Gezi Davası, torba davaya dönüştü: Yargıtay, 6 yıl sonra Çarşı Grubu davasında verilen beraat kararlarını bozdu

Gezi Davası, torba davaya dönüştü: Yargıtay, 6 yıl sonra Çarşı Grubu davasında verilen beraat kararlarını bozdu

GÖKÇER TAHİNCİOĞLU

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Taksim Gezi Parkı eylemleri sırasında hükümeti yıkmaya teşebbüs ettikleri iddiasıyla Beşiktaş Çarşı Grubu’na üye 35 kişi hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan davada verilen kararı 6 yıl sonra bozdu. Daire, sanıkların eylemlere katılıp katılmadıklarına yönelik Adli Tıp, TRT ya da TÜBİTAK’tan rapor alınmamasını, Cumhurbaşkanlığı’nın davadan haberdar edilmemesini kararına gerekçe gösterdi. Daire, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davayla, bu dava arasında irtibat bulunduğunu belirterek, dosyaların birleştirilip birleştirilmeyeceğine bakılmadan karar verilmesini de hukuka aykırı buldu.

Buna göre, dosya İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeniden gönderilerek. Mahkeme, karara uyarsa, Gezi ana davasıyla, bu davanın birleştirilip birleştirilmeyeceğini İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne soracak. Mahkeme uygun görürse davalar birleşecek. Böylece, şimdiden iki ayrı dosyayla birleşen Gezi Davası, büyük bir torba davaya dönüşecek. Bu davanın sanığı 16 kişi ile Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala ile birlikte casusluk suçundan hakkında dava açılan Henry Barkey ve 35 Çarşı Grubu üyesi birlikte yargılanacak. 52 sanıktan oluşacak torba dava, Gezi olaylarının ana dosyası haline gelecek.

Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Beşiktaş Çarşı Grubu’nun 35 üyesinin hükümeti devirmek amacıyla örgüt kurdukları ve Gezi eylemlerine katıldıkları iddiasıyla yargılandıkları, beraatlerine karar verilen dosyayla ilgili kararında, şu ifadeleri kullandı:

“Beşiktaş Spor Kulübü bünyesinde oluşan Çarşı Taraftar Grubu’nun fiilen katılımının sağlanmasına çalışılan ve kamuoyunda Taksim Gezi Parkı olayları olarak bilinen eylemler 30-31 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul-Taksim meydanında başlayıp haziran ayı boyunca gece-gündüz devam etmiştir. Daha sonrasında eylemler ülke genelinde başka şehirlere yayılmış, bunun neticesinde çok sayıda kişinin ölmesi ve yaralanmasına, milyonlarca TL tutarında kamusal ve özel nitelikli zararın meydana gelmesine, kişilerin mal ve can güvenliğinin tehlikeye düşürülmesine yol açmıştır.”

Kararda, iddianamede, sanıklardan Cem Yakışkan ve Numan Bülent Ergenç’in, ortaklaşa örgütleyerek Çarşı Taraftar Grubu olarak bilinen kitleyi harekete geçirmek suretiyle Gezi Parkı alanına yönlendirerek fiilen eyleme katılmalarını sağlamaya çalıştıkları, diğer sanıklarla bazen fiziken, bazen de iletişim araçlarıyla irtibat kurarak eyleme aktif olarak katılım sağlanmasını amaçladıklarının iddia edildiği anımsatıldı. İddianamede, tape dökümlerinde şunların yer aldığının belirtildiği aktarıldı:

Park mark benim umurumda değil. Bana ne, yemişim AVM’sini de Gezi Parkı’nı da ağacını da ihtilal başladı. Bu hükümeti düşüreceğiz. Her gün savaş, her gün direniş. Kemalis, memalist. Abi yaksınlar, kaos var, gidiyoruz. Başbakanlık konutuna saldırı olacak bugün. Bu bir iç savaşa dönüşebilir. Polise güçlü saldıralım. Ses getirecek bir şeyler yapmamız lazım. Ölen kişi olursa toplumsal refleks çok daha fazla artar…”

Kavala dosyasına atıf

Kararda, iddianamede, bu konuşmalar için, “Ülkede otorite zaafı oluştuğu görünümü yaratmak için Beşiktaş’taki Başbakanlık çalışma ofisini işgal etmeye çalıştıkları, eş zamanlı olarak Ankara’da gerçekleştirilen gösterileri organize eden şüphelilerle irtibat kurarak Ankara’da bulunan Başbakanlık çalışma ofisini ele geçirmeleri için teşvik ettikleri, oluşacak zaafiyeti dünya kamuoyuna göstermek için yabancı basın mensuplarının olay yerine girmelerini sağlayarak, kamuoyunda Arap Baharı diye adlandırılan bir kısım Ortadoğu ülkelerindeki yönetim değişikliklerini çağrıştırır şekilde imaj oluşturup hükümeti yasal olmayan yöntemlerle ortadan kaldırmayı amaçladıkları…” yorumunun yapıldığı anlatıldı.

Kararda, bu olaylar ve Türkiye genelinde yaşananların bilançosu özetlendikten sonra Kavala hakkındaki son iddianamede, Occupy/Turkey hareketinin ve sivil başkaldırı yönteminin olaylarda etkili olduğunun iddia edildiği anımsatıldı. Kararda, Kavala’nın yönetiminde olduğu Açık Toplum Vakfı’nın da olayları finanse ettiğinin iddia edildiği vurgulandı.

Birleştirme ihtimali

Kararda, Cumhurbaşkanlığı’nın davadan haber edilmemesi, Gezi olaylarına ilişkin İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde kapsamlı bir dosyanın bulunması, bu dosya ile sanıklar arasında irtibat olup olmadığına bakılmadan karar verilmesi, sanıklar hakkında Adli Tıp, TRT, TÜBİTAK gibi kurumlardan görüntülerdeki kişiler olup olmadıklarına yönelik rapor aldırılmaması, ses analizi yaptırılmaması nedeniyle kararın bozulmasına hükmetti.

Torba davaya dönüşüyor

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 29 Aralık 2015’te sonuçlanan davada, 35 sanık için “hükümeti devirmeye teşebbüs’, ‘terör örgütü kurmak ve yönetmek’, ‘suç örgütü kurmak ve yönetmek’, ‘polise direnmek’ ve ‘Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet’ suçlarından ‘yeterli, kesin ve şüpheden uzak delil’ olmaması gerekçesiyle beraat kararı vermişti.

Karara göre, dosya 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeniden gidecek. Mahkeme, karara uyarsa, dosyayı, birleştirme konusunda karar vermesi için Gezi ana davasına bakan 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderecek. Bu yönde karar çıkarsa iki dava birleşecek.

İpucu istinaftan

Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçlamasıyla yargılandığı dava, 18 Şubat 2020'de karara bağlanmıştı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, firari sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi ve Mehmet Ali Alabora'nın ise dosyalarının ayrılmasına karar vermişti. Ancak istinaf mahkemesi, 9 sanık hakkındaki beraat kararını bozarken, Kavala hakkında açılan yeni dava ile Çarşı grubu davasının da bir arada ele alınması gerektiğine işaret etmişti.

Bu karardan sonra ardı ardına birleştirme kararları geldi. Kavala hakkında Gezi davasından beraat ettiği gün, bu dosyanın da konusunu oluşturan iddialar tekrarlanarak, daha önce tahliyesine karar verilen, 15 Temmuz darbe girişimine karışmak iddiasıyla tutuklama kararı verilmişti. Daha sonra Kavala için aynı eylemler gerekçe gösterilerek casusluk suçundan tutuklama kararı verilmiş, darbe girişimine karışmak suçundan verilen karar kaldırılmıştı. Kavala hakkında daha sonra da Henry Barkey ile irtibatı bulunduğu ve birlikte 15 Temmuz darbe girişimine karıştıkları iddiasıyla, casusluk suçundan dava açılmıştı. İstinaf mahkemesinin kararının ardından bu dava, Gezi ana davasıyla birleştirilmişti.

Dün de 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasının firari 7 sanığının dosyasının, diğer 9 sanığın davasıyla birleştirilmesine hükmetti. Çarşı davasının da birleşmesi halinde, Gezi davası, 52 sanıklı torba davaya dönüşecek.

TIKLAYIN | Gezi Parkı davasında birleştirme kararı; Can Dündar, Mehmet Ali Alabora'nın da aralarında bulunduğu 7 sanık ana davada yargılanacak