Gözaltındaki Cumhuriyet yazarlarının bugünkü yazıları...

Gözaltındaki Cumhuriyet yazarlarının bugünkü yazıları...

Türkiye'nin en eski ulusal gazetesi olan Cumhuriyet'in yöneticileri ve yazarlarına yönelik başlatılan operasyonda gözaltına alınan Aydın Engin ve Güray Öz, olağanüstü hâl uygulamasının (OHAL) 675 ve 676 sayılı kanun hükmünde kararnamelerini (KHK) ve medyanın konuya bakış açısını eleştirdi. Aydın Engin "Şimdi kimilerinin takıntısı olmuş o cümlenin tam da yeridir. Zamanında dememiştim ama şimdi diyorum işte: Yetmez ama evet! O yüzden AKP tayfası için, AKP medyası için, 'AK-Yurttaşlar' için 'Tamam bu kadarı yeter' dedirtecek bir KHK hazırladım" derken gazetenin Okur Temsilcisi Güray Öz de "Makbul medyamız son KHK’lerle ilgili haberlerinde 'kabul edilmiş medya' ölçütlerine uygun hareket etti. Haberi gördü görmesine de tersinden gördü. 'Düzgün gören' makbul medya ise 'işte sonunuz böyle olur' vurgusunu ihmal etmeden verdi haberi" ifadesini kullandı. Sabah saatlerinde operasyon düzenlenen Cumhuriyet gazetesi, "Darbe yine muhaliflere" manşetiyle çıktı.

Gazeteye yönelik düzenlenen operasyonda Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ile gazetenin yazar ve yöneticilerindenTurhan Günay, Hikmet Çetinkaya, Aydın Engin, Güray Öz, Musa Kart, Bülent Utku, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik, Bülent Yener, Eser Sevinç gözaltına alındı. 

Aydın Engin, sağlık kontrolü sırasında Anadolu Ajansı (AA) muhabirinin "Niçin gözaltına alındınız" sorusunu "Cumhuriyet'te çalışıyorum, yetmez mi" diye yanıtlarken gazetenin karikatüristi Musa Kart ise şu açıklamayı yaptı:

"Bugüne kadar FETÖ ve PKK ile ilgili binlerce karikatür çizdiğini söyleyen Kart, "Bugün öne sürülen gerekçeye baktığımızda gerçekten bir komiği yaşıyoruz. Yaşanan gülünç bir durum. Bu tabloyu vicdan sahibi insanların kabul etmesi mümkün değil. Sadece karikatür çizdiğim için bugün gözaltına alınıyorum. Şu anda şubeye gidiyorum. Ben teslim olmaya gidiyorum"

Aydın Engin: Buyrun, bir KHK de ben çıkardım

 

Olağanüstü hâl uygulamasının 675 ve 676 sayılı KHK'larını eleştiren Aydın Engin yazısında şu ifadeleri kullandı:

"Meraklıysanız açın okuyun. Dünkü Cumhuriyet’te kararnamelerin ayrıntısı var. Ben okudum. 675 ve 676 sayılı kararnamelerin içinde yok yok. Ancaaaaaak… Dikkatle okuyunca göreceksiniz. Şimdi kimilerinin takıntısı olmuş o cümlenin tam da yeridir. Zamanında dememiştim ama şimdi diyorum işte:  Yetmez ama evet!..  O yüzden AKP tayfası için, AKP medyası için, “AK-Yurttaşlar” için “Tamam bu kadarıyeter” dedirtecek bir KHK hazırladım"

Aydın Engin'in "Buyrun, bir KHK de ben çıkardım" başlığıyla yayımlanan (31 Ekim 2016) yazısı şöyle:

29 Ekim bayramdı.

29 Ekim’i bayram gibi kutlamak isteyenlerin, hele Ankara’dakilerin işi zordu. Polis bariyerleri, belediye kamyonları ile kapatılmış yolları aşmak zorundaydılar. Devletin dizginlerini ele geçirmiş siyasal İslam, Cumhuriyetle bitmeyen savaşında yurttaşların bayram kutlama inadını fitil fitil burunlarından getirmeye kararlıydı. Bariyerleri, barikatları aşabilen aştı; ancak yaşlısı vardı, engellisi vardı, polis copundan ürkeni vardı. Şöyle ağız tadıyla bir “Cumhuriyet Bayramı” kutlayamadılar.  Ancak 29 Ekim günü akşama doğru kimileri için sahiden bayram oldu. Sımsıkı sarıldıkları, onun sayesinde kendilerini de iktidarda hissettikleri AKP Hükümeti art arda iki Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarıverdi. Aslında kararnameler 15 Ağustos 2016’da toplanan Bakanlar Kurulu’nda kararlaştırılmış, imzalanmış, pişirilmişti ama açıklanması için anlamlı bir tarih seçilmişti: 29 Ekim 2016… TV ekranlarından kahve sohbetlerine kadar, dikkatli bakan bir göz “AKYurttaşlar” ın sahiden de bayram ettiğini gözleyebilirdi. (Mesela ben gözledim).  Nasıl bayram etmesinler?  Meraklıysanız açın okuyun. Dünkü Cumhuriyet’te kararnamelerin ayrıntısı var. Ben okudum. 675 ve 676 sayılı kararnamelerin içinde yok yok.  Ancaaaaaak…  Dikkatle okuyunca göreceksiniz. Şimdi kimilerinin takıntısı olmuş o cümlenin tam da yeridir. Zamanında dememiştim ama şimdi diyorum işte:  Yetmez ama evet!..  O yüzden AKP tayfası için, AKP medyası için, “AK-Yurttaşlar” için “Tamam bu kadarıyeter” dedirtecek bir KHK hazırladım. İlginize ve bilginize sunuyorum.

***

1. Bütün üniversiteler için tek rektör sistemine geçilmiştir. Geçenlerde kendini “Başmuhtar” ilan eden Cumhurun başkanı bundan böyle “Başrektör” olarak da görev yapacaktır.  2. Üniversitelerden atılan akademisyenlerin yerine imamlar kıdemlerine göre profesör, doçent olarak görevlendirileceklerdir. Müezzinler ise “araştırma görevlisi”olacaklardır.  3. Kürtlere her türlü yasal siyaset yasaklanmıştır. Sadece DBP’nin elindeki belediyelere kayyım atanması ile yetinilmeyecek, HDP’ye ve yönetici konumundaki HDP’lilere de kayyım atanacak; bundan böyle Kürtler adına siyaset bu kayyımlar eliyle yürütülecektir.  4. Pasaport kanunu değiştirilmiş, sadece AKP üyesi olanlara pasaport verilmesi kararlaştırılmıştır. Devlet Bahçeli’ye sadık kalan MHP’liler için de ek pasaport kontenjanı ayrılmış olup, buna hak kazananları MHP başbuğu ile Cumhurun başkanı birlikte belirleyeceklerdir.  5. Orduda, emniyette ve geri kalan kamu kuruluşlarında kovulanlardan boşalan kadrolara tarikat ve vakıflardan alınacak listelere göre atama yapılacaktır. Ensar Vakfı bu konuda önceliklidir.  6. Milli Eğitim’de görevli her türlü kamu personelinde Eğitim Sen üyesi olmak, Eğitim Sen üyesi birinin eşi, çocuğu ve birinci dereceden akrabası olmak suçtur.  7. Teknik eleman odaları, tabip odaları, barolar ve benzeri meslek örgütleri yasaklanmıştır.  8. “Milli şef”, “Ebedi şef” gibi geleneğimizde var olan resmi sıfatlara Cumhurun başkanı için “Milli ve Yerli Şef” sıfatı uygun görülmüştür. Okul kitaplarında ve resmi yazışmalarda kendisinden bu sıfatı ile söz edilecektir.  9. Cumhurun başkanı tarafından belirlenecek yazılı, görsel ve sosyal medya dışındaki medya kuruluşlarında çalışanlar potansiyel devlet düşmanı ilan edilmiştir. Bunlara fırıncıların ekmek vermesi yasaktır.

***

Yoruldum.  Bu KHK’nin devamını bir zahmet siz getiriverin artık…

Güray Öz: 'Makbul medya' diyoruz çünkü, iktidar tarafından kabul gören medyadır

Cumhuriyet Gazetesi Okur Temsilcisi Güray Öz, iktidara yakın medyanın olağanüstü hâl uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) ilgili olarak yaptığı haberleri eleştirdi. Öz, "Makbul medyamız son KHK’lerle ilgili haberlerinde “kabul edilmiş medya”ölçütlerine uygun hareket etti. Haberi gördü görmesine de tersinden gördü. “Düzgün gören” makbul medya ise “işte sonunuz böyle olur” vurgusunu ihmal etmeden verdi haberi. Olsun biz yine de ikincisini yeğleriz!" ifadesini kullandı.

Güray Öz'ün "‘Makbul’ medyanın habere bakışı" başlığıyla yayımlanan (31 Ekim 2016) yazısı şöyle:

“Makbul medya” diyoruz çünkü, iktidar tarafından kabul gören medyadır. Aynı kökten gelen öteki Arapça sözcüklerle akrabalığı da aslında öğreticidir. Örneğin “ikbal” de aynı kökten geliyor. Medyanın yapması gereken işe ise haber deniliyor. “Bilgi” anlamına geliyor; “birinci elden edinilen bilgi” anlamı daha da zenginleştiriyor. Olandan bitenden haberiniz yoksa size “bihaber” denilebilir. Peki olanı biteni tersinden görüyorsanız ne denilecek? Örneğin son Kanun Hükmünde Kararname ile kamu kuruluşlarından atılan on bin kişiyi değil de görevlerine iade edilen sayıları yüz dolayında olanları başlığa çekiyorsanız size ne diyeceğiz. “Yandaş medya”“havuz medyası” gibi tanımlamalar aslında yeterli değildir, durumu aktarmak için “makbul” sözcüğü daha uygundur. Üstelik böylece Arapça aynı kökten gelen “ikbal” ile de kolay ilişki kurulabilir. Muhalif medyanın, haberde nesnelliği, gerçeği arayan gazetelere resmi ilanlar üzerinden ödenmesi gereken gelir kaynağı siyasi nedenlerle kapatılmaya çalışılırken makbul medyaya “ikbal kapılarının” açılması bu kapsamdadır. Makbul medyamız son KHK’lerle ilgili haberlerinde “kabul edilmiş medya”ölçütlerine uygun hareket etti. Haberi gördü görmesine de tersinden gördü. “Düzgün gören” makbul medya ise “işte sonunuz böyle olur” vurgusunu ihmal etmeden verdi haberi. Olsun biz yine de ikincisini yeğleriz! Son KHK ile görevlerine son verilen on bini aşkın kamu görevlisi arasında akademisyenler de epeyce yer tuttu. Bir anlamda üniversitelerin boşaltıldığı söylense yeridir. Bu boşaltma işleminin sözcüğün tüm anlamlarını içerdiğini ama asıl olarak üniversite fakülte sözcüklerinin içini boşalttığı da söylenebilir. Bundan sonraki adımın imam hatip ve ilahiyat mezunları ile boşluğun hızla doldurulması ve medrese eğitimine bir an önce geçilmesi olacağı da tahmin edilebilir.

Nail Abi’yi yitirdik 

Bu “işler” olurken Nail Güreli’yi, Nail Abi’yi yitirdik. Yaşamı boyunca gönlü yüceliği, alçakgönüllülüğü içselleştirmiş az sayıda insan arasında sayılacaktır. Yüzündeki ışıltıyı ve hüznü hiçbir zaman terk etmedi. Yakın dostları Nazım Alpman ve AtilaÖzsever’in yazdıklarını okuyanlar Nail Abi’yi daha yakından tanıyacaklardır.  Baskının koyulaştığını son günlerinde gördü ve eminim ki, yüzündeki hüzün derin bir kaygıya dönüştü Nail Abi’nin. Ama o her koşulda mücadele etmekten de vazgeçmeyenlerdendi. Onun ısrarlı, inatçı haber takipçiliğini, örgütlülüğe verdiği önemi, mücadelede kararlılığını iyi bilenler Metin Göktepe kardeşimizin katillerinin ortaya çıkartılması için verdiği mücadeleyi unutamazlar. 1 Mayıs’larda taşıdığı üzerinde “Yaşasın 1 Mayıs” yazan sendika gömleğini de hep anımsayacaklar.

Hocamız Nermin Abadan Unat 

29 Ekim tarihli gazetede yayımlanan Nermin Abadan Unat ile ilgili yazıda, iki kere hocanın ilk eşinin ismi Yavuz Unat olarak yazılmıştır. Unat soyadı, ikinci eşinindir. Hocalarımıza ve biz Cumhuriyet okurlarına karşı nezaketsizlik oldu. Düzeltmenlerin, editörün dikkatlerine sunarım. Cihat Yalın  Okur Temsilcisi’nin notu: Haklısınız. Nermin Abadan Unat’ın, Abadan soyadı 1946’da evlendiği ilk eşi Yavuz Abadan’dandır. Unat soyadı ise ikinci eşi İlhan Unat’ın soyadıdır.

Spor Servisi’nin yanıtı 

Geçen hafta okurumuz Serdar Güray’ın basket ve hentbol maçları sonuçlarının gazetede yer almaması ile ilgili eleştirisine yer vermiştik. Servis Şefi Arif Kızılyalıngönderdiği iletide geç saatlerdeki maçlara ne yazık ki erken baskı zorunluluğu nedeniyle yer veremediklerini, hentbol maçı ile ilgili eleştirisinde okurun haklı olduğunu belirtti. Gazetenin futbol dışındaki dallara ilgi gösteren, geniş yer ayıran az sayıdaki gazete arasında yer aldığının da altını çizdi. Belki de Spor Servisi erken baskı nedeniyle verilemeyen maçların Cumhuriyet’in internet sitesinde verilmesini sağlayabilir.

Olaylar ve Görüşler’e gönderilen yazılar 

Okurlar Olaylar ve Görüşler sayfası için hazırladıkları makaleleri doğrudan posta@cumhuriyet. com.tr adresine, sayfa editörü Nazan Özcan’a göndermelidirler. Kuşkusuz bana gelen yazıları ilgili servise aktarıyorum ama bu hem zaman kaybıdır hem de ilgili adresi seçmenin çabuk yanıt almak açısından da yararı olacaktır.