Enver Fatih TIKIR/BURSA, (DHA) - SAĞLIK Bilimleri Üniversitesi Bursa Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Üyelerinden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Rüstem Aşkın, günlük hayatta artık rutin haline gelen dedikodunun sebepleri ve tehlikelerine dikkat çekti. Çocukların bulunduğu ortamlarda dedikodu yapılmasının son derece yanlış ve tehlikeli olduğunu belirten Aşkın, \"bu davranış, çocuklar için nükleer atık kadar tehlikeli, çocuğun insana olan inancını yok edicidir\" dedi. Aşkın, günümüzde çalışmadıkları için ev kadınlarının daha fazla dedikodu yaptığının düşünüldüğünü açıkladı.Bursa Kamu Hastaneleri Genel Sekreteri ve Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi\'nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan Prof.Dr. Rüstem Aşkın son yıllarda giderek artan dekidoku hakkında açıklamalarda bulundu. Dedikodunun herkesin ilgisini çeken bir konu olduğuna dikkat çekeren Prof.Dr. Aşkın, \"En fazla dedikoduyu en fazla eksiği olanlar yapar. Dedikodu yapılmasının etkenleri arasında en önemlisi başkalarının özel hallerini merak etmektir. Bazen kıskanırız bazen de kızar, öfkeleniriz ve dedikoduya yöneliriz. Bunlar topyekün değerlendirildiğinde tamamı zehirleyici sonuçlar doğurur \" dedi.\"POZİTİF, ÜRETKEN VE NEŞELİ İNSANLAR DEDİKODUDAN UZAK\"Dedikodu yapmanın oldukça yaygın olduğunu da kaydeden Prof.Dr. Aşkın, \"Dedikodunun yaygın olmasının en önemli sebebi bedava olmasıdır. Dedikodu yapmak için bir gayret ve emek sarf etmek gerekmez. Dedikodu, saatlerce sürebilir. Bir başkasına olan sinirimizi saatlerce anlatabiliriz. Bu sayede deşarj da olabiliyoruz.\" şeklinde konuştu. Dedikodu yapan insanlarda yaygın görülen bazı özellikleri de sıralayan Aşkın, şöyle dedi:\"Travmatik kültürümüz olduğu için dedikodular, içimizdeki olumsuz unsunların yumuşuması ve boşaltılması amaçlı olabilir. Bu tür kişilerin, birikimlerinin, anlatacakları anlamlı öğelerin, güncel hayat ya da becerilerine dair aktaracakları konuların sınırlı olduğunu biliyoruz. Bu insanlar genelde kültürel yönden daha zayıf ve konulara olumsuz yönünden yaklaşan insanlar da oluyorlar. Dedikodu ile bir ölçüde hınç ve nefret kusuluyor. Dedkodular dar bölgelerde, birbirlerini gözetleyen kenar mahallerde daha fazla oluyor. Pozitif, olumlu, üretken, canlı, neşeli insanların dedikoduya daha az başvurduğunu görüyoruz. \'İşimize bakalım\' mantığındaki insanlar, olgun ve genellikle daha az dedikodu yaparlar. Çünkü daha önemli işleri ve meşguliyetleri vardır. Haliyle ev hanımları daha çok boş vakte sahip iseler daha çok dedikoduya yönelebilirler.\"Bazı dedikoduların başkalarının esiklikiğinin aklımızın köşesindeki kusurların meşrulaştırılılması için de yapıldığın ifade eden Aşkın, \"böylece insanlar kendi gizli fikirlerini aklamaya çalışırlar. Bazen, \'herkes böyle\' diyerek bir çok kusurumuzu kendi vicdanımızda meşrulaştırmaya çalışırız. Mesela, \'falancanın kızı evlenmiş\' dedikten heme sonra oradaki güzellikleri değil olumsuzulkaları anlatmaya çalışırız. Gelinin saçı kötüydü, damat kızgındı\' gibi diyerek. \"Kötü haber haberdir\" ironisi bunu iyi anlatır. Sonuç olarak ne kadar kusurlu isek o kadar kusur ararız. \" şeklinde konuştu.ÇOCUKLAR İÇİN NÜKLEER ATIK KADAR TEHLİKELİDedikodunun çocuklara çok ciddi zararlar verebileceğinin de altını çizen Prof. Dr. Aşkın, \"Çocuklar veya gençlerin dedikoduya marruz kalması, Nükleer atığa maruz kalması gibidir: Çünkü çocukların kafasındaki güzel dünya, güzel çevre, güzen insanlarla ilgili düşünceler bir anda yok oluyor. Olumlu, idealist bakışlarını kaybedebiliyorlar. Herkesin kötü olduğunu düşünmeye başlarlar. Dedikodu, en çok da çocukları zehirler. Bu durum, çocuklarını kişiliğine ciddi zararlar da verebilir\" şeklinde konuştu.DEDİKODUDAN NASIL KURTULUNUR?En başta dedikodunun, yapan kişi için de paylaşan için de hem tüketici hem de tehlikeli sonuçları olduğunu akıldan çıkarmamalıyız. Dedikodunun toplumda her bireyin az ya da çok ilgisini çekmesine rağmen dedikodudan ve zararlarından kurtulmanın da oldukça kolay yöntemleri olduğuna değinen Aşkın, bu yöntemleri şöyle anlattı:\"Her bölgede dedikoducu olanlar tanınan insanlar olur. Bu kişilerden genelde kaçınma eğilimi göstersek de çevremizde neler yaşadığını öğrenmek için bu insanlarla sık sık iletişime geçeriz. Dedikoduculukları ile şöhret kazanmış insanlardan uzak durmak oldukça faydalı olacaktır. Haliyle onları dinleyen olmadığında, bu hevesleri azalacaktır. Öte yandan iş hayatı ya da okul hayatında bir kişi muhatap olduğu kişilerle bir sorun yaşadığında bunu evde eşine ya da ebeveynlerine açabilir. Yaşanan olumlu ya da olumsuz durumları içine atmaktansa paylaşmak faydalı olacaktır. Ancak buna dedikodu değil müzakere demek daha doğru olur. Yakın ve güvenilir arkadaşlarımızla günlük sorunları paylaşmak yararlı olacaktır. Yaşadığımız olumsuzlukları paylaştığımız kişiden gelen geri bildirimler, sorunu daha iyi analiz etmemizi sağlayabilir Herkes için ama en çok da idareciler için harika bir öğüt: \'inandıkların, işittiklerinin binde birini geçmesin\' sözü çok anlamlıdır\" dedi.