Gerçeğe dönüşen rüya: Euroleague şampiyonu Fenerbahçe

Gerçeğe dönüşen rüya: Euroleague şampiyonu Fenerbahçe

Geçen yıl Final Four için gittiğim Berlin'de bir tren istasyonunun kafesinden göndermiştim o yazıyı BBC Türkçe'ye. Fenerbahçe, CSKA Moskova karşısında Avrupa şampiyonluğunu yaklaşık iki saniye kala alınamayan bir ribaundla kaybetmişti. Hayatımda kaybedilmiş bir maça bu kadar üzüldüğümü hatırlamıyordum.

Galiptir bu yolda mağlup

"Eğer Obradovic varsa, her zaman umut vardır. Hiçbir şey de imkansız değildir."

Coach Zeljko Obradovic Pazar günü 9. Avrupa şampiyonluğunu (5 farklı takımla) kazandı, ona sonuna kadar güvenenleri yine haksız çıkarmadı. Fenerbahçe basketbolda Avrupa'nın bir numaralı kupasını Türkiye'ye getiren ilk kulüp oldu.

18 yıllık arkadaşım Yannis sıkı bir Panathinaikos taraftarı olduğundan, Obradovic ile kazanılan 5 Avrupa şampiyonluğu ile ilgili olarak ondan hep özel hikayeler dinlemiştim.

Fenerbahçe ünlü coach ile 2013'te sözleşme imzaladığında Yannis'in yorumu, "Büyük iş başardınız! Sizi de Final Four'a taşıyıp şampiyon yapacaktır" olmuştu.

Doğrusu o zaman bu cümle bana biraz iddialı gelmişti. Ancak Fenerbahçe'nin Euroleague şampiyonluğunu hayal edemeden duramadım.

Fenerbahçe 2013-2014 sezonunda Obradovic ile Euroleague'e çok iyi başladı ama daha sonra takım düşüşe geçti, ilk 16'ya dahi kalamadı. Ertesi sezon ise tarihinde ilk kez Madrid'de Final Four'da mücadele etti.

2015 Final Four'unu da Madrid'de izleme şansım olmuştu. Fenerbahçe, kupayı da alacak ev sahibi Real Madrid'e ve CSKA Moskova'ya yenilerek 4. sırada yer almıştı.

Ancak ilklerin heyecanı her zaman güzeldir. O Final Four zamanla, özellikle daha da mücadeleci bir takım oluşturmak başta olmak üzere birçok dersin alındığı bir turnuvaya dönüştü.

Geçen sezon başında Dixon, Udoh, Datome ve Kalinic gibi yenilgiyi kabullenmeyen-pes etmeyen oyuncular transfer edildi. Kariyerlerinde daha önce Olympiakos ile 2 Euroleague şampiyonluğu bulunan Sloukas ve Antic ile birlikte... Bogdanovic ve Vesely de zamanla basketbollarını Obradovic yönetiminde daha da ileri bir noktaya taşıdı. Bir yıl önce şampiyonluğun nasıl kaçtığını biliyorsunuz.

Bence sezon başında Fenerbahçe'nin en büyük başarısı özellikle Bogdanovic, Udoh ve Vesely'i, NBA opsiyonları açık olmasına ya da bazıları Avrupa'dan ciddi transfer teklifleri almalarına karşın takımda tutmaktı.

Nunnally gibi İtalya kariyeri çok parlak bir Amerikalı ile Ahmet gibi gelecek vadeden bir uzun oyuncu da takıma eklendi. Kaptan Melih de her zaman hem takımın önemli bir neferi, hem de Fenerbahçe seyircisiyle arasındaki köprü oldu.

Geçtiğimiz hafta Pazartesi günü akreditasyon kartımı almak için Ahmet Cömert Salonu'na gittiğim andan itibaren İstanbul'daki Final Four'un heyecanı beni sardı.

Yarı final maçları öncesi basın toplantısında coach Obradovic'in son derece sakin tavrı ve yine kendinden emin vücut dili Fenerbahçe'ye yine güven tazelememi sağladı.

Doğrusu benim en büyük arzum Fenerbahçe'nin finalde CSKA Moskova'yı yenerek şampiyon olmasıydı.

Ancak Olympiakos ve kaptanı Spanoulis yine yaptı yapacağını ve Yunan takımı tıpkı 5 yıl önce İstanbul'daki finalde ve 2 yıl önce Madrid'deki yarı finalde olduğu gibi bir kez daha Rus temsilcisine üstünlük sağladı.

Basın tribününün solundaki Olympiakoslular bir kez daha şampiyonluğun hayalini kurmaya başlamışlardı. Ancak Fenerbahçe öyle inançlıydı, coach Obradovic takımı turnuvaya o kadar iyi hazırlamıştı ki, belki biraz iddialı olacak ama Fenerbahçe, Final Four İstanbul'da organize edilmese de bu sezon bu kupayı alırdı.

Yarı finalde Real Madrid ve finalde Olympiakos karşısında toplam 80 dakika boyunca sadece bir kez geriye düştü Fenerbahçe. Yarı finali 84-75, finali 80-64 kazandı, iki maçta da rakiplerine büyük üstünlük sağladı.

Turnuvanın en değerli oyuncusu (MVP) seçilen Udoh gönüllerde taht kurdu, Bogdanovic de tıpkı onun gibi Euroleague'in en iyi beşine seçilmeyi ne kadar hak ettiğini kanıtladı.

Kalinic tek kelimeyle mükemmeldi. Datome finalin kritik anlarında yine sorumluluk aldı. Vesely, Dixon, Sloukas ve Nunnaly kendilerinden beklenenleri fazlasıyla yerine getirdi.

Coach Obradovic bütün sezonun ödülü olarak son dakikalarda Melih, Ahmet ve Bennett'i de oynattı, ki bir Euroleague finalinde bu her takıma nasip olmaz.

Daha 4. periyodun başlarında Antic'in üçlüğü ile fark 18'e çıktığında, yanımdaki Yunan meslektaşlarım "Artık bu iş bitti" demiş ve Olympiakos'un meşhur geri dönüşlerine kaç kez tanıklık etmelerine karşın maçtan ümitlerini kesmişlerdi.

O dakikalarda ön sıradaki Rus meslektaşlarımdan biri ise turnuvanın MVP'sini seçmemiz için bize dağıtılan kağıdın üstteki "Fenerbahçe kazanırsa" kısmına "Udoh" yazmış, "Olympiakos kazanırsa" kısmına ise "No Way!" (Asla olmaz!) yazmayı uygun görmüştü.

Benim neslimin basketbol sevgisinde bir dönüm noktası olan Efes Pilsen'in 1996'daki Koraç Kupası şampiyonluğunun ardından, Beşiktaş 2012'de Eurochallange Kupası'nı, Galatasaray da geçen yıl Saporta Kupası'nı kazanarak bizleri sevindirmişti.

Ancak Fenerbahçe Pazar günü Sinan Erdem Spor Salonu'nda Avrupa'nın en büyük kupasını kaldırarak sevincimizi başka bir boyuta taşıdı.

Geçen yılın tam aksine, hayatımda hiç bir maçta bu kadar sevinmedim.

Dixon'ın Türk bayrağıyla salonu turlaması, Udoh'un saha içinde bir çocuk gibi çoşkuyla dans etmesi ve Antic'in verdiği sözü tutan Datome'nin saçlarını kesmesi, unutulmaz kupa töreninden akıllarda kalan karelerden sadece birkaçı...

Şimdi Fenerbahçe'ye düşen ise bu kupayı önümüzdeki yıl, yine tarih yazan coachu Obradovic'in kenti Belgrad'da da kazanmak olmalı.