın açılmasını duyduğunda şaşırdığını ifade eden Kütahyalı, “Ama güldüm de. İlker Başbuğ demek ki kendini öyle aşağılanmış hissetmiş ki bu kinle iş buralara kadar geldi. Kendisi devlet memuru değilse nedir? Başbakan’a karşı sorumlu olmayan bir adam mıdır, eğer böyleyse bunu öğrenelim. Ben Genelkurmay başkanlarını devlet memuru olarak biliyorum. Ben yanlış biliyorsam bunu da bize söylesinler” dedi.

Bir dava da Orhan Miroğlu’na

Kadıköy Başsavcılığı, Taraf yazarı Orhan Miroğlu’nun 2 Kasım 2009’da yayımlanan ‘Ay bükerken uyuyamam’ isimli yazısı nedeniyle dava açtı. Yazıda yer alan, “Gerçek şu ki, Kürtler ve Türkler birbirinden korkuyor artık. Türkler; yüzyıl boyunca yaşanan isyanlardan sonra çoluk çocuk, yaşlı genç demeden kamyonlara, trenlere doldurulup Ege’nin ve Anadolu’nun kasabalarına, köylerine fırlatılıp atılmış Kürtlerden, belki de, tarihte ilk kez bu kadar çok korkuyor” sözlerinin ‘halkı kin ve nefrete sürüklediği’ savunuldu. İddianamede şunlara yer verildi: “Miroğlu’nun köşe yazısında, Kürtlerin Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana ezilen, haksızlığa uğrayan, sömürülen halk kesimi olduğu, Türklerin ise sömüren, ezen, asimile eden ucuz iş gücünden yaralanılan kesim olduğunu iddia ederek, halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu işlediği anlaşılmıştır.”