İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Öğretim Üyesi, eski TRT Halk Müziği Sanatçısı Prof. Dr. Can Etili Ökten, ‘Türkü Ana’ dediği Neriman Altındağ Tüfekçi’nin ardından yazdı: Eğer yapabilseydim gidişini görmesinler diye türkülerin gözlerini bağlardım.Türküler sessiz, türküler suskun, türküler üzgün ve türküler yas içinde; çünkü Neriman Altındağ Tüfekçi’yi, Türkü Ana’yı 3 Şubat 2009’da, Nida Tüfekçi’nin yanına uğurlamış bulunuyoruz. Bilgi birikimi ile ilkelerini ortaya koyan değerler, nereye uğurlanırsa uğurlansın; ait oldukları toplumda yaşamaya devam eder. Neriman Altındağ Tüfekçi’nin sanatçı kişiliğini oluşturan özellik ve güzellikler birbiriyle yarış halindedir. Ses sanatçısı olarak üstün “artistik” yorumculuğunu, topluluk yönetirken de şef olarak en üst düzeyde sergilerdi. Okuduğu ve yönettiği eserlerdeki hakimiyetinde; yöresel tavır, çeşni, eda, ifade ve mana olarak örnek oluşturacak bir performans ortaya koyardı. Bu, gelecek kuşaklara da aktarılması gereken bir husustur. Zira taşıdığı “yerel özellikler” nedeniyle diğer müzik türleri ve icra şekillerinden ayrılan halk müziğimizin “otantik şekliyle” icra edilmesine, ibadet ölçüsünde sadık kalırdı. Eşsiz öğretici yanı... Ses sanatçılığı ve topluluk yöneticiliğinin yanı sıra, eşsiz bir eğitici ve öğretici yanı da vardı. Her öğrencisine kişiye özel yöntemler yaratarak ulaşmaya çalışır ve bu konudaki ustalığı, onu diğer bütün hocalardan ayıran bir özelliğini ortaya koyardı. Taşıdığı misyonu gelecek kuşaklara eğitim yoluyla aktarmak istemesi, TRT’den emekli olduktan sonra İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Kurucu Yönetim Kurulu’nda görev almasını gerektirdi. O büyük hoca, bu konuda gereğinden fazlasını da yaparak bir ara öğretim elemanlarının maaşlarının ödenmesi için, aldığı emekli ikramiyesini vermekte bir an bile tereddüt etmedi. Bir diğer özelliği de derlemeciliğiydi kuşkusuz. Türk halk müziği repertuvarına derleyici vasfıyla türküler kazandırmasına rağmen, kendisini hiçbir zaman derlemeci olarak nitelememiş, aksine derlemeciliğin ayrı bir ihtisas alanı olduğunu öğrencilerine titizlikle anlatmaya çalışmıştı. Gerekli bilgi donanımı olmadan derlemeler yaparak Türk halk müziğinde repertuvar kirliliğine meydan verilmemesi inancını taşıyordu. Çok özel bir yere sahipti Kulağı biraz duyan, biraz nota ve edebiyat bildiğini sanan kişilerce yapılan derlemeler, sakat kalmış eksik çalışmalardır. İşte, Neriman Altındağ Tüfekçi bu yönüyle de saygıyla anılması gereken bir sanatçıdır. Hayli geniş bir repertuvara sahip olan sanatçı, bu özelliğiyle de halk müziği camiamızda çok özel bir yere sahipti. ‘Bozlak’ı da, ‘barak’ı da, ‘hoyrat’ı da, ‘yol havası’nı da yerel sanatçılar kadar başarıyla seslendirdi. İstanbul’da doğmuş, büyümüş ve okumuştu. Ancak, “yöre ağızları” nı türkü söylerken ustalıkla kullanırdı. Repertuvar seçimine büyük bir önem gösterirdi. Disiplinli çalışmanın yanı sıra repertuvar seçiminin ses rengine hançerenin kıvraklığına, ses genişliğine uygun olmasının başarıya ulaşmak için en kestirme yol olduğuna inanır, bizi de inandırmaya çalışırdı. Onun için uzun havalar denince Neriman Altındağ Tüfekçi ilk akla gelen isim oluyor. Hâlâ onun gibi uzun hava okuyan bir ses artisti yetişmemiştir. “Türkü Ana” sıfatı, bence en çok Neriman Hanım’a yakışırdı. “Diva”lık bu denli ucuz ve kolay “bahşedilen” bir sıfat haline geldiği için, bu benzersiz sanatçıya saygım, “diva”nitelemesi yapmama engel oluyor. O, bizim Türkü Anamız’dı. Öncü bir kadındı Yakın zamana kadar kadın ile erkeği ayrı tutan “kapalı toplum” özelliği taşıdığımız için olsa gerek, kadınlarımız toplu yaşamımızın her alanında öncü görevi üstlenememiştir. Neriman Altındağ Tüfekçi, bu yönüyle de hemcinslerinin gurur duyabileceği bir ayrıcalığa sahipti. O, toplu müzik geleneğimizin ilk kadın yöneticilerindendir. 1940’lı yılların başlarında Ankara Radyosu’nda kurulan Yurttan Sesler Topluluğu’nun ilk solisti olma onurunu yaşamış, İstanbul’da da Yurttan Sesler Kadınlar Topluluğu’nu kurup yıllarca yönetmişti. Bir bakıma, Anadolu’da kadınların birlikte çalıp söyleme geleneğini radyo mikrofonlarına taşımıştı. Çok zeki, aydın bir Tük kadını ve devlet sanatçısıydı Neriman Altındağ Tüfekçi. Onun bu özelliklerinin sanatçı kimliğimin oluşmasındaki yol göstericiliğini söylemem, bir hakkın teslimi olur. Şimdi, türküler mi öksüz kaldı, ben mi? Yıllarca “anam” gibi gördüğüm; öğrencisi, meslektaşı ve sanatçı kişiliğinin hayranı olduğum, sanat önderimi kaybetmenin şoku içerisinde adeta bir beyin fırtınası yaşayarak sıraladığım bu kelimeler, kuşkusuz duygularımı anlatmaya yetmeyecek. Onun kimi zaman “öğreten”, kimi zaman “uyaran”, sesi kırk yıldır olduğu gibi bundan sonra da hep kulaklarımda çınlayacak. Onu, benim için bir başka “değer” olan Nida Tüfekçi’nin yanına uğurlarken, eğer yapabilseydim gidişini görmesinler diye türkülerin gözlerini bağlardım. Öğrencilerini birer makale sayarım Neriman Altındağ Tüfekçi, türküleri, vermek istedikleri mesaj ve taşıdıkları duygu yükü ile öğrencilerine öğretirken adeta makale yazardı. Ben bu nedenle, onun her öğrencisini bir makalesi sayarım. Dahası bazısı için halk müziğimizi enine boyuna anlatan kitap diyebilirim. Onun kaybıyla halk müziğimiz anasız kaldı. Onun öğrencisi olarak halen taşımakta olduğum Cumhuriyet tarihinin Türk halk müziği alanındaki ilk doktora ve ilk profesörlük cübbemin daha da ağırlaştığını hissediyorum. (Milliyet)