Gezi'de yaralanan Aydın Aydoğan: Bize "terörist" diyen devlet, dosyaya neden müdahil oluyor, deliller kayıp!

Gezi'de yaralanan Aydın Aydoğan: Bize "terörist" diyen devlet, dosyaya neden müdahil oluyor, deliller kayıp!

Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin attığı biber gazı kapsülünün ayağına isabet etmesi sonucu yaralanan ve bu nedenle üç kez ameliyat olan 48 yaşındaki Aydın Aydoğan, konuya ilişkin olarak açtığı davanın dosyasında birtakım delillerin kaybolduğunu iddia etti. Aydoğan, "Bize 'terörist' diyen siyasi erk, bu dosyaya müdahil oldu. Devlet neden dosyanın ilerlemesine müdahale ediyor" dedi. 

Aydoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğünde, İstanbul Milletvekili Enis Beberoğlu'nun MİT TIR'ları davası kapsamında tutuklanması sonrası başlatılan ve 25 gün süren "adalet yürüyüşü"ne katılmıştı. Burada "Artık adalet gelsin" ifadesini kullanan Aydoğan, kendisini vuran polisler hakkında dört yılı aşkın süredir hiçbir işlem yapılmadığını belirtmişti.

"Görüntüler kayboldu"

Aydın Aydoğan, bahsi geçen polisler hakkında yürütülen soruşturmanın akıbetini öğrenmek amacıyla savcılığa başvurdu, ancak dosyanın 12 Temmuz 2017 tarihinde, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Burhan Görgülü'nün imzasıyla Faili Meçhul Suçlar Bürosu'na devredildiğini öğrendi. Söz konusu sevk kararı ile birlikte "dosyanın kapatılmak istendiğini" ileri süren Aydoğan, 6 Kasım'da dosyanın yeniden Memur Suçlarını Soruşturma Bürosu'na gönderilmesini ve soruşturmanın genişletilmesini talep etti. Aydoğan, dosyaya bakan savcının, talepleri konusunda kendisine "Haklısınız" dediğini öne sürdü; buna rağmen talebinin reddedildiğini" aktardı.

Faili Meçhul Suçlar Bürosu'nda, olay anına ilişkin görüntülerin yer aldığı CD ve kitapçığın kaybolduğunu ifade eden Aydoğan, 15 Kasım'da söz konusu belgelerin bulunmasını talep etti. Aydoğan, şunları söyledi:

"Gezi dosyamda yaklaşık 4.5 yıldır bir santimetre ilerleyemedik. Üstelik ölen savcı Mehmet Selim Kiraz'ın da dosyada kat etmiş olduğu ilerleme, devletin, siyasi iradenin müdahaleleri sonucu içinden çıkılmaz bir yere doğru gitti. Savcı Kiraz'ın bulduğu polisler hakkında valiliğin müdahalesi sonucu dosyam, adli yıl tatiline 2 gün kala Faili Meçhul Suçlar Bürosu'na devredildi. Halbuki idare mahkemesine yapmış olduğum itiraz neticesinde, dosyanın soruşturmasının devamına, valiliğin de bu karara uyması gerektiği kararı çıkmasına rağmen başsavcılık ve memur suçlarını soruşturma bürosu dosyayı, faili meçhul suçlar bürosuna gönderdi. Geçen vermiş olduğum dilekçede gerekçelerini sordum. Faili meçhul suçlar bürosu savcısı Selahattin Bey, haklı olduğumu, başsavcılığa bu konuda bir yazı yazarak dosyamın tekrar memur suçlarını soruşturma bürosuna gitmesi gerektiğini söyledi. Bu konu ile ilgili dilekçe yazdı. Lakin başsavcı vekili, dosyanın faili meçhul suçlar bürosunda kalmasını ve soruşturmanın burda devam etmesini talep etti. 

Buradan anlaşılıyor ki siyasi erk dosyama müdahil olmuştur. Dosyayı görmek istediğimi söyledim. Selahattin Bey dosyayı pdasına getirtti ve 'Önce ben bakayım' diyerek dışarı çıkmamı istedi. Ben de çıktım. Yaklaşık 1 saat sonra beni çağırdı, beraber baktık. Fark ettim ki, dosyamda ulusal kriminal dairesinin faillerin görüntüsünü içeren kitapçığı ve CD'si yok. "Bunlar nerede?" diye sorduğumda Selahattin Bey, "Ben de bilmiyorum" dedi. Adli Emanet'e sordular, orada da yoktu. Akabinde bir dilekçe vererek CD ve kitapçığın nerede olduğunu ve bulunup dosyama konulmasını talep ettim. 

AKP Genel Başkanı bizlere yıllardır 'terörist' diyor meydanlarda. Madem bizler teroristiz,  neden dosyanın ilerlemesine devlet müdahale ediyor. Bırakın tescilleyin adalet önünde terörist olduğumuzu. Savcılarla görüşemiyoruz. Bırakın görüşmeyi soru dahi soramıyoruz.  Başımıza bugün bir şey gelse adliyeye gideceğiz ama adalet bugün siyasi iradenin elinde bir oyuncak olmuştur. 

Bu hak arama mücadelesi burada bitmeyecek. Bundan sonraki aşamada savcılık makamında etkin soruşturma yapılmadığı için Anayasa Mahkemesi'ne başvuracağız. Hak arama mücadelemi bırakmayacağım. Oradan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğim. O güne kadar belki ülkeye adalet gelir... 

Mesela Zarrab davasını örnek alacak olursak, Burada sağlayamayan adalet yurt dışında aranıyor. Aslında bu ülkemiz için utanç verici. Yarın AİHM'e gidip 'Benim ülkem adaleti sağlayamadı, benim hakkımı hukukumu siz koruyun ve arayın' demek utanç konusu. Devlet, dağıttığı adalet ile güçlüdür."