Gezi Parkı eylemleri gerekçesiyle 840 gündür tutuklu bulunan Osman Kavala ve tutuksuz 15 sanığın yargılandığı davanın 6. duruşması bugün Silivri'de İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu'nun da aralarında bulunduğu 16 sanıklı davada 9 sanık haklarında isnat edilen tüm suçlardan beraat etti. Bu kapsamda davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala da tahliye edilecek. Ayrıca beraat eden sanıklara 'kendilerini vekil ile temsil ettirmiş' olmalarından dolayı 6810 TL tazminat ödenmesine karar verildi.
Yurtdışında bulunan gazeteci Can Dündar, tiyatro oyuncusu ve yönetmeni Mehmet Ali Alabora, Açık Toplum Vakfı Türkiye Temsilcisi Gökçe Yılmaz Handan, roman-araştırma-tiyatro yazarı Handan Meltem Arıkan ve Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Koordinatörü Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, oyuncu Ayşe Pınar Alabora ve İnanç Ekmekçi'nin hakkındaki yakalama kararları kaldırılırken, mahkeme sanıkların dosyasını ayırma kararı aldı. Mahkeme, bu sanıklar hakkında ifadelerinin alınmasına yönelik yakalama kararı çıkardı.
İsveç, Kanada, İsviçre, Danimarka, Almanya ve Hollanda'nın başkonsolosları ile İngiltere, Lüksemburg, Belçika, İrlanda ile ABD'nin büyükelçileri veya büyükelçilik temsilcileri de duruşmaya izleyici olarak katıldı.
TIKLAYIN - Osman Kavala'nın savunmasının tam metni
Gezi parkı davasında sanıklar, "hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle toplamda 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyordu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ali İsmail Korkmaz'ı öldürdüğü için 10 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırılan polis memuru Mevlüt Saldoğan'ın da müdahil olduğu davada 746 müşteki bulunuyordu.Celse arasında mütalaasını açıklayan savcı, AİHM kararına karşın halen tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala, akademisyen Yiğit Aksakoğlu ile Mücella Yapıcı için ağırlaştırılmış müebbet hapis, 6 sanığın da 15 ile 20 yıl arasında hapsini istemişti. Yurt dışında bulunan sanıkların dosyasının ayrılmasını isteyen savcı, bu sanıkların Kavala, Aksakoğlu ve Yapıcı ile aynı eylemlerde bulunduğunu iddia etti.
TIKLAYIN - Gezi davasında savcı tartışılan delillerde ısrarcı: 3 ağırlaştırılmış müebbet istemi
Duruşmanın başlamasıyla Mehmet Ali Alabora'nın avukatı Kaan Karcıoğlu söz aldı. Alabora'nın tweetleri hakkında takipsizlik kararı verildiğinin hatırlatan Karcıoğlu, bunların getirilmesinin istediklerini söyledi. Telefon dinleme kayıtlarını da incelemek istediklerinin kaydeden avukat Karcıoğlu, kayıtların üzerinde oynanıp oynanmadığına bakmak istediğini ifade etti.
Karcıoğlu'nun ardından Can Atalay, Mücella Yapıcı ve Tayfun Kahraman'ın avukatı Evren İşler söz aldı. Dinletmek istedikleri tanıkların salonda olduğunu belirten İşler, yargılamayı uzatmaya yönelik bir durum olmadığını belirtti.
Çiğdem Mater Utku'nun avukatı Hürrem Sönmez, müvekkiline yöneltilen suçlamaları yönelten tanığın dinlenmesini talep etti.
İnanç Ekmekçi avukatı Aynur Tuncel Yazgan ise toplanmasını istedikleri delillerle ilgili bir karar verilmediğini belirterek, "Ceza Muhakemesi Kanunu'na göre tanık hazır edilmişse, belge sunulduysa mahkeme kabul etmek zorundadır. Tanığımız buradadır. Bizim için dinlenmesi gerekli bir tanıktır. Dinlenmesini talep ediyorum." diye konuştu.
Avukat Bahri Belen, yargılamanın bu aşamasında yerine getirilmesi ve yargılama faaliyetinin tamamlanabilmesi için kanunun temel ilkelerine uygun bir sürecin izlenmesi gerektiğinin belirterek şunları söyledi: "Çünkü ceza muhakemesi sürecinde kuralları ihlal edenlerin cezalandırılması gerekir, böylece ceza normlarının caydırıcılık etkisinin sağlanır. Bulunduğumuz noktada yargılama faaliyeti, savunma ve mahkemenin vereceği hüküm faaliyetinin eksiksiz olması gerek. Peki biz hangi aşamadayız? Bu iddianame ve delillere göre, sanıkların sorgusunu aldınız. Bu tamamlandı. Ondan sonra sanıkların savunmasına yönelik deliller nerede? Bunlar toplandı mı? Bize göre deliller yok. Biz de mecbur bırakıldığımız için savunma delillerini sunmak istiyoruz.Tanıkların dinlenmesinden sonra bizim tanıklarımız dinlenmedi. bunlar da dinlendikten sonra taraflara ne diyeceklerinin sorulması gerekir Tahkikat aşaması davamızda tamamlanmamıştır. Usule aykırı dinlenen bir tanık var. Size göre usule uygun olabilir. Ancak bizim tanıklarımız dinlenmedi. Yazılı belgeler tartışılmadı. Mütalaa aşamasına böyle gelinir. İki tane polis ve Murat Papuç tanık dinlendi. Gaz maskesinden bahsetti ifadesinde Papuç. Bu maske salona getirilmedi. Bu maskeyi kim satın aldı, kim kullandı, Gezi'ye katılanlarına maskesine benziyor mu? Bunlar sorulmadı çünkü mahkeme önüne getirilmedi. Eğer bu maske ile Türkiye halkının özgürlükler ve demokrasi konusunda akıl almaz bir tarihi deney yaşadığı Gezi olayını yargılamak istiyorsanız bu dosya, hâkimler, savcılar ve biz, bu Papuç'un altında kalırız. Aslında bu dosya muhteşem Gezi eyleminin altında kalır.
Savunmanın delillerini lütfen toplayınız. Bu talepler Gezi olayını bir Papuç'un altında kalmaktan kurtaracaktır. Aklıyla malul bir tanık yerine Gezi'yi teneffüs edenlerle görüp değerlendirin. Bu sizin tarihi görevinizdir. Bunun için ciddi delilleri toplamalısınız. Sayın iddia makamının bunlar duruşmayı uzatmaya yöneliktir demesi... Siz neyi biliyorsunuz ki uzatmaya yöneliktir diyorsunuz. Gezi olaylarına tanıklık eden bir tanığın dinlenmesini istiyorum. Şu an buradadır. Bu tanık Gezi olayını duyularıyla gördüğü gibi anlatacaktır. Davadaki sanıkların herhangi birinin talebiyle değil, Gezi'yi yaşamış biridir. Yangından mal kaçırıyormuş gibi değil, temel ilkelere göre karar vereceksiniz delilleri toplayın, tanıkları dinleyin. İşte o zaman Gezi eylemleri Türkiye'yi aydınlatacaktır." (Çizim: Zulal)
Mine Özerden'in avukatı Tuğçe Duygu Köksal, iddianameden müvekkili hakkındaki eksiklikleri tespit ettiğini ve bu hususlarda önünde 3 tane dilekçe olduğunu belirtti. Dilekçelerin duruşmadan önce verildiğinin ve yargılamayı uzatmaya yönelik olmadığını kaydeden avukat Köksal şunları söyledi:
"Siz aklı yerinde olmayan bir tanığın, bu dosyaya bile girmemiş gaz maskesini emniyetten araştırmasını istediniz. Bugüne kadar savcılık tarafından yapılmış tüm yazışmaların getirilmesi 2-3 günü bulmaz. Biz istedik ki Taksim Platformuna yazı yazalım. Söz konusu toplantıların tarihlerini yollasın. Bununla ilgili de karar verilmedi. Taleplerim konusunda nasıl bir karar vereceğinize yönelik yönlendirmem haddim değil. Hukukçu olarak ihtimalleri söyleyebilirim. Bunları kabul edebilirsiniz, üzerinde tartışırız. Ya da reddedersiniz. Bu takdirde CMK 217. madde çerçevesinde tartışmadığımız için hükme esas alamazsınız.
Yiğit Aksakoğlu'nun avukatı Turgut Kazan, avukatların salona giremediğinin belirtti. Bunu üzerine Mahkeme Başkanının, "Meraklı seyircilerin yerine onları alabiliriz" demesi salonda tepkiyle karşılandı. Mahkeme Başkanı, tepkiler üzerine sözlerini 'duyarlı seyirci' diye değiştirdi. Kazan daha sonra beyanlarına şu şekilde devam etti:
"İlginç tanıklıklar önereceğim. Hepsini reddederseniz niye reddedildiğini bilemeyeceğimiz için kararınız tepkiyle karşılanır. Kamu vicdanı tatmin olmaz. Mütalaa müvekkilimizin çalıştığı yer olarak Bilgi Üniversitesi'ni gösteriyor. Bu yanlış. Daha başlarken yanlış. Çünkü bütün pisliklerin başı olan Nazmi Ardıç öyle yazmış. İddianameyi ve mütalaayı yazan da aynı yanlışı sürdürmüş. Oysa müvekkilim 2008'e kadar orada çalışmış. Yargılama aşamasında da burada çalışmadığını söyledi. neler yaptığını anlattı. Neresinden baksanız duruşma izleniyorsa nerede çalıştığını anlattığı ayrıntılar bile dinlenmemiş. Müvekkilimiz çoğu AKP'li belediyelerle 0-3 yaş arası çocuklarla ilgili çalışmıştır. Bu belediyelere hibe yardımı yapılmasını sağlamıştır. Bu desteklerin nasıl sağlandığı, ne çalışmalar yapıldığını mutlaka dinlemeniz, öğrenmemiz gerekmektedir. Ahmet Misbah Demircan, Hüseyin Keskin, Fatma Şahin dinlensin. Anayasa Mahkemesi'nin 1970'de tapelerin delil olmayacağı yönünde karar var. Müvekkilim 2020'de bu konuşmaları hatırlamadığını söylüyor. 17-25 Aralık döneminde Nazmi Ardıç'ın yaptığını pislik sayacaksınız, bizim için geçerli sayacaksınız. Onların ne oyunlar oynadığını zaten biliyoruz. İletişim tespitlerindeki konuşmaları müvekkilim hatırlamıyor. Bunun da sahtekarlık eseri olduğu açıktır. Akkaş'ın şüpheli olduğu iddianamede, soruşturma dosyalarına ilgisiz evrakları koyarak algı oluşturmaya çalışıldığı söyleniyor. Sahtecilik yapmakla suçlanıyor, yargılanıyor. Sahtecilik yapıldığını göstermek istiyoruz.
Ses kayıtlarını getirmeye mecbursunuz. O yoksa hüküm kuramazsınız. Üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını istiyoruz. Dinlemeye ilişkin tüm belgelerin getirilmesini ve Akkaş'ın şüpheli olduğu dosyanın bir örneğinin bu dosyaya getirilmesini istiyoruz. O dosya zabıt katiplerinin ifadeleri de var. Bunları da dinlemek zorundasınız. Şikâyete konu eylemlerle ilgili müvekkilimizle ilgisi olmadığı bir yana, Gezi eylemlerinden kaynaklandığını bile konuşup tartışılmadığını belirtmek istiyorum. Başvuru için katılma kararı verdiğiniz İş Bankası, bankamızın cihazlarının 2013 yılı Nisan ayında yaşanan eylemler nedeniyle zarar gördü diyor. İnsaf be! Yine devam edecekseniz gazeteci Ertuğrul Özkök, 17 Temmuz 2019'da bir yazı yazdı. AKP'nin önde gelen isimlerinden birinin iddianameyi okuduğunu ve öyle delil görmediğini söylediğini yazdı. Listedeki yer alanlara sorulmuyor çünkü katılmak istemeyenler de çıkacaktır. Mağdurları haberdar etmeniz kaçınılmaz bir sorumluluktur. Haberdar etmezseniz Ertuğrul Özkök'ü dinlemeniz gerekir. Bunu da yapmazsanız adil yargılama konusunda zaten şüpheliyim, artık bu şüphelere inanacağım.
Aksakoğlu'nun avukatı Aslı Kazan, mütalaanın Nezmi Ardıç'ın fezlekesinin kopyasının olduğunu kaydetti. Dosyadan Muammer Akkaş'ın yazışmalarını çekip almanın kıymetlendirme değil yok etme olduğunu belirten Kazan, dinleme kararını veren iki hâkimin de yargılandığını belirtti. Kazan sözlerine şunlarda devam etti:
Bu dosyada söz konusu kararları tutanağa geçiren zabıt katipleri de dinlenmiş. Bunların da dinlenmesi gerekir. Biz zabıt katiplerinin isimlerini mahkemeye bildirdik. Dinlemeler, hukuka uygun delil değildir. Nazmi Ardıç'ın fezlekesi kopyalandığı için savcı, müvekkilim hakkında hiçbir bilgiye hakim değildir. Müvekkilimin suçlamaya konu konuşmasının içeriği bambaşka. Nazmi Ardıç bir cümleyi cımbızlıyor. Gerçekle hiç alakası olmayan bu konuşmanın neden mütalaaya dönüştüğünü anlamıyoruz. Bu nedenle konuşmayı yaptığı akademisyenin dinlenmesini istiyoruz. Hüsnü Çalmuk, mahkemenize dilekçeyle ihbarda bulunmuş. Dilekçeye göre bir şüpheli eylemleri kendisinin tertiplediğini söylemiş. Hüsnü Çalmuk, FETÖ'cü bir hakim. Bu dosyada FETÖ'cü pek çok polis dinlendi. Mahkemeniz bu konuda herhangi bir işlem yapmıyor. Savcının bu ihbarla ilgili mütalaa vermesini istiyoruz. Çarşı dosyasının gerekçeli kararını istediniz. Bu davada yargılanan kişiler, deliller hukuka uygun toplanmadığı için beraat kararı verildi. Bu davanın soruşturma evrakı bu dosya için çok önemli. Bu yüzden o dosyanın getirtilmesini istiyoruz.
Söz alan Osman Kavala'nın avukatı İlkan Koyuncu, delillerin toplanıp tartışılmaması gerekçesiyle esas hakkında savunma yapmayacaklarını söyledi. Koyuncu sözlerine şu şekilde devam etti:
"Daha tanık beyanlarına ilişkin diyeceklerimiz bile sorulmadı. Mahkemenizden iki celse gerideyiz çünkü bizi iki duruşmaya almadınız. Murat Pabuç'un soyadının Pabuç mu Eren mi olduğu bile belli değil. Bu netleştirilmeli ve tanık bizim de huzurumuzda dinlenmelidir. Adalet Bakanlığı'ndan gelen yazıda ‘AİHM kararı kesinleşmemiştir’ denmemiştir. Bakanlığa yazı yazarak bu hususun netleştirilmesini talep ediyoruz"
Yiğit Ali Ekmekçi'nin avukatı Emel Ataktürk Sevimli, müvekkilinin ağır cezayla yargılandığını, zaman baskısı hissetmeden taleplerini dile getirmeleri gerektiğinin belirtti. Sevimli şunları söyledi:
Taleplerimizi neye dayandırdığımızı açıklamak istiyorum. Tanıkların usulüne uygun olarak dinlenmesi, ispat araçlarının toplanmış olması, delillerin tartışılması gerekirdi. Şu ana kadar bu yapılmadı. Savunma açısından toplanması gerekli delilleri henüz dile getirdik. Mahkemenini tutumu, hızla yargılamanın karara götürüldüğü endişesi yaratmaktadır. Mahkeme üzerinde baskı oluşturmaya çalıştığını düşündüğümüz otoritelerle de ilgili. Bu bakımdan bizim her şeyden önce bu konuda mahkemenin maksimum özeni göstermesine yönelik bir talebimiz var. Müvekkilimle ilgili iki suçlama var. Bunlardan ilki yurt dışında ithal edilen biber gazına ambargo koyulmasını sağlamak ve kamuoyu gündemine getirmek. Bunların hiçbiri suç değil. Bu aşamaya kadar delillerin hiçbiri getirtilmedi, tartışılmadı. Hukuka aykırı delillerin nasıl bir soruna yol açtığı karara bağlanmadı. Bize göre bu dinleme kayıtlarının hukuka aykırılığı bir yana, dosya evrakına bakıldığında hiçbir dayanağı da yok. İletişim tespitinin hangi şüpheyle yapıldığına dair belgeleri görmedik. Eksik evrakın tamamlanmasını istiyoruz. Tanık Murat Papuç'un savunmadan gizlenen ifadelerinin dosyaya getirtilmesi ve burada tartışılması zorunludur. Bu nedenle her şeyden evvel AİHM kararının uygulanmasını, eksik olan belgelerin getirtilmesini, soruşturmanın genişletilmesi taleplerimizin değerlendirilmesini talep ediyoruz. Biber gazının insan sağlığı üzerindeki etkinin saptanabilmesi için Türk Tabipleri Birliği ve TİHV'den görüş alınmasını istiyoruz. Savunmaya kapalı gerçekleştirilen iki celseye ilişkin sesli ve görüntülü kayıtlarının tarafımıza verilmesini istiyoruz.
Bütün sanıkların avukatı Cemal Yücel söz aldı. Anayasa Mahkemesi kararlarının herkesin bağladığını hatırlatan Yücel şunları söyledi:
"İddia makamı söz aldı ve mütalaasını okudu. Ardından bizim tüm taleplerimizin reddedilmesini talep etti. Hepimizin bildiği üzere yargılama üç aşamadan oluşur. Sorgu, tahkikat ve mütalaa - savunma aşamasıdır. Heyetiniz henüz yapmadı ve tahkikat aşamasını atlayarak savunma aşamasına geçecek gibi görünüyorsunuz. Bunu yapamazsınız. Buradaki tüm müvekkiller ve avukatlar hiçbirisi cezadan korkacak insan değil. Savunmalarında da bunu açıkladılar. Uzatma amacı bahis konusu değildir. Tek bir amacımız var. Magna Carta'dan bu yana kazanılmış mücadele edilmiş, uğruna kan dökülmüş, kişi haklarını, savunma haklarını, adil yargılanma haklarını savunmaya çalışıyoruz. Tüm derdimiz budur. Silivri yargılamalarından biri olan Balyoz davasında bizim davamızla şöyle bir benzerlik oluştu. İki davada da yargılanlarla aynı suçlamadan yargılanıyordu. O davada da savunma tanık göstermişti. İddia makamı, tanık dinletme kamuoyunu etkileme amaçlıdır, bu yüzden reddedilmesi gerekir dedi."
Mahkeme heyeti taleplerin değerlendirilmesi için duruşmaya 15 dakika ara verdi. Ara sırasında duruşmayı izlemeye gelen CHP heyeti açıklama yaptı.
Duruşmanın başlamasıyla mahkeme, bütün talepleri reddetti.
Söz alan ve tutukluluğu hakkında konuşacağını belirten Osman Kavala şunları söyledi:
"AİHM kararında suç sayılan faaliyetlerin yokluğunda hükümeti devirmeye teşebbüs suçunu işlediği yönünde makul şüphe oluşturmak mümkün değildir diyordu. AİHM kişiyi özgürlüğünden mahrum bırakacak delillerin nesnel olması gerektiğini belirtti. Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan da muhalefet şerhinde aynı minvalde değerlendirme yaptı. AİHM yargıçları dosyadaki olguları, bilgileri ve belgeleri nesnel bir gözlemcinin bakışıyla değerlendirmiştir. AİHM, davaya doğrudan bakan mahkeme olmadığı için nesnel bakabilen gözlemci olmaya yetkilidir. AİHM'in tespitlerinin bu nedenle önemli olduğuna inanıyorum. Gezi olaylarının hükûmeti devirmeye teşebbüs olduğu iddiası size makul gelmiş olabilir ancak nesnel gözle bakma yükümlülüğünüzü ortadan kaldırmaz. (Mehmet Ali Alabora ile telefon konuşması hakkında)Benim konuşmamdan iddia makamının çıkarımına varmak mümkün değil. İddianamedeki hiçbir suç ile eylemle ilişki kurulamamış, delillere genel olarak bakıldığında suçlu olduğumu iddia etmektedir. Delil vasfı taşımayan bilgi ve belgelerin artırılması onları delil yapmaz. karşılaştığımız sorun AİHM kararının gereğini geciktirme, boşa çıkarma değil, delilleri nesnel bir gözlemci gözüyle incelenmemesidir. Olaylara ve olgulara siyasi açıdan değil, tarafsız bir gözlemci gözüyle bakmaya davet ediyorum."
Ali Hakan Altınay, avukatlarının taleplerinin reddedildiğini ve bu şekilde savunma yapamayacağını belirterek ek süre süre talep etti.
Mücella Yapıcı da daha önce beraat ettiğin davada savunma yaptığını burada savunma yapmayacağını söyledi. Daha önce yaptığı savunması mahkemeye sunduğunu belirten yapıcı diğer sanıklar için ek süre talep etti. Yapıcı sözlerine şu şekilde devam etti:
"İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı hakkımdaki karardır. 1 Haziran 2015'te verilen kesinleşme kararına göre ben Toplantı ve Gösteri yürüyüşleri kanunu'na muhalefet etmedim, örgütü yöneticiliğinden de beraat ettim. Beraat ettiğim davanın gerekçeli kararı mahkemenize yollandı. İşte bu gerekçeli karardır benim savunmam sayın yargıçlar. İlk celsede bu davada yaptığımı savunmayı tekrarladım. İddianamede suçu işlediğime dair emare olmadan savcılık sadece suçluyor, delilsiz olarak iddianameye çevirmiş. İddianamedeki tüm suçlamaları ve iddianameyi reddediyorum. Tuhaf ve trajik. Ben yerli yerimdeyim, ama sürekli savcılar, hâkimler değişiyor.Ben buradayım, hep yerimdeyim. Hep aynı savunmayı tekrarlıyorum. Beraat kararının gerekçesinde, "Sanıkların eylemlerinin barışçıl olması nedeniyle eylem sırasında kamu düzeninin bozulduğuna ilişkin veri olmaması nedeniyle kanunidir... Taksim Dayanışması altında örgütlenmeleri, Anayasal bir haktır ve koruma altındadır" yazıyor. Savunma buydu, Gezi bu toplumun yüz akıdır, yargılanamaz. Sizindir karar, Ben burada sözlerime canlarını kaybeden 8 çocuğu ve gözlerinin nurunu kaybedenleri selamlayarak sonlandırıyorum."
Mücelle Yapıcı'nın sözleri izleyiciler tarafından alkışlandı. Mahkeme Başkanı izleyicileri uyardı.
Savunması için söz alan Çiğdem Mater Utku, taleplerin dinlenmemesine, akıl sağlığı yerinde olmayan birisinin tanık olarak dinlenmesine ve bir katilin mağdur olarak davaya katılmasına tanık olduklarını söyledi. Savcılığın iddialarının araştırılması gerektiğini belirten Utku, savunma için ek süre talep etti.
Mine Özerden, neden burada olduğunu hâlâ anlamadığını belirterek, mütalaaya ilişkin savunmasını avukatlarının taleplerinin karşılanmasının ardından yapacağını açıkladı. Özerden, saçma bir kurgunun özneleri olduklarını, iddianamenin bile anlaşılmadığını ifade etti. Özerden sözlerine şu şekilde devam etti:
"Fiil yok, fail yok, delil yok, kanıt yok, algı yaratmaya yönelik muğlak ifadeler var. Ne demekse tapeler yeniden kıymetlendirilmişti. Alenen kıymet kelimesine hakaret. Eski heyetten bir hâkimin bana karşı bakışını yakaladım, Bana bir pisliğe bakar gibi baktı. O güne kadar kimse bana böyle bakmadı. Ne anlatılıyor bu arkadaşlara? Hakkımızda herhangi bir karar yok. Bu durum benim için mahkeme heyetini reddetme gerekçem. Gelinen noktada kendimi mütemadiyen "vah, vah" derken yakalanıyorum. Avukatlar, heyetinize tane tane hukuku anlatıyor. Herkes demokratik hakkını kullanmış, orantısız şiddete maruz kalmış, lakin şiddete başvurmamış. İnsan ister istemez mevcut hükûmetin zamanında ekonomi bakanının sözlerini hatırlıyor: "Yargıya döner deriz ki arkadaşlar size bundan sonra kimse müdahale etmeyecek, size telefonlar gelmeyecek"
Mücella Yapıcı'nın ardından savunması için söz alan Can Atalay şunları söyledi:
Bu mütalaa, AKP seçkinleriyle Fethullahçı çetenin son ortaklığının suç belgesidir. Bu öyle bir yalan bohçası ki, Türkiye'nin toplumsal tarihinde yaşanan en büyük olguyu karalamakla meşguldür savcılık. Dün başaramadı, bugün başaramadı, yarın da başaramayacak. Bu toprakların içinden çıkardığı ak sayfayı karalamaya çalışıyor. O kadar mahçup ki savcılık, emperyalizm bile diyemiyor. Bizi bir grup salak olarak niteleyerek emperyalizme yardımcı olduğumuzu iddia ediyor. Reddederiz. 6. filoya secde edenler emperyalizm bile diyemiyor ancak bize akıl öğretiyorlar. Gezi'de sokağa çıkan milyonlara hakaret edemezler. Heyetiniz benden bir hafta içinde savunma hazırlamamı istiyor. Siz bizim teslim olmamızı istiyorsunuz. Böyle savunma yapılamaz. Bu dosyada tutuklu var. Bu kişi iki yılı aşkın bir süredir tutuklu. Siz iddianameyi tebliğ ettikten 4 ay sonraya duruşma verdiniz. Şimdi ne oldu da acele ediyorsunuz? Zaman gazetesinin zihniyetiyle bizi suçlayamazsınız. Bir kuruş fon kullanmama kararı olan TMMOB'u suçlayamazsınız. Gezi direnişini fonla, fonculukla karalayamazsınız. buna kimsenin gücü yetmez, yetmeyecektir.
Dosyadaki dinleme kararlarını, fezlekeleri Fethullahçılar hazırlıyor. Bunlar da iddianameye dönüşüyor. Kim yazıyor iddianameyi? Savcının olmadığı açık. Bence mütalaayı da o hazırlamadı. Murat Papuç'un ifadesi savcılıkta yokken bu iddianameyi ve mütalaayı polis içinde örgütlü bir grup yapıyor. Başka bir izahı yok. Savcı vebal altına giriyor. Siyasal, tarihsel ve hukuki vebal altına giriyor. Mütalaada bizlere şüpheli diyor. Şüpheli sıfatı ne zaman sona erer, sanık sıfatı ne zaman başlar? bunu hukuk fakültesinde öğrenmiş olması gerek. Ben DGM'yi gördüm. Biz bu iddianamenin, mütalaanın asıl savcılarına cevap veriyoruz. Soros diyorsunuz, Arap Baharı diyorsunuz. Erdoğan'ın Rabia işareti Mısır'dan gelir. OTPOR'la ilgili bağlantıyı bu durumda Erdoğan'la da kurabilirsiniz. Ona yöneltilmeyen suçlama bize yöneltiliyor. Reddederiz. Biz şeriatçılardan yana olmak zorunda değiliz. Bizi şeriatçıların yanına yazanların oyununa gelmedik. Bizi darbecilerin yanına dizmeye çalışanların karşısında durduk.
Bu dosyada bir haftalık süre savunma için yeterli değildir. bula bula o çok kıymet verilen düşkün tanığın söylediği en somut şey gaz maskesinin temin edildiğidir. Biz gaz maskesi dağıtmadık, dağıtsak söyleriz. Geçen duruşma söyledim. Gaz maskelerinin insanların sağlığını korumak için kullanabileceği, buna ilişkin suç isnadında bulunamayacağı yönünde mahkeme kararları var. Hadi bunu da geçtik, buradan cebir ve şiddet unsuru oluşturulabilir mi? Gezi direnişi gibi bu toplumun yüz akı direnişleri darbe girişimi diye nitelendirirseniz bütün darbecilerin işini kolaylaştırmış oluruz, belki de niyetiniz budur? Gezi bu toprakların kendi ayağıdır. Bu memleket kapsamlı bir demokratikleşmeye muhtaçtır. Eğer bir toplumda demokrasi bölünmeye çalışılırsa oradan antidemokratik eğilimleri olan kişiler, çevreler yararlanır. Gezi direnişindeki milyonlar bu memlekette demokrasinin en önemli güvenceleridir.
Mevlüt Saldoğan'ın katılma kararını duyunca yanlışlıkla olmuştur herhalde dedim. Geçen duruşma emin olunca kanım dondu. Bizim üzerimize vebaldir. Deli olduğumuz için zorluğa karşı gelmiyoruz. Yaşamını yitiren 8 arkadaşımızın, gözlerini kaybedenlerin, kafa travması yaşayanların vebali üzerimizedir. Biz Geziciyiz. Bizim yüzümüzden kimseyi tutmayın. Biz yapacağımız söyleriz, yaptığımız savunuruz. Bir şehir plancı, bir mimar ve bir avukat üstümüze düşeni yaptık. İstanbul'un son yeşil alanlarından biri, modern kent merkezi dedik. İmza topladık, dava açtık. Davanın bilirkişi raporu geldi. İptal edilecek, kesinleşti. Bir anda kaçak bir inşaata girişti Kadir Topbaş. Türkiye'nin yaralarına nasıl merhem olunacağının işaretidir Gezi. Biz gezi direnişinin öznesi ve nesnesiyiz. Gene olsa gene yaparım. Ama o da bizi aynı zamanda inşa etti. Osman Kavala ile ilgili hiçbir delil yok. Tahliyesini talep ediyoruz. Biz buradayız. Ben usul hukukuyla ilgili bir bağınız kalmadığını düşünüyorum. Her durumda verdiğiniz karar siyasi iklimle ilgili olacaktır."
Mütalaaya karşı savunma yapmayacağını belirten Tayfun Kahraman, 6 günde savunma hazırlamasının mümkün olmadığını belirterek şunları söyledi:
"Davanın geldiği bu aşamada taleplerimiz reddedilirken söyleyeceğimiz çok şey var. Ama bunun için süreye ihtiyacımız var. Bugün Gezi bizim nezdimizde yargılanıyor olabilir ama Gezi halktır. Biz bugün uluslararası bir komployla ilişkilendiriliyoruz. Hem Soros ile hem de Wall Street Occupy hareketiyle ilişkilendiriyorsunuz. Occupy hareketi Amerikan antiemperyalistlerinin eylemidir, Soros ise tam karşısında yer alır. Bu nasıl bir çelişkidir. Gezi'yi geçici toplanma alanı olarak ilan eden daire başkanı oldum. mesleki bir onurdur benim için. Bu mücadeleye devam edeceğim. Elbette bir tutukluluk kararı çıkarmazsanız. Şehir plancıları odası başkanı olarak hükûmetle yapılan toplantılara katıldım ancak bugün darbe yapmakla suçlanıyorum. Gezi parkı bizim her zaman sahip çıkacağımız alanlardan olacak. Bir şehir plancısı olarak yaptıklarımın hükûmeti devirmeye teşebbüs suçunu nasıl oluştuğunu size bırakıyorum. Fantastik bir kurgu ancak içinde bir ilişki yok bu iddianamenin. İddia makamının her talebini dinlerken bizim talebimizi reddettiğiniz için mütalaaya karşı verilen beyanın yetersiz olacağını düşünüyorum. Kısa bir süre önce sizin heyetiniz hakkımda Barış bildirisi nedeniyle ceza verdi. Ancak sonra Anayasa Mahkemesi kararıyla beraat ettim. Böyle bir süreçten sonra yargıya güvenmiyorum."
Yiğit Ali Ekmekçi de mütalaaya karşı savunma yapmak için ek süre talep etti.
İçişleri Bakanlığı ve Hazine'nin avukatları sanıkların cezalandırılmasını istedi. Mahkeme heyeti, süre taleplerini, yargılamayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle reddetti.
Osman Kavala'nın avukatı Köksal Bayraktar şunları söyledi: "Savunmadan önce acil bir durum vardır. Esas hakkındaki mütalaada istatistiki olarak iddia makamı müvekkilimle ilgili 9 sayfa içerisinde ikisi tam sayfa olmak üzere tam 11 kopyala-yapıştır yapmıştır. Siz ve iddia makamı genellikle duruşmalardan sonra bizim tahliye taleplerimize karşı verdiğiniz kararlarda hemen hemen hep aynı cümleleri söylüyorsunuz. Aynı şeyi son duruşma zaptında da görüyoruz. 928 günden bu yana tutuklu olan müvekkilimin tutukluluğu AİHM kararına aykırıdır. AİHS'e aykırıdır. Bir tarafta insan haklarının ihlal edildiği gerçeği var, bir tarafta sizin beklettiğiniz gerçeği var. Bir kimse cezaevinde işkence altında tutuluyorsa ama kanun böyle demek uygun değildir. Bizim müvekkilimiz 2 yılı aşkın süredir tutuklu. AİHM kararından sonra 70 günden beri cezaevinde bulunan bir insanın adeta ölüme gönderilmesi kabul edilebilir değildir. AİHM'de 10 yıl boyunca hakimlik yapmış Rıza Türmen'in dosyada bulunan mütalaasında şöyle diyor; 'Kararın kesinleşmesini beklemek, tutukluluğun sonuçlarının büyümesine neden olacaktır. Kavala davasında da karar iyi niyetle uygulanmalı ve Kavala serbest bırakılmalıdır'. AİHM 3 ay beklenmesi gerektiğini bilmiyor mu? Boşuna mı derhal serbest bırakın diyor. Sizler hukuka, insan haklarına, insan sevgisine sahipseniz hukuka aykırı durumun devam etmesine herhalde seyirci kalamazsınız. Böyle bir karar, bu açık ihlal görmezlikten gelinemez. Türk toplumu kararı görmezden gelmiyor. Sadece burada değil, tüm Türkiye’de konuşuluyor. Sayın mahkemenizin üç defa tekrarladığı tutukluluk devam gerekçesi ihsas-ı rey niteliğindedir. Ayrıca böyle bir belirleme Anayasa'da yer alan masumiyet kuralına da aykırı. Herkes suçlanıncaya kadar masumdur. Herhangi bir suçun ağırlığı ve niteliğinin tutuklamayla ilgisi yoktur. Bunu AİHM de söylüyor. Diyorsunuz ki dosyaya yansımış deliller, tanıkların beyanları, tape kayıtları... Bunların hepsi kanuna aykırı. Bu delilleri parantez içinde yazıp tutukluluğun devamı olarak gösteriyorsunuz. Buna dayanmanız son derece hatalıdır. Delillerin ne olduğunu ortaya koymadan tutukluluğun devamın adil yargılama hakkına aykırıdır. Osman Kavala'nın bir an önce tutukluluğunun son bulması için, mütalaadaki bu durumu sürmesi talebini reddettiğimizi söylemek isteriz.
Avukatlar ve mahkeme arasında tartışma çıktı. Avukatlar kendilerine söz verilmediğini belirterek mahkemeye tepki gösterdi. Bunun üzerine mahkeme, avukat Özgür Karaduman dışarı çıkarılmasına karar verdi. Mahkemenin kararını alkışlarla protesto eden seyircilerin de dışarıya çıkarılmasına karar verildi. Avukat Bahri Belen, DGM'de bile böyle uygulamalar olmayacağını belirterek tepki gösterdi. Tartışmanın devam etmesi üzerine mahkeme heyeti de salonu terk etti. Jandarma eşliğinde dışarı çıkarılmaya çalışılan izleyiciler direnerek salondan çıkmadı. Avukat Karaduman da jandarma komutanı tarafından salondan çıkarılmaya çalışıldı. Salona giren kasklı ve kalkanlı jandarmalar avukatların etrafını çevirdi.
Gerginliğin normale dönmesinin ardından avukatlar yerlerine geçti ve heyet salona döndü. Sanıklara son sözleri soruldu.
Son sözleri istenen sanıklar süre talep ederek mahkeme heyetini hukuka aykırı davranmakla suçladı. Dinlenen son sanık Osman Kavala şunları söyledi: “Son sözümü deliller inceledikten, tanıklar dinlendikten sonra söylemek istiyorum” dedi. Can Atalay ise, “Müdafilerim söz kullanmadan son sözü istiyorsunuz. Hukukla bağınızı koparttığınız heyetinizi protesto ediyorum” ifadelerini kullandı.
Atalay’ın avukatı Özgür Karaduman, mahkeme heyetinin talepleri dikkate almadığını söyleyerek yargılamanın usule aykırı olduğunu söyledi. Mahkeme heyeti Karaduman’ın salondan çıkartılmasını istedi. Buna tepki gösteren seyirciler için de Mahkeme Başkanı dışarı çıkartma talimatı verdi.
Mahkeme heyeti salondaki yerini terk ederken jandarma görevlileri seyircileri dışarıya çıkartmaya başladı. Arbedenin ardından yeniden salona gelen mahkeme heyeti tüm sanıklar için beraat kararı verildiğini açıkladı.
İstanbul’da 2013 yılında Taksim Gezi Parkı’nda ağaçların sökülerek yerine askeri kışla yapılmak istenmesina karşı başlayan ve dalga dalga tüm Türkiye’ye yayılan eylemlerin ardından ilk soruşturma o dönem anayasal suçlara bakan savcı Muammer Akkaş tarafından başlatıldı. 17-25 Aralık operasyonlarının ardından görevden alınarak hakkında FETÖ soruşturması başlatılan Akkaş yurt dışına kaçtı. 2013 yılında rafa kaldırılan Gezi soruşturması 4 yıl sonra FETÖ’cü savcının hazırladığı dosya üzerinden yeniden açıldı. Gezi parkı davasında sanıklar, "hükûmeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle toplamda 606 yıldan 2 bin 970 yıla kadar hapis cezası ile yargılanıyor. İddianamede 746 müşteki yer alıyor. Müştekilerin başını Cumhurbaşkanı Erdoğan ve 61. hükûmetin bakanları çekiyor.
TIKLAYIN - 1376 yurttaştan ortak açıklama: Ben de oradaydım, Gezi'deydim
24 Haziran'da görülen ilk duruşmada, davanın diğer tutuklu sanığı Yiğit Aksakoğlu tahliye edilmişti. İlk iki duruşmada sanıklar savunmalarını tamamlamıştı. İkinci duruşmadan sonra Hâkimler ve Savcılar kurulu, kararnameyle 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ni iki heyete ayırdı. Gezi davasına yeni oluşturulan heyet bakıyor. HSK, davanın son iki duruşmasında Kavala’nın tahliyesi yönünde karşı oy kullanan mahkeme başkanını bu heyete almadı. Hem Kavala hem de Aksakoğlu için “tutukluluğun devamı” yönünde oy kullanan kıdemli üye Ahmet Tarık Çiftçioğlu ise yeni heyette yer aldı. İstanbul Başsavcılığı, iddianameyi hazırlayan ve soruşturma sürecini yürüten iki savcıyı da duruşmalarda görevlendirdi.
TIKLAYIN - Gezi parkı davası | Osman Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi
Beşinci duruşmada, Sanık avukatları, kendilerine haber verilmeden psikiyatrik hastalığı olan Murat Pabuç'un tanık olarak dinlenmesinden elde edilen delillerin hukuka aykırı olduğu, Osman Kavala'nın, AİHM kararına rağmen tahliye edilmemesi ve Ali İsmail'in katilinin davaya katılma talebinin kabul edilmesi gerekçeleriyle reddi hâkim talebinde bulundular. Avukatların reddi hâkim talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi. Öte yandan Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi, Korkmaz'ın katillerinden Saldoğan'ın katılma talebini kabul eden İstanul 30. Ağır Ceza Mahkemesi heyetini, görevi kötüye kullandıkları gerekçesiyle Hâkimler Savcılar kurulu'na şikâyet etti. Hâkimlerin görevden uzaklaştırılması ve katılma kararının kaldırılması talep edildi.