General Sisi'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanma olasılığı

General Sisi'nin Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanma olasılığı

 

Nazım Tural        

[email protected]

 

Giriş

Mısır’da yaşanan şiddetin katliama dönüşmesi, General Sisi’nin Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanma olasılığını gündeme getirmiş bulunmakta.

Bu konuda kampanya başlatan Alkarama adlı insan hakları örgütü, BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesi için girişimlerini sürdürmekte. Ulusararası Ceza Mahkemesinde yargılanma sürecinin başlatılmasının uluslararası toplumun kınama düzeyinde kalan tepkilerini dikkate almayan Sisi’ye karşı başlatılabilecek en etkili önlem olacağı varsayılmakta.

Alkarama, 2004 yılında İsviçre merkezli olarak kurulmuş, Arap ülkelerinde gönüllü aktivistlerle işbirliği yürüterek; Arap ülkelerinde insan hakları ve demokrasinin gelişimi, işkence ve yargısız infazları önleme konusunda çalışmalar yapmakta. Mısır’daki çalışmaları bu konuda duyarlı, gönüllü avukatlarla yürütülmekte. (http://en.alkarama.org)

II. Dünya Savaşı sonrası Birleşmiş Milletler öncülüğünde başlatılan, ağır insan hakları ihlallerini korumaya yönelik uluslararası yargı sistemi kurma çabalarına karşın milyonlarca insan; insanlığa karşı suçlar, soykırım ve savaş suçları kurbanı olmaya devam etmekte. Uluslararası yargı sistemin yetersizliği nedeniyle bu suçların faillerinin bir kısmı yargı önüne çıkarılamamakta; bazı hallerde ise devletler, suç işleyen kendi vatandaşlarını yargılamada yetersiz kalabilmektedir.

BM tarafından başlatılan çalışmaların, uluslararası suç olarak kabul edilen; insanlığa karşı suçlar, soykırım ve savaş suçları gibi suçların yargılanması amacıyla bir ‘’uluslararası ceza mahkemesi’’ kurulması aşamasına varması uluslararası hukuk ve yargı sisteminin gelişiminde çok önemli bir adım olarak kabul edilmektedir.

II. Dünya Savaşı’ndan sonra 1945 ve 1946 yıllarında, galip devletler tarafından kurulan, Alman ve Japon savaş suçluları yargılama amaçlı Nurnberg ve Tokyo Mahkemeleri ve BM tarafından kurulan diğer uluslararası mahkemeler bu konuda deneyim kazandırma yanında, sürekli bir uluslararası ceza mahkemesinin kurulması zorunluluğunu da ortaya koydu. Ayrıca, bu mahkemelerin kurulma ve yargılama süreçleri, günümüzde genel kabul gören; soykırım ve insanlığa karşı suçlar kavramlarının tanımlanması, yargılama usul kurallarının geliştirilmesinde de çok önemli işlev gördüler.  

 

Uluslararası Ceza Mahkemesi

 

139 devletin imzaladığı, 122 devletin onaylama sürecini tamamlayarak taraf olduğu, Roma Statüsü ile 2002 yılında kurulan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), uluslararası alanda  işlenebilecek en ağır suçlar olan; soykırım, insanlığa karşı suçlar ile savaş suçlarını soruşturmak amacıyla kurulan, daimi, bağımsız bir yargı organı olarak büyük önem taşımaktadır.

Türkiye’nin katılmadığı Roma Statüsüne; ABD, Rusya Federasyonu, Çin gibi ülkeler de   halen katılmamış bulunmakta. Yazı konusu olan Mısır ise, Statü’yü 2000 yılında imzalamış ancak, onay sürecini tamamlamamış bulunmaktadır.

 

Mahkemenin yargı yetkisi

 

Mahkemenin yargı yetkisi konusunda, fazla teknik dataylara girmeden, özetle şunlar söylenebilir : Öncelikle, Mahkeme, Roma Statüsü’nü imza ve onaylayan devlet vatandaşlarını yargılamada yetkilidir. Statü’yü imza ve onaylamayan devletler için BM Güvenlik Konseyi’nin devreye girmesi gerekmektedir.

Ayrıca, UCM’nin söz konusu uluslararası suçlar konusunda yargılama için, doğrudan yetkili olmadığı, “tamamlayıcı” yetkili mahkeme olması önemlidir. Roma Statüsü’ne göre;  suç işlenmesi halinde öncelikle ulusal mahkemeler yetkili olmakta; UCM sadece ulusal mahkemeler harekete geçmediği veya görevini ifa edemez durumda ise yetkili olabilmektedir. Örneğin; hükümetler kendi vatandaşları hakkında, özellikle bu kişiler yüksek mevkideyseler, soruşturma yapamamakta veya iç çatışma sonucu yargı sisteminin çöktüğü yerlerde de soruşturma yapılamamaktadır.

Yargılama sürecini başlatmada; mahkeme savcısı, taraf devletler ve BM Güvenlik Konseyi yetkili kılınmıştır:

Soruşturma başlatma konusunda mahkeme savcısı geniş takdir yetkisine sahip olup, UCM’nin yetkili olacağı hallerde, herhangi bir kaynaktan gelen bilgiye dayanarak, failler hakkında soruşturma başlatabilmektedir.

Statü’yü onaylayan devletler de, mahkeme’ye, suç işlendiğini bildirerek, yargılama olup olmayacağı konusunun soruşturulması için savcıdan talepte bulunabilirler.

Son olarak; BM Güvenlik Konseyi işlenen suçun soruşturulması için savcıdan talepte bulunabilmektedir. Suçlar, Roma Statüsü’nü onaylamayan bir devletin topraklarında vuku bulmuş veya böyle bir devlet vatandaşı tarafından işlenmiş olsa bile BM Güvenlik Konseyi’ne olayı savcıya götürme yetkisi tanınmıştır.

 

General Sisi’nin durumu

 

Mısır güvenlik güçlerinin kendi halkına karşı yagın, sistematik, aşırı güç kullanımı nedeniyle son bir kaç hafta içinde 1000’e yaklaşan sivilin ölümüne neden olması sonucu, Alkarama adlı insan hakları örgütü 16 Ağustos günü BM İnsan Hakları Yüksek Temsilcisini, yaşanana katliamın sorumlularını UCM önüne getirecek süreci başlatmaya çağırdı. (en.alkarama.org/index.ph)

Çağrıda, Mısır’da olan olaylar özetlenmekte; Roma Statüsü’nde tanımlanan ‘’insanlığa karşı suç’’un oluştuğu vurgulanarak İnsan Hakları Komiseri’nden bu konuda girişimde bulunması istenmekte. 15 August itibariyle Mısır sağlık Bakanlığı görevlilerinin ölenlerin sayısının 700’e ulaştığını açıkladığı bildirilmekte. Böyle yüksek sayıya ulaşan ölü ve yaralı sayısının katliam saldırılarınn yaygın ve sistematik olduğunu gösterdiğine işaret edilmekte.

Mısır, Roma Satüsü’ne taraf olmadığı için kural olarak mahkemenin Sisi üzerinde yargılama yetkisi bulunmamakta. Ancak, örgüt, Mısır’da yaşanan katliamın Statü’nün 13. Maddesi uyarınca BM Güvenlik Konseyi’ne getirilmesini, Güvenlik Konseyi’nin konuyu UCM Savcısına göndermesini istemekte.

Özetlen duruma göre; Sisi’nin Yargılanma olasılığına ilişkin şu değerlendirmeler yapılabilir:

Öncelikle, Sisi tarafından uygulanan şiddet ve kitlesel ölümler, yalnızca resmi bilgiler dikkate alınsa dahi, UCM Statüsündeki ‘insanlık suçu’ tanımına uygun biçimde  yaygın ve sistematik uygulamalarla gerçekleşmiş, Sisi’nin yargılanmasını haklı kılan boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.

Ülkede yaşanan kaos ve Sisi’nin siyasi ve askeri liderliği elinde bulundurması nedeniyle öngörüleblilir zamanda, Sisi’nin ülke içinde ulusal yargı karşısına çıkarılmasının olası olmadığı görülmektedir.

Ve, Mısır’ın UCM Statüsünü onaylamamış olması nedeniyle, ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı ile yargılanma yolunun açılması olasılığı bulunmaktadır.

Konunun siyasal boyutları, Güvenlik Konseyi’nin Mısır’da yaşanan katliam konusunda etkili bir karar alamaması düşünüldüğünde yakın zamanda böyle bir karar alınma olasılığı olmadığı söylenebilir. Ancak, Mısır’da yaşanan boyutlardaki bir insanlık suçu, duyarlı uluslararası kuruluşlar ve sivil toplum tarafından gündemde tutulacağı düşünüldüğünde, Güvenlik Konseyi’nin uzun süre kayıtsız kalamayacağı da kabul edilmelidir.

Diğer yandan; Güvenlik Konseyi’nin bu konuda daha önce aldığı iki karar dikkate alındığında, bu olasılığın o kadar zayıf olmadığı anlaşılmaktadır:

Bu kararların ilki, Sudan Devlet Başkanı Beşir hakkındaki karardır. Mahkeme Savcılığı tarafından hakkında soykırım, insanlığa karşı suç nedeniyle iddianame hazırlanarak yakalama kararı çıkarılması, BM Güvenlik Konseyi’nin Mart 2005’te konuyu savcılığa sevk etmesiyle süreci ile başladığı hatırlanmalıdır. İkinci karar ise;  Şubat 2011 tarihli BM Güvenlik Konseyi’nin Statüye taraf olmayan Libya’da yaşanan ağır insan hakları ihlalleri, uygulanacak yaptırımlar ve konunun Mahkeme Savcısı tarafından da ele alınmasını isteyen karardır. Bu karar üzerine başlatılan soruşturma ile, Mahkeme Savcısı Libya Lideri Kaddafi hakkında da yakalama kararı çıkarmış bulunmaktaydı.

Sonuç

Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere; General Sisi’nin Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanması, Mısır’ın Roma Statüsünü onaylamaması, diğer bir anlatımla, Mısır’ın Statü’ye taraf olmaması nedeniyle, Mahkeme Savcısı’nın girişimi ile bilinen olağan yoldan olması olası değildir.

Buna göre: Sisi’nin yargılanması, ancak BM Güvenlik Konsey’inin konuyu benimseyip, Savcı’ya sevk etmesi ile olabilecektir.

Geçmişteki uygulamalar ve günümüzdeki politik dengeler dikkate alındığında, böyle bir kararın çıkmasının kolay olmadığını görülmekle birlikte, yakın zamanda olmasa da, belli bir zaman içinde böyle bir karar alınabileceği kabul edilmelidir. Ululslararası toplumun bu kadar büyük boyutlardaki bir katliam, insanlık suçu karşısında kayıtsız kalacağını, böyle bir katliamı unutacağını varsaymak, günümüz uluslararsı toplumunun savunduğu temel değerleri unutması anlamına gelmektedir.

Ayrıca, Sisi’nin yargılanması, ağır insan hakları ihlallerinin ülkelerin sınırları içinde kalamayacağını, insan haklarının uluslararası sistemin korunması altında olduğunun, sistemin işlediğinin ortaya konması yönünden de büyük önem taşımaktadır.

Mısır’da başlatılan girişimin, uluslarası insan hakları örgütleri ve bu konuda duyarlı devletlerin çağrıları ile güçlenmesi, konunun BM Güvenlik Konseyi tarafından ele alınma olasılığını artıracaktır.