T24 Haber Merkezi
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AK Bakanlar Komitesi), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle Türkiye için yaptırım prosedürünü başlatmasına yol açan Gezi davasında karar açıklandı.
1637 gündür tutuklu olan Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı ve iş insanı Osman Kavala’nın sadece hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs (TCK 312) suçlamasından, takdir inidirimi olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasına, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Yiğit Ali Ekmekçi’nin hükümeti ortaya kaldırmaya teşebbüse yardım etmekten 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmalarına ve tutuklamalarına karar verildi.
Karar oy çokluğu ile alındı. Üye hâkimlerden biri sanıkların üzerlerine atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeterli delil bulunmadığından beraatlerine, tutuklu sanık Osman Kavala’nın tahliyesi ile diğer sanıkların tutuklanmaması yönünde görüşünde olduğunu belirterek karara şerh düştü.
Mahkeme heyetinin mahkumiyet kararlarını açıklamasının ardından salonda gerginlik yaşandı. Cezaevine gönderilecek isimlerle vedalaşılırken, "Her yer Taksim, her yer direniş" sloganları atıldı.
Karar duruşmasında üye hâkim Murat Bircan’ın 2018 yılında AKP’den milletvekili aday adayı olduğu gündeme geldi. Avukatlar, yargı bağımsızlığı çiğnendiği için mahkeme heyetinin çekilmesini talep etti. Mahkeme, Murat Bircan’ın davadan çekilmesi talebini reddetti. Avukatlar karar tepki gösterdi.
Taksim Dayanışması kararın ardından, "Demokrasi adına, hukuk adına, adalet adına ülkemizin en karanlık günlerinden birini yaşıyoruz. Mahkemenin aldığı bu kararın hukuki olarak meşru olmadığını biliyoruz. Bu karar hukuki değil siyasi bir karardır, reddediyoruz. Bizler hukukun üstünlüğüne inanan, her koşulda adaleti, demokrasiyi savunan kurumlar olarak, bu ülkenin demokrasi güçleri olarak bu kararı reddediyoruz. Çağlayan'ı terketmiyor, bu hukuksuzluğa karşı sesimizi yükseltiyoruz! Adalet Nöbeti için Çağlayan Adliyesi'ndeyiz" açıklamasını yaptı.
Bugünkü duruşmada avukatlar mütalaaya karşı savunmalarını yaptı. İzleyici sayısının çokluğu nedeniyle duruşma 13. Ağır Ceza Mahkemesinin salonunda görüldü.
1637 gündür tutuklu olan Osman Kavala, SEGBİS bağlantısı ile duruşmaya katıldı. Kavala'nın SEGBİS sistemindeki sorun nedeniyle bir süre salonda sadece sesi duyulabildi.
Duruşmada ilk olarak söz alan yargılananlardan Mine Özerden'in avukatı Tuğçe Duygu Köksal, "Beraat kararının verildiği 18 Şubat 2020'den beri bu dosyada hiçbir ilerleme yok derhal beraat kararı verilmesi gerekir. Beraatın aksi yönünde ne delil toplandı? Hangi delil tartışıldı?" diye sordu.
Köksal, "Ben değil sözlü beyanlarım, dosyaya eklediğim taleplerimin de okunmadığını düşünüyorum. Beraat kararı istinaf mahkemesince esastan bozulmadı. İstinaf, dosyanın delillerin tartışılmasını ve Çarşı davası ile birleştirilmesi talep edilmişti. Anlaşıldı ki o dosyadan aleyhe hiçbir şey çıkmayacaktı dolayısıyla ara karardan dönüldü. O karardan sonra derhal beraat verilmeliydi ama onun yerine dosya esas hakkında mütalaa için savcılığa verildi. Esas hakkında mütalaada zımni beraat mütalaasıdır." dedi.
Dosyadaki TAPE'lerden bahseden Köksal sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir delil hukuka aykırıysa kabul etseniz ne olur? Hukuka aykırı olan hukuka aykırıdır. Ceza kanunumuz net. Müvekkilimin hakkını kullanması esas hakkında mütalaada "hükümeti kaldırmaya yönelik teşebbüse yardım" olarak nitelendirmiş. Esas hakkında mütalaada müvekkilin sağlıklı bir çevreye yaşama hakkına yönelik talebi kriminalize ediliyor"
Görüntünün hâlâ bozuk olduğu SEGBİS yayınıyla duruşmaya bağlanan Osman Kavala (solda) ve yargılananlardan Mine Özerden'in avukatı Tuğçe Duygu Köksal (Çizim: Murat Başol)
Köksal, AİHM’in Osman Kavala hakkında verdiği kararın 146. paragrafında, iddianameye konu olan eylemlerin “her halükârda şiddet içermeyen faaliyetler” olarak nitelendirildiğini hatırlattı. Bunun objektif etki nedeniyle tüm sanıkları ilgilendirdiğini vurguladı.
Köksal salonda dosyada delil olarak geçen deniz gözlüğü, gaz maskesi ve sargı bezini göstererek, "Deniz gözlüğü basınçlı suya karşı korur, maske gaza karşı, sargı bezi ise copla fişekle yaralandıysa ona karşı. Bunlar delil olamaz. Ortada hükümeti devirme suçu olmadığından yardım da söz konusu değildir. Müvekkilim hakkını kullandığı için suçlanmaktadır. Beraat talep ediyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Yiğit Ali Ekmekçi'nin avukatı Emel Ataktürk, “Bu dava insan hakları için çalışanların ve sivil alanın yok edilmesine yöneliktir. Konusu suç olan eylemlerin yargılanması değil, hak savunucuları üzerinden tüm toplumun susturulmasını amaçlayan politik bir davadır.. Gezi ve Çarşı davaları yüksek mahkemelerde incelenirken siyasi otoriteler Gezi davası hakkında yorum yapmayı sürdürdü" dedi.
Ataktürk, "Gezi ve Çarşı davaları yerel mahkemeye döndüğünde de müdahaleler sürdü. 30 ACM dosyaya daha hakimdi, beraat kararı verilmişti ama dosya tefrik aşamasına geldiğinde dosya hızla karara çıkarılmak için 30 ACM'ye değil mahkemenize verildi" düşüncesini dile getirdi.
İzleyici sıralarında bulunan gözlemcilerden biri üye hâkim ve savcının uzun süredir telefonuyla ilgilenmesine tepki gösterdi. Tepki üzerine telefonlar kürsüye bırakıldı.
Ekmekçi'nin diğer avukatı Hasan Fehmi Demir, "Bunlar 'Bana suçumu verin' davalarıdır. Çünkü bu davalarda suç yoktur, suçluluk inşa edilir, niyet okunarak suç yöneltilir. Müvekkillerimiz olmayan suçun savunmasını yapmaya çalışıyorlar. Yapmadıkları eylemleri kanıtlanmaları istiyor." diye konuştu.
Demir şunları söyledi:
"İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bugün hapiste olan farklı fraksiyona mensup eski meslektaşlarının yöntemlerini tekrarlamakla kalmıyor, istismarcı Anayasa alayışı ortamında temkinli davranırken, sanatı, hak savunusunu kriminalize etmeye çalışıyor
Savcı, Gezi direnişi boyunca öldürülen tek kişinin adını dile getirmemiştir. Ethem'in katili polise verilen 15.000 ile kaç direk onarılır? Sizce biber gazıyla insanlarımızın öldürülmesi mi ülkemizin yüzünü karartır yoksa biber gazının kullanımına karşı çıkmak mı? Tüm sanıklar hakkında beraat kararı vermek hukuki sorumluluktur.
Gökçe Tüylüoğlu avukatı Bahri Belen, "Mahkemenin beraatin dışında bir karar verme olasılığı yok. Müvekkilimin çalıştığı vakıfta yapılan denetimlerde hiçbir usulsüzlük bulunmadı. Müvekkilimin sorgusu da yapılmadı. Aslında bu dava hukukun siyasetle dansıdır. Siyaset dans etmek isteyebilir ancak hukukun böyle bir dansa izin vermemesi gerekir. Başta müvekkilim olmak üzere dosyadaki sanıklar hakkında, mahkemenin siyasetin dışında haâimler olarak bir karar vermenizi talep ediyorum" diyerek konuşmasını bitirdi.
Duruşma Taksim Dayanışması bileşenlerinin avukatlarından Fikret İlkiz, "Emniyete savcılığa talimat verme yetkisi verilirse ortaya 2 bin sayfadan fazla fezleke ortaya çıkar, 657 sayfalık bir iddianame ortaya çıkar." değerlendirmesini yaptı.
İlkiz şu ifadeleri kullandı:
"30 ACM'deki yargılamaya hiçbiriniz katılmadınız, orada neler konuşulduğunu bilmiyorsunuz. Biz tekrarların tekrarlarını yaşıyoruz. Yargı organları aynı şeyleri tekrarlatmak için insanları sanık yapma hakkına sahip değildir.
Hükümete karşı suçlar kapsamında yapılmış bir dinleme yok bu dosyada. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi beraat kararı verirken bunların zehirli ağacın meyvesi olduğunu söyledi.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında Osman Kavala'nın Gezi'nin finansörü olmadığı belirtildi. Müvekkillerim de değildir, olamazlar da çünkü beş paraları yok.
Ters çevrilmiş araçların görüntüleri sanıklara izletildi, ne diyorsunuz denildi. İkinci mütalaada da yine aynı görüntüler önümüze getiriliyor ama İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi bu görüntülerin sanıklarla bağlantısı olmadığını söyledi.
İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki ilk yargılama sırasında kaç iddianame düzenlerseniz düzenleyin aynı savunmayı yapacağını söyleyen Mücella Yapıcı, yine aynı savunmayı yaptı. Beş yıl sonra yine yargılarsanız yine aynı savunmayı yapacağız.
Savcılığın esas hakkındaki mütalaası 72 sayfa, mütalaaya karşı aynı sayfalarla yanıt vermek için 72 sayfalık beyanımı sunacağım.
Her olasılıkta derhal karar vermek istiyorsunuz. Savunma için süre verilmesine dair bir karar çıkmadı ağzınızdan. Başka bir ceza muhakemesini dikkate almıyorsanız savunma için süre verilir. Avukat Tora Pekin konuşurken 48 dakika oldu dediniz. Süre mi tutuyorsunuz? 10 dakika daha süre verdiniz. Bu savunma hakkının ihlalidir.
O halde biz burada ne yapıyoruz? Bir ritüeli tamamlamak üzere savunma yapıyoruz. Bu insanlar size karşı ne kadar çok şey savundular! İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda bekleyen bir dosyanız varsa getirin, bizi tekrar yargılayın! Hangi yasada yeri var bunun: Ne dersen de karar belli! Yargılanan sanıklar aslında yargılar. Şimdi siz bulunduğunuz yerden sanıklara bakıyorsunuz. Onlar da oturdukları yerden yargılandıkları için size sesini duyurmaya çalışıyorlar.
Ravel, en bilinen eseri Bolero için "İçinde hiç müzik yoktur" der. Adaletin dağıtıldığı yer mahkemelerdir ama ne yazık ki içinde hiç adalet yoktur."
Çizer: Murat Başol
Avukat İlkiz'in ardından, Taksim Dayanışması bileşenlerinin avukatlarından Evren İşler, "Yeniden kıymetlendirme lafının ne olduğunu bilen yok, ilk kez bu iddianamede duyduk. Herhalde kıymeti kendinden menkul" dedi.
İşler, "Önünüzdeki tape kayıtlarına baktığımız zaman bu dinlemeleri yapan hakimler ve emniyet mensupları delil üretmekten yargılandı ve cezalandırıldı. Mahkemenizde bir tek delil tartışması yaptırılmadı, bütün talepler reddedildi" ifadesini kullandı.
Avukat Evren İşler, cuma günkü duruşmada mahkeme başkanı Mesut Özdemir'in sözünü keserek savunma yapmasına izin vermediği avukat Tora Pekin'in savunmasını okudu.
İşler, "Manasız bir birleştirme süreci yaşadık, hemen sonrasında da hızlı bir ayırma kararı verildi. İstinaf mahkemesi kararında 'elinde bir delil yok bir de oraya bak' diyerek çarşı dosyasını işaret etti. Baktınız bulamadınız ve dosyayı iade ettiniz" diye konuştu.
Çizer: Murat Başol
İşler, şöyle konuştu:
"Hükümetin istifasını talep etmenin suç olmadığını tekrar etmek gerek. Sanıklar hakkındaki bu iddianame yazana kadar hükümetler defalarca kez değişti. Hükümet kendine yönelik bir kalkışma olduğunu düşünseydi altı yıl beklemezdi.
Bu dosyada adil ve dürüst ve hatta bir yargılama yapıldı mı? Hayır. Adil yargılama bu kadar basit bir şey değil. Memleket yargıya yönelik çeşitli baskılardan geçmiş ama yine dönüp mahkemelerden medet umuyoruz.
Adil yargılanmanın görüntüde de topluma yansıtılması gerekir. Bir yurttaşın burada adil bir yargılama yapıldığını hissetmesi gerekir.
Mahkeme heyetini oluşturan üyelerin ismini Google'a yazdığımızda üye hakim Murat Bircan'ın Bafra Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğü'nde çalışırken istifa edip hakim olduğunuzu görüyoruz. Murat Bircan aynı zamanda AKP'den milletvekili aday adayı da olmuş.
Bu dosyada Erdoğan ilk mağdur. Talimat vermeye gerek var mı? Üye hakim onu seviyor zaten, onun liderliğine! Ortada biçimsel olarak bile tarafsız adil bir yargı yok"
Heyet, İşler'in konuşmasından sonra ara verdi.
Aranın ardından devam eden duruşmada Avukat İşler'in savunmasından sonra Osman Kavala'nın avukatlarından Köksal Bayraktar konuşmaya başladı.
Bayraktar, şunları söyledi:
"Siyasi bir liderle arasındaki bağı açık eden bir hakimin karar verme mevkiinde bulunmaması gerekir. Bunlar üzeri örtülecek şeyler değil. Mahkemenin bir karar vermesi lazım, bu karar davadan çekilme şeklinde veya üye hakimin çekilmesi şeklinde olabilir.
Biz sizi reddediyoruz. Bunun 4,5 yıldır tutuklu olan müvekkilimizin durumuna halel getireceğinin de farkındayız."
Hakan Altınay'ın avukatı Tora Pekin, "Üye hakim Murat Bircan'ın bu davadaki hakimlik görevini kabul etmemesi gerekirdi" dedi.
Mahkeme başkanı Mesut Özdemir'in Savcı Edip Şahiner'e görüşünü sorması üzerine savcı "Takdir mahkemenin" yanıtını verdi.
Mahkeme heyeti, üye hakim Murat Bircan'ın davadan çekilmesi talebinin "davayı uzatmaya yönelik bir talep olduğuna" karar vererek talebi reddetti.
Bayraktar, talebin reddi sonrası konuşmasına şöyle devam etti:
"Bu davada bazı arkadaşlarımız davanın siyasi olduğunu söyledi. Siyasi olduğu apaçık ortada, üzerine bir şey söylemeye gerek yok. Bu dava olağan dışı bir davadır. Bugüne kadar 20 hakim değişmiştir bu davada.
İddia makamı Gezi eylemleriyle ilgili "kalkışma" diyor. Kalkışma ihtilal ve darbe demek. Terimleri doğru seçmek gerek. Biz ihtilalci veya darbeci deriz. Böyle bir hakkınız yok. Bu sözü söyleyemezsiniz.
Siz sürekli olarak ‘baz istasyonları verileri ve HTS kayıtları’ gerekçesiyle tutukluluğun devamına karar veriyorsunuz. 24 Mart 2015 tarihli Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında cep telefonlarının aynı baz istasyonundan sinyal vermesinin normal olduğunu belirtilmiş.
4,5 yıldan beri Türk yargısı müvekkilim Osman Kavala'nın tutukluluk halinin devam etmesi için inanılmaz bir çaba sarf etmiştir. Gece yarısı Silivri'den çıkarılırken yola adım atmadan yeniden tutuklanmıştır. Bu 21. yüzyılda hazin bir durumdur.
Müvekkillerimiz müsnet suçları işlememiştir, suçun unsurları oluşmamıştır. Olaylarda aktif olarak bulunmamıştır. Tutukluluk halinin sona erdirilmesi ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz."
Köksal Bayraktar'ın ardından Kavala'nın avukatlarından Tolga Deniz Aytöre şu ifadeleri kullandı:
"Davadan çekilme talebimizle ilgili "davayı uzatmaya yönelik" dediniz. Bu heyet bu kararı veremez. Karar baştan sakat olur.
Yargılama yapılmadı ki burada. Bir tane soru bile sormadınız Osman Kavala'ya. "Sen Gezi Parkı'na gittin mi" diye sorsanız bile olur.
Olağan dışı bir aceleyle karara gidiyorsunuz. Bari yegane deliliniz olan tapeleri getirip "Bunlar sanıkların sesi mi" diye sorsaydınız. Tamamen bir ritüeli yerine getirmek için konuşuyoruz, bir daha böyle mütalaalar olmasın diye konuşuyoruz.
Bu delilleri ısrarla kullanmak istiyorsunuz, çünkü elinizde başka bir delil yok. Bu tapelerdeki konuşmaların içeriğinde de bir suç yok."
Kavala'nın avukatlarından İlkan Koyuncu "Tutuklu müvekkilimiz var. Biz diyoruz ki kararınız en azından şeklen uygun olsun, geç olsun. Erdoğan bu davanın mağduru, Osman Kavala AKP'nin harcı haline geldi. Bir gün Erdoğan, bir gün Bahçeli onun hakkında konuşuyor. 15 Temmuz ile ilgili yargılama yapıyorsunuz ama bir kişi bile Osman Kavala'ya 15 Temmuz'da nerede olduğunu sormadı." ifadesini kullandı.
Koyuncu sözlerini şöyle sürdürdü:
"Erdoğan dosyanın mağduru değil. Dosyanın içinde olan, dosya hakkında sürekli konuşan biri. Kavala Cumhur İttifakı'nın çimentosu. Cumhur İttifakı her gün Kavala konuşuyor.
Hükümete karşı suçlama yöneltiyorsunuz. Bu davada yargılanan sanıklar Ankara'ya gitmemiş. Cebir ve şiddet yoktu o yüzden çArşı'yı birleştirdiniz. Sonra onlara ceza vermek istemediniz, çünkü seçim geliyor. Bir zümreyi karşınıza almak istemediniz. "Siz" derken kararına sahibine sesleniyorum.
Mütalaada demişsiniz ki 'Osman Kavala'nın faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımıza ağırlık verdiği bilinmektedir.' Yahu ben avukatıyım bilmiyorum, siz nereden biliyorsunuz?
İnanç Ekmekçi'nin avukatı Aynur Tuncel Yazgan, "Almanya Ağır Ceza Mahkemesi yoluyla müvekkilimin ifadesinin alınmasını talep etmiştik. Mahkemeniz bunu reddetti. Müvekkilim hakkındaki yakalama kararının kaldırılmasını ve hakkında beraat kararı verilmesini talep ediyoruz." dedi.
Can Dündar'ın avukatı Abbas Yalçın, "Bir gün mimarlar, gazeteciler, tiyatrocular bir araya gelmiş hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmış! Benim müvekkilim de bir kanal kurmaya çalışmış. İyi ki işini iyi yapmaya çalışan onurlu insanlar var. Mahkemeden de bir talebim yoktur." diye konuştu.
Heyet sanıklara son sözünü sordu.
Hakan Altınay, "Söyleyeceklerimi söyledim, beraatimi talep ediyorum." dedi.
Mücella Yapıcı, "Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Ben 50 yıllık bir meslek insanıyım. Olabildiğince aydın olmaya çalıştım. Hiçbir zaman şiddeten yana olmadım. Toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar tek bir çocuğuma haram lokma yedirmedim. hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi mesleğim doğrultusunda kullandım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamınızı umuyorum. Hüküm sizindir." diye konuştu.
Çiğdem Mater, "Bu iddialarla yargılanmayı esefle karşılıyorum. Darbeci olarak yargılanmayı kabul etmiyorum. Protestolar sırasında gençleri öldürenlerin peşine düşülmesini beklerdim, ama onun yerine bu dava açıldı. Osman Kavala'nın hayatından çaldığınız 4.5 yılı geri veremezsiniz, tüm suçlamaları reddediyor, derhal beraatimi talep ediyorum." ifadesini kullandı.
Mine Özerden, "Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin son bulmasını, güçlünün hukukunun yerine hukukun gücünün galip gelmesini talep ediyorum ve beraatimi talep ediyorum." düşüncesini dile getirdi.
Can Atalay, "Harama el uzatmadık kul hakkı yemedik, devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık, devletin gücünü ele geçirip yandaşlarımızı zengin etmedik. Suç işlemedik. Avukatlık, mimarlık, şehir plancılığı yaptık. Bu yargılama faaliyeti değil. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse, sahipleniyoruz. Bu bir son değil. Bu daha başlangıç mücadeleye devam." ifadesini kullandı.
Tayfun Kahraman şunları kaydetti:
"Sözün bittiği yerdeyiz. Olmayan bir suçla ilgili burada yargılama yapılıyor. Gezi başarıyla sonuçlandı, çünkü park olarak korundu. İstanbul'da elde ettiğimiz tek başarı belki de budur. Kent suçlarına karşı muhalif olmaktan dolayı yargılanıyoruz. Vicdanen bir karar vereceksiniz. Talimatla yürüyen bu yargılama sürecini reddetmenizi ve bu davayı kapatmanızı istiyoruz.
Osman Kavala şunları söyledi:
"AİHM'in hak ihlali kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbiri beni suçla ilişkilendirip makul şüphe yaratmadığını açıkladıktan sonra delil olmayan delillerle hakkımda ağrılaştırılmış müebbet hapis istenmesi hukuki değildir. Bu aynen ikinci iddianamedeki suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan bir suikast eylemidir."
Gezi Davası'nda karar duruşması öncesi Çağlayan Adliyesi'nde siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerinin temsilcilerinin katılımıyla basın açıklaması yapıldı.
Açıklamada, "Muhalefetin en temel hak ve talepleri suç unsuru gibi gösterilmek, barışçak direnişin gerçekliği çarpıtılmak, karalanmak isteniyor. Gezi'nin haksızlığa, adaletsizliğe, keyfiliğe karşı direnmenin adı olduğu, kente, doğaya, yaşama sahip çıkanların hep bir ağızla, bir arada söyledikleri şarkı olduğu unutturulmak isteniyor. Niyetinizi ve korkularınızı biliyor, bu beyhude çabalarınızı reddediyoruz" denildi.
Dava süreci Gezi Parkı eylemlerine ilişkin aralarında iş adamı Osman Kavala, gazeteci Can Dündar, Ayşe Mücella Yapıcı ve oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın da bulunduğu 16 sanığın "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan yargılandığı dava, 18 Şubat 2020'de karara bağlanmıştı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu sanık Osman Kavala'nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatına, firari sanıklar Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, İnanç Ekmekçi ve Mehmet Ali Alabora'nın ise dosyalarının ayrılmasına hükmetmişti. Savcılığın yerel mahkemenin kararını istinafa taşımasının ardından İstanbul Bölge Adliye 3. Ceza Dairesi 22 Ocak 2021'de 9 sanık hakkındaki beraat kararını bozmuştu. Bozma kararının ardından İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 28 Nisan 2021'deki duruşmada bu dava ile yakalamalı sanıklar Can Dündar, Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi'nin dosyasının birleştirilmesine karar vermişti. Bunun yanı sıra Osman Kavala ile Henri Barkey'in FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin 'Anayasa'yı ihlal' ve 'Devletin gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin etme' suçlarından İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandıkları davanın Gezi Parkı ana davasıyla birleştirilmesine karar verilmişti. Öte yandan Gezi Parkı olaylarına ilişkin Beşiktaş'ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanık hakkında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince verilen karar Yargıtay tarafından bozulmuştu. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Gezi Parkı olaylarına ilişkin dava ile Çarşı davası arasında hukuki ve fiili irtibat bulunduğunun belirtildiği kararda, 'örgüt üyeliği suçunun özelliği nazara alınarak, her iki dosyanın birleştirilmesi tarafına gidilmesi, sanıkların hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma neticesinde beraatlarına karar verilmesinin bozma nedeni sayıldığı vurgulanmıştı. Davalar verilen bozma kararlarının ardından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde birleştirilmişti. 21 Şubat'ta görülen duruşmada Çarşı davasının Gezi Parkı davasından ayrılmasına karar verildi. TIKLAYIN | Kavala davasında karara doğru: 45 soruda 1634 günlük tutukluluğun kronolojisi TIKLAYIN | Gezi davası 25 Nisan'a ertelendi TIKLAYIN | Gezi / Osman Kavala davasının hâkimi Murat Bircan AKP'den milletvekili aday adayı olmuş!
|