İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, aralarında Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi hakkında, Gezi olaylarının düzenleyicileri oldukları gerekçesiyle açılan davada verilen beraat kararlarını bozdu. İstinaf, Anayasa Mahkemesi’nin, Gezi olayları ile ilgili olarak verdiği, "şiddet içermeyen eylemlerin demokratik hak olduğu" yönündeki kararının aksine, sanıkların eylem çağrıları ve basın açıklamalarıyla suça tahrik suçunu işleyip işlemediklerinin yeniden değerlendirilmesini istedi. İstinaf, Osman Kavala’nın serbest kalmasını engellemek amacıyla açıldığı değerlendirilen, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde ABD’li Henry Barkey ile birlikte casusluk faaliyeti yürüttüğüne yönelik açılan davanın, Gezi davası ile bağlantılı olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti. Kararda, firari cemaat savcılarının talimatıyla yapılan, sanıkların her aşamada hukuksuz olduğunu belirterek itiraz ettikleri izleme ve dinlemelerin gerekçeli kararda değerlendirilmemiş olması da bozma nedeni sayıldı. Karara göre, beraatle sonuçlanan Gezi davası, sil baştan yeniden görülecek. Beraat kararını veren ilk heyet, kararname ile başka yerlerde görevlendirildiğinden, davayı oluşturulan yeni heyet karara bağlayacak.
İstinaf Mahkemesi, Gezi davasında, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği beraat kararlarını bozdu. Karara göre, dava yeniden görülecek.
İstinaf mahkemesinin kararında, beraat kararını temyiz eden savcılığın, Kavala’nın, Gezi davasında yeniden tutuklanmasını talep ettiği anımsatıldı. İstinaf, davada zaten bozma kararı verildiğini ve Kavala’nın zaten açılan yeni dava kapsamında tutuklu olduğunu belirterek, bu talebin, yerel mahkeme tarafından yargılama sırasında değerlendirilmesine hükmetti. İstinaf, bozma kararına ise dört ayrı gerekçe gösterdi.
Anayasa Mahkemesi, Gezi davasının sanıklarından Yiğit Aksakoğlu’nun tutuklu yargılanması ile ilgili olarak hak ihlali kararı verirken, "Dolayısıyla barışçıl toplantıların düzenlenmesinin, organize edilmesinin ve bunlara katılınmasının suçlama konusu olmaması gerekir" ifadelerini kullanmıştı. Yüksek Mahkeme, barışçıl eylemlerle ilgili görüşmeler yapılmasının suç oluşturmayacağını belirtirken, "Söz konusu görüşmelerde, başvurucunun bu kişilerle birlikte Gezi olaylarını Hükûmete karşı yaygın ve şiddet içerikli bir ayaklanmaya çevirmeye çalıştığına dair herhangi bir belirtiye rastlanmamıştır" demişti.
Ancak istinaf mahkemesi, ilk bozma gerekçesinde, şu ifadeleri kullandı:
"Sanıklara ait olduğu belirtilen açık kaynak (basın) açıklamalarının, dijital materyaller ve inceleme raporlarında ortaya çıkan delillerin, sanıkların sosyal medya (youtube,whatsapp, twitter gibi dosya kapsamında iddianamede sayılan) yoluyla yaptıkları paylaşımların, sanıkların görsel medyada (Cnntürk v.s) yayınlanmış ve iddianamede belirtilen açıklamalarının, sanıkların atılı suçlarla illiyet bağlarını ispatlama amacıyla iddianamede belirtilen iletişimin tespiti niteliğindeki HTS kayıtlarının, yine iddianamede belirtilen ve sanıkların Gezi parkı olayları ve sonrasında katıldıkları toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ve bu sırada atıldığı iddia olunan sloganların, bazıları video kaydına da alınan iddianamede belirtilen basın açıklamalarının, iddianame kapsamında olup sanıkların üzerine atılı suç fiillerinin delili olarak belirtilen iletişimin kaydedilmesi sonucunda elde edilen görüşme içerikleri ile ilgili olarak duruşmalarda savunmalarına yansıyan ve bu görüşme içerikleri ile fiziki takip tutanaklarını kabul eder nitelikteki beyanlarının hükmün gerekçesinde değerlendirilmemesi…"
Sanıklar, her aşamada, haklarındaki "şiddet çağrısı" iddialarını reddetmişlerdi. Firari cemaat savcıları talimatıyla 2013’te yapılan dinlemeler ve tape kayıtlarında da bu yönde deliller bulunmadığı gözlenmişti. Sanıkların hukuksuz olduğunu işaret ettiği bu dinleme ve deliller iddianamede de yer almıştı. Ancak istinaf, tüm bunlara rağmen, gerekçeli kararda bunların ayrıca değerlendirilmemesini bozma nedeni saydı.
Kavala, Gezi davasından beraat ettiği gün yeniden gözaltına alınmış ve 15 Temmuz darbe girişimi öncesi ABD’li Henry Barkey ile telefonunun aynı baz istasyonundan sinyal verdiği gerekçesiyle tutuklanmıştı. Kavala ile Barkey arasında irtibat bulunmamasına rağmen baz istasyonu sinyali tutuklama nedeni gösterilmişti.
Bu tutuklama kararından aylar önce, 15 Temmuz soruşturmasından yine ayrı gerekçeyle tutuklanan Kavala’nın savcılığın resen yaptığı başvuru üzerine tahliyesine karar verildiği açığa çıkmıştı. AİHM’nin Kavala ile ilgili verdiği hak ihlali kararının bu dosyayı da kapsadığının anlaşılması üzerine, bu kez 15 Temmuz dosyası ile ilgili yeni tutuklama kararı kaldırılmış ancak Kavala bu kez yine aynı gerekçeyle casusluk suçundan tutuklanmıştı. Tüm bunlar, Kavala’nın serbest bırakılmaması için geliştirilen yöntemler olarak yorumlanmış ve eleştirilere neden olmuştu. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi de Kavala’nın serbest bırakılması için karar almıştı. Buna rağmen bu suçtan açılan davanın görülmesine başlandı. İstinaf mahkemesi ise beraat kararından sonra yaşanan tüm bu gelişmeleri ikinci bozma nedeni olarak gösterdi.
Kararda, Kavala’nın bu davada da Gezi davasında olduğu gibi "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını tamamen engelleme suçu" ile suçlandığı anımsatıldı. İstinaf mahkemesinin kararında, "Kavala'nın Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırma veya görevlerini yapmasını tamamen engelleme suçu bakımından eylemlerinin süreklilik gösterip göstermediğinin, 18/10/2017 tarihinde gözaltına alınmasıyla sona eren eylemlerinin bu suç bakımından bütünlük arz edip etmediğinin ve olaylar arasında hukuki veya fiili bağlantı bulunup bulunmadığının tespiti bakımdan anılan dava dosyasının onaylı bir suretinin işbu dosya içerisine konulması" gerektiği belirtildi.
Kararda, Gezi davası ile yeni davanın birleştirilmesinin yerel mahkeme tarafından değerlendirildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesinde zorunluluk olduğu savunuldu.
İstinaf mahkemesi, üçüncü bozma gerekçesinde ise beraatle sonuçlanan, Çarşı grubu ile ilgili Gezi olayları nedeniyle açılan dava ile "Beşiktaş'taki Başbakanlık Çalışma Ofisine yönelik açılan eylemlere ilişkin davaların da Gezi davası ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Yargıtay Başsavcılığı, Çarşı davasında verilen beraat kararlarının bozulmasını istemişti. İstinaf mahkemesi, Yargıtay’ın kararına göre bu dava ile Gezi davasının birleştirilerek karar verilmesi gerektiğini vurguladı.
İstinaf mahkemesi, dördüncü bozma kararında ise yerel mahkemenin, ayrı bir davanın konusu olması gerektiğini belirttiği unsurların da ana davada değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
Yerel mahkeme, beraat kararı verirken, "sürekli halkı yasal olmayan, önceden bildirimsiz, 2911 sayılı yasaya aykırı olarak meydanlara davet eder vaziyette paylaşımlarda bulundukları..." gerekçesiyle sanıklar hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti.
İstinaf mahkemesi, suç duyurusuna konu yapılan eylemlerin ana davanın da konusu olduğunu belirterek, "bu çağrıların suç işlemeye tahrik suçunu oluşturup oluşturmadığının değerlendirilmesinin gerektiğini" vurguladı. Suç duyurusu sonucunda dava açılması durumunda, bu davanın da Gezi davası ile birleştirilmesi gerektiğini vurgulayan istinaf, "mala zarar verme, kamu malına zarar verme, siyasi partiler veya meslek kuruluşlarının kullanımında olan bina, tesis veya eşyaya zarar verme, silahla birden fazla kişi ile birlikte konutta geceleyin yağma, yaralama, silahla yağma, sayı ve nitelik bakımından vahim olan silah veya mermileri satın alınması taşınması bulundurulması, kemiklerin kırılmasına sebebiyet verecek şekilde kasten yaralamak, ibadethanelere ve mezarlıklara zarar verme, tehlikeli maddeleri izinsiz olarak bulundurma veya el değiştirme, 2863 sayılı yasaya muhalefet(m. 65/1). " suçları bakımından da konunun değerlendirilmesini istedi.
Suç duyurusundaki unsurların iddianamenin de konusu olduğunu vurgulayan istinaf, suç duyurusunun sonucu beklenmeden beraat kararı verilmesinin de bozmayı gerektirdiğini vurguladı.
Oybirliğiyle alınan karar gereği, Gezi davası sil baştan yeniden görülecek. Kavala hakkında açılan yeni dava, Çarşı grubu hakkındaki dava ve yapılan diğer suç duyuruları ve açılan iddianameler de dosyaya dahil edilebilecek. Bu durumda daha geniş kapsamlı bir dava ortaya çıkacak ve bu davayı da kararnamelerle dağıtılan eski heyet yerine İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yeni heyeti karara bağlayacak.
Osman Kavala'nın da arasında olduğu 9 sanık hakkında beraat kararı veren İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 7 sanığın dosyasını ayırmıştı.
Yurtdışında bulunan gazeteci Can Dündar, tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Mehmet Ali Alabora, Açık Toplum Vakfı Türkiye Temsilcisi Gökçe Yılmaz Handan, roman-araştırma-tiyatro yazarı Handan Meltem Arıkan ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, oyuncu Ayşe Pınar Alabora ve İnanç Ekmekçi'nin hakkındaki yakalama kararları kaldırılırken, mahkeme sanıkların dosyasını ayırma kararı alınmıştı.
Mahkeme, bu sanıklar hakkında ifadelerinin alınmasına yönelik yakalama kararı çıkarmıştı.
TIKLAYIN - 20 soruda Kavala dosyası: Ne AİHM kararı, ne beraat tahliyesini sağlayamadı