\'YÜRÜRLÜĞE GİRMESİYLE 1 AY İÇİNDE UYGULANACAK\'Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Gaziantep\'te gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Bakan Gül, Resmi Gazete\'de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle tutuklu veya hükümlü bulunanların badem kurusu rengi tek tip kıyafetle duruşmalara getirilme zorunluluğuyla ilgili şunları söyledi:\"Milletimizin yoğun bir talebi vardı. Darbe girişiminde bulunan FETÖ\'cü hainlerin özellikle duruşmalara gelirken ve son zamanlarda giydikleri, kendilerini kahraman yerine koydukları girişimlerine karşı milletimizden beklenti oluştu. Cumhurbaşkanı\'mız da daha önce bunu farklı beklentilerle öyle bir düzenleme, beklenti olduğunu ifade etmişti ve nitekim dün de yapılan KHK ile bu düzenleme yapıldı. Terör ve darbe fiiline karışmış tutuklu ve hükümlülere bir tek tip elbise düzenleniyor. Bununla ilgili şekli de kanunda düzenlenmiş, belirtilmiş rengi de belli. Bu yürürlüğe bakanlık, yönetmelik çıkaracak. Yürürlüğe girmesiyle birlikte 1 ay içerisinde uygulamaya, hayata geçmiş olacak. Kadınlarla çocuklarla ilgili ayrı düzenleme var, hamile ve çocuklar için uygulanacak.\"\'ÜLKEMİZ AÇISINDAN ÇOK ANLAMI YOK\'ABD\'de görülmeye devam edilen Hakan Atilla davasının hukuki temelden uzak olduğunu ve sonucun Türkiye için bir anlam taşımadığını belirten Bakan Gül, şöyle konuştu:\"Hem sanığı, tanığı, hakimi, savcısı hakikaten hep kurgulanmış. Bakıyorsunuz hakimini Türkiye\'ye getirmişler. Türkiye\'ye getirenler, FETÖ\'cüler. Onlar tanıklık ediyor. Türkiye\'de terörden, darbecilikten aranan kişiler orada tanıklık yapıyor. Mahkeme, bunların beyanı üzerine bir hüküm kuruyor. Böyle bir şeyin kabulü, hukuki olması düşünülemez; hukuki değildir. Bu yargılamalarda işte bir kişiden ziyade Türkiye\'nin ekonomisi, Türkiye\'nin çıkarlarının orada yargılanması asla kabul edemeyiz. Biz orada bir kişiyi savunmuyoruz. O kişinin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu söylememiz imkansız; ama biz, burada Türkiye\'nin çıkarlarını, Türkiye\'nin menfaatini savunuyoruz. Türkiye\'de mahkemeler yok mu da gidip başka bir yerde dava açılıyor? Mesele Türkiye\'de eğer birisi yanlış, hukuka aykırı bir şey yapmışsa Türk mahkemeleri, cumhuriyet savcıları görevinin başındadır. Bunlar yapılır, Türkiye\'de yargı işliyor. Burada biz Sarraf\'ı ifade ederek, onu koruyan bir tavır içerisinde değiliz. Biz Türk menfaatlerini, Türk hukukunu koruyoruz. Türkiye\'de işlenmiş bir şey varsa bunu Türk mahkemelerinin, savcılarınca karar verilmeli ki verilmiş. Esasen başından itibaren hukuki temelden yoksun bir davanın sonucundan ne çıkarsa çıksın Türkiye anlamında, Türk hukuku anlamında, ülkemiz açısından çok bir anlamı yoktur; ama hep beraber birlikte izlemiş olacağız.\"\'ABD SÖZLEŞMELERİN GEREĞİNİ YERİNE GETİRMELİ\'FETÖ elebaşı Fetullah Gülen\'in iadesiyle ilgili de konuşan Bakan Gül, ABD\'nin ikili ve uluslararası sözleşmelerin gereğini yerine getirmesi gerektiğini vurguladı. Gül, \"Orada bir olumlu gelişme kaydedilmedi. Mektupla da tekrar mevkidaşımızdan talep ettik, hatırlattık. Bu hususla ilgili somut, yeni bir gelişme yok; ama terörle mücadele ettiğini söyleyen bir ülkenin Türkiye\'de darbe girişimini yapan, başlatan, liderliğini yapan, örgüt mensuplarını koruyan pozisyonda olması terörle iş birliği anlamında da gerçekten büyük bir eksikliktir. Türkiye, DEAŞ\'ıyla PKK\'sıyla FETÖ\'süyle mücadele ederken, bu konuda hem ikili hem uluslararası anlaşmalar gereği her iki ülkenin dayanışma içerisinde olması gerekir. Türkiye, bu sorumluluğunu yerine getirirken, Amerika\'nın da bu konuda daha hassas ve ikili, çok taraflı sözleşmelerinin gereğini yerine getirmesi, bu terör mensuplarını iade etmesi gerekir. Biz yasal sürece devam ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz\" diye konuştu.\'SİVİLLERE CEZA MUAFİYETİ 15 VE 16 TEMMUZ\'U KAPSIYOR\'Adalet Bakanı Gül, dün yayımlanan KHK\'nın ardından başlayan \'sivillere yargı muafiyeti\' polemiğiyle ilgili kendisine yöneltilen soruyu da yanıtladı. Düzenlemenin darbe girişimini engellemeye yönelik olduğunu belirten Gül, \"Bu eleştiriler, metni okumadan yapılan eleştiriler. Daha önceki KHK\'da resmi görevliler için bir dava açılamayacağı, hukuki idari sorumsuzluk getiren bir düzenleme vardı. Ama o gün 80 milyon demokrasi için, Cumhuriyet için, ülkemizin bağımsızlığı için gayret eden vatandaşlarımız vardı sokaklarda, meydanlarda. Şimdi bunlara karşı yarın \'siz demokrasiyi, ülkeyi korurken 10 lira, 50 lira şuraya zarar verdiniz. Belediyenin önünde, Genelkurmay\'ın önünde şu eşyaya zarar verdiniz, şu araca zarar verdiniz\' diye evine haciz mi gitsin? Burada yapılan düzenleme sadece 15 Temmuz ve sonrasında 16 Temmuz\'daki darbe girişiminin püskürtülmesiyle ilgili söz konusudur. Ne öncesi, ne sonrası asla kapsam içerisinde değildir. Yani vatandaşlarımıza, sivillere yönelik burada hukuki idari sorumsuzluk getiren düzenleme, 15 Temmuz gecesi darbe başlamış ama 16 Temmuz\'da bitirilmiştir. Darbenin sona erdirilmesi, vatandaşlarımız, kahraman askerimiz, Mehmetçiğimiz ve polisimiz tarafından sona erdirilmesi, püskürtülmesi ertesi gün olmuştur. Terörle mücadele edildiği diye ifade edildiği diye \'İşte bugün de terörle mücadele ediliyor, terör eylemi var, vatandaş buna karşı mücadele ettiğinde sorumsuz olacak\' anlamı çıkartılamaz. Terör ifadesi, darbe girişimi bir terör faaliyetidir\" diye konuştu. Türkiye\'nin hukuk devleti olduğunu vurgulayan Bakan Gül, şunları söyledi:\"Bu kanundaki ifadede terörü kastederken \'terör eylemi\' derken, darbe fiiline yönelik bir tanımlamadır. Daha önceki KHK\'da esasen görevliler için düzenlenmiş ifade, sadece başına siviller için getirilerek düzenlenmiştir. Yani yeni bir düzenleme yok. O zaman, o yapılırken de herhangi bir eleştiri söz konusu değildi, şimdi de yeni bir durum yok. Oradaki devamı anlamındaki husus, bugüne sari olan bir durum değildir. 15 Temmuz gece oldu ama birkaç saat sonra zaten 16 Temmuz oluyor. Yani orada gün 15- 16- 17 demek yerine devamı niteliğindeki fiillere, darbe fiillerine karşı duran sivillerin bu anlamda hukuki idari sorumsuzluğuna yönelik bir düzenlemedir. Asla bunun başka bir yere çekilmesinin, suiistimal edilmesinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır. Burada şunu mu yani 80 milyon vatandaşımız o gece canıyla, kanıyla, malıyla çıkmış sokağa, bunların hukuki sorumsuz olmasından rahatsız mı oluyorsunuz? Eleştirenlerin buna cevap vermesi lazım. 80 milyon devletin hukukunu korumak adına bütün vatandaşlarımızı davet ediyorsunuz. Vatandaşlarımız cumhuriyeti, demokrasiyi, bayrağımızı koruyor ama o esnada bir takım fiili, hukuki mala zarar vermişse bunların hepsini devlet tazmin edecektir. Ama bunu vatandaştan almayı engelleyecek bir düzenleme söz konusudur. Ama Türkiye bir hukuk devletidir. Asla bir işkenceyi, kötü muameleyi orada darbeyi önlemenin dışında bir fiiller varsa, bu filler yargılama kapsamındadır. Herkes, idare, kamu dahil hangi vatandaşa bir zarar vermişse elbette tazmin edecektir. Hangi vatandaş darbe önleme dışında bir başkasına işkence etmişse, yanlış bir fiilde, haksız bir fiilde, hukuka aykırı bir fiilde bulunmuşsa bunlar da yargılanacaktır. Ama buradaki kapsam; darbeyi önlemeye yönelik fiiller kapsamındadır, tarih de 15 Temmuz, 16 Temmuz\'dur. Yani bugüne getirilen bir tarih asla metinde de yoktur. Bu konuda kötü niyetli olarak bunun yorumlanmaya çalışılması, Türkiye\'de 80 milyon vatandaşımızın darbeye karşı dik duruşunu da engelleme, moral ve motivasyonunu önleme adına bir art niyetli çaba olabilir.\"