Göller Yöresi'ndeki göller birer birer kuruyor

Göller Yöresi'ndeki göller birer birer kuruyor

Türkiye’de Konya Kapalı Havzası ve Göller Yöresi’nde her geçen gün göller biraz daha kuruyor. Tuz Gölü, Meke Gölü, Suğla Gölü, Eber Gölü, Akşehir Gölü, Burdur Gölü ve Acıgöl’de su seviyesi yıl geçtikçe düşüyor. Konya Karapınar’daki Meke Gölü tamamen kurudu. Göllerin kurumasının nedeni sadece iklim değil. Su kaynaklarının bilinçsiz kullanımı, kaçak kuyular riski büyütüyor.

Habertürk'ten Uzay Kesmen'in haberine göre, yaz aylarında havaların ısınması ve yağış miktarının düşmesiyle birlikte bölge daha da kuraklaştı. Öyle ki zaten Konya Kapalı Havzası’na düşen yağış miktarı, Türkiye ortalamasının yarısı kadar. Bu yağış miktarı, bazı yıllarda çölleşme sınırı olarak kabul gören 250 mm’ye kadar düşüyor. Yağış azlığı, havzadaki sular için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Konya Kapalı Havzası ve Göller Yöresi’nin en fazla tarımsal faaliyet gerçekleştirilen bölge olması, geçimin çiftçilikle sağlanması ve verimli tarım arazilerinde çok su tüketen ürünlerin yetiştirilmesi ise bölgede ciddi bir su ihtiyacı doğuruyor.

Uzmanlar, bölgedeki göllerin kurumasını ve susuzluğun en önemli sebeplerinden biri olarak ise açılan kaçak kuyuları gösteriyor. Havzada çiftçilerin tarım yapabilmesi için her yıl 12 milyar ton suya ihtiyacı olduğu ancak bunun sadece 4 milyar tonunun karşılanabildiği belirtiliyor. Bu suyun 2 milyar tonu havza içerisindeki göletlerden ve barajlardan sağlanıyor, 2 milyar tonu ise yeraltı kaynaklarından sağlanıyor. Ancak yıllık 4 milyar ton su bölgedeki su ihtiyacının sadece 3’te 1’ini karşılayabiliyor. Geriye ise 8 milyar ton su isteyen 2 milyar hektar alan kalıyor. Bölgedeki susuzluk, kaçak kuyuların sayısını da her geçen gün artıyor. Bu nedenle, bölgede yağış azlığı nedeniyle riskli durumda olan göllerde, bir de kaynak su rezervlerinin bilinçsiz kullanımıyla su seviyesi her yıl 1.5 - 2 metre düşüyor.

‘100bin kaçak kuyu var’

Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, Konya Kapalı Havzası’ndaki kaçak kuyularla ilgili korkunç gerçeği şöyle anlatıyor: “Mesele sadece bir gölün kuruması değil. Bölgede su kaynakları bilinçsiz kullandıldığı takdirde bütün göller risk altında. Türkiye’nin yeraltı suyu kullanımının yaklaşık yüzde 40’ı bu havzadan sağlanıyor. Bölgede 1960’lı yıllardan sonra başlayan yeraltı suyu kullanımı giderek arttı ve son yıllarda zirve yaptı. Kaynaktan su çekmek için açılan kuyuların ruhsatlandırılan kısmı var, bir de izinsiz kaçak açılan kuyular var. 135 bin kuyudan 100 bini kaçak. Bu kuyular, herhangi bir kontrolü olmadığı için kaynaktan ne kadar su çekiyor bilinmiyor. Ayrıca kaynak suyu kirletiyor. Suyun yüzde 25’i ruhsatlı kuyulardan tüketiliyorsa geri kalan yüzde 75’i de kaçak kuyulardan tüketiliyor. Yıllık ortalama 1.5 milyar metreküp kaçak su kullanımı olduğunu söyleyebiliriz.”

Havzada yıllık 3.5 ila 4 milyar metreküp emniyetli rezerv olduğunu dile getiren Arık, giderek yaklaşan tehlikeye ise şöyle dikkat çekiyor: “30 yıl önce yüzeyde olan su şu anda 50-60 metre derinde. Şu anda 4 milyar metreküp üzerinde ciddi bir su kullanımı var ki su seviyesi devamlı düşüyor. Kaçak kuyu sayısı ise hızla artıyor. Bunun idari para cezası var ama caydırıcı değil. Çünkü vatandaşın tek geçim kaynağı tarım. Burada çözüm daha farklı bir noktada olmalı. Ama bu rezerv tedbir alınmazsa bir gün bitecek.”

‘Kuyusu olmayan çiftçi az kazanıyor’

Ziraat Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Prof Dr. Süleyman Soylu ise havzanın ve göllerin kurtarılması için uygulanabilecek eylem planlarında çiftçinin mağdur edilmemesi gerektiğini söylüyor. Kuyulardan çekilen suyun kontrol edilmesiyle yeraltı sularındaki baskının azalacağını kaydeden Soylu, “Bölgede su demek gelir demek. İnsanların geçimini sağlamak, hayvancılığı sürdürülebilir kılmak için mecburen belli oranda sulu tarım yapılmak zorunda. Çiftçilerden kuyusu olan çok kazanıyor, olmayan kazanamıyor. Haliyle kazanmayan da gidiyor kuyu açıyor. Burada esas olan Tarım Bakanlığı’nın havza bazlı üretim modelinde teşvik sisteminde bu dengeyi iyi ayarlaması gerekiyor. Çiftçinin gelirini düşürmeyecek bir teşvik modeli olursa çiftçi suyu az tüketen ürünlere doğru yönelir. Bu da yeraltı sularındaki baskıyı azaltır” diye konuştu.

Risk altındaki göller

Google Earth uydu görüntülerine göre, 1984 yılından bugüne Burdur Gölü, Acıgöl, Akşehir Gölü, Eber Gölü, Suğla Gölü, Tuz Gölü ve Meke Gölü’nde su seviyesinde ciddi bir düşüş olduğu görülüyor. Meke Gölü’nün tamamen kuruduğu göze çarparken, diğer göllerin de gözle görülür bir şekilde su azlığından küçüldüğü anlaşılıyor.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, 17 Haziran Toprak Bayramı ve Dünya Çölleşme ile Mücadele Günü nedeniyle yaptığı yazılı açıklamada, 2050 yılında gelişmekte olan ülkelerde gıda talebinin yüzde 100 artacağının beklendiğini söyledi. Bu durumun tarımsal üretim sistemleri üzerinde çok fazla baskıya neden olacağını belirten Bayraktar, “Toprak ve su kaynakları artan rekabetle birlikte risk altına girecektir. Bu nedenle toprak ve su kaynakları için sürdürülebilir tarım uygulamaları son derece önemlidir. Kısıtlılıkların üstesinden gelmek ve yüksek risk alanlarındaki kaynak yönetimini geliştirmek için çeşitli seçenekleri analiz etmek gereklidir. Her geçen gün çoğalan nüfusun tabii kaynaklara gittikçe artan talebi ve baskısı da çölleşmenin en önemli sebebidir. Bu nedenle çölleşme ile mücadele ve kuraklığın etkilerini azaltmada acil tedbirlerin alınması zorunludur” dedi.