TBMM Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu’nda görüşmelerine başlanan ancak tepkiler üzerine iki kez ertelenen tasarının yarın yeniden ele alınması bekleniyor. Birçok tartışmalı hükmü içeren Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’nün Teşkilat ve Görevleri hakkında Kanun ile Bazı Kanun ve KHK’lerde Değişiklik Yapan Tasarı’da arazi toplulaştırması ile ilgili düzenlemeler de yer aldı. Birgün'de yer alan haberde, su kaynaklarının özelleştirilmesine, ormanlardaki “dikili” ağaçların satılmasının önünü açan yasa tasarısı hakkında, "Su satıldı, toprak satılıyor geriye bir tek hava kaldı!" yorumunda bulunuldu.
Birgün'den Nurcan Gökdemir'in haberine göre tasarı ile bugüne kadar Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın yürüttüğü arazi toplulaştırması işlemleri DSİ’ye devrediliyor. Tasarının yasalaşması durumunda, aynı kişiye veya aileye ait, ekonomik üretim yapılamayacak ve sulama tesisleri kurulamayacak kadar parçalanmış arazilerin bir araya getirilmesi işlemleri için DSİ’de yeni daire başkanlıkları kurulacak. Arazi Toplulaştırma ve Tarla İçi Geliştirme Hizmetleri Dairesi Başkanlığı, Arazi Toplulaştırması Etüt ve Projelendirme Dairesi Başkanlığı, Değerlendirme ve Destekleme Dairesi Başkanlığı kurulurken genel müdür yardımcılıklarının sayısı da dörtten beşe çıkacak.
Yürürlükteki yasadaki toplulaştırma için arazi sahiplerinin yarısından bir fazlasının onayının gerekmesine karşın tasarıda “DSİ tarafından bağlı olduğu bakanlığın talebi ve Bakanlar Kurulu kararı ile isteğe bağlı ya da maliklerin muvafakati aranmaksızın zorunlu arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri yapılabilir veya yaptırılabilir” hükmü yer aldı. Tasarıya göre Bakanlar Kurulu’nun arazi toplulaştırmaya ilişkin kararı “kamu yararı” statüsünde kabul edileceği için kamulaştırmanın da yolu açılacak.
Arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri uygulanacak arazi üzerinde, DSİ veya proje idaresi tarafından yapılacak fiili uygulamalar için hak sahiplerinin izninin alınması gerekmeyecek. DSİ sahada tarımsal faaliyetleri de kısıtlayabilecek.
Tasarıya göre, arazi toplulaştırması nedeniyle çiftçilerin karşı karşıya kalacakları zarar karşılanacak. Ancak, mülkiyetin ihtilaflı olması veya sahibinin gelir kaybını karşılamaya yönelik bedeli kabul etmemesi durumunda DSİ, bedel tespiti için mahkemeye başvuracak. Mahkemece belirlenen bedel, vadeli hesaba yatırılacak ve sahibinin iznine gerek olmadan toplulaştırmaya devam edilecek.
“Öyle bir madde geliyor ki artık köylünün, çiftçinin, mal sahibinin izni olmadan da toplulaştırmanın önü açılıyor” diyerek maddeye tepki gösteren CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal şöyle konuştu:
"Oysa biz şunu bekliyoruz: Bu hizmetlerin nitelikli, birikimli, tecrübeli bir kadro tarafından yapılmasını bekliyoruz çünkü toplulaştırma o kadar ayrıntılı, o kadar teknik bir iş ki. ‘Tarımın bütün sorunları çözüldü de kurumlar arasında devir mi kaldı?’ meselesine bakmak lazım. Çünkü toplulaştırmada aslında amaç bellidir, üretimi artırmak, verimli kılmak, maliyetleri düşürmek. Aslında bunun hangi kurum tarafından yapıldığının da çok büyük bir önemi yoktur. Önemli olan, bunun ülke ekonomisine ve elbette çiftçinin yaşamsal olarak hem ekonomik olarak hem sosyal olarak hem kültürel olarak kalkınmasına yardımcı olmaktır. Toplulaştırma meselesi DSİ’ye devredildiği andan itibaren, özellikle kırdaki, uzak mesafelerdeki köylülerin yalnızlaşması, sahipsizliği tekrar gündeme gelecektir. Çiftçiyi dışlamadan, çiftçinin yanında, çiftçiyle beraber, onun da duyguları, düşünceleri, babasından, dedesinden kalmış binlerce yıllık, yüzlerce yıllık olan arazi için söz söyleme hakkı olduğuna inanıyoruz. Yani çiftçiye rağmen, çiftçinin dışında olduğu bir modelle toplulaştırmanın yapılmasını ve bunun Tarım Bakanlığı’ndan alınıp DSİ’ye verilmesini açıkçası çok doğru bulmuyoruz.”