Depremzedeler için yardım konferansı düzenleyen AB, aynı zamanda Erdoğan'ın seçim propagandasına alet olmamak için hassas bir diplomasi yürütüyor. Uzmanlar, AB başkentlerinde konuşulanları DW Türkçe'ye değerlendirdi.Avrupa Birliği (AB), Türkiye ve Suriye'deki deprem bölgelerine yardım için 20 Mart'ta uluslararası bir konferans düzenleyecek.Uluslararası Bağışçılar Konferansı, AB dönem başkanı İsveç'in Başbakanı Ulf Kristersson ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'ın ev sahipliğinde Brüksel'de gerçekleştirilecek.Türk halkına mesaj: "Elimizden geleni yapmak istiyoruz"Konferans öncesinde DW Türkçe'nin sorularını yanıtlayan İsveç Dışişleri Bakanlığı, depremlerin çok büyük acılara ve yıkıma yol açtığını hatırlatarak, "İsveç olarak, tarihten bu yana güçlü bir dostluğa sahip olduğumuz Türkiye ve Türk halkına yardım etmek için elimizden geleni yapmak istiyoruz" açıklamasını yaptı.İsveç hükümetinin depremin yaralarının sarılabilmesi için elinden geleni yapacağını vurgulayan bakanlık, "Türkiye ve Suriye'de depremden etkilenen insanlar günlük yaşamlarını yeniden inşa ederken onların yanlarında olacağız" mesajını verdi.Bakanlık, İsveç hükümetinin, Türkiye ve Suriye halklarına yeterli desteğin sağlaması konusunda güçlü bir taahhütte bulunduğunu, AB dönem başkanı olarak da, birliğin bir küresel insani aktör olarak sorumluluğunu yerine getirmesi için bu konferansın yapılmasında inisiyatif üstlendiğini vurguladı.Yardım seferberliği hedefleniyorTürk makamlarıyla koordinasyon içerisinde düzenlenen konferansa, AB üyesi devletler, aday ülkeler, komşu ve partner ülkeler, Rusya hariç G20 üyesi ülkeler ve Körfez İşbirliği üye devletleri katılacak.Ayrıca Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Bankası, uluslararası finans kuruluşları ve önde gelen insani yardım kuruluşları da konferansa davet edildi.Uluslararası Bağışçılar Konferansı'nın hedefi, Türkiye'de deprem bölgelerindeki acil ihtiyaçları karşılamaya dönük yardımları seferber etmek, kentlerin yeniden inşası için uluslararası taahhütleri toplamak, ayrıca sağlanacak yardımlarda koordinasyon sağlamak.BM'nin tahminlerine göre, depremlerin Türkiye'ye maliyeti 100 milyar doları aşacak. Uluslararası konferans, bu yükü hafifletmeye çalışacak. Donörlerin verecekleri yardım taahhütleri kadar bu destek için öne sürecekleri koşullar da önem taşıyacak.Seçimler öncesi hassas dengelerAB yetkilileri, depremlerin yol açtığı büyük zararın, Türkiye'de ekonomik bir istikrarsızlığa, sosyal sorunlara yol açmaması için, ellerinden geleni yapacaklarını söylüyorlar.Ancak diğer yandan, depremin yaralarını sağlamayı amaçlayan bu toplantı ve sağlanacak mali kaynakların, seçimler öncesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a verilmiş bir siyasi destek olarak algılanmaması için dikkatli hareket ediliyor.Bu nedenle AB, konferansla ilgili yaptığı iletişimde de özel bir hassasiyet göstererek, açıklamalarında "Türkiye halkıyla dayanışma" vurgusu yapıyor."Konferansın odağında seçimler değil halk olmalı"AB'nin eski Ankara Büyükelçisi Marc Pierini de DW Türkçe'ye yaptığı değerlendirmede, Avrupalı yetkililerin dikkatli hareket etmeleri gerektiğini belirterek, "Konferansın odağında seçimler değil, Türkiye halkı olmalıdır" dedi.Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'nın dış politika uzmanlarından olan emekli Fransız diplomat, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçimler öncesinde deprem bölgesinde bir yılda tamamlayacağını söylediği konut projelerinin gerçekçi vaatler olmadığını da söyledi, AB'nin bu planlara destek vermemesinin önemli olduğunu vurguladı.Pierini, AB'nin Türkiye'deki kritik seçim sürecinde tarafsız olmasının "temel bir gereklilik" olduğunu da sözlerine ekledi.Konferansta Türkiye'nin sunduğu ihtiyaçlar, BM ve Dünya Bankası'nın hazırladığı afet sonrası değerlendirmesi bağlamında, her katılımcı ülke ve kuruluş, kendi yardım taahhüdünü açıklayacak. Bu yardımların hangi koşullara bağlı olacağını yine ilgili taraflar belirleyecek.AB kaynakları, Avrupalı vergi mükelleflerinin mali kaynakların hedeflenen amaca ulaşması konusunda büyük hassasiyet taşıdığına işaret ediyor. Bu nedenle AB'den gelecek yardımların, Türk hükümetine doğrudan finansman desteği sağlamak yerine, uluslararası örgütler ve yardım kuruluşları aracılığıyla, depremzedelerin ihtiyaçlarının karşılanmasına odaklanması bekleniyor."Normlara uymak hayat kurtardı"AB'nin eski Ankara büyükelçisi Marc Pierini, yakın geçmişte Suriyeli sığınmacılar için sağlanan mali desteğin kullanımı esnasındaki deneyimlerin, uygulanan işbirliği modellerinin, yeni süreçte de yol gösterici olabileceğine işaret etti. "AB, halkın somut ihtiyaçlarına odaklanmak isteyecektir" diyen Pierini, birliğin 2016 yılından bu yana Türkiye'deki Suriyeli sığınmacılar için 9 milyar 500 bin euroyu aşan yardımda bulunduğunu, burada mali kaynakların doğrudan hükümete aktarılmadığını, projelerde kullanıldığını hatırlattı.Pierini, "AB fonlarıyla Güneydoğu'da hastane ve okullar inşa edilirken bazı eleştiriler de gündeme getirilmişti, kimilerine göre bu projeler çok yavaş ilerledi. Ama bunun asıl nedeni anti-sismik normların uygulanmış ve gerekli denetimlerin yapılmış olması. Ve edindiğim bilgiye göre bölgedeki bu binalar depreme dayandı. Özetle, işleri aceleye getirmek yerine normlara uymak hayat kurtardı" şeklinde konuştu.Erdoğan mali destek için mi dış politika hamleleri yapıyor?Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın depremlerden sonra Batı'da olumlu karşılanacak adımlar atması dikkat çekici bulunuyor.Rusya yaptırımlarının Türkiye üzerinden delinmemesi için adım atan Ankara, diğer yandan Ermenistan sınırından insani yardım geçişine izin verdi. Yunanistan ile tansiyon düşürüldü. Hatta Erdoğan, Finlandiya'nın NATO üyeliğine de yeşil ışık yaktı.Avrupa Komşuluk Konseyi (ENC) Direktörü Samuel Doveri Versterbye, seçimlere az bir süre kala ve Brüksel'deki uluslararası konferans öncesinde, Erdoğan'ın dış politika adımlarının çok da tesadüf olmadığı görüşünde.Vesterbye, 20 Mart'taki konferanstan önce Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un Avrupa Parlamentosu'nda düzenlenen panelde AB'ye çok sıcak mesajlar verdiğini, Erdoğan'ın Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'ın da Washington'da temaslarda bulunduğunu hatırlatarak, şunları kaydetti:"Depremlerin sonuçları, Erdoğan hükümetinin elini zayıflattı. Erdoğan yönetimi kendini yeniden konumlandırma çabasında. Seçim sürecinde puan kaybetmekte olduklarını görüyorlar, Türk ekonomisi de çok zor durumda. Dış politikadaki bu adımları, Batılı müttefikleriyle yakınlaşmak için attıkları konusunda şüphe yok. Bununla, daha çok mali kaynak taahhüdü alabilmeyi de ümit ediyor olabilirler."Skandallar yakından izleniyorAvrupa başkentlerinde Türkiye'nin dış politika hamlelerinin yanı sıra, iç kamuoyunda yaşanan tartışmalar da yakından izleniyor. Depremler sonrasında hükümete, devlet kurumlarına, Kızılay ve AFAD'a yönelik artan eleştiriler, yaşanan skandallar da yakından takip ediliyor.Vesterbye, bu gelişmelerin diplomasi koridorlarında konuşulduğunu belirtirken şu tespitini de aktardı:"Türkiye'de yolsuzluğun ne denli yaygın olduğu da bu deprem vesilesiyle yine gün ışığına çıktı. Yine örneğin Kızılay'ın, depremzedeler için hayati öneme sahip acil yardım ihtiyaçlarını satmış olması da gerçekten tam bir felaket. Bu büyüklükte, akılların alamayacağı bir şey ortaya çıktığında, yönetimin istifa etmesi gerektiği artık çok aşikar…"Yardım kuruluşları acil kaynak bekliyorDepremler ve son günlerde yaşanan sel felaketleri, bölge halkının en temel insani ihtiyaçlarını karşılayabilmesini daha da güçleştirdi.İnsani yardım kuruluşları, uluslararası topluma acilen yardımların artırılması çağrısında bulunuyor.Kuruluşlar, hem Türkiye hem Suriye'deki depremzedelere acilen gerekli yardımların zamanında yapılmaması, yine hastane, okul, konut gibi ihtiyaçlarının belirli bir sürede giderilememesi durumunda, toplumsal sorunların, huzursuzluğun daha da artabileceğini, aynı zamanda yeni göç akımlarının yaşanabileceği konusunda siyasilere uyarılarda bulunuyorlar.Türkiye'de yardım çalışmalarına katılan uluslararası yardım kuruluşu CARE'den Sameer Saran DW Türkçe'nin sorularını yanıtlarken, acilen yeni mali kaynaklara ihtiyaç duyulduğunu söyledi.Yardım sağlayacak devletlerin bu kaynakları sağlarken, daha önce taahhüt ettikleri yardımlarda kesintiye gitmemesi gerektiğini vurgulayan Saran, "Bağışçıların, bunun depremler öncesinde zaten yaşanmakta olan krizin üstüne eklemlenen yeni bir trajedi, yeni bir kriz olduğunu göz önünde bulundurmalarını istiyoruz. Dolaysıyla yeni mali kaynaklar sağlanmalı" dedi."Kadınlara, kızlara, çocuklar ve engellilere önem atfedilmeli"Sameer Saran, şu anda deprem bölgesindeki çalışmalarda kadınlar, kız çocukları, refakatsiz çocuklar ve engelliler gibi toplumun en savunmasız üyelerine özel bir önem atfedilmesi gerektiğini vurguladı.Saran ayrıca, "Hamile kadınlar ve yeni anneler özel sağlık hizmetlerine, kadınlar ve kız çocukları da kalabilecekleri güvenli yerlere ihtiyaç duyuyor" dedi.Sahadaki aktörler garanti talep ediyorDeprem bölgesindeki sorunların kısa vadede çözümü kavuşturulamayacağını belirten Saran, yardım kuruluşlarının faaliyetlerini planlayabilmeleri için uzun süreli finansman desteğinin gerekli olduğunun da altını çizdi.Sahada faaliyet gösteren yardım kuruluşlarının, mali kaynak dışında ayrıca bazı garantilere ihtiyaç duyduklarını anlatan Saran, şunları söyledi:"Sahadaki insani yardım aktörlerine diğer tüm desteklerin de sağlanması gerekiyor ki ihtiyaç sahibi tüm insanlara ayrım gözetmeksizin ve elimizden gelen en iyi şekilde yardım sağlayabilelim. İlkeli bir şekilde yardım sağlayabilmemiz için insanlara daha uzun süreli erişimi mümkün kılacak, onlara ulaşabilmemizi sağlayacak garantilere ihtiyacımız var."DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?