Ergün AYAZ-Alişan KOYUNCU/GÖLCÜK (Kocaeli), (DHA) - KOCAELİ Gölcük merkezli 17 Ağustos 1999 depreminde, oturduğu binanın yıkılması sonucu enkaz altında kalıp, 3 gün sonra kurtarılan; ancak ayaklarını kaybeden Ufuk Koçak, hayata sporla tutundu. Tekerlekli sandalyeyle basketbol ve tenis oynayan, doğa sporları yapan, su altına dalarak, dünya rekorları kıran Koçak, \"İğne oyalar gibi hayatımı yeniden işlemeye, yeniden örmeye başladım\" dedi.Kocaeli\'nin Gölcük ilçesinde, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depreme, oturduğu Güven Apartmanı\'nda yakalanan Ufuk Koçak, enkaz altında kaldı. Yıkıntı altından 3 gün sonra kurtarılan Koçak\'ın, her iki ayağı da kesildi. Gördüğü tedavinin ardından sporla yaşama tutunan Ufuk Koçak, 22 metreye dalarak, \'dünya engelliler serbest dalış rekoru\'nu kırdı. Koçak, geçen yıl kendisine ait rekoru da 30 metreye dalarak kırdı.\'ŞOKTAN SONRA ENKAZ ALTINDA OLDUĞUMUZU FARK ETTİM\'Depremde yaşadıklarını anlatan Ufuk Koçak, \"5 katlı apartmanda oturuyordum. İsmi de \'Güven Apartmanı\'ydı. Çok manidar. \'Güven Apartmanı\'nın güvensiz kolonları, depreme yaklaşık 10- 15 saniye dayanabildi. 15 saniye sonra büyük gürültüyle bina yerle bir oldu. Birkaç saniye sonra, o şok etkisi geçtikten sonra enkaz altında olduğumuzu fark ettim. Bir süre sonra sağımdan, solumdan, üstümden, her taraftan insan sesleri gelmeye başladı. Bir kolon tam boynumun üzerine gelmişti. Benim üzerimde duruyordu. Boynuma 3- 4 parmaklık mesafede kalmıştı. Onu da eski koltuk durdurmuştu. O koltuk da bizim evimize ait koltuk değil. Hangi komşunun koltuğuydu, onu da bilmiyorum. O kadar karışmıştı her şey birbirine\" diye konuştu. \'ENKAZDA 3 GÜN KALDIM\'Enkaz altında kalan bazı kişilerin, toprağı tırnaklarıyla kazarak, kendisini dışarı çıkardığını belirten Koçak, kangren olduğunu kaydetti. Hastanede ayaklarının kesildiğini anlatan Koçak, şunları söyledi:\"Benim enkaz altında bekleyişim, bu şekilde 3 gün sürdü. 3 gün sonra insanlar, gerçekten tırnaklarıyla o kolonları, duvarları kazıyara, dışarı çıkardılar beni. Çok eski bir dolap kapağı vardı orada. Beni onun üzerinde sürükleyerek çıkardılar. Subayların beni askeri helikoptere bindirdiklerini gördüm. Bizim askerimizi her zaman taş gibidir, beton gibidir. Dik duruşlarını hiç bozmazlar. Ben o tarihte askerden yeni gelmiştim. Hayatımda ilk defa orada ağlayan askerler gördüm. Adamlar bir taraftan işlerini yapmaya çalışırken bir taraftan da gözyaşı döküyorlardı. Bu insanın içini çok acıtan bir şey. Belki onların da aileleri enkaz altındaydı. Ne olduğunu bilmiyorum ama gerçekten büyük bir özveriyle büyük bir emek ile beni helikoptere koyup İstanbul\'a hastaneye götürdüler. Enkazda 3 gün kaldığım için kangren yavaş yavaş yukarı çıkmış. Bu yüzden hastanede 2 ayağımın kesilmesi gerekti. Ben o gün hastane odasında, \'Ufuk, her şeye rağmen hayat devam ediyorsa yaşayacaksın oğlum\' dedim. Bunu nasıl yapacağımı açıkçası ben de bilmiyordum. 20 yaşında 2 ayağı birden kesilmiş biri olarak hayata nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. Sonra iğne oyalar gibi hayatımı yeniden işlemeye, yeniden örmeye başladım.\"\'YENİDEN BAŞLADIM\'Hastane odasında yaşadıklarını dile getiren Koçak, \"Hastane odasında gözlerimi kapattım; çünkü iki ayağınız kesildikten sonra hiçbir şey yapamayacakmışsınız gibi geliyor. Gözlerimi kapatıp, harmandalı oynamaya başladım ben. Harmandalının keyfi benim için daha önce oynadığım ile aynıydı. Sizi taşıyan sadece ayaklardır ama harmandalının keyfi bambaşka bir şeydir. Kendime, \'Gözlerini kapatıp harmandalı oynayabiliyorsan hayal ettiğin her şey senindir\' dedim ve yeniden başladım. Yeniden kamp kurmaya başladım. Dağlara çıkıp, çadır kurdum. Tırmanış yapmaya başladım. Tırmanış derken, benim hayatımda tırmanmış olduğum en yüksek dağ klozettir. Çünkü o 8 aylık bahsettiğim hastane sürecinden sonra kimseye ses çıkarmadan sürüne sürüne tuvalete gittim. Benim o klozete tırmanmam, yaklaşık 45 dakika sürdü. Oraya çıktığımda gerçekten sessizce sevinç çığlıkları atıyordum. Gerçek hayatta çıktığım en yüksek rakım 2 bin 365 metreydi. Fakat benim için halen klozet, çıktığım en yüksek dağdır\" dedi. \'19 YILDIR ENKAZ ALTINDALAR\'Başladığı yeni hayatında kendisini dalışa verip, Türkiye\'nin ilk engelli dalış eğitmeni olduğunu kaydeden Koçak, \"Deniz, benim için bambaşka bir şeydi. Dalış eğitimleri almaya, dalış yapmaya başladım ve bir süre sonra Türkiye\'nin ilk engelli dalış eğitmeni oldum. Engelli kardeşlerimi su altı dünyasıyla tanıştırmaya başladım. Tedavim yurt dışında devam etti. Bu sürede yurt dışında engellenen insanlarla ilgili bir rehabilitasyon merkezinde eğitim aldım. Davranış bilimleri ile ilgili bir eğitimdi bu. Oradan da feyzalarak burada engellenen kardeşlerime 2009 yılından beridir yüzme, yelken, sörf, dalış, tırmanış gibi sporlarda yardımcı oluyorum. Ben enkazda 3 gün kaldım, diyorum ama bir sürü insan 19 yıldır halen enkaz altındalar. O depremin travmasını atlatamadılar. Kendilerini eve kapatıp, dışarıdaki sosyal hayatla ilişkilerini kestiler\" diye konuştu.\'YENİ REKORA İMZA ATMAK İSTİYORUM\'Depremden sonra yaşama enerjisini başka kişilere aktarmaya başladığını vurgulayan Ufuk Koçak, şunları söyledi:\"Benim 2 \'dünya serbest dalış\' rekorum var. 3\'üncüsüne de hayırlısıyla hazırlanmaya başladık. Aksilik olmazsa İstanbul\'da deneyeceğiz bunu. Şu anda görüşmelerimiz devam ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Turizm Müdürlüğü ile çalışmaya başladık. Onlarla aramızdaki çalışmaları tamamlayabilirsek önümüzdeki sene 10 Mayıs Engelliler Haftası\'nda İstanbul gibi devasa tarihi şehirde, bir rekora daha imza atmak istiyorum. Onunla beraber misyonumu tamamlayıp, sonra diğer engellenen kardeşlerimizin eğitimlerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Depremden önce de sahip olduğum o yaşam enerjisini, yaşam felsefesini depremden sonra insanlara aktarmaya başladım. Temmuz ayında İtalya\'da yapılan Dünya Serbest Dalış Şampiyonası\'na \'moral- motivasyon koçu\' olarak gittim. Dünyadan 24 ülkenin sporcuları gelmişti. 24 ülkenin sporcularının tamamının \'moral- motivasyon koçu\' bendim.\"