'Gettoya gönderilmeye hiç niyetim yok'

'Gettoya gönderilmeye hiç niyetim yok'

T24 - Radikal gazetesi yazarı Özgür Mumcu, Yeni Şafak gazetesi yazarı Hayrettin Karaman'ın pazar günü yayımlanan "Tahammül mü hoşgörü mü?" başlıklı yazısına cevap verdi. Mumcu, Karaman'ın “İslam’a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- ‘onların aykırı filleri için özel mekânlar ihdas edilmek gibi’ tedbirlere başvurulur" sözlerine, "Yumuşak dilli, hocaların hocası, profesör Hayrettin Karaman tarafından gettoya gönderilmeye hiç niyetim yok. Bunun yerine kendi yaşam tarzını laiklik adına da İslam adına da dayatmak isteyenleri fikir dünyasının gettolarına yollamalıyız" dedi.

Özgür Mumcu'nun Radikal gazetesinde "İnekler ve çokkültürlülük" başlığıyla yayımlanan (11 Ağustos 2011) yazısı şöyle:

İnekler ve çokkültürlülük

Norveçli katil Andres Breivik’in asıl derdi farklı kültürlerin beraber yaşamasıylaydı. Yerli kültürüne karşı dışarıdan bir unsur olan Müslümanlarla ve onlara sahip çıkanlarlaydı mücadelesi. Tahammülsüzlüğü çıldırmış ruh haliyle birleşince teker teker çocukları öldürmekten çekinmedi.

Malum, bu katliam Batı’da çokkültürlülük meselesini tekrar gündeme getirdi. Tam bu sıralarda memleketimizdeki tahammülsüzlüğü gösteren Türkiye’nin değerleri araştırması ise bu dertten sadece Batı’nın mustarip olmadığını gösterdi.

Çokkültürlülüğe, farklı yaşam tarzlarının bir arada olmasına karşı olanlar laik, Hıristiyan ya da İslamcı olabilir. Hepsinin temsilcileri kendi kulvarlarında aşırı sağa aittir. Mesela Abdurrahman Dilipak. Kendisi aslında Şanar Yurdatapan’la kurduğu diyalog vesilesiyle farklı yaşam tarzlarıyla bir araya gelmekten çekinmeyen biri. Ancak 2009’da şunları söylemişti, o zaman aklıma takılmıştı da bir köşeye not almıştım: “Ben karşımdakinin değerler sistemini bilmek isterim. Hindu inek eti yemez, vejetaryen et yemez. Oysa Hindu inek yiyor, Müslüman şarap içiyor. Bunlardan nefret ediyorum!”

Bazı sosyalist çevrelerle kurduğu diyalogla dikkat çeken Zaman gazetesi yazarı Ali Bulaç ise rahatlıkla şunları fütursuzca yazabilmişti mesela: “Eşcinsellik geliştikçe insanların kitlesel olarak öldürülmeleri hızlanıyor. Eşcinsellikle sivillerin savaşta katledilmesi arasında bir orantı var. Meşru yollardan savaşı göze alamadığın zaman kitlesel olarak öldürüyorlar. Şu anda Irak ve Afganistan’da kitleler halinde sivil halkı öldürenlerin çok önemli bir kısmının eşcinsel olduğunu söylüyorlar. Bundan da özel bir zevk alıyorlar. Bu, derin ruhsal travmalarla da ilgili bir konudur.”

Teorisyen âlim

Geçen pazar günü İslam hukuku profesörü Hayrettin Karaman, Yeni Şafak’taki köşesinde işin teorik altyapısını anlatıverdi. Paşamız aslında ideal bir düzende kendine göre İslam’a inanmayanları gettolara hapsetmek istermiş: “İslam’a inanmayanlar kendi inançlarını serbestçe uygulayabilirler ama bu uygulama Müslümanların hayat, ahlak ve dindarlıklarını, nesillerin eğitimini olumsuz etkileyecekse -İslam toplumunda- ‘onların aykırı filleri için özel mekânlar ihdas edilmek gibi’ tedbirlere başvurulur.”

Hayrettin Karaman: Müslümanlar eşcinsellere hoşgörü değil, tahammül gösteriyorNe yaparsınız ki Karaman reis henüz ‘İslam toplumunda’ yaşamadığımız için bunu öneremiyor. Rahatsız olduğu toplum yapısını ise şöyle anlatıyor: “Bir Müslüman yukarıda özetlediğim imkânlardan mahrum ise çok dinli, çokkültürlü, çok ahlak anlayışlı bir toplum içinde yaşamak durumunda kalmış ise ne yapacaktır?”

Hakikaten ne yapacaktır? Karaman şöyle buyuruyor: “Müslüman bu davranışları asla beğenemez, bu fiillerden nefret eder, imkân bulsa düzeltme ve engelleme niyetini muhafaza eder.” Müsterih olalım, Hayrettin Bey kitleleri âleme nizam vermeye henüz davet etmiyor. Sebep? Sebep belli: “Şartlar müdahaleye ve düzeltmeye müsait” değil.

O vakit ‘şartlar öyle getirdiği için farklılığa tahammül ederek, kimsenin -düzen tarafından verilmiş- hak ve hürriyetine müdahale etmeden’ yaşamayı tavsiye ediyor İslam hukuku profesörü.

‘Düzen tarafından verilmiş hak ve hürriyetlerin’ düzen değişince alınabileceğini, bir gün ‘İslam toplumuna’ geçilince kuralların değişeceğini de bilerek elbette.

Bu yazarlardan biri haşarı çocuk Vakit’te, diğeri iktidar müttefiki Zaman’da, profesör olanı da iktidarın doğal uzantısı Yeni Şafak’ta yazıyor.

Muhafazakâr camianın bazı kalemleri tersine bir 28 Şubat’ın hevesiyle kalemlerinin ucunu açıyor. Bunu yaparken nasıl da 28 Şubat’ın ‘ikna odacıları’nın ya da İskandinavya’nın katliamcılarının fikirlerine yakınlar.

Yumuşak dilli, hocaların hocası, profesör Hayrettin Karaman tarafından gettoya gönderilmeye hiç niyetim yok. Bunun yerine kendi yaşam tarzını laiklik adına da İslam adına da dayatmak isteyenleri fikir dünyasının gettolarına yollamalıyız. Yoksa hayatı, inek yiyen Hindulara bile posta koyanların zihniyeti belirleyecek. Bu işten de ancak Türkiye’de Hinduların yemeye kalktığı az sayıdaki inek kazançlı çıkacak.