İstanbul’da yaşanacak bir depremde olası hasarın ne olacağı tartışılırken, hızla yükselen gökdelenler için bir yönetmelik bulunmuyor. Eski İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) rektörü ve inşaat mühendisi Prof. Dr. Faruk Karadoğan, “20 kata kadar deprem yönetmeliği var. 2007 yönetmeliği, 20 kat ve 60 metreye kadar ihtiyacı karşılıyor. 20 kat ile 60 metre üzerindeki yapılar ise yüksek yapılar sınıfına giriyor ve Türkiye’de bir yüksek yapılar yönetmeliği yok” şeklinde konuştu.
İstanbul’da düzenlenen II. Avrupa Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı’nda bir sunum yapan İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) eski rektörü inşaat mühendisi Prof. Dr. Faruk Karadoğan, olası bir İstanbul depreminde gökdelenlerin büyük bir riskle karşı karşıya olduğunu söyledi.
Burcu Ünal’ın Milliyet’te yer alan haberine göre, Karadoğan, “Çok kat yapıldıkça beton dayanıklılığının çok artması gerektiğini biliyoruz ama beton dayanıklılığı çok arttıkça da sistemin esnek olma özelliği azalıyor. Bunun ne kadar risk oluşturduğu da belli değil” dedi. İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe de, yüksek yapıların inşasına ilişkin bir yönetmelik bulunmadığını belirtti.
Deprem Türk Milli Komitesi üyesi ve Uluslararası Deprem Mühendisliği Birliği ulusal delegesi olan Prof. Dr. Faruk Karadoğan’la, II. Avrupa Deprem Mühendisliği ve Sismoloji Konferansı’ndaki sunumunun ardından konuştuk. Milliyet’in sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Karadoğan, gökdelenler ile 1975-1997 yılları arasında yapılan binalara ilişkin risklere dikkat çekti.
İstanbul’daki yapıların ne kadarı beklenen büyük depreme karşı tehlike altında?
Gerek konut tipi gerek fabrikalar gibi endüstri tipi yapılarda 1999’dan bu yana bir iyileşme var, fakat denetimler bozulursa risk yineler. Fakat bu arada esas risk, çok katlı binalarda. Yani 30-40 katlı binalarda her ne kadar hesabında, kitabında ve üretiminde özen gösteriliyor olsa da bazı belirsizlikler nedeniyle risk söz konusu. Nedir bu belirsizlikler? Çok kata gidildikçe beton dayanıklılığının çok artması gerektiğini biliyoruz ama beton dayanıklılığı çok arttıkça sistemin sünek olma özelliği azalıyor. Bunun ne kadar risk oluşturduğu da belli değil. Son Şili depreminde benzer yapıların maalesef hasar gördüğünü biliyoruz.
Bu kadar yüksek binalar Japonya’da yok mu? Onlarda niçin hasar oluşmuyor?
Japonya ve ABD gibi zengin ülkelerle sınırlı kaynakları olan ülkelerin yapıya yatıracakları sermaye birbirinden farklı olabiliyor.
İstanbul’da yaşa göre tehdidin daha yüksek olduğu binalar hangileri?
1975 ile 1997 yılları arasında inşa edilmiş yapılar. Bu yapılar 1975 deprem yönetmeliğinin kötü uygulandığı, hızlı kentleşmenin yaşandığı dönemde yapıldı. Bir de bunların bir kısmına kat ilave edildi, kolonu, kirişi kesildi; yapısında değişikliğe maruz kaldı. Bunlar risklidir. Bu yapıların maliyetlerinin 1/3’ü ya da 1/2’ye yakın bir maliyetle güçlendirilmesi mümkünse güçlendirilmesi yoksa yeniden yapılması yoluna gidilmesi gerekiyor. Ayrıca yine bu dönemde yapılmış çok katlı yapıların beton değerlerinin de çok düşük olduğunu hatta kabul edilebilir sınırların en altına yakın olduğunu biliyoruz.
Peki, bu binaların yıkılmadan güçlendirilmesi mümkün müdür?
Değişik güçlendirme yöntemleri var. Bu yöntemler o kadar basitleştirilmiştir ki halkımıza yardım edilecek olursa bir mühendis hizmeti halkın ayağına götürülürse binalar aylar içerisinde toptan göçmeler, mal ve can kaybını önleyecek hale getirilebilir. Toptan göçmeyi önlemek yerel yönetimlerle, hükümetle ve vatandaşın ayağına hizmet götürmekle mümkündür. Kentsel dönüşüme İstanbul’daki 1 milyona yakın binadan yüzde kaçını dâhil edebileceksiniz? Mmkün değilse o zaman binaların toptan çökmemesi için önlem almak gerekiyor.
Peki, bu dediğiniz güçlendirme faaliyetleri ne kadara mal olur?
Binanın yeniden yapımı maliyetinin yüzde 30-50’si fiyatına bu mümkündür. Bu teşvik edilmeli, mesela bunun için düşük faizli krediler verilmelidir. Ayrıca mesela adamın binasının imarı yok ya da Kaçak kat var. Bu insanlar da belediyeye gidip, güçlendirme faaliyeti için başvurma konusunda çekince yaşamamalıdır. Zira deprem anında bu binanın yıkılması, yolu kapatabilir ve çok daha kötü sonuçlara neden olabilir. Belediyenin o yapının sahibini muhatap almaması hepimizi etkileyecek sonuçlar doğuracaktır.
İnşaat mühendisleri ve mimarlar da olası büyük İstanbul depreminde gökdelen riskine karşı Prof. Dr. Karadoğan’la aynı görüşte. Uzmanların gökdelenlerdeki deprem riski konusundaki uyarıları şöyle:
İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Cemal Gökçe: 20 kata kadar deprem yönetmeliği var. 2007 yönetmeliği, 20 kat ve 60 metreye kadar ihtiyacı karşılıyor. 20 kat ile 60 metre üzerindeki yapılar ise yüksek yapılar sınıfına giriyor ve Türkiye’de bir yüksek yapılar yönetmeliği yok. Bu tür yapıları projelendirebilmek içinse bir yüksek yapılar yönetmeliğine ihtiyaç var. 20 kata kadar olan yönetmelikle bunları yapamazsınız. Ne yazık ki ülkemizde her gün gökdelenler yapılmasına karşın resmi çerçevelenmiş bir deprem yönetmeliğimiz yok. Var olan yüksek yapılar neye göre yapılıyor, nasıl projelendiriliyor, nasıl denetleniyor, kimler tarafından denetimi yapılıyor sorularının yanıtları son derece sorunlu. ‘Şiddetli bir depremde ne olacak’ diye soranlara ben de deprem gelecek, yaşayacağız ve göreceğiz diyorum. Durum o kadar vahim. Herkes ‘En yüksek bizim gökdelenimiz’ diye övünüyor fakat bu yapıların ne deprem güvenliği ne yönetmelik çerçevesi ne mühendislik çerçevesi tartışılıyor.
Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhçu:
4708 sayılı Yapı Denetimi Yasası çıktıktan sonra yapı denetim bürolarını yapımcı firmalar belirliyor. Bu durumda da bu büroların, işverenlerini denetlemesi mümkün değil. Gerçek anlamda bir denetim yapmaya kalksa, yapımcı firmalar tarafından işine son veriliyor. Burada işlemeyen bir yapı denetim süreci var. İkincisi yüksek yapıların denetlenmesiyle ilgili ciddi problemler var. En önemlilerinden bir tanesi yasal boşluklar. Yüksek yapı yönetmeliği ve buna bağlı olarak bu yapıların nasıl denetleneceğine ilişkin mevzuat yetersizliği ve boşluğu söz konusu. Kamu kurumlarının, yerel belediyelerin denetlemeleri 4708 ile ellerinden alındı, bugün bu yapıları denetleyecek ekipman ve kadroya da sahip değillerdir.
Bir de yapı yüksekliği artınca zeminle ilişkisi önem kazanıyor. Yüksek yapı her arazide yapılamaz. Yüksek yapılar şimdiye kadar deprem etkisi ile karşı karşıya kalmadı. Deprem koşullarında nasıl davranılacağına dair bilimsel veri söz konusu değil. Yapım koşulları ve tekniklerindeki zafiyet nedeniyle ciddi risk altındalar.
Bir de çok sayıda insanın yaşam riski var. Gökdelenler çevresini, bir mahalleyi tehdit ediyor. Mümkünse gökdelenlerin yapılmaması, yapılıyorsa da ciddi bir denetimden geçirilmesi gerekir.