Görme engelli milli futbolcular “En özgür olduğumuz yer futbol sahası” diyor. Çocukluk hayallerini Türkiye Görme Engelliler Derneği Spor Kulübü’nde ve Milli Takım’da oynarak gerçekleştiren sporcuların en büyük derdi ise boş tribünler.
Hürriyet'te yer alan habere göre, Türkiye Futbol Federasyonu’nun Riva’daki Turkcell Sesi Görenler Ligi takımlarından biri olan Türkiye Görme Engelliler Derneği Spor Kulübü’nden Ali Çavdar, Ramazan Kunduz, Mikail Güçlü ve Burak Başak ile bir araya geldik. Çavdar, Kunduz ve Güçlü, ağustos ayında Berlin’de yapılacak Avrupa Şampiyonası’na hazırlanan Milli Takım’ın da oyuncuları arasında yer alıyor. Ali Çavdar (36), aynı zamanda Maliye Bakanlığı’nda çalışıyor. 8 yıl Milli Takım’ın kaptanlığını da yapan Çavdar, diğer arkadaşları gibi ses çıkarabilsin diye naylon poşetler bağlanan topların peşinde koşarak futbol oynamaya başladığını anlatıyor. 2006’da kurulan görme engelliler spor kulübünün ilk oyuncularından Çavdar. Sporun görme engelliler için biraz daha önemli olduğunu belirtiyor: “Çünkü hem sosyal aktivite hem sosyal çevre hem de hayata uyum açısından bizim için ayrıca önemli. Özellikle takım sporlarını çok seviyorum. Bir takımın parçası olmak, takımın seninle işleyeceğini bilmek, katkı sunmak benim için bedeli ölçülemez bir haz.”“Özgürlük alanım” dediği futbol sahasında görenlerden farksız olduğunu belirten Çavdar, “Görenlerin yapabildiği her şeyi ben sahada, kendimce yapabiliyorum. Hiçbirimiz yolda, kaldırımda sakatlandığımız kadar sahada sakatlanmıyoruz. Yolda yürümek, sahada top oynamaktan daha tehlikeli” diyor.
7 yıldır Milli Takım oyuncularından Ramazan Kunduz (31) da devlet memuru. Kunduz “Spor yapan görme engellilerin yaşadığı en büyük sorunlardan biri aileleri. Özellikle futbol oynamak istediğimizde, ‘ayağını-bacağını kırarsın’, ‘şöyle olur, böyle olur’ diye sürekli engellemeye çalışıyorlar. Oysa ki benim en özgür olduğum yer saha. Görme engelli sporcunun, sahada sakatlanma olasılığı, dışarıdakinden çok daha düşük. Çünkü dışarıda kaldırımda, yollar bize uygun değil. Sahada ise herkes eşit şartlarda” diyor.Maçlar esnasında saha kenarında en fazla 15-20 izleyici olduğunu anlatan Kunduz, “2012 Paralimpik Oyunları’nda seyircinin ne demek olduğunu öğrendim. Maçlarda 10-12 bin seyirci oluyordu” diyor.
Milli Takım’ın yedek oyuncularından Mikail Güçlü (29) de “Seyirci desteğiyle maçlar en azından eğlenceli olur. Gol atıldığında, antrenöre koşmaktansa seyirciye koşarız, bağırırız. Kendimizi anlatırız, görme engellilerin futbol oynadığını, çok şey başarabildiğini yani” diyor.Diğer oyuncular gibi devlet memuru olan Güçlü, goalball (görme engellilerin oynadığı, hentbol benzeri oyun) milli takımında oynadıktan sonra 2009’da futbol milli takımına seçilmiş: “Engellilik toplumun yarattığı birşey. Bizler sadece görme duygusunu kaybetmiş insanlarız. Karşılaştığımız engelleri ise çıkaran insanlar.”Yaklaşık bir yıldır da görmeyenlerin takımına giren Burak Başak (31), “Ailem beni de kısıtladı ama zaman içinde hallettim” diyor.Tuna Üstüner (37) ise takımın gözleri gören tek oyuncusu olan kalecisi. Aynı zamanda da yardımcı antrenörleri olan Üstüner, arkadaşlarının başarılarıyla mutlu olduğunu söylüyor.
Çıngırak gibi ses çıkaran özel toplarla oynanan görme engelliler futbolunun kuralları ve sahası farklı. Bir maç, dördü tamamen görmeyen oyuncu ve biri kısmen yada tamamen gören ve aynı zamanda yönlendiricilik de yapabilen bir kaleci olmak üzere 5 oyuncudan oluşan iki takımla oynanıyor. Aynı zamanda bir de rehber oluyor. Topa yönelen sporcular, diğerleriyle çarpışmamak için yüksek sesle “voy (İngilizce ses anlamına gelen voice okunuşu) diye bağırıyor. Voy denmemesi faul yapmak anlamına geliyor. Oyun 20’şer dakikalık iki eşit devreden oluşuyor. Devre arası 10 dakikayı geçmiyor.
Görme engelliler futbol takımı, 2015’in Avrupa Şampiyonu olmuştu.